Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4804 E. 2020/1179 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4804 Esas
KARAR NO: 2020/1179
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/10/2016
NUMARASI: 2015/371 2016/1036
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalıya ait iki adet araca otomatik kontörlü kart sisteminden akaryakıt verildiğini, ancak bedelinin ödenmediğini, alacağın tahsili için başlatılan icra takibinin davalının itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin maliki bulunduğu araçlar için … isimli şahsın %10 indirimli akaryakıt temin edebileceğini belirttiğini, bu şahsın yönlendirmesi ile temin ettiği petrol ofisine ilişkin otomatik kontörlü kartlar ile muhtelif istasyonlardan akaryakıt alındığını, alınan akaryakıt bedellerinin banka kanalı ve PTT havaleleriyle adı geçen şahsa ödendiğini, davacı ile bu şahıs arasında kayıt dışı bir ticari münasebetin bulunduğunu, davacının …’den alamadığı alacağını müvekkilinden tahsile çalıştığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının bayisi olduğu petrol ofisi istasyonlarından davalının araçları için motorin aldığı, davacı ile dava dışı … arasındaki automatik sistemin pazarlama anlaşması bulunduğu, bu kapsamda davacıya verilen kartların davalının iki aracının yakıt ihtiyacını karşılamasında kullanıldığı, davalının ise bu kullanımı kabul etmekle beraber … isimli şahsa bedel ödediğini savunduğu, bu şahsın davalı şirket çalışanı olmadığının SGK kayıtlarıyla belli olduğu, davalının davacıya ödeme yapıldığına dair delil ibraz edemediği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; mahkemenin maddi sorunu yanlış değerlendirdiğini, … ile müvekkili arasında üyelik sözleşmesi bulunmadığını, müvekkilinin … isimli şahısla ticari temasa geçtiğini, bu kişinin yönlendirmesiyle araçlarına akaryakıt aldığını, davacının bu şahıstan haberdar olmamasının mümkün olmadığını, zira bu şahsın bir şekilde temin ettiği kartları piyasada kullandığını, böylece müvekkili dahil iyiniyetli kişilerin mağdur duruma düştüğünü, davacının üyelik sistemi gereğince akaryakıtın müvekkilince kullanıldığını, neden müvekkili ile üyelik kaydı tesis edilmediğini, kartların kullanılmasına neden müsaade edildiğini açıklayamadığını, … isimli şahıs hakkında yargılama sırasında şikayette bulunduklarını, ancak bu şahsın şikayetten kısa süre önce öldüğünün anlaşıldığını, dolayısıyla uyuşmazlığın aydınlanamadığını, Bursa 1.ATM’nin 2015/367 Esas, 2016/419 Karar sayılı ilamının uyuşmazlığa yol gösterici mahiyette olduğunu, davacının çalışma biçiminin denetim ve kontrolden yoksun olduğunu, kartları temin eden herkesin akaryakıt alıyorsa iyiniyetli üçüncü kişilerin maddi yönden zarara uğratılma ve dolandırılma ihtimali bulunduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine faturalara dayalı olarak 46.553,24 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı borçlunun alacaklıyı tanımadığı, faturaların eline geçmediği, alacaklı ile ticari bir ilişkisinin bulunmadığından borcu ve ferilerini kabul etmediği yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür. Davacı ile dava dışı … A.Ş arasında “Automatic Sistemi Pazarlama Anlaşması” başlıklı 22/05/2014 tarihli sözleşmenin bulunduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 27/10/2015 tarihli bilirkişi raporunda; davacının defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin bulunduğu, davacı defterlerinde davalıdan 50.752,57 TL alacak bulunduğu, ancak 46.285,04 TL talep ettiği, davalının davacının bayisi olduğu muhtelif petrol ofisi bayilerinde motorin alışlarının sabit olduğu, davalının ödemeyi yaptığına dair bir makbuz sunmadığı, ödeme yaptığını iddia ettiği … ile davacı arasında ne gibi bir ilişki bulunduğunun anlaşılamadığı yolunda kanaat bildirildiği görülmüştür. Mahkemece SGK’dan davacının 2013, 2014 ve 2015 yıllarına ait çalışanlarını gösterir bordroların celbedildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 18/07/2016 tarihli ek raporda ise; davacının, davalıdan kendi kayıtlarına göre 50.752,57 TL alacaklı olduğu, ancak 46.285,04 TL talep ettiği, davalının davacıya ödeme yaptığına dair bir makbuz sunamadığı, sunulan belgelerin davalının … isimli şahsa ödeme yaptığının anlaşıldığı, SGK kayıtlarına göre dava dışı …’nin davacı şirket çalışanı olduğuna