Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4794 E. 2020/1169 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4794 Esas
KARAR NO: 2020/1169
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2017
NUMARASI:2014/1250 2017/96
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Sözleşmeden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 01/03/2012 tarihli sözleşme ve ek protokolün düzenlendiğini, ayrıca 01/03/2012 tarihli konsept süreli sözleşmesi ile 01/09/2013 tarihli miktar taahhütlü standart sözleşmenin düzenlendiğini, müvekkilinin sözleşmeler uyarınca edimlerini eksiksiz olarak yerine getirdiğini, ancak davalının sözleşmelere haksız olarak işyerinde ürün bulundurmadığının istihbar olduğunu, bunun üzerine davalının işyerinde İstanbul Anadolu 19.SHM’nin 2014/54 D.İş sayılı dosyası ile tespit yapıldığını ve alınan raporda davalıya ait işyerinde müvekkiline ait ürün bulunmadığı, fıçı kulesinin olmadığı, kurulu fıçı tesisinin ise … şirketine ait olduğu, müvekkiline ait logo ve marka taşıyan demirbaş ve malzeme bulunmadığı ve müvekkiline ait ürünlerin satışa sunulmadığının tespit edildiğini, davalının sözleşmeye aykırı davrandığının böylelikle ortaya konduğunu, sözleşmeler uyarınca davalıya 191.352,57 TL tutarında genel katkı yapıldığını, ayrıca sözleşmenin 21.maddesi gereğince davalının işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması halinde 50.000 USD cezai şart ödeyeceğinin hükme bağlandığını belirterek katkı bedeli toplamı 191.352,57 TL’nin ödeme tarihi olan 05/04/2012’den itibaren en yüksek kredi faiziyle, 50.000 USD cezai şartın ise 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi uyarınca dava tarihinden itibaren işletilecek faiziyle davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekilinin 26/02/2015 tarihli ön inceleme duruşmasında; dava dilekçesinde her ne kadar 191.352,57 TL katkı payı tahsilini istemiş ise de, bu taleplerini daraltarak 60.000,00 TL ile ayrıca 50.000 USD cezai şartın tahsilini talep ettiği görülmüştür. Davalı vekili, sözleşmelerin davacı tarafından önceden tek başına hazırlanıp müşteriye sunduğu sözleşmeler olup genel işlem koşullarına aykırı olduğunu, sözleşmedeki boşlukların TBK’nın 21.maddesi gereğince yazılmamış sayılması gerektiğini, İstanbul Anadolu Asliye Ticaret Mahkemelerinin yetkili olduğunu, davacının amacının rakip ürünlerin satılmasını engellemek olup bu suretle haksız kazanç elde etmek olduğunu, davacının müvekkiline ürün vermeyerek sözleşmeyi ihlal edenin kendisi olduğunu, davranışlarının MK 2’ye aykırı olduğunu, sözleşmedeki cezai şartın geçersiz olup yok hükmünde sayılması gerektiğini, tutar hanesinin boş olduğunu, bu kısmın elle doldurulduğunu, ayrıca sözleşmenin davacı tarafından feshedilmediğinden cezai şart istenemeyeceğini, katkı bedeli talebinin de haksız ve hukuka aykırı olduğunu, müvekkiline nakit olarak 130.000,00 TL ödendiğini, ödemelerin davacı tarafından değil bayi … Ltd.Şti tarafından yapıldığını, dolayısıyla davacının dava açma konusunda ehliyeti bulunmadığını, açık nokta satış sözleşmesinde katkı bedellerinin ödeneceğine dair bir hükmün yer almadığını, 01/09/2013 tarihinden geçerli sözleşmede ise katkı bedellerinin iadesinin sözleşmenin feshi koşuluna bağlandığını, delil tespitinin tek taraflı ve müvekkilinin yokluğunda yapılması nedeniyle rapora itiraz ettiklerini, hükme esas alınmasının mümkün bulunmadığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davalının sözleşmenin bazı kısımlarının, özellikle cezai şarta ilişkin kısımlarının boş olduğu ve sonradan doldurulduğu iddiasının yazılı olarak kanıtlanamadığı, ayrıca genel işlem koşullarına aykırılık iddiasının yerinde bulunmadığı, taraflar arasındaki sözleşme ilişkisinin … Ltd.