Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4679 E. 2020/1004 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4679 Esas
KARAR NO: 2020/1004 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY(KAPATILAN) 2. FİKRİ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/03/2017
NUMARASI: 2014/66 E. – 2017/76 K.
DAVANIN KONUSU: Endüstriyel Tasarım (Maddi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 10/06/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; davalı tarafça müvekkil aleyhine İstanbul 3.FSHHM’nin 2009/36 D.İş sayılı dosyası kapsamında yapılan tespit ve uygulanan ihtiyati tedbir sonucunda ürünlere ve üretim vasıtalarına el konulması, bilahare İstanbul 1.FSHHM’nin 2009/155 Esas – 2010/154 Karar sayılı dava dosyasında açılan tasarımın hükümsüzlüğü ne ilişkin davada davalı adına tescilli … nolu “plastikten mamül stadyum koltuğu” başlıklı endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğüne karar verildiği davalının kötü niyetli olarak tasarım tescilinden bulunduğu ve bu tescile dayalı olarak müvekkili aleyhine ihtiyati tedbir kararı alarak uygulanması sebebiyle müvekkilinin zarara uğradığından, 554 sayılı KHK.’nin 43, 45/2 maddeleri, MK.’nun 2.maddesi uyarınca 211.323,00 TL maddi, 10.000,00 TL manevi tazminatın 04/11/2009 tarihinden itibaren işleyecek reeskont faizi ile birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; tescilli bir sinai mülkiyet hakkının kullanılmasının haksız ve kötü niyetli sayılmadığını, tasarımda harc-ı alem olmadığını, tazminat koşullarının olmadığını, davanı reddine karar verilmesini talep etmiştir. Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22.03.2017 tarihli 2014/66 E. – 2017/76 K.sayılı kararıyla; “davalının tasarımının tescil başvurusunda bulunulduğu 1999 tarihinden önce ABD’de 1995 yılında tescilli tasarım nedeniyle hükümsüzlük kılındığı göz önüne alındığında tescil tarihi itibariyle davalının ABD’de tescilli tasarımda haberdar olduğunu gösterecek herhangi bir kanıt olmadığı gibi, davalının bu tasarıma ulaşması da mümkün gözükmediğinden, tasarımı bilebilecek durumda bulunmadığı, davalının tasarımın tescilinde kötü niyetli olduğuna dair hukuki bir gerekçe bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının incelemesiz endüstriyel tasarım sistemi altında “stadyum koltuğu” tasarımını … numarası altında tescil ettirdiğini, tasarımın çok önce ABD patentine konu edilen ve koruma süresi sona eren tasarımın birebir aynısı olduğunu, dava konusu endüstriyel tasarımın, spor olaylarında stadyumda insanların sırtının dayanabileceği belli bir boyuttaki yüzeyle, oturduğunda beton, yer ile temasını keseceği bir boyutta ve özellikle UEFA, FIFA standartları da dikkate alınarak yapılmış basit bir tasarım olup, tek özelliğinin, oturma yerinde yağmur yağdığında bir su birikintisini önleyecek ve suyun akışını sağlayacak küçük bir yarığın bulunması olduğunu, -davalının, İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde 2009/36 Değişik İş sayılı dosyasında tespit ve tedbir talebinde bulunarak müvekkili şirketin iş yerindeki tüm ürünlere, makine, araç ve kalıplara el koyulmasına yönelik ihtiyati tedbir kararı aldığını, ihtiyati tedbir kararının, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası üzerinden Gaziantep … İcra Müdürlüğünün … Talimat dosyasında uygulanarak; stadyum koltukları kalıpları ile birlikte el konulduğunu, müvekkil şirket yetkilisinin İstanbul 3. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinde 2006/220 ve 2006/587 Esas sayılı dosyalarında sanık olarak yargılanmasına neden olduğunu, müvekkili şirket yetkilisi …’nun beraatine karar verildiğini, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinde 2009/155 esas sayılı dosya kapsamında endüstriyel tasarım hakkına dayanarak maddi ve manevi tazminat istemli dava açtığını kendilerinin de karşı dava açarak “stadyum koltuğu” tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığından dolayı hükümsüzlüğünü talep ettiklerini, İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2009/155 Esas 2010/154 Karar sayılı 27.04.2010 tarihli Yargıtay denetiminden de geçmiş kesinleşmiş kararı ile asıl davanın reddine, karşı dava