Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4797 E. 2020/1175 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4797 Esas
KARAR NO: 2020/1175
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2017
NUMARASI: 2014/837 2017/418
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine bonoya dayalı takip başlattığını, takibe konu bonodaki imzanın müvekkiline ait olmadığını belirterek müvekkilinin bonodan dolayı davalıya borçlu olmadığının tespitine, icra dosyasına nakdi teminat olarak yatırdıkları 38.916,54 TL’nin davalı tarafından tahsili halinde bu tutarın davalıdan istirdadına ve davalı aleyhine tazminata hükmedilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının imza inkarına dayalı olarak icra hukuk mahkemesinde açtığı davanın reddedildiğini, dosyanın Yargıtay’da olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; dava konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; davacının Bursa 8.İcra Hukuk Mahkemesinde açtığı davadan alının bilirkişi raporunda imzanın davacının eli ürünü olduğunun anlaşıldığını, davacının temyiz ve karar düzeltme taleplerinin reddedildiğini, mahkemenin derdestlik ve kesin hüküm itirazlarını dikkate almadığını, kararı dosyaya sunduklarını, Yargıtay HGK 2001/12-431 ve 2001/467 Karar sayılı kararında belirtilen ölçütlere aykırı olduğunu, yine Yargıtay 12.HD’nin 2014/2715 Esas. 2014/5616 sayılı ilamında da belirtildiği üzere kesin kanaat belirtir rapor alınması gerektiğini, yargılama sırasında alınan Adli Tıp Raporunda imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olduğu, EGM Ankara Polis Laboratuvarında alınan raporda ise, imzanın davacı elinden çıktığının beyanı mümkün görülmemiştir şeklinde muğlak ifade kullanıldığını, M.Ü. Güzel Sanalar Fakültesinde alınan raporda ise, imzanın kuvvetli ihtimal davacının eli ürünü olduğu kanaatinin belirtildiğini, ortada toplam dört adet rapor olduğunu, çelişkinin giderilmesi gerektiğini, raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığını, kötüniyet tazminatının koşullarının oluşmadığını, dava devam ederken borç ödendiğinden davanın istirdat davasına dönüştüğünü, istirdat davasında tazminata hükmedilemeyeceğini bildirmiştir. Davalının davacı aleyhine 25.500 TL bedelli bonoya dayalı olarak toplam 33.185,28 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı görülmüştür. Takibe konu bononun 30/12/2008 tanzim, 18/10/2011 vade tarihli, 25.500 TL bedelli, malen kayıtlı, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu görülmüştür. İcra Hukuk Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında dosya borcunun tamamının nakdi teminat olarak yatırılması halinde takibin tedbiren durdurulmasına karar verildiği, davacı tarafından dosyaya 15/11/2015’te 38.916,54 TL’nin yatırıldığı görülmüştür. Davacı tarafından Bursa 8.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2013/561 esas sayılı dosyasında açılan imzaya itiraz davası sonunda davanın reddine ve takibin durması nedeniyle %20 oranında tazminata karar verildiği, kararın onandığı ve karar düzeltme isteğinin de reddedildiği görülmüştür. İcra hukuk Mahkemesinde aldırılan tek kişilik bilirkişi raporunda, senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacının dava dilekçesine ekli sunduğu 3 kişilik mütalaada ise, imzanın taklit olduğunun belirtildiği görülmüştür. Adli Tıp Kurumunca düzenlenen 07/12/2015 tarihli raporda ise; imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ankara Kriminal Polis Laboratuvarınca düzenlenen 25/07/2016 tarihli raporda ise, imzanın davacının elinden çıktığının beyanının mümkün görülemediği şeklinde kanaat bildirildiği görülmüştür.M.Ü Güzel Sanalar Fakültesinde düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporda ise, kuvvetle ihtimal imzanın davacının eli ürünü olduğu yolunda kanaat bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin bu son rapora itiraz ettiği, önceki raporlara göre hüküm kurulmasını, aksi halde ise Jandarma Kriminal Laboratuvarından rapor alınmasını istediği, davalı vekilinin ise bu son rapora itirazları olmadığını beyan ettiği görülmüştür. Davalı vekilinin 13/04/2017 tarihli celsede icra dosyasına davacı tarafça teminat olarak yatırılan 38.915,54 TL’yi icra mahkemesinin kararı üzerine tahsil ettikleri yolunda beyanda bulunduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır.Davacı taraf, takip ve dava konusu bonoda keşideci, davalı taraf ise lehtar konumundadır. Davacı, bonodaki keşideci imzasının kendisine ait olmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Eldeki davadan önce Bursa 8.İcra Hukuk Mahkemesi’nde davacı tarafça açılan davada alınan tek bilirkişi raporunda takip konusu senetteki imzanın davacının eli ürünü olduğu yönünde görüş bildirildiği, eldeki davanın yargılaması sırasında Adli Tıp kurumundan alınan raporda imzanın kuvvetle muhtemel davacının eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği, daha sonra alınan 25/07/2016 tarihli Polis Kriminal Loboratuvarınca düzenlenen raporda ise, imzanın davacının elinden çıktığının beyanının mümkün görülemediği şeklinde görüş bildirildiği, daha sonra alınan M.Ü Güzel Sanatlar Fakültesi Öğrenim görevlilerince düzenlenen 28/03/2017 tarihli raporda ise, imzanın kuvvetle ihtimal davacının eli ürünü olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkeme ise bu son rapora itibar etmeyerek Polis Kriminal Loboratuvarı ile Adli Tıp Kurumunca düzenlenen raporları esas alarak davanın kabulüne karar vermiştir. Mahkemenin önceki raporları yeterli görmeyerek yeni bir rapor aldıktan sonra yeterli görmediği rapora dayalı olarak hüküm kurması usul ve yasaya aykırıdır. Öte yandan raporlar bu haliyle birbiriyle çelişir vaziyettedir. Dolayısıyla dosyanın bu haliyle karara çıkarılması doğru değildir. Bir başka ifadeyle yargılama eksik yapılmıştır. Bu durumda mahkemece yapılacak iş, Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi’nin Genişletilmiş Kurulu’ndan takip ve dava konusu bonodaki keşideci imzasının davacının eli ürünü olup olmadığı hususunda raporlar arasındaki çelişkiyi giderici mahiyette rapor alınması gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bursa 1.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2017 tarih, 2014/837 esas, 2017/418 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 11,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 96,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2020