Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4828 E. 2020/1182 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4828 Esas
KARAR NO: 2020/1182
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 26/04/2017
NUMARASI: 2016/391 2017/352
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili şirketin aile şirketi olduğunu, dava dışı …’ın 2006 yılından 22/08/2014 tarihine kadar şirketin temsilcisi olduğunu, ancak bu şahsın daha sonra yetkilerinin kaldırıldığı ve durumun 20/11/2014 tarihli ticaret sicil gazetesinde ilan edildiğini, bu arada davalının 30.000 TL bedelli, 31/09/2015 tarihli çeke dayalı olarak müvekkili aleyhine takip başlattığını, davalının … ile anlaşarak 3 adet bağımsız bölümün … tarafından müvekkili şirket adına davalıdan satın alındığı ve karşılığında 150.000,00 TL tutarlı çeklerin verilerek ödemeler yapıldığını, ancak yapılan bu satın almanın ve ödemelerin müvekkili şirketin diğer ortakların bilgisi dışında yapıldığını, …’ın satın aldığı taşınmazlardan iki tanesini tekrar davalıya tapuda devir ettiğini, buna göre müvekkili şirketçe 3 adet gayrimenkul için ödeme yapıldığını, ancak iki adet taşınmazın tekrar geri alındığını, buna göre davalının müvekkiline borçlu olması gerektiğini, dava dışı …’ın şirketteki birçok eşyayı ve çekleri aldığını, çeklerle ilgili olarak çek iptal davası açtıklarını, 31/09/2015 tarihi itibariyle dava dışı …’ın yetkisi bulunmadığını, dava dışı …’ın davalının birlikte hareket ettiğini, müvekkilini zarara uğratarak haksız menfaat elde etmeye çalıştıklarını belirterek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacı şirkete taşınmaz sattığını, taşınmazın bedelinin 295.000,00 TL olduğunu, davacı şirket yetkilisi …’ın 15 adet çeki teslim ettiğini, davacının daireyi teslim almasına rağmen çeklerin 7 tanesini de ödemesine rağmen şirketteki ve ailelerindeki anlaşmazlıklar nedeniyle diğer çekleri ödemek istemediklerini, ekte sundukları sözleşmeden de anlaşılacağı üzere çeklerin keşide edildiği tarihte …’ın davacı şirket yetkilisi olduğunu, davacı şirketin …’ın azli için açtığı davanın red ile sonuçlandığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davacı şirket yetkilisi … ile davalı arasında 06/06/2013 tarihli daire satış sözleşmesi yapıldığı, sözleşme kapsamında 6 nolu bağımsız bölümün 295.000,00 TL bedelle davacıya satıldığı, karşılığında ise ödemeleri 13 ay sonra başlamak üzere 15 adet çekin davalıya verildiği, taşınmazın tapudan devrinin yapıldığı, 06/06/2013 tarihi itibariyle …’ın münferit imza ile davacı şirketi temsil yetkisi bulunduğu, dava konusu çekin ve diğer çeklerin keşide ve teslim tarihlerinde dava dışı …’ın davacı şirketin yetkilisi olduğu, bu çeklerin ödemelerini 31/07/2014’den başlamak üzere 30/09/2015 tarihinde bitecek şekilde düzenlendiği, çeklerin bir kısmının davacı tarafça ödendiği, bu çeklerin sahteliği konusunda herhangi bir delilin dosyaya sunulmadığı, taşınmazın tapuda devrinin yapıldığı, ayrıca davalının kötüniyetinden bahsedilemeyeceği, davacının iddialarını ispatlayamadığı, tedbir kararının infaz edildiği gerekçeleriyle davanın reddine ve davacının %20 oranında tazminatla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; dava dışı …’ın polisteki ifadesinde 120.000,00 TL’lik eşyayı eşi …’a fatura karşılığı sattığını, bedelini senet olarak aldığını, 350.000 – 400.000 TL’lik eşyayı ise senet mukabilinde davalıya sattığını, bu durumun … ile davalının birlikte hareket ederek müvekkili şirketin malvarlığını zimmetlerine geçirmeye yönelik fiileri bulunduğu iddialarını kanıtladığını, dosyadaki delillerin iddialarını kanıtlamak için yeterli olduğunu, ancak red kararının hukuka aykırı olduğunu, 17/12/2012 tarihli düzenleme şeklindeki vekaletnamede ve gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinde müvekkilinin taraf olmadığını, yine 06/06/2013 tarihli daire satış sözleşmesi noter onaylı olmayıp taraflarca geçmiş tarihli olarak düzenlenmediğinin bir kesinliğinin bulunmadığını, Küçükçekmece 14.