Şti marifetiyle kurulduğu ve ticari ilişkinin bu kapsamda sürdürüldüğü, dolayısıyla husumet itirazının yerinde olmadığı, değişik iş tespit dosyasında alınan rapordan da anlaşıldığı üzere davalının işyerinde davacıya ait fıçı tesisinin olmadığı, … ürünlerinin satıldığı, yine davacıya ait logo, demirbaş veya malzeme bulunmadığı, davalının sözleşmeyi ihlal ettiği, fiili olarak sözleşmenin feshine sebebiyet verdiğini, buna göre davacının katkı payı bedelinin iadesi talebinin 60.000 TL yönünden yerinde bulunduğu, cezai şart yönünden ise 50.000 USD cezai şartın davalının ekonomik yönden mahvına sebep olabileceği, bu itibarla cezai şarttan 7/8 oranında indirim yapılarak 6.200 USD cezai şart yönünden talebin kısmen kabulü gerektiği gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 60.000 TL katkı payının 05/04/2012 ödeme tarihinden itibaren yasal faiziyle, 6200 USD cezai şartın ise dava tarihinden itibaren 3095 Sayılı Kanunun 4/a maddesi gereğince işleyecek yasal faiziyle davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; gerek 18/12/2014 tarihli cevap dilekçelerinde, gerekse ön inceleme duruşmasında katkı bedeli yönünden taleplerini 60.000 TL olarak belirttiklerini, ancak mahkemenin bu yönden kısmen kabul kararı verdiğini, HMK’nun 141.maddesi uyarınca ön inceleme duruşmasına kadar talebin daraltılabileceğini, mahkemenin bu daraltmanın feragat sayarak karşı taraf lehine vekalet ücretine hükmetmesinin hatalı olduğunu, yine avukatlık asgari ücret tarifesinin 6.maddesi uyarınca bu durumun ön inceleme duruşmasından önce gerçekleşmesi nedeniyle vekalet ücretinin yarısına hükmedilmemesinin de hatalı olduğunu, ayrıca cezai şartın davalının ekonomik mahvına sebep olacağı gerekçesiyle 7/8 oranında indirilmesinin kanuna ve yargı kararlarına aykırı olduğunu, bu orandaki bir indirimin sözleşmeye, sözleşmenin amacına ve Yargıtay kararlarına aykırı olup cezai şartın tamamına hükmedilmesi gerektiğini, katkı bedeline yasal faiz uygulanmasının taraflar arasındaki sözleşmeye aykırı olduğunu, avans faizi uygulanması gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; katkı payı talebine karşı husumet itirazlarının maddi olgular ile bilirkişi raporundaki somut tespitler dikkate alınmaksızın reddedildiğini, sözleşmede davacının açıkça imzası bulunduğunu ve ödemelerin davacı tarafça değil, bayisi tarafından yapıldığını belirttiklerini, ödemelerin dava dışı bayi tarafından yapıldığını, müvekkilinin de faturaları bu firma adına düzenlediğini, dolayısıyla mahkemenin katkı payı ödemesinin davacı tarafça yapıldığı şeklindeki gerekçesinin rapordaki tespitlerle çeliştiğini, raporda ödemelerin dava dışı bayi tarafından yapıldığını, yine bu ödemelere dair davacı defterlerinde bir kayıt olmadığının, dava dışı bayinin de davacıya fatura edildiğine dair bir tespitin olmadığını, yine raporda dava dışı bayinin defterlerinin usulüne uygun olmadığının belirtildiğini, bütün bu hususlar birlikte değerlendirildiğinde, katkı payı bedeli yönünden davacının dava açma ehliyeti bulunmadığını, mahkemenin red gerekçesinin bu konuyla bir alakasının olmadığını, sözleşmenin genel işlem koşulları niteliğinde olduğuna dair savunmanın yeterince incelenmediğini, sözleşmelerin önceden davacı tarafından hazırlanmış bir sözleşme olduğunu, davacının müzakere edildiğini göstermesi gerektiğini, bilirkişi raporunun bu konuda eksik olduğunu, davacının