konusu olan endüstriyel tasarımın yeni ve ayırt edici olmadığından dolayı hükümsüzlüğüne karar verildiğini, – 2 Mayıs 20146 tarihli 2. Bilirkişi raporu ile Müvekkil aleyhine uygulanan ihtiyati tedbirin uygulatılması suretiyle zarara uğratıldığının tartışma dışı olduğunun, davalı … firmasının 30 yılı aşkın süredir stadyum koltuğu imalatıyla uğraşmakta olup yurtdışında da birçok iş almış bir firma olduğunun, basiretli bir tacir gibi davranmakla yükümlü olan davalının, aynı sektördeki dünyadaki gelişmeleri takip etmesi kendisinin ve içinde bulunduğu ilgili piyasada daha önce kamuya sunulmuş olan ürünler hakkında yeterli derecede bilgi sahibi olması gerektiği, bu bilgi eksikliğinin bir mazeret olarak kabul edilemeyeceğini, bu yöndeki bir bilgi eksikliğinin-ABD’deki patentin varlığından haberdar olmama- davalı bakımından ağır bir ihmal teşkil edeceğinin tespit edildiğini , mahkemenin üçüncü kez rapor alınmasına karar verdiğini, hatalı oluşturulan bilirkişi heyetinin hatalı raporuna itiraz etmelerine rağmen mahkemece itirazlarının dikkate alınmadığını, – Davalı vekilinin, Yargıtay HGK kararını bölümlere ayırarak kendisine göre bazı şartlar ortaya koyduğunu kısıtlayıcı şartlar ortaya koyarak mahkemeyi yanılttığını, -Davalının haksız ve hukuka aykırı tescilinin arkasına sığınarak müvekkilin ticari itibarını zedelemesi, üretim araçlarına el konulması sebebiyle müvekkilin üretim yapamaması ve buna bağlı taahhütlerini yerine getirememesi nedeniyle zarara uğramış olduğunu, -davalının tasarımın tescilinde kötü niyetli olduğuna dair hukuki bir gerekçe bulunmadığı şeklinde karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, dava açma hakkının kötüye kullanılmasının yanı sıra dürüstlük kaidelerine de aykırı olan, ürünün haksız şekilde tescil edilmiş ve harcıalem bir tasarım olmasına rağmen haksız rekabet hükümlerine dayanarak dava açmış olması ve ihtiyati tedbir kararı almasının açıkça kötü niyetli bir davranış örneği olduğunu, – Bu kadar çok firma varken sadece üretim yapan müvekkil şirkete karşı gıyapta, tek taraflı deliller ile teminat karşılığında ihtiyati tedbir kararı alınarak bu kararın uygulanmasından dolayı müvekkil açık biçimde mağdur edildiğini, ürünlerin kalıplarına el konulmasının üzerine müvekkili şirketin hem sözleşmeler gereği yükümlü olduğu ürünleri teslim edememesinin yanı sıra, cezai şart ödemek zorunda kaldığını aynı zamanda ceza mahkemesinde sanık olarak yargılandığını, -Mahkemenin kararının aynı zamanda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu Kararına da aykırı bir karar olduğunu, -hem davalı şirkette hem de müvekkil şirkette çalışmış olan …’ nun dava konusu edilen “stadyum koltuğunu” çok eskiden beri bilen, geçmişini açıklayan bilgi ve şahitliği dikkate alınmadığını, …’nun , mühendis olarak bu piyasada çok eskiden bu yana bulunan, sektörü hem yurt içinde hem de yurt dışında takip eden ve bu yüzden de zaten davalı şirket tarafından üretim müdür olarak işe alınmış bir kişi olduğunu, endüstriyel tasarımın hükümsüzlüğü davasında bu kişinin özellikle tasarımın ÇİN’de çok uzun süredir üretildiğini açıkladığını, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekili istinaf dilekçesi ekinde Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/03/2013 tarihli 2013/209 Esas-2013/399 Karar sayılı kararını sunmuştur. …’nun İstanbul 1. FSHHM’nin 2009/155 Esas sayılı dosyada davalı olduğu, 04/12/2009 tarihli cevap dilekçesinde; “… A.Ş. Şirketinde çalışırken stadyum koltukları vs. ürünlerin uluslararası fuarlarda gördüğü şekil ve özellikler ile kendi bilgi ve deneyimlerini de katarak Türkiye’de yapılabilmesine öncülük ettiğini… firmasında çalışmadığını… UEFA ve FİFA kriterleri ile Teknik Şartnamelerin tasarımcıyı ve dolayısıyla üreticiyi yönlendirdiğini,…birçok bağlı kalınacak madde olduğunu. Ölçüler, sırt şekil, ortopedik oturma özelliği, ön tarafın elin giremeyecek şekilde tasarlanmış olması, su tahliyesinin kanaldan yapılması, bağlantı şekli ve adeti, parlaklığı, rengi, üretimde kullanılacak ham madde, boya vb. Teknik şartnamelerde belirtildiğini. Ürünü … firmasına tasarlarken belirttiği faktörler doğrultusunda hareket ettiğini ” beyan ettiği görülmüştür.
