Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4550 E. 2020/1144 K. 25.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4550 Esas
KARAR NO : 2020/1144 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 1. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/05/2017
NUMARASI : 2014/118 E., 2017/73 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 25/06/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili şirketin 19/11/1997 tarihinde ticaret siciline kayıt olarak “…” ibaresini kullanmaya başladığını, özellikle gayrimenkul alanında isminin kullanıldığını, markayı sektörde tanınır hale getirdiğini, davalı şirketin 37.sınıftaki “inşaat hizmetleri, inşaat araç gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetlerinin de içinde bulunduğu hizmetler bakımından tescilini gerçekleştirdiğini, 19/11/1997 tarihinde ticaret siciline kayıtlı olan müvekkili “…” ibaresini özellikle gayrimenkul işleri ile ilgili olarak ticaret unvanı/marka olarak aralıksız kullandığını, bu kullanım sonucu “…” ibaresi ile bütünleşmiş olduğunu, tanınmış bir ibare haline geldiğini, dava konusu markanın tescil edildiği tarih öncesinde davalı firma tarafından herhangi bir kullanımın söz konusu olmadığını, “…” ibaresinin müvekkili firma tarafından marka ve aynı zamanda ticaret unvanı olarak 1997 yılından itibaren aralıksız olarak kullandığını, davalı firmanın “…” ibaresini ilk ihdas eden firma olmadığından markanın gerçek hak sahibi olmadığını ve ticaret unvanının … olarak tescil edildiğini, markaların esas unsurlarını oluşturmamakla birlikte markaların her birinin altında küçük ve italik olarak … ibaresinin bulunduğunu, marka hakkının tescille doğumuna bazı istisnalar getirildiğini, 556 sayılı MarkaKHK’nın 7.ve 8.maddelerinde tescilden önce kullanılan ve bu kullanım sonucu ayırt edici nitelik kazanmış markalara ilişkin, önce bir hakkı olan sahibine itiraz etme hakkı tanıyan düzenlemenin olduğunu, “…” ibaresinin müvekkili firmanın ticaret unvanının tek esas ve ayırt edici unsuru olduğunu ve 1997 yılından bu yana faaliyet alanını teşkil eden gayrimenkul alanında aralıksız olarak kullanılageldiğini, davalının adına tescil ettirdiği markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğunu ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın kabulü ile davalı firma adına kayıtlı marka tescillerinin 37.sınıfta yer alan “inşaat hizmetleri, inşaat araç-gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri” bakımından kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı cevap dilekçesinde ; 1953 yılında aile şirketi olarak Ankara’da kurulan … İnşaat’ın, 1995 yılında …. Tic. A.Ş olarak kurumsal yapıya geçtiğini, inşaat sektöründe tanınan bir firma olduğunu, “…” ve “…” ibareli markalarla tanınmış birçok projesi bulunduğunu, … gibi bir çok proje ile müvekkili firmanın nihai tüketici nezdinde tanınırlığı ve bilinirliği olduğunu,ü projenin büyüklüğü göz önüne alındığında müvekkili firmanın inşaat sektöründeki tanınırlığı herkesin malumu olduğunu, müvekkili 1995 yılından beri “…” ibaresini ticaret unvanına dayanarak kullandığını, markayı tanınır hale getirdiğini, 2007 yılından itibaren Türk Patent Enstitüsü nezdinde tescil ettirdiğini ve tescilli marka olarak da kullanmaya başladığını, zaman içinde de “…” ibaresinin başkaca faaliyet alanlarında ve sınıflarda markalar tescil ettirdiğini ve müvekkili markalarının “SERİ MARKA” haline geldiğini, “…” hakim unsurlu seri markalara sahip olan müvekkilinin markasını tanınır hale getirdiğini, firma unvanının… Tic. A.