Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4904 E. 2020/1203 K. 03.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4904 Esas
KARAR NO: 2020/1203 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2017
NUMARASI: 2016/69 E. – 2017/75 K.
ASIL DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
B.DAVANIN KONUSU :Marka hakkına tecavüzün tespiti- Tazminat
KARAR TARİHİ: 03/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA; Davacı -birleşen davanın davalı vekili dava dilekçesinde; davalı Şirket adına Türk Patent Enstitüsü Marka Sicilinde 19.11.2015 tarih ve … sayı ile tescilli “…” markasının, Davacı-Müvekkil Şirketin bu ibareyi uzun yıllardır kullanmakta olup bu ibare üzerinde 556 sayılı KHK’nın 8/3 maddesi gereğince gerçek ve öncelikli hak sahibi olması, Davalı Şirket tescilinin Davacı-Müvekkil Şirket adına tescilli tanınmış “…”, “…” ve “…” markalarından oluşan … seri markalarıyla 556 sayılı KHK’nın 8/1-b maddesi uyarınca karıştırılma ihtimali bulunması ve Davalı Şirketin haksız tescili sebebiyle sektörde faaliyet gösterenler ve tüketiciler bakımından Davalı Şirketin, Davacı-Müvekkil Şirkete ait çok tanınmış marka ve hizmetler ile ilişkilendirilme ihtimali de bulunması ve davalının … markasını kötüniyetle tescil ettirmesi nedeniyle, tescilli olduğu tüm mal ve hizmetler yönünden hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP; Davalı-birleşen davanın davacı vekili cevap dilekçesinde; davacı markasının tanınmış marka olmadığını, karıştırma ihtimalinin de mümkün bulunmadığını, içinde … ibaresi ile başlayan/içinde … ibaresi geçen aynı sınıflara ait farklı şirketleradına TPE nezdinde pek çok tescil bulunduğunu, TPE’nin bu markaların tesciline izin vererek … İbaresinin tanımlayıcı bir unsur olduğunu onayladığını, Müvekkilinin markasında …mo ibaresinden sonra “…” ibaresinin geldiğini, diğer taraftan davacı markalarında “…” ibaresinden sonra, “…” ibaresi ile hiçbir benzerliği olmayan ‘’…”.” …” ve u …” ibarelerinin geldiğini müvekkilin tescilli markası ile davacı markaları arasında biç bir benzerlik olmadığını asıl davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
BİRLEŞEN DAVA; Davalı-birleşen davanın davacı vekili dava dilekçesinde; “…” isimli markanın müvekkili şirkete ait olduğunu … ticaret Hizmet marka numarası ile TPE ye 19.11,2015 tarihinde, 21.01.2015 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle tescil ettiklerini, … markasının davalı şirket tarafından tanıtım, promosyonlarda, internet ortamında olmak birçok mecrada müvekkili şirketin izni olmaksızın … markası olarak kullanılmakta ve bu şekilde müvekkili şirketin marka hakkına tecavüz ettiğini, davalı şirket tarafından müvekkili şirkete ait “…” isimli markaya tecavüz teşkil eden eylemlerin tespiti, tecavüzün durdurulması, şimdilik 1.000 TL maddi tazminata hükmedilmesini talep ve dava ettiği anlaşılmıştır.
CEVAP; Davacı -birleşen davanın davalı vekili birleşen davaya vermiş oldukları cevap dilekçesinde ise; Müvekkil Şirketin dava konusu olan “…” Markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibi olduğunu, davalı şirketin 1909 Yılında Fransız Kimyager Eugène Schuller tarafından Paris’te kurulduğunu “…” markası ve alt markalarının parfüm ve kozmetik alanında tanınmış markalar arasında yer aldığını, davacı Şirket TPE nezdindeki marka tescil başvurusunu 21.01.2015 tarihinde yapmış olduğunu, WHO’s alan adı kayıtlarından tespit edilebilmekle “tr…com” alan adı davalı müvekkili şirketin 03.02.2009 tarihinde tescil ettirilmiş olduğunu, bu nedenle davalı müvekkili şirketin … markası üzerinde hakları gerçek hak sahipliği ile de korunduğunu, … ve … markalarının yer aldığı 2011-2012 yıllarına ait … Üyelik başvurusu Formları da … markasının tüm kullanım haklarının davalı müvekkili şirkete ait hatta … in markalarından biri olduğunu açıkça gösterdiğini, müvekkil şirketin bağlı iştiraki olduğu … tanınmış … seri markalarının da TPE nezdinde sahibi olduğunu, birleşen davanın reddini talep ettikleri anlaşılmıştır. Birleşen İstanbul 2.FSHH Mahkemesi’nin 19.09.2016 tarihli, 2016/26 Esas – 2016/150 K. Sayılı kararıyla; “iş bu dosyası ile İstanbul 1 FSHHM nin 2016/69 Esas sayılı dosyası arasındaki hukuki ve fiili irtibat göz önüne alınarak 1.FSHHM de açılan hükümsüzlük davası sonucunun bu dava dosyasını da etkileyecek olması göz önüne alınarak HMK 166 maddesi uyarınca dosyaların birleştirilmesine,” karar verildiği görülmüştür.