G E R E K Ç E: Dava haksız ihtiyati tedbir nedeniyle tazminat davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunda; Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/03/2013 tarihli 2013/209 Esas-2013/399 Karar sayılı kararına ve İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2009/155 Esas 2010/154 Karar sayılı 27.04.2010 tarihli Yargıtay denetiminden de geçmiş kesinleşmiş hükümsüzlük kararına dayandığı anlaşılmaktadır. Davacı vekili davada; davalının hükümsüzlüğüne karar verilen tribün koltuğu ürününün, incelemesiz tasarım tescil sisteminden faydalanılarak tescil edildiğini, harcıalem olduğunu ve müvekkili aleyhinde tedbir kararı alınarak ürün ve üretimde kullanılan kalıplarına el konularak zarara uğratıldığını, davacı şirket yetkilisi aleyhinde ceza davası açıldığını, davalının kötü niyetli olduğunu ileri sürmüştür. Kötü niyetin delili olarak da, davalı şirketin 30 yıldır bu sektörde faaliyet gösteren davalının, basiretli davranmakla yükümlü tacirden beklenen özeni göstererek hükümsüzlük delili olarak gösterilen ABD patent belgesini bilmesi gerektiğini, bilgi eksikliğinin mazeret olarak ileri sürülemeyeceğini beyan etmiştir. Davalı … San. Tic. A.Ş. tarafından İstanbul 3. FSHHM’nin 2009/36 D. İş dosyasında tespit ve tedbir talebinde bulunduğu, mahkemenin tasarım uzmanı bilirkişi ve hukukçu bilirkişiden rapor aldığı, raporda … ürününün davacı tasarım tescil belgesi ile korunan ürün ile benzer olduğu, benzerliğin teknik zorunluluktan kaynaklanmadığı beyan edilmiş, mahkemenin de 30/10/2009 tarihli kararıyla “karşı yanın ürettiği stadyum koltukları ile üretmeye yarayan araç, gereç, cihaz, makina ve enjeksiyon kalıplarına el konularak toplatılmasına ve yed-i emine teslimine” karar verdiği ve tedbir kararının infaz edildiği görülmüştür. İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi 2009/155 Esas 2010/154 Karar sayılı dosyasında alınan ve hükme dayanak yapılan 14/06/2010 tarihli üç kişilik heyet raporunda, yenilik giderici delil olarak sunulan ABD patentli ürün ve diğer ürünler incelenmiş, … San. Tic. A.Ş.’ye ait ürünün “su tahliye kanalı özelliği” nedeniyle “bilindik-Anonim” stadyum koltuk ürünlerinden ayrıştığını, 9 Mayıs 1995 tarihli Des.358,039 sayıyla tescilli ABD patentine konu ürün ile belirgin bir benzerliğin olduğunu, hükümsüzlük koşulu oluştuğunu, davacı ve davalı ürün tasarımlarının da benzer olduğunu beyan ettikleri görülmüş, davacı vekilinin davalı tasarımının harcıalem olduğuna yönelik savunmasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalının basiretli tacir gibi hareket etme sorumluluğunu yerine getirip getirmediğine ilişkin istinaf sebebinin incelenmesinde, davacı tarafça emsal olarak sunulan Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 27/03/2013 tarihli 2013/209 Esas-2013/399 Karar sayılı kararı Dairemizce değerlendirilmiştir. Davalının TTK 18/2 maddesi gereğince basiretli tacir olarak davranmakla yükümlü olduğu ve kendisinin de içinde bulunduğu piyasada daha önce kamuya sunulmuş ürünler hakkında bilgiye sahip olmasının beklenebileceği kabul edilmekle birlikte, ” “su tahliye kanalı özelliği” nedeniyle “bilindik-Anonim” stadyum koltuk ürünlerinden ayrıştığı” ve harcıalem olmadığı tespit edilen davalı ürününün 1995 yılında ABD’de patent tescili yapılarak kamuya sunulduğunu bilmesinin beklenemeyeceği, bu nedenle de emsal Yargıtay HGK kararında “harcı-alem” tasarım tescilinin hükümsüzlüğüne karar verilmesi nedeniyle, tescilin etkisinin geriye yönelik olarak kalktığı tespiti karşısında, dava konusu ihtilafta emsal olmayacağı kanaatine varılmıştır. Anayasa’nın “Hakların Korunması İle İlgili Hükümler” başlığı