Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4725 E. 2020/1177 K. 02.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4725 Esas
KARAR NO : 2020/1177
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 07/06/2017
NUMARASI : 2014/1072 2017/591
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Nitelikteki Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 02/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında imzalanan 09/06/2009 tarihli sözleşmede bayilik ilişkisinin kurulduğunu, buna göre mülkiyeti davalıya ait boş arsa üzerindeki taşınmaza gerekli inşaat ve yatırımların müvekkili tarafından karşılanması talebiyle bir istasyon kurulması ve istasyonun intifa hakkının 15 yıllığına müvekkiline verilerek tarafların 5’er yıllık olmak üzere en az 15 yıl süreyle bayilik ilişkisini devam ettirmelerine karar verildiğini, buna göre 08/01/2009 tarihinde geçerli olmak üzere 15 yıllığına müvekkili lehine intifa hakkı tesis edildiğini, ayrıca aynı taşınmaz üzerinde aynı tarihte müvekkili lehine 300.000 TL’lik limit ipoteği tesis edildiğini, ipoteğin davalının müvekkilinden aldığı ve alacağı ürün bedelleri, krediler, ariyet teçhizat, cezai şartları teminat altına aldığı, müvekkilince davalı bayiye teslim edilen nakdi ve gayri nakdi kredi ve yatırımlar toplamının 325.890,00 USD olarak kararlaştırıldığını, bu kredi ve yatırımların sözleşmenin 5 yıl sonra bitmesi veya süresinden önce fesih hallerinde müvekkiline ödeneceğinin 09/06/2009 tarihli taahhütname ile davalı tarafından taahhüt edildiğini, sözleşme ilişkisi devam ederken davalının 12/12/2013 tarihli ihtarname ile sözleşmeyi tek taraflı ve geçerli bir neden olmaksızın feshettiğini, buna göre davalının taahhütname gereğince 325.890,00 USD ödemesi gerektiğini, ayrıca davalının eksik mal alım nedeniyle müvekkiline cezai şart ödemesi gerektiğini, ödenmesi gereken cezai şart tutarının 739.186,65 TL olduğunu, müvekkilince davalıya sözleşmenin imzalanmasından sonra kredi ve yatırım bedeli olarak 474.000,00 TL ödeme yapıldığını, bu ödemelerin bayilik ilişkisinin intifa süresi olan 15 yıl süre ile devam edeceği düşüncesiyle yapıldığını, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, ipotekli taşınmazın bulunduğu Tekirdağ Asliye Hukuk Mahkemelerinin görevli ve yetkili olduğunu, davacının peşin para yatırmadan mal göndermediğini, müvekkilinin sözleşmenin feshinde haklı olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacı ile davalı arasında 09/06/2009 tarihli, 15 yıl süreli bayilik sözleşmesi yapıldığı, davacının sözleşmenin 15 yıl süreceği inancıyla harcamalar yaptığı, davacının kurumsal kimlik ile malzemelerinin akaryakıt istasyonuna götürülüp alındığı, bu malların davalı uhdesinde kalmadığı, dolayısıyla davacının kurumsal malzeme, yakıt tankı, yakıt pompası gibi istasyonda bulunan malzemelerinin tamamını aldığı, ihtirazi kayıt koymadığı, bu itibarla bu malzemeler yönünden herhangi bir alacağının kalmadığı, cezai şart alacağı yönünden ise davalının taahhüde aykırı davrandığı, davacı tarafından peşin para yatırılmadan davalıya mal verilmediği, dolayısıyla sözleşmenin davalı tarafından haklı nedenle feshedildiği, bu itibarla davacının cezai şart alacağının yerinde olmadığı, bayilik sözleşmelerinin en fazla 5 yıl süreli olabileceği, taraflar arasındaki sözleşmenin 15 yıl için