Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4707 E. 2020/1194 K. 03.07.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4707 Esas
KARAR NO: 2020/1194 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 12/06/2017
NUMARASI: 2015/112 E. – 2017/135 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 03/07/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
DAVA; Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirket adına … tescil nolu … ibareli markanın tanınmış marka olduğunu, davalı tarafından kötü niyetli olarak müvekkili markasıyla iltibas yaratacak şekilde … tescil nolu şekil markasını tescil kötüniyeti olarak ettirdiğini, 556 KHK 8.maddesi gereğince markanın hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait markanın tescilden önce 1998 yılından itibaren kullanılmış olduğunu, kötü niyetli tescil bulunmadığını, ayrıca davacı tarafından itiraz edilmediğinden sessiz kalarak dava açmakta hak kaybına uğradığını, markalar arasında benzerlik bulunmadığından davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
MAHKEME KARARI; Bakırköy 2.FSHHM’nin 12.06.2017 tarihli, 2015/112 E.-2017/135 K. sayılı kararıyla; “davacının markasının, Yargıtay ve Paris sözleşmesi kriterlerine göre tanınmış marka olmadığı belirlendiğini, davalının markasının kötü niyetli tescil yönünden incelendiğinde; davacı ve davalı markalarının, şekil ve görsel olarak benzer olmadığından kötü niyetli tescil iddiasının dinlenemeyeceğini, davalının kullandığı markanın tescilli sınıflarda kullanılması durumunda ürünün küçülmesi halinde, müvekkili adına tescilli markaya benzeyeceğini beyan etmiş ise de, bilirkişiler tarafından davalı tarafa ait ürünler üzerinde yapılan incelemede davalı markasının herhangi bir değişikliğe uğramadan metal zemin üzerine aynı şekilde işlendiğini, bu işlem sırasında ürünün imal edildiği malzemeden kaynaklanan marka olan şeklin algılamasını değiştiren bir değişikliğin olmadığının, belirlendiğini, davalının markasının hükümsüzlüğünü gerektirir hukuki durum bulunmadığını” gerekçesinde açıklayarak davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF BAŞVURUSU; Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin taraf markalarının benzer olmadığı yönündeki tespitin yerinde olmadığını, dava konusu markaların ticaret markası olması nedeniyle, ürünlerin bizzat üzerlerine basılarak kullanıldığını, markalar ve marka örneklerinin metal makaslar üzerinde, kağıt üzerinde olduğu gibi görünmediğini, bilirkişi raporlarında “…” logolarının metal malzeme üzerinde; fon renklerinin aynı olduğu gerçeği göz önüne alınmadan yapıldığını,-her iki markayı aynı anda gözönünde bulunduramayan alıcılardan beklenebilecek dikkat derecesini göz önünde tutmak gerektiğini. -davalı şirketin kullandığı şeklin “…” olduğunu, …nı küçülttükçe birbirine benzerliklerinin de arttığını, tüketicilerin görüp algıladıkları şekilde yani makaslar üzerine basılan şekillerin orijinal hallerinin göz önünde bulundurulması gerektiğini,-İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde açılmış olan derdest davada, 24/09/2014 tarihli bilirkişi raporunda davacının markasının sektörel olarak tanınmış olduğunun açık bir şekilde tespit edildiğini, … şeklini taşıyan makasın kaliteli bir makas olarak düşünüldüğünü ve söz konusu şeklin makaslarda kullanımla ayırt edicilik özelliği kazandığının da tespitler arasında yer aldığını, Yargıtay kararlarında tarafların kullanımlarının da dikkate alınması gerektiğinin vurgulandığını,-müvekkilinin tescilli markası ve şeklinin özellikle metal emtiaların üzerine basıldığı için; renk olarak görülemeyeceği ve yazının da teknik zorunluluk nedeniyle çok küçük yazılması ve hatta bazen yazılamaması nedeniyle birbirinden ayırt edilemeyen şekillerin ortaya çıktığını,-benzerlik olması değil, iltibasa, karışıklığa yol açma ihtimalinin varlığının markanın hükümsüz kılınmasını gerektirdiğini, benzerlik ve karıştırma ihtimalinin uygun ve doğru biçimde yapılmadığını,-davalının markayı kötüniyetle tescil ettirdiğini, 02/07/2012 tarihinde davalı şirket hakkında Büyükçekmece Cumhuriyet Başsavcılığı’na şikayette bulunduklarını, aynı gün Büyükçekmece 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/977 D.İş sayılı arama el koyma kararı verildiğini, İstanbul 1. FSHHM’nde 18/07/2012 tarihinde marka hakkına tecavüzün tespiti ve giderilmesi, tazminat davası açtıklarını, davalının 23/07/2012 tarihinde marka başvurusu yaptığını, kötüniyetli olduğunu gösterdiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekilinin istinafa cevabında; markaların benzer olmadığının bilirkişi raporuyla sabit olduğunu, davacının markasının tanınmış olduğu iddiasının hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, kötüniyet iddiasının mesnetsiz olduğunu beyanla istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER;TPMK’dan celp edilen marka tescil kayıtlarından; davacı adına … tescil no lu “…” ibareli markanın 08 ve 35. sınıflarda tescilli olduğu, davalı adına … tescil no lu şekil markasının 08 sınıfında tescilli olduğu, dava tarihi itibariyle hak sahipliğinin devam ettiği anlaşılmıştır.Dosya kapsamında bulunan bilirkişi raporları; Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesi’nin 