Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4722 E. 2020/1027 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4722 Esas
KARAR NO : 2020/1027 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 19/10/2016
NUMARASI : 2015/947 E., 2016/821 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/06/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekilinin dava dilekçesinde; Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/154 Esas sayılı dosyası ile 19/12/2013 tarihinden geçerli olmak üzere …San ve Tic A.Ş.’nin iflasına karar verildiğini, İflas tasfiyesinin Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasıyla yürütülmekte olduğunu, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasının 20/08/2014 tarihli ve … sayılı yetki belgesine göre Müflis …San ve Tic. A.Ş.’nin iflas masası adına iflas idare memuru Av. … atandığını, Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün, … sayılı dosyasında iflas idaresince Müflis … San. ve Tic. A.Ş.’nin üçüncü şahıslardaki alacaklarının tespiti için ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığını, yaptırılan bilirkişi incelemesi sonucunda bilirkişi tarafından müflisin alacaklı olduğu üçüncü şahıslar ile alacak miktarlarını içeren bilirkişi raporunun iflas dosyasına ibraz edildiğini, iflas idaresince IİK md. 229 gereği masanın vadesi gelmiş ve bilirkişi raporu ile tespit edilmiş alacaklarının tahsili için Müflis … San. ve Tic. A.Ş.’nin borçlularına karşı icra takibi başlatılmasına karar verildiğini, bu karar gereği bilirkişi raporunda borçlu olarak tespit edilen davalı aleyhine de Bakırköy …. icra Müdürlüğünün … E. sayılı dosyası ile icra takibine başlandığını ancak davalı tarafın haksız ve hukuka aykırı olarak borca ve ferilerine itiraz ettiğini, bu sebeple de huzurdaki itirazın iptali davasını açma zaruretinin doğduğunu, Bakırköy …. icra Müdürlüğü’nün … E sayılı dosyasında mübrez bilirkişi raporunda ve Müflis … San ve Tic. A.Ş.’nın ticari defterlerinde de görüleceği üzere davalı tarafın müflise borçlu olduğunu, bu sebeple davalı tarafın borca ve ferilerine yapmış olduğu itirazın haksız ve hukuka aykırı olduğunu bu itirazının iptalinin gerektiğini, davalı tarafın itirazlarının müvekkilin alacağının tahsilini geciktirmeye yönelik kötü niyetli itirazlar olduğundan alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesinin gerektiğini, sonuç olarak davalı borçlunun haksız, hukuka aykırı ve müvekkilin alacağının tahsilini geciktirmeye yönelik itirazının iptali ile takibin devamına, alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına, tüm yargılama gider ve masrafları ile vekalet ücretinin karşı tarafa yükletilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı cevap dilekçesinde özetle; davacının varlığını iddia ettiği delillerin ve delil olarak gösterilen bilgi ve belgelerin dava dilekçesi ile birlikte müvekkili şirkete tebliğ edilmemiş olmasının davanın usulden reddini gerektirmekte olduğunu, davacının bu davranışı sonucunda bu deliller ile ilgili savunma haklarının kısıtlandığını, davacı tarafından ikame edilen huzurdaki davada sunulan 12/10/2015 tarihli dava dilekçesinde bir takım delil mahiyetinde olduğu savunulan belgelerin delil olarak belirtildiğini fakat hangi iddianın hangi delil ise ve nasıl ispat edileceğinin izah edilmediğini, oysaki HMK’nın 119. Maddesinde dava dilekçesinin içeriğinde olması gereken hususların açıkça “davacı dava dilekçesinde dayandığını, iddia ettiği her bir vakıanın hangi delillerle ispat edeceğini dava dilekçesinde açıkça belirtmelidir” denilerek belirtilmiş olduğunu, ayrıca HMK 194. Maddede “Somutlaştırma yükü ve delillerin gösterilmesi” başlığı altında hangi delilin hangi vakıayı ispatı için gösterildiğini açıkça belirtme zorunluluğunun yani somutlaştırma yükümlülüğünün