MAHKEME KARARI; İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 16.03.2017 tarihli 2016/69 E. – 2017/75 K.sayılı kararıyla; “dava tarihinde geçerli olan 556 sayılı KHK’nın 8,42. maddeleri, 6769 sayılı Sınai Mülkiyet yasasının 7/1,2/a,b,c ve 25. maddeleri, tescilde öncelik ilkesi, gerçek hak sahipliği ilkesi, davacı …’nın markasının gerek ulusal gerek Uluslar arası tescil tarihi, ülkemizde belirli bir tanınmışlık kriterine sahip olması, markasını tanıtmak için yaptığı tanıtımlar ve yatırımlar, davacı tarafça sunulen web sayfası görselleri, … firmasının … kart uygulaması, web sitesinin oluşturulma tarihinin dahi davalının marka tescilinden çok önce olması( 3.2.2009), karıştırma ihtimali, marka hukukuna egemen ilkeler, Yerleşik Yüksek mahkeme içtihatlarının dikkate alındığı”kararın gerekçesinde açıklanarak; asıl davanın kabulü ile Birleşen davanın Davacısı/asıl davanın davalısı adına kayıtlı … tescil nolu markanın tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde Türk Patent ve Marka kurumuna gönderilmesine, … firması markayı tanıtıp yatırım yatan gerçek hak sahibi olduğundan marka hakkının ihlali ve tazminat istemli açılmış olan birleşen davanın esastan reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davalı-karşı davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; gerçek hak sahipliğinin tespiti yönünde ön koşul olarak getirilen kriterler irdelenmeksizin, aleyhe hüküm tesisinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, karşı tarafın markayı asgari bilinirlik düzeyine ulaştıracak kullanımının bulunmadığını,-… ibaresinin iltibas değerlendirmesinde tek başına esas alınamayacağını, internet sitesinde yayın yapılması ve ürün alana hediye verilmesinin tanınmışlık kavramının oluşması için yeterli olmadığını,gerçek hak sahipliğinin ispatı yönünde ön koşul olarak kabul edilen ve davacı tarafça ortaya konması gereken bu kriterlere hiç yer verilmeden, bu yönde bir tespit yapılmadan ve defalarca ileri sürdükleri bu yöndeki itirazlarını hiç dikkate alınmadan, sadece davacı markalarında … kelimesi geçmektedir, davacı internet sitelerinde bu ibareyi kullanarak yayın yapmaktadır şekildeki bir gerekçe ile davacının gerçek hak sahibi olduğuna ve müvekkil markasının hükümsüzlüğüne karar verilemeyeceğini, -… ibaresinin iltibas açısından tek başına değerlendirmeye alınamayacağını ve bu yetersiz değerlendirmeye dayalı hüküm kurulamayacağını, -Bazı ibarelerin kimsenin yahut hiçbir şirketin tekeline bırakılamayacağının yasal düzenlemenin bir neticesi olduğunu,“ … “ ibaresinin, “ … “ anlamına gelen “ … “ kelimesinin kısaltılmış şekli olduğunu, belli bir meslek kapsamında kullanıldığı ve pek çok mal ve hizmet yönünden belirleyici unsur olduğunun tartışmasız olup bu durumda “ … “ ibaresinin davacı şirketin tekelinde olamayacağını, – “ … “ ibaresinin ancak ve ancak bir yardımcı unsur niteliğinde kabul edilebileceğini, bunun neticesinde de markalar arası benzerlik araştırması yapılırken bu ibarenin tamamlayıcı unsur olarak gözetilerek markanın bir bütün olarak incelenmesi gerektiğini,-markalar arasında hiçbir benzerlik bulunmadığını, “ Marka İnceleme Kılavuzu “ ile getirilen düzenlemeye göre, markalar arasındaki benzerlik incelenirken markaların ayırt edici nitelik taşımayan ya da herkesin kullanımına açık tali, tanımlayıcı unsurlarının arka planda bırakılması gerektiğini,-Müvekkilinin markasında “ … “ ibaresinden sonra “ … “ ibaresi geldiğini, davacı markalarında “ … “ ibaresinden sonra “ …“, “ …“, “ … “ ibarelerinin geldiğini, üstelik müvekkilinin markasında … ve … ibarelerinin birleştirildiğini, bu durumda bu markaların benzer olduğundan bahsedilemeyeceğini,-davacı-birleşen davanın eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini ve birleşen davanın kabulü gerektiğini, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak karar verilmesini talep etmiştir.Davacı-birleşen davanın