düzenlendiği, buna göre davacı tarafın yaptığı harcamaların 15 yıl için yapıldığının anlaşıldığı, ancak 15 yıllık süre içerisinde sadece 5 yıl için bayilik yapıldığı, 10 yıl için yapılmadığı, davacının sözleşmeler ve intifa işlemi gereğince toplam 470.000,00 TL harcama yapıldığı, davalının ise pazarlama ve satış giderleri ise 76.462,00 TL harcama yaptığı, bu tutar düşüldüğünde davacının 393.538,00 TL intifa bedeli kaldığı, bu tutarın 15 yıl için yapıldığı gözetildiğinde, kıstelyevm usulü yapılan hesaplamaya göre davacının alacağının 262.358,66 TL olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 262.358,66 TL üzerinden iptali ile takibin bu miktar yönünden devamına, alacak likit olmadığından davacının icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Davacı vekili, istinaf sebebi olarak; davalının taahhütname uyarınca sözleşmeyi geçerli ve haklı bir neden olmaksızın feshettiğinden bayiye teslim edilen nakdi ve gayrinakdi kredi ve yatırımlardan dolayı 325.890,00 USD’yi ödemesi gerektiğini, taahhütnamenin açık olup kıstelyevm usulü hesaplama yapılmasını gerektirir bir durum bulunmadığını, taahhüde ilişkin olarak kurumsal kimlik uygulamalarının iade edildiğini, ancak bakiye 164.473,00 USD’nin iade edilmediğini, buna göre mahkemenin bu şekilde hesaplama yapmasının doğru olmadığını, ayrıca mahkemenin gerekçeli kararının ikinci sayfasındaki gerekçeden bilirkişilerin ve mahkemenin protokolü tam olarak irdelemediklerinin anlaşıldığını, ilk 5 yılın sona ermesi halinde dahi davalının aldığı nakdi ve gayrinakdi kredi veya kredi bedellerini ödemesi gerektiğini, öte yandan davalının yıllık bin ton beyaz ürün alım taahhüdüne uymayarak müvekkilini zarara uğrattığını, eksik mal alımı nedeniyle müvekkilinin 328.542,00 USD cezai şart alacağı oluştuğunu, davalının mal alım taahhüdüne uymaması sebebiyle müvekkilince 04/09/2014 tarihli ihtarnamenin çekilerek davalının temerrüde düşürüldüğünü, ancak raporda bu hususlara değinilmediğini ve müvekkilinin alacağının tahsiline engel olunduğunu, davalının sözleşmeyi feshederek sebepsiz zenginleştiğini, alacağın likit olması nedeniyel %20 tazminata hükmedilmesi gerektiğini bildirmiştir. Davalı vekili, istinaf sebebi olarak; dosyaya sunulan 28/11/2016 tarihli raporda, müvekkilinin taşınmazı üzerinde bulunan istasyon ve müştemilatının inşaat maliyet toplamının 355.056,00 TL olarak hesaplandığını, bu inşaat bedellerinin müvekkilince karşılandığını, durumun talimat mahkemesince dinlenen tanık beyanlarıyla da sabit olduğunu, oysa davacı ile müvekkili arasındaki bayilik ilişkisinden önce de 2007-2008 yıllarında masraflarının müvekkilince karşılanarak istasyonun inşa edildiğini, sözleşmenin EPDK’nın sözleşme süresinin 5 yıl olacağına ilişkin kararı üzerine sona erdirildiğinin davacının sözleşmenin sonlandırılmasından dolayı tazminat talep hakkı bulunmadığını, 28/11/2016 tarihli raporda da belirtildiği üzere davacının vadeli mal vermemesi nedeniyle müvekkilinin diğer istasyonlarla rekabet gücünün sıfırlandığını, imajının olumsuz etkilendiğini, dolayısıyla ticari faaliyet yürütmenin imkansız hal alması nedeniyle sözleşmenin fesihle sonlandırıldığını, yapılan keşifte de görüldüğü üzere istasyonda davacıya ait herhangi bir malzeme kalmadığını, davacının bunları söküp aldığını, yine bu raporda müvekkilinin davacıya borcunun bulunduğuna