getirdiğini, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Delillerin İkamesi” başlıklı 318. Maddesi ile taraflara tüm delillerini (anılan kanunun 317. Maddesi uyarınca ilk dilekçeleri ile açıkça göstermek ve hangi vakıanın delili olduğunu belirtmek zorunluluğunun getirildiğini, davalının dilekçesinde iflas tasfiyesinin Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas dosyası ile yürütüldüğünü ve üçüncü şahıslardaki alacaklarının tespiti için ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırıldığını ve akabinde de davaya konu icra takibinin başlatıldığını beyan ettiğini, yalnızca bahsedilen bilgilerden ibaret olan dava dilekçesinin iddialarını ispat etmekten oldukça uzak olduğunu, işbu davaya dayanak tutulan bilirkişi raporunun dahi dava dilekçesine eklenmediğini, davacının cari hesabı üzerinde Müvekkil Şirket kayıtlarında yapılan inceleme neticesinde ise, müvekkil şirketin alacaklısı olduğu İskenderun … icra Müdürlüğü … Esas dosya üzerinde icra takibi yürütülmekte olduğunun tespit edildiğini, müvekkil şirketin ¨40.730,20 alacaklı olduğunu, ayrıca cari hesap hareketlerine konu müvekkili şirketin alacaklı haline faturaların da mahkemeye sunulduğunu, davaya esas tutulan Bakırköy …. İcra Müdürlüğü’nün … Esas sayılı dosyasından gönderilen 12/02/2015 tarihli İlamsız Takiplerde Ödeme Emri’nde borcun sebebi olarak “04/02/2015 cari hesap alacağı” belirtilmiş olduğunu ve müvekkil şirket tarafından usulüne uygun tutulan ticari defter ve kayıtlarında bahsi geçen cari hesap özetinde müvekkil şirketin ¨40.730,20 alacaklı olduğunun tespit edildiğini, açıklanan sebeplerle davacının davasını hiçbir suretle ispat edemediğini, iddialarını belgelendiremediğini, müvekkili şirkete ait usulüne uygun tutulan ticari defter ve kayıtların incelenmesi akabinde görüleceği üzere, davacının müvekkili şirketten alacaklı değil borçlu olduğunu, bu nedenle haksız ve mesnetsiz davanın reddine İKK madde 67 gereği davacı aleyhine %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyet tazminatına hükmedilmesinin gerekmekte olduğunu, sonuç olarak işbu davanın reddine, İİK madde 67 gereği davacı aleyhinde %20’den az olmamak kaydıyla kötü niyetin tazminatına hükmedilmesini, yargılama masrafları ve vekalet ücretinin davacı taraf üzerinde bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “davanın davacının, faturaya dayalı bakiye cari hesap alacağının tahsili için davalı aleyhine giriştiği icra takibine vâki itirazın İİK’nun 67.maddesi gereğince iptali ile takibin devamına ve icra inkâr tazminatı istemine ilişkin olduğu, Bakırköy …’ncü İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı takip dosyası incelendiğinde; davacı şirketin davalı aleyhine ¨6.412,80 asıl alacak , ¨9,22 işlemiş faiz ile asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi ile birlikte tahsili için faturaya dayalı olarak ilamsız icra takibine geçildiği, borçluya ödeme emrinin tebliği üzerine borçlu vekilinin süresinde, borca itiraz ettiğini belirterek takibin durmasına sebebiyet verdiği,İcra Müdürlüğü’nce takibin durdurulmasına karar verildiği,bu kararın alacaklıya tebliğ edilmediği,davanın yasal bir yıllık süre içerisinde açıldığının anlaşıldığı, tarafların aktif ve pasif dava ehliyetleri denetlenip uyuşmazlık konuları re’sen belirlenerek taraflarca gösterilen deliller toplanmış ve konunun incelenmesinde uzmanlık gerektiren yönler olduğundan bilirkişi incelemesi yaptırılmak suretiyle dava sonuçlandırıldığı, taraflar tacir olup delil olarak ticari defterlere dayanıldığından TTK’nun 83 ilâ 85 ve HMK’nun 222 nci maddeleri uyarınca tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmış, bilirkişi H.Hakan Kıvanç tarafından düzenlenen 13/06/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; dava konusunun, davacı ile