2014/527 Esas sayılı dosyasında alınan 25/05/2015 tarihli bilirkişi raporu 9. Sayfasında ; “..emanete alınan ürünlerde (davalı ürünlerinin kastedildiği anlaşılıyor) müştekiye ait tescilli markanın “…” ibareli sözcük unsuruna da yer verilmediği, emanete alınan ürünlede “…” ibaresine yer verilmiş olduğu, taraflarca ürünler üzerinde kullanılan şekil unsurunun genel görünüm itibarıyla gözde bıraktığı etkinin ayırt edilemeyecek kadar benzer olmadığı, taraflarca kullanılan şekil unsurunun gözde bıraktığı etkinin farklı olduğu, bu yönü ile her iki tarafa ait vaki kullanım incelendiğinde her iki kullanım biçiminin genel olarak bıraktığı izlenimin birbirinden farklı olduğu, taraflarca marka olarak kullanılan işaretler arasında yeterli ayırt ediciliğin bulunduğu..” beyan edilmiştir.İstanbul 1. FSHHM’nin 2012/203 Esas sayılı dosyasına ibraz edilen 24/09/2014 tarihli bilirkişi heyet raporu son sayfada; Sonuç kısmı 1. bentde “…”…” tabirinin konfeksiyon sektöründe makaslar için tasvir edici özelliğinin bulunmadığı, “…” şeklini taşıyan bir makasın kaliteli bir makas olarak düşünüldüğü, … şeklinin makaslarda kullanımla ayırt edicilik kazandığı, davacının marka tescilinden itibaren dava tarihine kadar yaklaşık 8 yıl geçtiği..”, 3. bentde; ” 7 numara yatık makas üzerinde at başına çok benzer bir şekil ve “…” sözcüğünün bulunduğu, makas üzerindeki şeklin davacının … nolu makasındaki … şekline benzediği, davacı markasının sektördeki tanınmışlığı nedeniyle kullanılan … şeklinin orta düzeydeki tüketicilerin karıştırmasına müsait olduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiği…” beyan edilmiştir.İlk derece mahkemesince alınan 22/07/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davalı markasındaki şeklin görsel olarak testere türü kesici aletlere, sufle makasına ve ejderhaya benzediği ancak at başına benzemediği, görsel olarak davalı markası davacı markasına benzemediği, görsel benzerlik bulunmadığından taraf markalarının KHK 8/1-b hükmü kapsamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve iltibasın oluşmadığı kanaatine varıldığını, davacı markasının sektörde bilinen bir marka olmakla birlikte tanınmış marka olarak değerlendirilemeyeceğini, … şeklinin makaslarda kullanımla ayırt edicilik kazandığını beyan etmişlerdir.
G E R E K Ç E :Marka hükümsüzlüğü davasında; davacı vekilinin … tescil nolu … ibareli markanın tanınmış marka olduğunu, davalı tarafından kötü niyetli olarak müvekkili markasıyla iltibas yaratacak şekilde … tescil nolu şekil markasını kötüniyetli olarak tescil ettirdiğini, beyanla hükümsüzlüğüne sicilden terkinine karar verilmesini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, davacı markasının tanınmış olmadığı, taraf markalarının benzemediği bu nedenle de davalının kötüniyetli tescil iddiasının dinlenemeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan bilirkişi raporunda; “davalı markasındaki şeklin görsel olarak testere türü kesici aletlere, sufle makasına ve ejderhaya benzediği ancak at başına benzemediği, görsel olarak davalı markası davacı markasına benzemediği, görsel benzerlik bulunmadığından taraf markalarının KHK 8/1-b hükmü kapsamında karıştırılma ihtimalinin bulunmadığı ve iltibasın oluşmadığı kanaatine varıldığını, davacı markasının sektörde bilinen bir marka olmakla birlikte tanınmış marka olarak değerlendirilemeyeceğini, … şeklinin makaslarda kullanımla ayırt edicilik kazandığını” beyan etmişlerdir. Yine taraflar arasında görülen İstanbul 1. FSHHM’nin 2012/203 Esas sayılı markaya tecavüz davasında alınan bilirkişi raporunda; ” 7 numara yatık makas üzerinde at başına çok benzer bir şekil ve “…” sözcüğünün bulunduğu, makas üzerindeki şeklin davacının … nolu makasındaki … şekline benzediği, davacı markasının sektördeki tanınmışlığı nedeniyle kullanılan … şeklinin orta düzeydeki tüketicilerin karıştırmasına müsait olduğu, tarafların aynı sektörde faaliyet gösterdiği…” beyan edilmiştir. Her iki bilirkişi raporunda, tekstil mühendisi-sektör temsilcisi bilirkişi …’in görevlendirilmesine rağmen benzerlik karşılaştırması yönünden, raporlar arasındaki çelişkinin giderilmediği, davalının ürünler üzerinde kullandığı şekil markasından farklı bir şekli marka olarak tescil ettirip ettirmediği üzerinde durulmadığı, eksik inceleme ile karar verildiği kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, dosyanın bilirkişi heyetinden ek rapor, yada sektör bilirkişisinin de içinde bulunduğu yeni bir heyetten rapor alınarak, hasıl olacak sonuca göre karar vermek üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle:1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince, Bakırköy 2.FSHHM’nin 12.06.2017 tarihli, 2015/112 E.-2017/135 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA,2-Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın, karar veren ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf yargılama giderleri olarak; davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 85,70 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 41,70 TL (posta-teb-müz) masrafı olmak üzere 127,40 TL davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 03/07/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.