ticari defterlerinde katkı payı ile ilgili bir kayıt olmamasına rağmen bu yöndeki alacağın ispatlandığı gerekçesinin kanuna aykırı olduğunu, davacının yasal defterleri itibariyle katkı payı bakımından müvekkilinden alacaklı olduğunu ispatlayamadığını, ayrıca davacı ve dava dışı bayi arasında katkı payı alacağının devrine ilişkin sözleşme de bulunmadığını, bu bakımdan davacı defterlerinin kendi aleyhine delil özelliğinin bulunduğunu, mahkemenin bu hususu dikkate almadığını, müvekkilinin kayıtlarında sadece 60.000 TL’lik faturanın yer aldığını ve mahsupla ilgili kayıt olmadığını, bu durumun 30.000 TL’nin cari hesap borcuna mahsupla ödendiği anlamına gelmeyeceğini, raporda hatalı değerlendirmeler bulunduğunu, davacının katkı payı alacağını usulüne uygun delillerle kanıtlayamadığını, ayrıca müvekkilinin asli ediminin … markalı ürünleri satmak olup fıçı ürünü bulunmamasının tek başına haksız feshe sebebiyet vermeyeceğini, yine davalının önceki dönemde müvekkiline ürün vermeyerek sözleşmeyi kendisinin ihlal ettiğini, müvekkilinin asli edimini davacıdan ürün almak olup bu konuda bir süre sınırlaması bulunmadığını, ayrıca ürünün fıçı ya da şişe olmasının bir öneminin bulunmadığını, sözleşmede fıçı ürün satılmasının öncelikli veya tek başına olması gerektiği yolunda herhangi bir hüküm bulunmadığını, heyette yer alan sektör bilirkişisinin görevini yerine getirmediğini, sadece bir kısım mevzuat isimlerinin geçtiğini, delillerinin toplanmadığını, ülke genelinde … ürünlerinin satış oranlarında artış bulunduğunu, konuyla ilgili delillerinin toplanmadığını, rekabet hukuku ile ilgili değerlendirme yapılmadığını, delil tespiti raporunun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu, yeniden keşif yapılması gerektiğini, davacının ürün vermeyerek akdi ihlal ettiğini, kök raporda müvekkilinin savunmalarını teyit eden maddi olguların tespit edildiğini, buna göre Haziran ayında (01-17) müvekkilinin alım yapmadığı, haziran (17-30) ve temmuz aylarında ise siparişlerin teslim edildiğinin gösterildiğini, davacının siparişleri karşılamamasının sebebinin delil tespiti öncesi kendisi için delil oluşturmak olduğunu, raporda yer alan bu tespitlerin savunmayı doğruladığını, siparişlerle ilgili delillerinin bilirkişilerce incelenmediğini, mahkemece değerlendirilmediğini, tanıklarının her zaman işyerinde … ürünlerinin bulunduğunu doğruladığını, tespitten sonra da davacının ürün verdiğinin beyan edildiğini, ayrıca tespit raporundan sonra davacının akdi feshetmediği gibi, siparişleri yerine getirmek suretiyle akdin icrasına da devam ettiğini, bu konuda ihtirazi kayıt koymadığını, sözleşmenin 21.maddesinde cezai şart talebinin davacının fesih şartına bağlı olduğunu, oysa davacının akdi edimlerini bazen de yerine getirdiğini, davacının kusurlu olduğunu, yine davacının delil tespitinde taleplerini 01/03/2012 başlangıç tarihli açık satış noktası sözleşmesine dayandırdığını, davacının aynı dönemleri kapsar şekilde 3 ayrı sözleşme akdetmesinin Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanuna aykırı olduğunu, davacının piyasaya hakim durumda olup hakim durumunu kötüye kullandığını, sözleşmenin rekabet hukuku kurallarına aykırı hükümler taşıdığını, hükmün 1.fıkrasındaki faizin başlangıç tarihinin ve hükümdeki ödemenin hukuka aykırı olduğunu, 30.000 TL’lik katkı payının nakit olarak ödenmediğini, hangi tarihte ve ne şekilde cari hesaptan düşüldüğünün tespit edilmediğini, dolayısıyla 30.000 TL yönünden faiz işletilmesinin mümkün olmadığını, yine hükmün 3.fıkrasında davacı tarafından yatırılan