dair bir kanaat belirtilmemesine rağmen mahkemenin karar verirken 08/05/2017 tarihli rapora göre karar vermesinin usul ve yasalara aykırı olduğunu, sözleşme ilişkisinin 09/06/2014’de sona ereceğinin Rekabet Kurulu kararlarında açıkça belirtilmesine ve sözleşmenin sona ermesine göre ilişkinin 15 yıllık olduğu gerekçesiyle geri kalan 10 yıl için hesaplama yapılıp davanın kısmen kabulünün hatalı olduğunu, davacının ödediğini iddia ettiği 470.000,00 TL’nin intifa bedeli olmayıp müvekkiline verilen hibe olduğunu, dolayısıyla geri istenemeyeceğini bildirmiştir. Davacı tarafından Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 30/04/2014 tarihinde davacı lehine tesis edilen ipoteğe dayalı olarak davalı aleyhine ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla takip başlatıldığı, ödeme emrinde 739.186,65 TL kısmi alacağın tahsilinin amaçlandığı, alacak tutarı olarak 300.000 TL ipotek limitinin gösterildiği, davalı vekili tarafından borcun bulunmadığından bahisle itiraz edildiği görülmüştür. Takibe dayanak yapılan 08/01/2009 tarihli ipotek resmi senedinin incelenmesinde; davacı tarafından davalı lehine 08/01/2009 tarihinde birinci derecede 300.000 TL bedelli ipotek tesis edildiği görülmüştür. Taraflar arasında 03/07/2008 tarihinde davalıya ait taşınmaz üzerinde kurulu bulunan akaryakıt istasyonu için ilerde akdedilecek bayilik sözleşmesine esas olmak üzere ön sözleşmenin akdedildiği, buna göre davalının 300.000 TL’lik davacı lehine ipotek tesis etmeyi yükümlendiği, davacının ise kurumsal kimlik, teknik ekipman ve bir kısım ödemeler yapacağı görülmüştür. 08/01/2009 tarihinde davalı tarafından dava konusu taşınmaz üzerinde 15 yıl süreli intifa tesis edildiği, intifa bedelinin 15 yıl için 4.000 TL olarak belirtildiği görülmüştür. Taraflar arasında 09/06/2009 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalandığı, sözleşmede sözleşme süresinin 11.madde gereğince 5 yıl olduğunun belirtildiği, ayrıca Bakırköy Mahkeme ve İcra Dairelerinin de yetkili olduğunun belirtildiği görülmüştür. Yine taraflar arasında 09/06/2009 tarihli bayilik sözleşmesinin eki olarak ariyet sözleşmesinin düzenlendiği görülmüştür. Dava dilekçesi ekinde sunulan 09/06/2009 tarihli protokol başlıklı belgede; bayilik ilişkisinin 15 yıl süreyle devam etmesinin öngörüldüğü görülmüştür. Davalı tarafından imzalanan taahhütname başlıklı belgenin incelenmesinde; davacının, davalıya toplam 325.890,00 USD nakdi ve gayrinakdi kredi ve yatırımlar toplamı yaptığını, bu tutarın 5 yıllık sözleşme süresinin bitiminde veya süresinden önce fesih hallerinde hiçbir ihtar, ihbar ve mahkeme kararına gerek olmaksızın davacıya ödeneceğinin, davalı tarafından taahhüt edildiği görülmüştür. 09/06/2009 tarihli asgari mal alım taahhütnamesinde; davalının sözleşme süresi boyunca davacıdan asgari 15 bin m³ beyaz ürün almayı taahhüt ettiği, eksik alınan beyaz ürün için ton başına 80,00 USD cezai şart ödemeyi taahhüt ettiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya keşide edilen 12/12/2013 tarihli ihtarnamede; bayilik ilişkisinin 08/01/2009’da başladığı ve 08/01/2014’de sona erecek olduğu, buna göre 09/01/2014 tarihi itibariyle sözleşmenin yenilenmeyeceğinin bildirildiği, ipotek ve intifa şerhlerinin kaldırılmasının, malzeme ve ekipmanların 15 gün içinde sökülerek alınmasının istendiği