altında ve 36. maddesinde “Herkesin meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı mercileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma hakkına sahip olduğunun” düzenlendiği ve kişinin hak arama özgürlüğünün güvence altına alındığı , bunun yanında yine Anayasa’nın “Temel Haklar ve Hürriyetlerin Niteliği” başlığını taşıyan 12. maddesinde de, “Herkesin kişiliğine bağlı dokunulmaz, devredilmez, vazgeçilmez temel hak ve özgürlüklere sahip olduğu” belirtildikten başka, 17. maddesinde de, “Herkesin yaşama, maddi ve manevi varlığını koruma ve geliştirme hakkına sahip bulunduğu” da düzenleme altına alınmıştır. Bu durumda hakları ihlal edilen kişinin, gerek yargı mercileri önünde kendisine zarar veren kişilere karşı, haklarının korunmasını, bunun sonucu olarak da zarar veren hakkında yasal işlem yapılmasını ve cezalandırılmasını isterken, karşı tarafın hakları ile karşı karşıya gelmesi durumunda bu değerlerden hangisine üstünlük tanınacağı uyuşmazlık konusunun temelini oluşturmaktadır.
Somut olayda davalı şirketin, harcıalem bir ürünü tescil ettirerek, salt davalıyı zararlandırmak için hareket ettiği, yargı mercilerine başvurduğu, dürüstlük kurallarına aykırı hareket ederek hakkın kötüye kullandığı ispatlanamamıştır. Anayasa’da düzenlenen hükümler ile ( bkz Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 03/10/2012 tarihli 2011/7229 Esas-2012/14993 Karar sayılı kararı;”.. başkalarının da böyle bir olay karşısında, davalı gibi hareket etmesinin uygun görüleceği, diğer bir anlatımla orta düzeydeki kişinin de somut olaydaki gibi davranacağı ve bu çerçevenin içinde kalan şikâyet hakkının yerinde kullanıldığı kabul edilmelidir. Aksi halde şikâyetin hak arama özgürlüğü sınırları aşılarak kullanıldığı ve şikâyet edilenin kişilik değerlerine saldırı oluşturduğu sonucuna varılmalıdır… ” ) emsal kararında değinilen kriterler ve doğrultusunda, somut olayda davalının, tescilli tasarımına dayanarak yargı mercilerine başvurduğu ve yasal hakkını kullandığı sonucuna varılmakla, ilk derece mahkemesince sonuç itibarıyla davanın reddine karar verilmesi yerinde görülerek, davacı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiş, ancak mahkeme kararının gerekçesi Dairemizce düzeltilmekle 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kararın kaldırılmasına, davanın reddine karar verilerek,, hükmün diğer kısımları aynen muhafaza edilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan nedenlerle: 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin REDDİNE, 2-Mahkeme kararının gerekçesi Dairemizce düzeltilmekle, 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince, Bakırköy(Kapatılan) 2. Fikri ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 22.03.2017 tarihli 2014/66 E. – 2017/76 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4- İlk derece yargılaması yönünden, -Alınması gerekli 54,40 TL harcın peşin alınan 3.804,85 TL harçtan mahsubu ile artan 3.750,45 TL harcın istek halinde davacıya iadesine, -Davalı taraf kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca maddi tazminat yönünden, 18.610,00 TL, manevi tazminat yönünden 2.860,00 TL olmak üzere toplam 21,470,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davacı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına, 5- İstinaf yargılaması yönünden, -Davacı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden, alınması gereken 54,40 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan tahsili ile Hazineye irat kaydına, -İstinaf yargılama giderleri olarak; Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, -Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.