harçlar toplamının davalıdan alınarak davacıya verilmesine şeklindeki kararın da hatalı olduğunu, zira bu harçların yargılama gideri olup kısmen kabul, kısmen red oranına göre oranlanması gerektiğini bildirmiştir. Taraflar arasında 01/09/2013 tarihli açık satış noktası sözleşmesi imzalandığı, buna göre davalının 60.000 litre ürün satmayı taahhüt ettiği, sözleşmenin 12.maddesinde davacının, davalıya 60.000 TL katkı payı ödemeyi yapacağının belirtildiği, sözleşmenin 21.maddesinde ise davalının işletmeyi kısmen veya tamamen çalıştırmaması hükmünü ihlal etmesi halinde faaliyetlerine son verilmesi veya askıya alınması gibi nedenlerle sözleşmenin feshine sebebiyet vermesi halinde malum katkılarının tümünün verildiği tarih itibariyle işlemiş olduğu avans faizi üzerinden ödeneceği ve 50.000 USD cezai şartın nakden ve def’aten ödeneceğinin hükme bağlandığı, sözleşmenin 26.maddesinde İstanbul mahkemelerinin yetkili olduğu görülmüştür. Taraflar arasında 01/03/2012 tarihli 5 yıl süreli açık nokta satış sözleşmesinin imzalandığı, yine taraflar arasında 01/03/2012 tarihli satış sözleşmesinin ve yine 01/03/2012 tarihli ek protokolün imzalandığı görülmüştür. İstanbul Anadolu 19.SHM’nin 2014/54 D.İş sayılı dosyasında yapılan tespit üzerine verilen bilirkişi raporunda; işyerinin faal durumunda olduğu, delil tespiti isteyen şirkete ait ürün bulunmadığı, işletmede fıçı ürün satıldığı, kutu ürün satılmadığı, davacıya ait fıçı kulesinin bulunmadığı, işyerinde kurulu fıçı tesisinin … şirketine ait olduğu, fıçı tesisinde davacıya ait … ürününün satılmayıp … ürününün satıldığı, yine davacıya ait logo, demirbaş ve malzemenin bulunmadığı, işyerindeki soğutucu dolapta … marka ürün olduğunun tespit edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 08/01/2015 tarihli heyet raporunda; sözleşmenin 10.maddesindeki hükümler değerlendirildiğinde, taraflar arasındaki ilişkide fıçı tesisinin işletme içerisinde kullanılmasının önem taşıdığı ve davalının işletmesinde fıçı tesisini kullanma borcu altına girdiği, davalının bu borcuna aykırı davrandığı, buna göre sözleşmenin 21.maddesi çerçevesinde sözleşme ilişkisinin başında aldığı 60.000 TL’yi iade etmesinin ve 50.000 USD’lik cezai şartın ödenmesi taleplerinin yerinde olduğu yolunda görüş ve kanaat bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/09/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; davalı itirazlarının kök rapordaki tespit ve değerlendirmelerde bir değişiklik getirmediği, davalının şahıs firması olup cezai şartın ekonomik yönden mahvına yol açacağı, cezai şart miktarının azami tutarının 26.843,03 TL olarak tespit edildiği, ekonomik yönden faaliyetlerinin sürdürülebilirliği yönünden ise alternatif cezai şart tutarının 13.422,00 TL düzeyinde olabileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi nedeniyle verilen genel katkı bedelinin ve cezai şartın tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalının sözleşmelere aykırı davrandığını, davacıya ait ürünleri bulundurmadığını, durumun mahkeme aracılığıyla da tespit edildiğini, bu nedenle verdikleri genel katkı bedeli ile cezai şart alacakları doğduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Taraflar arasında bayilik sözleşmelerinin imzalandığı, sözleşme gereğince davalıya katkı bedeli ödemesi yapıldığı ve mahkemece yapılan tespitte de davalının işyerinde davacıya ait ürünleri bulundurmayıp başka bir firmanın ürünlerini satışa sunduğu anlaşılmaktadır. Davacı taraf her ne kadar dava dilekçesinde 191.352,57 TL katkı payının tahsilini istemiş ise de, daha