davalısı vekilinin cevap dilekçesinde; davacı-müvekkili şirket …’İN, “…” markasının yaratıcısı ve gerçek hak sahibi olduğunun deliller ile sabit olduğunu ve bilirkişi heyet raporu ile de teyit edildiğini,-… markasının Davacı-Müvekkillerince eczaneleri ziyaret eden tüketici sayısını ve bu tüketicilerin satın aldığı dermokozmetik ürün adedini arttırmak ve dermokozmetik kanalının gelişiminde büyük rolü olan dermokozmetik uzmanlarının motivasyonunu yükseltmek amacıyla yaratılan, çevrimiçi olarak da takip edilebilen bir uzman prim sistemi olduğunu, ilgili … markasının bu yönde yoğun şekilde kullanımına dair bilgi ve belgelerin dava dilekçesinde detaylıca açıklanarak, dosyaya daha önce ibraz edildiğini,-müvekkilinin … seri markaları ve özellikle … markasının kısa zamanda ilgili sektörde özellikle de eczanelere sunduğu ve büyük rağbet gören prim sistemi sonucunda tanındığını ve bilinirliğinin arttığını,Mahkemenin de gerekçeli karar kapsamında … ana markasının tanınmışlığını değerlendirdiğini ve isabetli bir biçimde Davacı- Şirket’in Davalıya ait … tescilinin tüm emtialar bakımından hükümsüzlüğünü isteme hakkı bulunduğuna kanaat getirdiğini,-bilirkişi raporundaki tespitlerin yerinde olduğunu,–hükümsüzlüğü talep edilen … markasının, davacı-müvekkili şirket …’nın … serisi markalarıyla 556 Sayılı KHK’nın 8/1(B) maddesi (6769 Sayılı SMK’nın 6/1. maddesi) çerçevesinde karıştırılma ihtimali yarattığını, davalı markasının müvekkilinin markalarıyla benzerlik arzettiğini, markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olduğu açıkça görüldüğünü,“…” sözcüğünün davacı- birleşen davanın davalısı markalarında yer almasa bile, söz konusu sözcüğün ayırdedici niteliği zayıf, özgün olmayan bir sözcük olması ve … esas unsuruna ek olması nedeniyle markalar arasındaki benzerliği ortadan kaldırmayacağını,-hükümsüzlüğü talep edilen … markasının haksız, usulsüz ve kötü niyetle tescil edildiğini, davacı yan kullanımlarının haksız rekabet oluşturmadığını,-… markası altında sunduğu prim siteminin düzenlenmesi konusunda … şirketinden 2009-2010 yılında yardım alındığını ve taraflar arasında kurulan bu ticari ilişkinin … A.Ş. ile imzaladığı “Genel Satın alma ve Ödeme Koşulları Sözleşmesi” kapsamında imza altına alındığını, bu hususta, ilgili sözleşme ile birlikte 2010-2012-2013 yıllarına ait yazışma örnekleri ve … ibaresini açıkça içeren 11.06.2010 tarihli fatura ile yine … ibaresini içerir 27.05.2010 tarihli Sipariş formunun de dava dilekçesi ekinde sunulduğunu, iş ilişkisinin Müvekkili Şirket tarafından usulüne uygun olarak sonlandırıldığında ise, …’in tamamen ticari etik ve ahlaka aykırı ve kötü niyetli olarak “www…net”, “www…net” ve “www…com” alan adlarını Davacı-Müvekkili Şirketlerin talimatına aykırı biçimde, bu alan adlarından haksız yarar sağlamak ve ileriki dönemde müvekkili ile olan ticari ilişkilerinin devamı kapsamında bir tehdit unsuru olarak kullanabilmek için haksız, izinsiz ve kötüniyetli olarak kendi adına tescil ettirdiğini, 2013 yılında da “www…com.tr” markasını TPMK nezdinde tescil ettirmeye çalıştığını, itirazları üzerine reddedildiğini, davalı Şirketin İstanbul Ticaret Odası nezdindeki şirket kayıtlarını incelediklerinde davalı Şirketin eski ortağı olan …’ın Interlink şirketinin Genel Müdür Yardımcısı olduğunu ve hatta Davalı Şirketin halihazırdaki ortaklarından …’nin de Interlink şirketinin Mali işler müdürü olduğunun anlaşıldığını, davalı Şirketin bir paravan şirket olduğunu ve davacı-müvekkili şirketlerin ‘…’ markasının TPE nezdinde tescili olmadığını bilen davalı şirketin yetkililerinin tanınmış … markasını bilerek ve isteyerek, kötü niyeti olarak salt haksız yarar elde etmek hatta ileride anılan markayı yüksek meblağlar karşılığında devretmek, haksız menfaat sağlamak amacıyla tescil ettiklerinin, açık olduğunu, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak hükmün onanmasını talep etmiştir.