davalı arasındaki ticari ilişkisi dolayısıyla, davacının cari hesap alacağının davalıdan tahsil edilmesi için yürüttüğü takibe yapılan itirazın iptali talebinden ibaret olduğunu, davacının alacağını tahsil edememesi üzerine 11/02/2015 tarihinde davalı aleyhine icra takibine geçtiğini, davalı tarafından yapılan itiraz ile takibin durduğu ve neticesinde huzurdaki itirazın iptali davasının 12/10/2015 tarihinde ikame edildiğini, davacıya ait 2011, 2012 yılları ticari defterlerinin 6762 sayılı (Mülga) TTK.m.66., HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 md. Gereğince lehine delil niteliğinin bulunduğu 2013 yılı ticari defterlerinin lehine delil niteliğinin bulunmadığını, davacının 19/12/2013 tarihinde Bakırköy 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2013/154 Esas sayılı dosyası ile iflas kararı verildiğini, bu tarihten sonra ticari defterlerinin bulunmadığını, bu itibarla aleyhine delil niteliği olan 2013 yılı ticari defterlerindeki bakiyesinin takip tarihi (11/02/2015) itibariyle muhafaza edildiğinden davalıdan takip tarihi itibariyle ¨6.412,80 alacaklı olduğunu, salt fatura düzenlenmiş olması alacağın varlığının kabulü için yeterli olmadığından, faturayı düzenleyen tarafından faturanın ihtiva ettiği mal veya hizmetin karşı tarafa ifasının/tesliminin yapıldığı ispatlanması gerektiğinden, davacı şirket ticari defterlerinin bulunduğu belirtilen mahalde ticari defter ve belgelerini incelemek üzere 01/06/2016 tarihinde saat 11.30’da gidildiğini ancak şirketin ticari defter ve belgelerini ibraz edebilecek muhatap olmadığını ve mahaldeki belgelerin yoğun, karışık ve tasnifi yapılmamış olduğundan gerekli incelemenin yapılamadığını, davalıya ait inceleme konusu yapılan 2010, 2011 ve 2012 yılları ticari defterlerinin 6762 sayılı (Mülga) TTK.m.66, HMK 222 md. ve 6102 sayılı TTK 64/3 md. gereğince lehine delil niteliğinin bulunduğunu, davalının incelemeye ibraz ettiği ticari defterlerine takip tarihi itibariyle davacıya herhangi borcunun olmadığını, sonuç olarak davacının takip konusu alacağının dayanakları olan ticari belgeleri ibraz edilmediğinden, davacının takip tarihi itibariyle alacağının ispata muhtaç olduğunun bildirildiği, davanın itirazın iptali davası olduğu, bilindiği üzere, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu (İİK)’nun 67.maddesi uyarınca itirazın iptali davası olduğu; alacaklının, icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nun 66.maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlayan bir eda davası olup, itirazın tebliğinden itibaren bir yıllık süre içinde açılan davada borçlunun itirazında haksızlığının belirlenmesi ve alacağın likit olması halinde, istem varsa borçlu aleyhine icra inkar tazminatına da hükmedilebileceği,(Baki Kuru, İcra ve İflas Hukuku, 2006, s.219,223) bir ticari ilişki ve bu ilişkiden kaynaklı alacağının olduğunu iddia eden tarafın bunu usulü dairesinde ispat etmesi gerektiği, ispatın konusunun, ispat yükünün kimde olduğu ve ispat vasıtalarının neler olduğunun 6100 sayılı HMK.nun 187,190 ve 200’ncü maddelerinde açıkça belirtildiği, ispatın konusunun HMK.nun 187’nci maddede “İspatın konusunu tarafların üzerinde anlaşamadıkları ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar oluşturur ve bu vakıaların ispatı için delil gösterilir. Herkesçe bilinen vakıalarla, ikrar edilmiş vakıalar çekişmeli sayılmaz.” şeklinde belirtilirken, ispat yükünün kimde olduğunun ise HMK.nun 190’ncı maddesinde “İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. Kanuni bir karineye dayanan taraf, sadece karinenin temelini oluşturan vakıaya ilişkin ispat yükü altındadır. Kanunda öngörülen istisnalar dışında, karşı taraf, kanuni karinenin aksini ispat edebilir. ” düzenlemesinin ortaya konulduğu, ispat vasıtalarının ise HMK.nun 