sonra bu talebini daraltarak 60.000,00 TL katkı payı ile 50.000,00 USD cezai şart istemiştir. Davacının talebini daraltması Yargıtay uygulamalarına göre feragat anlamına geldiğinden davacı vekilinin azaltılan miktar üzerinden davalı yararına vekalet ücretine hükmedilmesinin doğru olmadığına ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Yine davacı vekilinin diğer istinaf talebi ise cezai şarttan 7/8 oranında indirim yapılmış olmasına ilişkin olup gerçekten de mahkemece cezai şarttan bilirkişi ek raporunda belirtilen 26.843,03 TL cezai şarta hükmedilebileceği yolundaki görüşüne aykırı olarak indirim yapılması doğru değildir. Davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Şöyle ki; dairemizce yeniden yapılan değerlendirmede bilirkişi tarafından belirtilen bu rakamın dava tarihindeki 1,00 USD kurunun 2.2813 TL olduğu gözetildiğinde, bu tutarın 11.766,54 USD ettiği, bu miktarın ise istenen toplam cezai şart miktarının %23,53’üne denk geldiği anlaşılmakta olup tarafların tacir olduğu, basiretli davranması gerektiği, sözleşmeye aykırı davranış halinde davacının cezai şart talebinde bulunabileceğinin davalı tarafından bilinmesi gerektiği gerekçeleriyle takdiren %75 oranında indirim yapılmasının somut olaya ve davalının ekonomik koşullarına daha uygun olacağı kanaatine varılmıştır.Öte yandan taraflar tacir olup iadesine karar verilen katkı bedeline avans faizi işletilmesi gerekirken yazılı şekilde yasal faiz uygulaması da doğru değildir. Açıklanan bu yönlerden davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulü gerekmiştir. Davalı vekilinin istinaf taleplerine gelince, katkı bedelinin davacı tarafından ödenmeyip dava dışı bayi … Ltd.Şti’nce ödendiğini, dolayısıyla davacının talepte bulunamayacağını ileri sürmüş ise de, söz konusu sektörde alt bayilik uygulamasının bulunduğu ve dağıtıcı tarafından yapılan ödemelerin dağıtıcının çalıştığı bayiler aracılığıyla ödendiği sektörde yaygın bir uygulama olup ve somut olayda davalının katkı bedelini tahsil ettiği de gözetilerek bu yöne ilişkin istinaf talepleri yerinde değildir.Öte yandan davalı taraf defterlerinde sadece 60.000,00 TL’lik faturanın yer aldığını ve mahsup ile ilgili kayıt olmadığını, bu durumun 30.000,00 TL’nin cari hesap borcuna mahsupla ödendiği anlamına gelmeyeceğini ileri sürmüş ise de, davacının dava dilekçesi ekinde sunduğu delilleri arasında yer alan 11/04/2012 tarihli dekonttan da anlaşılacağı üzere dava dışı bayi … Ltd. Şti tarafından bu tarihte davalıya 100.000,00 TL ödeme yapıldığı, dolayısıyla davalının bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin yerinde olmadığı, ancak bu ödeme 11/04/2012 tarihinde yapıldığı halde faizin başlangıcının 05/04/2012 olarak kabul edilmesinin doğru olmadığı, bu yönden davalı vekilinin istinaf talebinin yerinde olduğu, sözleşmenin genel işlem koşullarına aykırı olduğu ileri sürülmüş ise de, sözleşmenin niteliği, taraflar arasındaki ilişkinin ticari satım ilişkisi olduğu, davalının tacir olup basiretli davranması gerektiği gözetildiğinde bu yöne ilişkin istinaf taleplerinin de yerinde olmadığı, davalı taraf davacının sonradan ihtirazi kayıt koymadan mal verdiğini, dolayısıyla sözleşmenin ayakta olduğunu ileri sürmüş ise de, bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere verilen mal miktarları gözetildiğinde, taraflar arasında ticari ilişkinin devam ettiği şeklinde bir yorum yapılamayacağı, ayrıca açıkça sözleşmenin feshi şeklinde bir ihtar bulunmamakla birlikte dava açılmasının da sözleşmenin feshi olarak yorumlanabileceği