DELİLLER; TPMK tescil kayıtlarından; … Ltd Şti adına tescilli … nolu ticaret ve hizmet markası olarak tescili … ibaresinin 03 ve 35. sınıflarda 21.1.2015 tarihinden itibaren tescilli olduğu, … adına ise … nolu ticaret markası olarak ayrıca uluslarlarası tescil no ile … ile tescili … ibaresinin 03. sınıflarda 2.7.2011 tarihinden itibaren tescilli olduğu, … nolu ticaret markası olarak ayrıca uluslarlarası tescil no ile … ile tescili … ibaresinin 03. sınıflarda 25.7.2012 tarihinden itibaren tescilli olduğu, … nolu hizmet markası olarak “…” markasının 26.4.2012 tarihinden itibaren 44. sınıfta tescilli olduğu görülmüştür. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi heyet raporunda; dosya içinde sunulan belgelerden ve bizzat internet üzerinde bilirkişilerce yapılan araştırmalardan, davacı şirketin … ibaresini, 03/02/2009 tarihinden itibaren bugüne kadar kesintisiz olarak bu isimle alınan WWW_… COM alan adı ve yine … sistemi bu internet sitesi içinde … ibaresinin markasal olarak kullandığı, bu ibare altında … ana markası altında … markalı (Yüz Bakım, Vücut Bakım, Saç Bakım, Makyaj, Güneş Bakımı, cilt ve menapoz) … markalı ve … markalı (Antioksidanlar, güneş korumaları, düzeltici kremler, düzeltici serumlar, göz bakımı, maskeler, temizleyiciler , tonikler, nemlendiriciler, hyaluronıc acıd serum) tanıtım, satış ve pazarlamasını yapmakta olduğu, bu marka altında hediye katalogundan pek çok farklı değişik markalarda ve ürün yelpazesinde değişik mağazalardan hediye çekleri tanıtım ve pazarlamasının yapıldığının anlaşıldığı, davacının … ibaresi üzerinde 03. Sınıfta ” Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar ve deodorantlar dahil ) Sabunlar, Diş bakım ürünleri, diş macunları, diş parlatıcı ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler, zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar” 35. Sınıfta; Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için , 03. Alt grupta yukarıda yer verilen emtialar, web sitesi üzerinden satışları yapılan 08./ 09./11./14./18. Alt grupta (bilirkişi raporunda sayılan) bir kısım emtialar yönünden marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu ve hükümsüzlük koşullarının oluştuğu, birleşen davada bu emtialar yönünden davalı- birleşen davacı vekilinin davacıyı kullanmaktan men edemeyeceği beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E : Asıl davada davacı vekili; davalı adına tescil edilen 2015/ 04990 başvuru numaralı … markasının gerçek ve öncelikli hak sahibi olduğunu, müvekkili adına tescilli “…”, “…” ve “…” markaları ile benzer olup iltibas yarattığını ve davalı şirketin markayı kötüniyetle tescil ettirdiğini ileri sürerek hükümsüzlük davası açmıştır. Davalı- birleşen davanın davacısı vekilinin ise birleşen davada; davacı- birleşen davanın davalısının, müvekkili adına tescilli markaya tecavüz ettiğinden bahisle markaya tecavüzün tespiti, tecavüzün durdurulması ve maddi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir.İlk derece mahkemesince, asıl davanın davacının önceye dayalı hak sahibi olması ve davalı markasının davacı markaları ile benzer olması, karıştırma ihtimali bulunması nedeniyle kabulüne, markanın hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine, birleşen davanın reddine karar verilmiştir. Davalı- birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır.Davalı- birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunda önceye dayalı hak sahipliğinin tespitinin ve tanınmışlık tespitinin usulüne uygun olmadığını, benzerlik karşılaştırmasında … ibaresinin iltibas açısından tek başına değerlendirmeye alınamayacağını ve bu ibarenin kimsenin tekeline alınamayacağını, benzerlik değerlendirmesinin de usulüne uygun yapılmadığını ileri sürmüştür. Davalının hükümsüzlüğü istenen markasının 03. Sınıfta emtia grubunda ve 35. Sınıfta mağazacılık hizmet sınıfında tescilli olduğu anlaşılmaktadır. Mülga 556 Sayılı KHK 5. Madde de “Marka, bir