200’ncü maddesinde “Bir hakkın doğumu, düşürülmesi, devri, değiştirilmesi, yenilenmesi, ertelenmesi, ikrarı ve itfası amacıyla yapılan hukuki işlemlerin, yapıldıkları zamanki miktar veya değerleri ikibinbeşyüz Türk Lirasını geçtiği takdirde senetle ispat olunması gerekir.Bu hukuki işlemlerin miktar veya değeri ödeme veya borçtan kurtarma gibi bir nedenle ikibinbeşyüz Türk Lirasından aşağı düşse bile senetsiz ispat olunamaz. Bu madde uyarınca senetle ispatı gereken hususlarda birinci fıkradaki düzenleme hatırlatılarak karşı tarafın açık muvafakati hâlinde tanık dinlenebilir.”düzenlemesi ile ispatın nasıl yapılacağının gösterildiği, akdi ilişkinin taraflar arasında düzenlenen bir sözleşme ile, faturaya konu malların teslim edildiğine dair bir irsaliye, teslim fişi ve teslim alındığına dair yazılı bir belge ile ispat edilebileceği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 13/07/2011 tarihli kararında “Hemen belirtmelidir ki, satılanın tesliminin “hukuki işlem” niteliğinde olup, buna ilişkin savunmanın hangi delillerle kanıtlanabileceğinin belirlenmesinde, hukuki işlemlerin varlığının kanıtlanmasına ilişkin genel usul hukuku kurallarının (1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 288 ve devamındaki hükümler) göz önünde tutulması gerekir. Bunun sonucu olarak ta; herhangi bir hukuki işlem gibi, teslim de anılan hükümdeki senetle (yazılı delille) ispat kuralı çerçevesinde, ilişkin bulunduğu malın miktar ve değerine göre belirlenmelidir. (Kuru Baki, Hukuk Muhakemeleri Usulü, İstanbul 1990 5.basım,C:2,S:1534, S:1603, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 06/11/2002 gün 2002/13-875 E., 2002/885 K. sayılı ilamı da bu yöndedir.). ” düzenlemesine yer verildiği, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’na göre “faturanın onu teslim alan muhatabı borç altına sokabilmesi için her şeyden evvel borç doğurucu bir hukuki ilişkinin mevcudiyeti ve faturanın da bu ilişki nedeniyle düzenlenmiş olması gerekir. Borç münasebeti olmaksızın düzenlenen ve muhatabı tarafından her nasılsa teslim alınan faturaya 8 gün içinde itiraz edilmemiş olmasının onu borç altına sokacağı şeklinde görüş hem mantıki hem de hukuki dayanaktan yoksun olur. O halde öncelikle taraflar arasında böyle bir hukuki ilişkinin var olup olmadığının göz önünde tutulması zorunludur.”Akdi ilişki ispat edilemediği sürece davacının davalı adına fatura düzenlemesi ve ticari defterlerine göre bu faturalar nedeniyle alacaklı gözükmesinin davalıyı bağlayıcı bir yanı yoktur. ” Örneğin faturalara dayalı olarak karşı taraftan alacaklı olduğunu iddia eden taraf faturadaki mal ve hizmetin karşı tarafa teslim edildiğini belge ile ispat etmelidir. Tek taraflı düzenlenen faturalar hiçbir zaman bir akdi ilişkiyi ispat vasıtası olmayıp , akdi ilişkinin ifası aşamasında düzenlenen bir belgedir.Bu nedenle faturanın geçerli olabilmesi için teslime dair belge sunulamaması durumunda faturaların karşı tarafın defterlerinde de kayıtlı olması gerekir.” yönünde görüş bildirildiği, davacı yanın icra takibinde ödenmediğini iddia ettiği toplam ¨6.412,80 tutarındaki cari hesap alacağından dolayı icra takibine giriştiği, tarafların arasında yazılı bir akit olmadığı sözlü olarak ticari ilişkiye girdiklerinin anlaşıldığı, davalı yanın davacıya borcu olmadığını savunduğu, kendisi lehine bir olaydan hak çıkaran taraf ispat külfeti altında olduğu, davacı yanın alacağını davalı yanca kabul edilmediği, cari hesabın neden kaynaklandığına ilişkin herhangi bir fatura ve benzeri belge sunulmadığı gibi davacı iflas idaresi bilirkişi incelemesine defterlerini dahi sunamamış sadece iflas idaresi tarafından aldırılan bilirkişi raporunu alacağına dayanak yaptığı, davacı alacağına dayanak fatura ve dayanak belgeleri dosyaya sunmalı ve daha sonra da