Ş olması nedeni ile de “…” ibaresinin ticaret unvanı olarak kullanıldığını, davacı şirketin, 1997 yılında ticari faaliyete başladığını söylendiğini, taraflarınca gerçekleştirilen ticaret sicil gazetesi sorgusunda davacı şirketin 17/04/2007 tarihinde ticaret siciline kaydedildiğinin görüldüğünü, davacı yanın bu dönemden önceye ilişkin bir delili ibrazında bulunmadığını, müvekkili firmanın ticaret unvanından da anlaşılacağı üzere inşaat alanında faaliyet gösterdiğini, davacı yanın da … İnşaat unvanı ile inşaat sektöründe faaliyetlerine başlamasının nihai tüketici nezdinde davacı yanın, müvekkili firma ile aynı sektörde faaliyet göstermesi neticesinde müvekkili firmadan ve nihai tüketici nezdindeki tanınırlığından istifade etme amacında bulunduğunu, hükümsüzlüğü talep edilen markaların gerçek sahibinin müvekkili firma olduğunu, müvekkili firmanın ticaret unvanının seçilmesinin nedeninin kurucularının tamamının soyadının … olmasından kaynaklandığını, davacı yanın varlığından müvekkili firmanın iş bu dava ile haberdar olduğunu, taraflarınca yapılan araştırmada davacı yanın internet sitesinde projeler bölümünde …. Projesi ile … projesi olarak 2 projenin gösterildiğini, internet sitelerinde yahut sektörde “…” ibareli markasal kullanım içeren bir projesine de rastlanmadığını, davacı yanın anılan markaları müvekkili firmanın başvuru tarihinden önce kullanmakta olduğunu iddia etmesine rağmen, bu husus ispat eden bir delil sunmadığını ve dilekçesinde belirttiği diğer nedenlerle davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; ” Dava konusunun davacının, 556 sayılı KHK 8/3 maddesi 42/1-b maddesi gereğince “…” ibaresi üzerinde önceye dayalık hak iddiası ile davalının … ibareli markalarının 37.sınıfta yer alan “İnşaat hizmetleri, inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri alt sınıfında” kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine ilişkin olduğu, davacı şirket adına tescil başvurusu yapılan 2011/102802 sayılı “…” markasının 37.sınıfta tescil başvurusuna davalı tarafın itiraz ettiği, başvurunun reddedildiği, davacının dava açmakta hukuki yararının bulunduğu kanaatine varıldığı, TPE’den celp edilen marka tescil kayıtlarından davalının, davaya konu 2011/52342 sayılı “…”, 2011/52343 sayılı “…” , 2011/52344 sayılı “…” , 2011/52348 sayılı ” …” , 2011/52349 sayılı “…” , 2011/52350 sayılı “…” ibareli markalarının hükümsüzlüğü istenen 37.sınıfta yer alan “İnşaat hizmetleri, inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri alt sınıfında” tescilli olduğunun anlaşıldığı, Ticaret Sicil kayıtlarından davacı şirketin, 19/11/1997 tarihinde tescil edildiği, şirket amaç ve konusunun “yurt içinde ve yurt dışında her çeşit inşaat, tesisat, montaj, tamirat, dekarasyon yatırım, bayındırlık, proje, mühendislik ve teknik müşavirlik işleri ile iştigal etmek olarak tescil edildiğinin görüldüğü, davalı şirketin ticaret sicil kaydından 28/04/1995 tarihinde tescil edildiği, şirketin amaç ve konusunun inşaat ve taahhüt işleri, proje ve çizim hizmetleri.. olarak belirtildiğinin görüldüğü, dosya kapsamına alınan 11/05/2015 tarihli bilirkişi heyet raporunda; Kasım-Aralık 2007 döneminde …. projesi ile ilgili Maslaktaki alışveriş merkezi ve rezidans ile ilgili … Yönetim Kurulu Başkanı-Üyesi … beyanları ile ilgili medya küpürleri ve web haberlerinde … bugüne kadar … projelerine imza attığının bildirildiği, davalı şirketin delilleri arasında sunulan katologlarda dava konusu marka ibarelerinin bulunmadığı tespit edilmiş, raporun sonuç kısmında ise davacının ticaret ünvanında yer alan … kelimesini davalı taraftan önce kullanmaya başladığı ancak davalıya ait markalarda yer alan … kelimesinin ait olduğu terkipler bütün olarak düşünüldüğünde tescilli markaların inşaat terkipi dışında olması sebebiyle orta düzeydeki tüketiciler nezdinde karıştırılma ihtimalinden söz edilemeyeceğinin beyan edildiği, davacı vekilinin 26/05/2015 tarihli dilekçesi ile rapora itiraz ettiği, 25/06/2015 tarihli dilekçesi ile davasını kısmen ıslah ettiğini beyan ederek 2002-2011 yıllarına ait faturalar ibraz etmiş, davalı vekili 23/07/2015 tarihli dilekçesi ile ıslah yolu ile yeni delil sunulmasına karşı çıktığı, davanın ıslah suretiyle yeni delil sunulması usule uygun değilse de, dava dilekçesinin deliller kısmı 4.bendinde taraflara ait ticari kayıtlar, defter ve belgeler, 5.bendinde her türlü tanıtım evrakı, katolog ve broşürler ile 6.bendinde bilirkişi incelemesi delillerine dayanmakla, davacı vekili tarafından dosyaya sunulan 2002-2011 tarihli faturaları incelenebileceği kanaatine varıldığı, dosya kapsamına alınan 27/06/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacının 1997 yılından itibaren süregelen önceki kullanımı sebebiyle markanın gerçek hak sahibi olduğunu, markalar arasında hem kulakta bıraktığı iz itibariyle hem de seri marka algısına yol açabileceği gerekçesi ile karıştırılma ihtimalinin olduğunu, bu sebepler dolayısıyla 37.sınıfta tescilli “…” kelimesi ile başlayan …. markalarının kısmi hükümsülüğüne karar verilmesi ve 37.sınıf bakımından sicilden terkin edilmesi gerektiğinin bildirildiğinin görüldüğü, davalı vekilinin bilirkişi raporuna itiraz ettiği, markaların tescil tarihi olan 2011 yılından sonraki döneme denk düşen davacı yanın faaliyet, tanıtım ve haber içeren belgelerinde bilirkişi raporunda dayanak yapıldığı, davacının markanın esaslı unsuru olan … ibaresinin kullandığı yalnızca bir tek inşaat projesi mevcut olduğu, bu tek proje ile de sektörde bilinir hale geldiği sonucuna varılamayacağı, müvekkili şirketi 37.sınıftaki tescilli kötü niyetli olduğunun kabulünün mümkün bulunmadığı, … ibaresi müvekkili şirketin eski ünvanı olan … esas unsurundan türetiltiğini beyan ettiği, 556 sayılı KHK 6.maddesinde bu KHK ile sağlanan marka korumasının tescil yolu ile elde edileceği, 8/3.maddesinde “tescilsiz bir markanın veya ticaret sırasında kullanılan bir başka işaretin sahibinin itiraz etmesi üzerine tescile istenen markanın aşağıdaki hallerde tescil edilemeyeceği” nin düzenlendiği, KHK 42/1-b.maddesinde 8.maddede sayılan hallerde markanın hükümsüz sayılacağına karar verileceğinin düzenlendiği, davacı şirketin, “… A.Ş” ibaresini 1997 yılında ticaret unvanı olarak tescil ettirdiği, dosya kapsamına sunulan ve her iki bilirkişi raporunda da tespiti yapılan davacı şirkete ait 2001-2011 yılları arasında düzenlenen faturaların üst kısmında davacı şirketin “…” ibaresinin üst kısmında ve büyük yazmak suretiyle markasal olarak kullandığı, faturaların içeriğinin gayrimenkul satımı ile inşaat sektörüne ait olduğu , Kasım-Aralık 2007 döneminde davacı şirketin faaliyetleri ile ilgili yönetim kurulu başkanı/üyesi … beyanları ile ilgili medya küpürleri ve web haberlerinde “…” ın proje tanıtım ve reklamlarının yapıldığı, davalının “…” ibareli