görülmüştür. Davacı tarafından 13/03/2014 tarihli 739.186,65 TL bedelli cezai şart faturasının davalıya düzenlediği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 28/11/2016 tarihli heyet bilirkişisi raporunda; davacının talepleri konusunda takdir mahkemenin olmak üzere davacıya ait makine, teçhizat vb menkullerin yapılan keşifte davalı uhdesinde olmadığı, dolayısıyla bu mallar ile davalının kazanç elde ettiğine dair bir tespit yapılamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 08/05/2017 tarihli heyet bilirkişisi raporunda; davacının cezai şart alacağının yerinde olmadığı, rekabet kurulu kararları uyarınca 5 yılı aşan süreli anlaşmaların yapılamayacağı, davacının 15 yıl süre için intifa bedeli ödediği, bu intifanın daha sonra davacı tarafından terkin edildiği, davacı tarafından davalıya toplam 470.000,00 TL nakit ve çeklerle ödeme yapıldığı, davalının ise pazarlama, satış ve dağıtım giderleri olarak 76.462,00 TL harcadığı, buna göre davacının ödediği intifa bedelinden geriye 393.538,00 TL kaldığı, bu intifa bedelinin toplam 15 yıl için verildiğinin kabul edilmesi gerektiği, davacının intifa hakkını 10 yıl için kullanamadığını, kıstelyevm usulüyle yapılan hesaplamada davacının, davalıdan 262.358,66 TL isteyebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, bayilik sözleşmesi nedeniyle kurulan ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla yapılan takibe itirazın iptaline ilişkindir. Taraflar arasında bayilik ilişkisi bulunduğu, ayrıca istasyonun bulunduğu taşınmaz üzerinde davacı lehine 15 yıllığına intifa hakkı tesis edildiği gibi ayrıca 300.000,00 TL limitli ipotek de tesis edildiği görülmüştür. Söz konusu ipoteğin davalının, davacıdan aldığı ve alacağı petrol ürünlerinin bedelleri, krediler, ariyetten alınmış teçhizat ve mevcut veya akdedilecek sözleşmelerdeki hükümler, cezai şartlar, bu alacakların faizleri dahil her ne sebep ve suretle olursa olsun borçlu bulunduğu ve ilerde borçlanacağı meblağlar için tesis edildiği görülmüştür. Somut olay bakımından ispat külfeti davacı tarafta olup davacı, davalıdan takibe koyduğu miktar kadar alacaklı olduğunu ispatlamalıdır. Davacı taraf alacağını bayiye teslim edilen nakdi ve gayrı nakdi krediler toplamı 325.890,00 USD ve cezai şart tutarı olan 739.186,65 TL olduğunu, davalıya sözleşmenin imzalanmasından sonra kredi ve yatırım bedeli olarak 474.000.00 TL ödeme yaptığını ileri sürmüştür. Gerçekten de davalı tarafından imzalanan taahhütname başlıklı belgede davacının, davalıya toplam 325.890,00 USD nakdi ve gayrı nakdi kredi ve yatırımlar toplamı yaptığı, bu tutarın 5 yıllık sözleşme süresinin bitiminde veya süresinden önce fesih hallerinde hiçbir ihtar, ihbar ve mahkeme kararına gerek olmaksızın davacıya ödeneceğinin taahhüt edildiği, taahhütname içeriğinde davalıya nakit kredi olarak 250.000,00 YTL karşılığı 164.473,00 USD ödendiği, 325.890,00 USD’nin geriye kalan kısmının ise istasyona yapılan kurumsal kimlik, pompa, kompresör, jeneratör, LPG tesisatı, tank ve otomatik yıkama makinelerinin olduğu, bunların ise davacı tarafından teslim alındığı anlaşılmıştır. Davalı taraf, davacıya gönderdiği 12/02/2013 tarihli ihtarname ile bayilik ilişkisinin 08/01/2009 tarihinde başladığı ve 09/01/2014’de sona ereceği, buna göre 09/01/2014’den sonra sözleşmeyi yenilemeyeceğinin bildirildiği