bu faturalara konu edilen malların davalıya teslim edildiği de yazılı belgeler ile ispat etmesi gerektiği, davacının takip konusu alacağın dayanakları olan ticari belgeleri ibraz edemediği, davacıda olup davacı tarafından satılan malların davalıya teslim edildiği usulüne uygun deliller ile kanıtlanamadığı ve davacı vekili açıkça yemin deliline dayanmadığı” gerekçesiyle davanın reddine, davalı vekilinin kötüniyet tazminat talebinin koşulları oluşmadığından reddine, karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Davacı yanın istinaf dilekçesinde özetle ;iflas idaresinin aldığı raporda alacağın belirli olduğunu bunun aksine mahkemece davanın ispatlanamamış sayılmasının eksik inceleme ve hatalı değerlendirme ile verilmiş bir karar olduğunu beyanla vergi kayıtları celbedilmeden karar verildiğini kararın kaldırılması gerektiğini talep ve istinaf etmiştir.Davalı yan istinaf dilekçesinde ; davanın reddedildiğini, alacağın kanıtlanamadığını ancak kötüniyet tazminatı taleplerinin karşılanmadığını beyanla kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava, cari hesap borcunun ödenmediği iddiası ile başlatılan takipte itirazın iptali ve icra inkar tazminat istemine ilişkindir.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.İlk derece mahkemesinin gerekçesinde; davacı şirket hakkında iflas kararı verildiğinin belirtildiği, müflis şirketin alacaklı olduğu ileri sürülerek davalıya dava ve takibi yönelttiği anlaşılmaktadır. Dosyada davacı şirkete ilişkin iflas karar örneği mevcut olmayıp Dairemizce Uyap’tan yapılan tetkikte davacı şirket hakkında; Bakırköy 3.ATM 2013/154 Esas sayılı dosyasında 19.12.2013 tarihinde iflas kararı verildiği anlaşılmakla ve ayrıca İflas Müdürlüğünden gelen yazı cevabına göre iflas kararının 17/09/2015 tarihinde kesinleştiği bildirilmiş olmakla dosyanın HMK 355. maddeye göre dava şartı yönünden incelemesine geçilmiştir.6100 sayılı HMK’nın 84/1-b maddesine göre; “Davacının daha önceden iflasına karar verilmiş, hakkında konkordato veya uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırma işlemlerinin başlatılmış bulunması; borç ödemeden aciz belgesinin varlığı gibi sebeplerle, ödeme güçlüğü içinde bulunduğunun belgelenmesi” durumunda teminat gösterilir. Yine 88/1 maddesi “Hâkim tarafından belirlenen kesin süre içinde teminat gösterilmezse, dava usulden reddedilir.” hükmünü içermektedir. Ayrıca HMK’nun 114/1-ğ maddesi uyarınca, teminat gösterilmesine ilişkin kararın gereğinin yerine getirilmesi dava şartı olarak düzenlenmiştir. Somut olayda, ilk derece mahkemesince esasa ilişkin inceleme yapılmış ise de; öncelikle HMK’nın 84/1-b maddesi uyarınca karşı tarafın muhtemel yargılama giderlerini karşılamak üzere takdir edilecek teminatı depo etmesi hususunda davacı vekiline kesin süre verilmesi gerekli olup anılan husus dava şartı olup mahkemece re’sen dikkate alınmalıdır.
Bu nedenle davalı yanın istinaf başvurusu incelenmeksizin resen hükmün kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜ İLE 2-Bakırköy 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 19/10/2016 gün ve 2015/947 Esas, 2016/821 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-4 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, 31,40 TL istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 11,00 TL tebligat gideri ile 30,80 TL posta gideri olmak üzere toplam 127,50 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davalı yanın istinaf başvurusu incelenmemiş olmakla yatırdığı peşin harcın talebi halinde iade edilmesine 6- Duruşmasız olarak inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair ; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-4 maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/06/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.