markalarının tescil başvurusunun yapıldığı 21/06/2011 tarihinde davacının … ibaresine inşaat sektöründe tanınır hale getirdiği ve önceye dayalı hak sahibi olduğu kanaatine varıldığı, davacı tarafın … ibareli markasal kullanımı ile davalı şirketin, kısmen hükümsüzlüğü istenen markalarının asıl unsurunun … ibaresi olduğu, ibarenin yanına getirilen … ibarelerinin iştigal alanına işaret edecek kelimeler olduğu, bu ibarelerin ayırt edicilikten uzak olduğunun 27/06/2016 tarihli bilirkişi raporu ile tespit edildiği, davacı markası ile davalı markalarının 37.sınıfta inşaat hizmetleri alanında kullanıldığı, ortalama alıcı kitlesi göz önüne alındığında, karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının … ünvanından alınarak, … ibareli markalarının oluşturulduğuna dair beyanının kabul edilir olmadığı, davalının 37.sınıftaki tescillerinin kötü niyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösterdiklerinden davacının markasal kullanımından haberdar olduğu ve markaları davacının markayı kullandığı “inşaat hizmetleri alt sınıfı ile bu hizmet alanı ile bağlantılı ” inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri alt sınıfında kötü niyetle tescil ettirdiği” gerekçesiyle davanın kabulüne, davalının 2011/52342 sayılı “…”, 2011/52343 sayılı “…” , 2011/52344 sayılı “…” , 2011/52348 sayılı ” …” , 2011/52349 sayılı “…” , 2011/52350 sayılı “…” ibareli markalarının 37.sınıfta yer alan “İnşaat hizmetleri, inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri alt sınıfında” kısmen hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “…..Mahkemece usul ve yasaya aykırı olarak müvekkil aleyhine dava kabul edilmiştir. Öncelikle belirtmek isteriz ki, dosya kapsamında alınan bilirkişi raporlarının çelişkili olması ve birbirinden çok farklı raporlar ihtiva etmesi sebebiyle bu hali ile karar vermeye elverişli olmayan huzurdaki istinafa konu davada mahkemece beyan ve itirazlarımız dikkate alınmadan usul ve yasaya aykırı olan iş bu istinafa konu kararı vermiştir. Yerel Mahkemenin verdiği gerekçeli kararında “davacı markası ile davalı markalarının 37.sınıfta inşaat hizmetleri alanında kullanıldığı, ortalama alıcı kitlesi göz önüne alındığında, karıştırılma ihtimalinin bulunduğu, davalının … ünvanından alınarak, … ibareli markalarının oluşturulduğuna dair beyanının kabul edilir olmadığı, davalının 37.sınıftaki tescillerinin kötü niyetli olduğu, aynı sektörde faaliyet gösterdiklerinden davacının markasal kullanımından haberdar olduğu ve markaları davacının markayı kullandığı “inşaat hizmetleri alt sınıfı ile bu hizmet alanı ile bağlantılı ” inşaat araç ve gereçlerinin ve iş makinelerinin kiralanması hizmetleri alt sınıfında kötü niyetle tescil etirdiği kanaatine varılarak davanın kabulüne karar vermek gerekmiştir.” Şeklinde karar tesis etmiştir. Yerel mahkemece alınan ilk bilirkişi raporunda müvekkil lehine rapor gelmişse de davacının itirazları doğrultusunda yeniden rapor alınmış ve yeni rapor doğrultusunda karar verilmiş. İlk rapor dikkate alınmadığı gibi müvekkilin itirazları ve beyanlarına da itibar edilmemiştir. Usul ve yasaya aykırı olarak davacı tarafından sonradan ileri sürülen bir takım belge ve deliller ışığında iş bu usul ve yasaya karar verilmiştir. Müvekkilim birçok büyük proje ve esere imza atmış ve markanın tanınırlığını sağlamış ve seri marka halinde markalar ile dava konusu markanın tanınırlığını sağlamıştır. Davacının proje ve eserleri müvekkilin