görülmüştür. Taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi 09/06/2009 tarihli olup sözleşmenin 11.maddesinde, sözleşmenin imzalandığı tarihten itibaren yürürlüğe gireceği ve 5 yıl süreyle yürürlükte kalacağının düzenlendiği, buna göre sözleşmenin 09/06/2014 tarihinde sona ereceği anlaşılmış olup bir anlamda sözleşme, davalı tarafından feshedilmiştir. Her ne kadar mahkemece davacının peşin ödeme yapmadan davalıya mal vermediği, dolayısıyla davalının sözleşmeyi feshinde haklı olduğu belirtilmiş ise de, anılan sözleşmenin fiyat ve ödeme başlıklı beşinci maddesinde, bayinin satın aldığı malların bedelini şirketin tercihine göre def’aten ve nakden veya kendisine ait çeklerle ödeyeceğinin belirtildiği, buna göre davacının vadeli mal verme zorunluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla ilk derece mahkemesinin feshin haklı olduğuna dair gerekçesi yerinde değildir. Öte yandan mahkemece, davacı tarafın eksik akaryakıt alım nedeniyle cezai şart talep hakkı bulunmadığı belirtilmiş ise de, davalının feshinin haklı olmadığı, ayrıca her ne kadar davacı tarafça sözleşme süresince eksik alımlara rağmen ihtirazi kayıt koymaksızın mal verilmeye devam edilmiş ise de, bu durumda davacının sözleşmenin son yılı için eksik alım nedeniyle cezai şart talep etme hakkı bulunmaktadır. Yine az önce de belirtildiği üzere davalı tarafından imzalanan taahhütnamede sözleşmenin 5 yıllık sürenin bitiminde veya 5 yıllık süresinden önce fesih halinde taahhütnamede davalıya verildiği belirtilen tutarın davacıya iade edileceği hükme bağlanmış olup sözleşme ilişkisi 5 yıl dolmadan sona ermiş olup ve yine yukarıda tek tek sayılan malların davacı tarafından iade alındığı da tarafların kabulünde olup bunların bedeli dışında kalan ve açıkça taahhütnamede miktarı belirtilen nakit kredi karşılığının davacı tarafından talep edilebilecektir. Bu durumda mahkemece, yukarıda belirtildiği üzere sözleşmenin son yılına ilişkin eksik alım nedeniyle davacının cezai şart talep hakkı bulunup bulunmadığı üzerinde durularak gerektiğinde bu konuda bilirkişiden de rapor alınarak ve az önce değinilen taahhütname ve dosyaya sunulan protokol hükümleri de gözetilerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Kabul şekli itibariyle de dava konusu alacak likit (belirlenebilir) olduğundan icra inkar tazminatı talebinin de reddi doğru değildir. Açıklanan bu hususlar yönünden davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Bu aşamada yargılamada eksiklik bulunduğundan davalı tarafın istinaf taleplerinin şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin açıklanan yönlerden kabulüne, davalı vekilinin istinaf talebinin ise şimdilik incelenmesine yer olmadığına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-Kararın kaldırılma şekline göre davalı vekilinin istinaf taleplerinin bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, 3-Bakırköy 2.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2017 tarih, 2014/1072 esas, 2017/591 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 6-Davalı vekilinin istinaf talebi incelenmediğinden talebi halinde istinaf harçlarının davalıya iadesine,7-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 40,20 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 125,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.02/07/2020