dair bir delil bulunmadığı, bu şahısla davacı arasında ne gibi bir ilişki bulunduğunun anlaşılamadığı, Bursa 1.ATM’nin 2015/367 Esas sayılı dosyasında verilen kararın takdirinin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Dosyada örneği bulunan Bursa 1.ATM’nin 2015/367 Esas , 2019/419 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; tarafların aynı olduğu, yargılama sonunda mahkemenin davacı ile davalı arasında akdi bir ilişki bulunmadığı, kartların hangi hukuki sebebe dayalı olarak davalıya teslim edildiğinin ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verildiği, kararın kesinleşip kesinleşmediğinin dosya içinden anlaşılamadığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalının araçlarına otomatik kontörlü kart sisteminden yakıt verildiğini iddia etmiş, davalı taraf ise alınan akaryakıt bedellerinin … isimli şahsa ödendiğini savunmuştur. Somut olayda davacı ile davalı arasında herhangi bir yazılı sözleşme mevcut değildir. Sektörde bir kısım akaryakıt firmalarının kontörlü yahut elektronik biletlerle akaryakıt sattığı, sistemin daha çok kendisine kart tahsis edilen kişi ile ana akaryakıt firması arasında yapılan sözleşmeye bağlı olarak işlediği, yakıt istasyonları arasındaki elektronik haberleşme ağı sayesinde aracın plakasına tanımlı kartlar yoluyla nakit ödeme yapılmadan akaryakıt alımının mümkün olduğu, alınan akaryakıtın miktarının elektronik haberleşme sistemi aracılığıyla bilgisayar kütüklerine işlendiği, somut olayda da bu şekilde kartlarla davalıya akaryakıt temin edildiği anlaşılmaktadır. İlk bakışta davalının akaryakıt bedelini ödemesi gerektiği düşünülebilir ise de, olayda kullanılan kontörlü kartların ne şekilde alıcıya teslim edildiği hususu tam olarak ortaya konamamıştır. Taraflar arasında vadeli yahut ön ödemeli akaryakıt satışına ilişkin bir sözleşme de sunulmamıştır. Buna rağmen kartların davalı eline nasıl geçtiği ispata ve izaha muhtaçtır. Her ne kadar sözleşme olmasa bile kartların akaryakıt temininde kullanılmasında hangi ilişkiye göre elektronik izin verildiği izaha muhtaçtır. Davacı şirket hiç tanımadığı, arasında yazılı ya da sözlü bir ilişki bulunmadığı kişiye karşı sırf elinde kart mevcut diye akaryakıt temin ediyorsa bu husus bir ön ödeme yapılmış olma ihtimalini öncelikle düşündürmelidir. Aslında bu ve benzeri olaylar davacı şirketin çalışma biçiminin denetim ve kontrolden yoksun olduğunu göstermektedir. Kartları eline geçiren herkesin bu kartla akaryakıt alımı yapabilmesi mümkün ise burada bir anlamda dolandırıcılığa kapı aralanmış demektir. Yine davacı şirket arada yazılı sözleşme olmaksızın kartlarla müracaat eden herkese akaryakıt veriyorsa bunun sonucuna da katlanmalıdır. Dava konusu alacağın miktarı da dikkate alındığında hiç tahsilat yapmadan bu miktarda akaryakıt vermek de basiretli tacir kavramıyla bağdaşmaz. Özetle davacı taraf hangi hukuki sebebe dayalı olarak davalıya kartları teslim ettiğini ispatlayamadığından ve taraflar arasında da kartlı akaryakıt alım satımına dair bir akdi ilişki de bulunmadığından, davalı vekilinin istinaf talebi yerindedir. Öte yandan benzer şekilde tarafları aynı olan Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2015/367 Esas, 2016/419 Karar sayılı ilamının incelenmesinde de, davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz incelemesi sonunda Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 16/01/2019 tarih ve 2018/3263 Esas, 2019/186 Karar sayılı ilamıyla onandığı anlaşılmıştır. Açıklanan bu sebeplerle ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılarak davanın reddine dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/10/2016 gün, 2015/371 Esas, 2016/1036 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 557,74 TL harçtan mahsubu ile artan 503,34 TL harcın talebi halinde davacıya iadesine, 5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 42,40 TL posta ve tebligat masrafının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 7-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 6.817,06 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 9- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 41,80 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 127,50 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 11-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2020