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/164 Esas sayılı dosyasında …’ın şirket mallarını ve evraklarını çalması ile ilgili davanın devam ettiğini, bu itibarla … tarafından düzenlenen çeklerin müvekkili şirketle bir ilgisinin bulunmadığını, 17/12/2012 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinde taşınmazın rayiç bedelinin 26.627,00 TL gözüktüğünü, rayiç bedeli bu kadar düşük olan taşınmazın 295.000,00 TL bedelle müvekkili şirkete satılmasının …’ın şirket mallarının tasfiyesinde davalıdan destek aldığını gösterdiğini, takibe konu çeklerin dolaşıma çıkmadığından henüz bu çekler için mücerretlik ilkesinin uygulanamayacağını, taşınmazın fiyatının fahiş olduğunu, tapu kaydı incelenirse taşınmazın satış bedelinin 5.000,00 TL olduğunun görüleceğini, 06/06/2013 tarihli sözleşmenin geçmiş tarihli olarak düzenlendiğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine 25.000,00 TL bedelli çeke dayalı olarak toplam 27.600,68 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Takip konusu çekin 31/03/2015 tarihli, 25.000,00 TL bedelli, … numaralı, keşidecisinin davacı, lehtarının davalı olduğu ve 31/03/2015 tarihinde ibraz edildiği, imza hesap sahibine ait olmadığından herhangi bir işlem yapılamadığının şerh edildiği görülmüştür. Davacı tarafından sunulan sözleşme fotokopisinde; satıcının davalı, alıcının davacı şirket olduğu, … ada, … parselde bulunan 2+çatı piyesli , … numaralı bağımsız bölümün 295.000,00 TL’ye davacı şirkete 06/06/2013 tarihinde satıldığı, ödemelerin 13 ay sonra başlamak şartıyla 31/07/2014’den başlamak itibariyle sırasıyla 15 adet çekin davalıya teslim edildiği, bu çekler arasında dava konusu çekin de bulunduğu, sözleşmenin davacı adına … tarafından imzalandığı görülmüştür. 17/12/2012 tarihli düzenleme şeklinde vekaletnamenin …, …, … ve … tarafından …’ın vekil tayin edildiği, yine 17/12/2012 tarihli gayrimenkul satış vaadi ve kat karşılığı inşaat sözleşmesinin yukarıda adı geçen şahıslarla davalı … arasında imzalandığı, konusunun … ada, … parsel olduğu, rayiç bedelin 26.627,00 TL olduğu görülmüştür. Dosyaya gelen tapu kayıtlarında … ada, … parsel sayılı 2+çatı , … numaralı bağımsız bölümün malikinin davacı şirket olduğu, tapudaki satışın 06/06/2013’de yapıldığı anlaşılmıştır. Mahkemece, 10/04/2016 tarihinde HMK 209, 213/1 maddeleri uyarınca %15 teminat mukabilinde takibin durdurulması kararı verildiği görülmüştür.
Mahkemece, İstanbul Ticaret Sicil Müdürlüğünden davacı şirketin bilgilerinin istendiği, bu bilgilerin CD içerisinde mahkemeye gönderildiği görülmüştür. Dava dosyası ekinde bulunan İstanbul 4.ATM’nin 2014/1637 Esas, 2016/185 Karar sayılı dava dosyasının incelenmesinde, davacıların davacı şirket ile … olduğu, davalının ise … olduğu, davalının azlinin hukuken geçerli olduğunun tespitinin istendiği, mahkemece ise bu şekilde tespit talep edilmesinin ve davacının ıslah talebiyle ilgili olarak hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, müvekkili şirketin önceki yetkilisi olan dava dışı … ile davalının birlikte ve kötüniyetli hareket ederek davacı şirketi zarara uğrattıklarını, bu bağlamda düzenlenen sözleşmeyle dava konusu çekin de aralarında bulunduğu çeklerin davalıya verildiğini iddia ederek borçlu olmadıklarının tespitini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davacı şirket ile davalı arasında yapılan sözleşmenin incelenmesinde, bağımsız bölümün 295.000,00 TL’ye davacı şirkete devrinin kararlaştırıldığı ve karşılığında da 15 adet çekin davalıya teslim edildiği, dava konusu çekin de bu çekler arasında olduğu, sözleşmeyi davacı adına dava dışı …’ın imzaladığı görülmüştür. Davacı şirketle dava dışı eski yönetici … arasındaki ilişki bir iç ilişkidir. Davalının eski yönetici ile beraber hareket ederek davacı şirketi zarara uğrattığı iddiası eldeki davada usulüne uygun delillerle kanıtlanamamıştır. Kaldı ki sözleşmede belirtilen çeklerin bir kısmının da davacı tarafından ödendiği ortadadır. Davacı şirket dava dışı yöneticinin eylem ve işlemlerinden zarara uğramış ise bu konudaki taleplerini ona yöneltmelidir. Açıklanan bu sebepler gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2020