gözetildiğinde, davalı vekilinin bu yönlere ilişkin istinaf talepleri de yerinde değildir. Öte yandan hükmün üçüncü fıkrasında davacı tarafından yatırılan harçların tamamının davalıdan tahsiline şeklinde karar verilmesinin doğru olmadığı ileri sürülmüş olup gerçekten de hükmün üçüncü bendinde davacı tarafça yatırılan 25,20 TL başvuru harcı ile 3,80 TL vekalet harcı ve peşin harç 5.215,80 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmiş olup nispi harca tabi davalarda hüküm altına alınan tutar üzerinden hesaplanan harçtan davalı taraf sorumlu olup davacının yatırdığı bu harçlar içerisinde 5.215,80 TL’si peşin (nispi) harç olup bu tutarın davalıdan tahsili doğrudur. Ne var ki, 25,20 TL başvurma harcı ile 3,80 TL vekalet harcı yargılama giderlerinden olup bunların ise davanın kabul ve red oranına göre taraflar arasında paylaştırılması gerekir. Bu yönden davalı vekilinin istinaf talebi kısmi olarak yerindedir. Hal böyle olunca taraf vekillerinin istinaf taleplerinin kısmen kabul, kısmen reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Taraf vekillerinin istinaf taleplerinin KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2017 gün, 2014/1250 Esas, 2017/96 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın kısmen kabulü ile; 60.000,00 TL katkı payının 11.04.2012 tarihinden itibaren değişen oranlarda avans faizi ile birlikte davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, 4-Katkı payına ilişkin fazlaya dair istemin reddine, 5-Cezai şart istemi yönünden her ne kadar cezai şart 50.000 USD olarak belirlenmiş ise de bu miktar cezai şart davalının ekonomik yönden mahvına sebep olacağından takdiren %75 oranında tenkise gidilerek 12.500,00 USD cezai şartın dava tarihinden itibaren 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince devlet bankalarınca USD ile açılmış bir yıl vadeli mevduat hesabına uygulanan en yüksek faiz oranı işletilerek davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazlaya ilişkin istemin reddine, 6-Hüküm altına alınan 60.000 TL ve 12.500,00 USD cezair şart üzerinden hesaplanan 6.046,54 TL ilam harcından, peşin alınan 5.215,80 TL’nin mahsubu ile bakiye 830,74 TL ilam harcının davalıdan alınarak hazineye gelir kaydına, 7-Davacı tarafından yatırılan peşin harç tutarı olan 5.215,80 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 12.307,11 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 16.428,49 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 10-Davacı tarafından yatırılan gider avansından başvurma harcı, vekalet harcı, bilirkişi ücreti, tebligat vs. posta masrafları olmak üzere kullanılan toplam 1.769,50 TL yargılama giderinin ret ve kabul oranına göre hesap edilen 818,53 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davacı üzerinde bırakılmasına, 11-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan toplam 122,00 TL’nin, davanın kabul ve red oranına göre hesap edilen 65,56 TL’sinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, bakiye kısmın davalı üzerinde bırakılmasına, 12-İstinaf peşin harcının talepleri halinde taraflara iadesine, 13- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 30,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 115,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 14- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 11,00 TL tebligat masrafı olmak üzere toplam 96,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 15-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 16-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.02/07/2020