Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4837 E. 2020/1178 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4837 Esas
KARAR NO: 2020/1178
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/01/2017
NUMARASI: 2014/1549 2017/26
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili aleyhine 135.000,00 TL bedelli çeke dayalı takip başlatıldığını, ancak o tarihlerde takibe itiraz edemediğini, takibe konu çekin müvekkilinin iradesi dışında iş yerinden bir şekilde temin edildiğini, konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını, ayrıca müvekkili ile davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığını, çekteki yazı ve rakamların müvekkiline ait olmadığını belirterek çek nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar … A.Ş ile … A.Ş vekili, iddialarının asılsız olduğunu, davacının çeki müvekkili … A.Ş’ye ticari ilişki nedeniyle verdiğini, bu müvekkilinin de çeki diğer müvekkiline ciro ettiğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Davalı … Bankası A.Ş vekili, davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının davalı … Bankası A.Ş hakkındaki davasını geri aldığı gerekçesiyle bu davalı hakkında karar verilmesine yer olmadığına, diğer davalılar yönünden ise davacı tarafın usulüne uygun tutulmuş ticari defterlerinde davalılar ile aralarında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığının anlaşıldığı, davalılara defter ve kayıtlarını sunmaları için çıkarılan ihtaratlı tebligatlara rağmen sunmadıkları, herhangi bir mazeret de bildirmedikleri gerekçesiyle davacının takip konusu çek nedeniyle bu davalılara borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına davacı tarafça yapılan ödemelerin istirdadına karar verilmiş, kararı davalılar … A.Ş ile … A.Ş vekili istinaf etmiştir. Davalılar … A.Ş ile … A.Ş vekili İstinaf sebebi olarak; davacının duruşmada çekteki imzanın kendisine ait olduğunu kabul ettiğini, dolayısıyla sonucuna katlanması gerektiğini, çekin geçerliliği için imzanın yeterli olduğunu, çekin müvekkili … A.Ş tarafından ticari ilişki nedeniyle davacıdan alındığını, mahkemeye sundukları cevap dilekçesinde müvekkili şirketlerin iflas erteleme aşamasında oldukları ve defterlerin Söğüt Asliye Hukuk mahkemesinde incelemede olduğunun bildirildiğini, davacının 03/01/2017’de diğer davalı banka yönünden davasını geri aldığını, 6098 Sayılı BK’nun 168/2 maddesine göre alacaklı yerlerinin zararına olarak borçlulardan birinin durumunu iyileştirirse bunun sonuçlarına katlanması gerektiğini, dolayısıyla bütün davalılar hakkında karar verilmesine yer olmadığına denilmesi gerektiğini, davanın geri alınmasına müvekkillerinin muvafakati bulunduğunu bildirmiştir. Davalı banka tarafından davacı ve diğer davalılar aleyhine çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Dava konusu çekin 26/04/2013 keşide tarihli, 135.000,00 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtar ve ilk cirantanın davalı … A.Ş, sonraki cirantanın davalı … A.Ş olduğu, 26/04/2013’de ibraz edildiği ve karşılıksız şerhinin yazıldığı görülmüştür. Söğüt Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2013/24 Esas, 2016/137 karar sayılı ilamıyla; banka dışındaki diğer davalılar ve dava dışı iki şirket hakkında 07/06/2016 tarihinde iflas erteleme kararı verildiği görülmüştür. Davacı asıl tarafından 08/12/2016 tarihli duruşmada, çekteki imzanın kendisine ait olduğunun beyan edildiği, rakam ve yazıların kendisine ait olmadığını, 2013 yılının 4.ayından 8.ayına kadar oğlunun karaciğer nakli olması nedeniyle hastanede olduğunu, diğer çocuklarının çeki kullanması için boş olarak imzaladığı iş yerinin çekmecesinde durduğunu belirttiği görülmüştür. Davacı vekilince 05/01/2017 tarihli duruşmada; davalı banka hakkındaki davayı geri aldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/06/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacının 2010, 2011, 2012, 2013 ve 2014 yıllarına ait işletme defterlerinin incelendiği, buna göre davacı ile banka dışındaki davalılar arasında ticari ilişki bulunmadığının tespit edildiği yolunda görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.Davacı taraf, takibe konu çekin irade dışında ellerinden çıktığını, taraflar arasında ticari ilişki bulunmadığını iddia etmiş, davalı banka iyiniyetli meşru hamil olduğunu, diğer davalılar ise davacı ile olan ticari ilişki nedeniyle çeki devraldıklarını savunmuştur. Dava konusu çekte davacı keşideci, davalılar ise ciranta ve hamil konumundadırlar. Kural olarak çek bir ödeme aracı olup mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. HMK’nun 200 ve devamı maddeleri uyarınca senede karşı senetle ispat zorunluluğu vardır. Öte yandan çekteki ciro silsilesinde bir kopukluk bulunmamaktadır. Dolayısıyla somut olay bakımından dava konusu çek nedeniyle borçlu bulunmadığının ispat yükü davacı taraftadır. Mahkemece, davalıların ihtaratlı tebligatlara rağmen defter sunmamaları davanın kabulüne gerekçe yapılamaz. Ayrıca davacının ticari defterlerinde davalılarla ticari ilişkinin olmaması, çeklerin defterlerde kayıtlı olması zorunlu olmadığından davacının, davalıya borcu bulunmadığını ispatlamaya yeterli değildir. Mahkemece yapılacak iş, davacıya iddiasını kanıtlama imkanı tanınıp ve davalıların da defterlerinin iflas erteleme talebi nedeniyle Söğüt Asliye Hukuk Mahkemesi’nde bulunduğunu belirttiklerinden, gerektiğinde davalı defterleri üzerinde de inceleme yaptırılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar vermekten ibarettir. Hal böyle olunca davalılar … A.Ş ile … A.Ş vekilinin istinaf talebinin bu yönlerden kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalılar … A.Ş ile … A.Ş vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 12.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 26/01/2017 tarih, 2014/1549 esas, 2017/26 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalılar … A.Ş ile … A.Ş’ye iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalılar … A.Ş ile … A.Ş tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalılar … A.Ş ile … A.Ş’ye verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2020