yaptıklarının yanında pek bir anlam ve itibari olmadığı halde mahkemece müvekkilin yoğun emek ve çalışmaları sonucu seri marka haline getirdiği markaların terkinine karar verilmiştir. Bu husus değerlendirilmeden, dosyada alınan çelişkili raporların çelişkili yönleri giderilmeden ve usul ve yasaya aykırılı olarak davacının sunmuş olduğu delil ve belgelerin dikkate alınarak verilen karar yerinde değildir ve bozulması gerekmektedir. …” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava markanın hükümsüzlüğü isteminden ibarettir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Her iki tarafın Ticaret Sicil kayıtları ile sahip oldukları markalara ilişkin başvuru ve tescil bilgileri ve ayrıntılarının dosyaya celbedildiği görülmüştür.Yine markaların kullanımına ilişkin taraf delillerinin toplandığı da anlaşılmaktadır.İlk derece mahkemesinde alınan ilk rapora göre ; davacının ticaret ünvanında yazan ” … ” kelimesini ; davalıdan önce kullanmaya başladığı , davalı yanın esas iştigal konusu inşaat işleri olduğundan orta düzeyde tüketici nezdinde markadan kaynaklı karıştırmaya meyden vermeyeceği , markaların hükümsüz sayılmasının koşullarının oluşmadığı görüş olarak bildirilmiştir.İtirazlar üzerine ve farklı bir bilirkişi heyetinden alınan 2. Raporda ;davacının 1997 yılından itibaren süregelen önceki kullanımı nedeni ile markanın gerçek hak sahibi olduğu, davacı ve davalı markası arasında hem kulakta bıraktığı iz itibari ile hem de seri marka algısına yol açacak şekilde karıştırılma ihtimali bulunduğu, bu nedenle davalının 37. Sınıfta tescilli … kelimesi ile başlayan markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiği yönünde görüş açıklanmıştır.Davalı yanın ilk istinaf gerekçesi üzerine yapılan değerlendirme :Davalı vekili bilirkişi raporları arasında çelişki bulunduğu ve bu çelişki giderilmeden karar verildiğini beyanla kararın öncelikle bu nedenle kaldırılması gerektiğini beyan etmektedir.HMK 281. Maddeye göre ; hakim olayı aydınlatmak için gerek görürse yeni bir bilirkişi raporu alabilir. Birbiri ile farklı sonuca ulaşan raporlar bulunmakla ; mahkeme raporlar arasındaki çelişkiyi gidermeli ya da raporlardan birini üstün tuttuğunda ise gerekçeli kararında hangi raporu diğerinden niçin üstün tuttuğunu açıklamalıdır.Verilen karara göre ikinci rapora itibar edildiği anlaşılmakta ise de; bu raporun niçin üstün tutulduğu ve ilk rapora niçin itibar edilmediği konusunda gerekçeli kararda bir açıklamanın bulunmadığı görülmekle öncelikle raporlardaki çelişkili durumun giderilmemiş olması nedeni ile davalı yanın istinaf başvurusunun kabulüne karar vermek gerekmiş ve hükmün kaldırılış şekline nazaran davalı yanın diğer istinaf nedenlerinin bu aşamada incelenmesine gerek olmadığına karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan yazılı gerekçe ile 1 – Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜNE ; İlk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ; Yargılamaya devam olunması için dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2-Davalı yanca yatırılan 31,40 TL istinaf peşin harcının talebi halinde kendisine iade edilmesine 3-İstinaf yargılama gideri olan ; başvuru harcı gideri 85,70 TL, tebligat gideri 11,00 TL, posta gideri 32,00 TL ki toplam 128,70 TL nin davacıdan tahsili ile davalı yana verilmesine 4- Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere ve 25/06/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.