teşebbüsün mal veya hizmetlerini bir başka teşebbüsün mal veya hizmetlerinden ayırmaya yarayan … her türlü işareti içerir” şeklinde tanımlanmakla, davacının … markasını ilk olarak yaratan ve kullanan olup olmadığının tespiti gerekmektedir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; “… ibaresi üzerinde 03. Sınıfta ” Parfümeri, kozmetik ürünleri, kişisel kullanım amaçlı koku vericiler (insan ve hayvanlar ve deodorantlar dahil ) Sabunlar, Diş bakım ürünleri, diş macunları, diş parlatıcı ve beyazlatma maddeleri, tıbbi amaçlı olmayan ağız gargaraları. Aşındırıcı ürünler, zımpara bezleri, zımpara kağıtları, ponza taşları, aşındırıcı pastalar” 35. Sınıfta; Müşterilerin malları elverişli bir şekilde görmesi ve satın alması için , 03. Alt grupta yukarıda yer verilen emtialar, web sitesi üzerinden satışları yapılan 08./ 09./11./14./18. Alt grupta (bilirkişi raporunda sayılan) bir kısım emtialar yönünden marka üzerinde gerçek hak sahibinin davacı olduğu” açıklanmışsa da; bilirkişi raporunun yeterli inceleme içermediği, markanın asli fonksiyonunun dikkate alınmadığı, internet sitesi içeriklerinden bahsedilmişse de, raporda bu içeriklere denetime elverişli şekilde yer verilmediği, esasen bilirkişi heyetinde de bilişim uzmanı bilirkişinin bulunmadığı, benzerlik karşılaştırması yapılırken de davalı tarafın markada yer alan “…” kelimesinin anlam itibarıyla tanımlayıcı olduğuna ve davalı markalarının benzer olmadığına yönelik itirazlarının incelenmediği, mahkemenin kararının gerekçesinde ” … firmasının tanınmış marka olması nedeniyle davalının tüm sınıflar yönünden markasının hükümsüzlüğünü isteme hakkı bulunduğu” açıklanmışsa da, davada uyuşmazlık konusunu … markası değil … markası olduğu anlaşılmakla, davacının tescilli …, … ve “…” markalarının tanınmışlık kriterleri yönünden incelenmesi gerektiği, mahkemenin yetersiz bilirkişi raporuna dayalı olarak eksik inceleme ile karar verdiği kanaatine varılmıştır. Mahkemenin kabulüne göre de; hükme esas alınan bilirkişi raporunda davacının, davalı markasının tescilli olduğu bir kısım emtia ve hizmet sınıfının bir kısım alt sınıflarında önceye dayalı hak sahibi olduğu ve birleşen davada bu sınıflar yönünden kullanımının men edilemeyeceği beyan edilmesine rağmen, ilk derece mahkemesince bilirkişi raporundaki görüşe neden itibar edilmediği ve gerekçesi açıklanmadan tüm sınıflarda hükümsüzlüğe ve yine birleşen davanın tümüyle reddine karar verildiği anlaşılamadığından ayrıca resen yapılan incelemede davacı tarafın dayandığı kötüniyet iddiası hakkında da kararın gerekçesinde hiçbir değerlendirme yapılmadığından , bu yönde sunulan delillerin değerlendirilerek HMK 297 ve 298. Maddeler gereğince usulüne uygun gerekçeli karar yazıldığından bahsedilemeyeceğinden, kararın bu yönüyle de yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır.Yukarıda yazılı gerekçelerle; davalı-birleşen davanın davacısı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, asıl ve birleşen davada mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın gerekirse, Dermatolog ve bilişim uzmanı bilirkişilerin de bulunduğu yeni bir heyetten denetime elverişli rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre karar verilmek üzere mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davalı-birleşen davada davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, İstanbul 1.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 16.03.2017 tarihli 2016/69 E. – 2017/75 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı-birleşen davada davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; Davalı-birleşen davada davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 39,00 TL (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere toplam 126,70 TL’nin asıl davada davacılardan alınarak asıl davada davalı tarafa verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 03/07/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.