Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4527 E. 2020/1029 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4527 Esas
KARAR NO: 2020/1029 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 7. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/07/2017
NUMARASI: 2015/748 E., 2017/572 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 10/06/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia: Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının, davalıdan olan alacağı nedeniyle Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … Esas numaralı dosyasıyla yaptıkları takibin, borçlunun itirazı üzerine durdurulduğunu ve davalının sözkonusu takipte; borca, faize ve tüm ferilere itirazda bulunduğunu, davalı tarafından yapılan itirazların haksız ve hukuka aykırı olduğunu, açılmış olan bu davayla itirazların iptali ile takibin devamına yönelik karar verilmesini, davaya konu takibin, 01.01.2015 – 30.06.2015 tarihleri arasındaki cari hesap dönemini kapsadığını, 2014 yılı cari hesap kapanışının 24.126,03 TL borç bakiyesi olduğunu ve aynı bakiye ile 2015 yılına devrettiğini, söz konusu cari hesap dönemi süresince, davalı tarafça çeşitli miktarlarda ödemeler yapıldığını, yapılan bu ödemelerin mahsup edilerek hesaplandığında kalan tutarın takip konusunu oluşturduğunu belirtip taraflar arası cari hareket dökümü incelendiğinde, davalı tarafından yapılan en son kısmi ödemenin 02.06.2015 tarihinde 30.000 TL olarak yapıldığını ve o günkü güncel alacak bakiyesinin 85.411,98 TL olduğunu, davalı tarafından yapılan ödemelere ilişkin tutarların, davacı şirket tarafından mahsup edilerek hesaplandığını ve mevcut takibin miktarını oluşturduğunu, sonraki dönemlerde, davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığını belirtmekle birlikte cari hesap açığının zamana bağlı olarak arttığını ve 30.06.2015 tarihinde aynı zamanda takip tutarı da olan 71,213,05 TL’ye ulaştığını, davalı tarafça alacağın muaccel olmadığına yönelik yapılan itirazların haksız olduğunu, cari hesap hareketleri incelendiğinde durumun gerçekliği ortaya çıkacağını ve takibe konu cari hesap alacağının tamamen gerçek tutarları yansıttığını, dilekçe ekinde sundukları belgelerin incelendiğinde, davalı tarafından yapılan itirazın haksız ve kötü niyetli olarak yapıldığının anlaşılacağını bu sebeple de yapılan haksız ve hukuka aykırı yapılan itirazın iptalinin gerektiğini belirtip asıl alacağa bağlı ferilere yapılan itirazların da reddinin gerektiğini, davalı tarafın amacının davacının alacağını daha uzun bir zaman dilimine yayarak, alacağına geç kavuşmasını sağlamak olduğunu davalının açıkça ve haksız olarak ödeme yapmadığını, alacak borç ilişkisini bildiği halde kötü niyetle itiraz ettiğini ve takibin durdurulmasına sebebiyet verdiğini belirterek iş bu sebeplerle borçlunun haksız olan itirazının iptaline, takibin devamına, % 20 icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler: Davalı şirket cevap dilekçesinde; icra takibi yapıldığı zaman davacının alacağının muaccel olmadığından ilgili icra takibine tarafımızca itiraz edilmiş olduğundan, huzurdaki davanın reddine karar verilmesi gerektiğini, davalı firmanın ürettiği tekstil ürünlerini ihraç eden bir firma olduğunu, davacı firma ile davalının ürettiği ürünlerin dantel kısımlarının alımı için anlaşıldığını , davalının üreteceği her ürün için ayrı ayrı davacı firma ile davalı firma arasında “Sipariş ve Cari Hesap Sözleşmesi” imzalandığını belirtmekle birlikte bu sözleşmelerin 3. maddesinde; “ Ödemeler için, vade fatura tarihinden değil …’e teslim tarihinden sonra başlayacağı, vadenin ise 90 gün olduğu sözleşmenin sağ üst köşesinde belirtilmiştir.” demek suretiyle her siparişe ilişkin malın irsaliye ile davalıya teslim edilmesinden sonra 90 gün olarak kararlaştırılmış olan vade tarihinden sonra davacının alacağının muaccel hale geldiğinde ödemelerini yaptığını belirtmekle birlikte dilekçe ekinde sundukları tabloda davacı tarafından davalıya teslim edilen mallar ile bu tarihlerden itibaren 90 gün olan vadeleri ile birlikte faturalardan kaynaklı olan alacağın 30.06.2015 tarihinde davacı tarafın belirtmiş olduğu alacağın muaccel olmadığını, bu sebeple davanın reddine karar verilmesi gerektiğini itirazın iptali davalarında takip talebinin dava dilekçesi hükmünde olduğu hususuna ilişkin olarak Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 1995/13-887E. Ve 1995/1151K. ve 27/12/1995 tarihli kararında anlaşılacağı üzere; Davacının davadaki iddialarını ancak takip talebinde ileri sürmüş olduğu şartlar çerçevesinde görülmesini talep edebileceğini, davacının icra takibini yapmış olduğu tarihte muaccel alacağı olmadığından davalının haklı itirazlarına rağmen ikame edilmiş olan iş bu itirazın iptali davasının reddine karar verilmesi gerektiğini belirttiğini, mahkemenin dikkatlerine sunulmuş olan Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2004/6265 K.2004/12421 T. 10.12.2004 tarihli emsal Yargıtay kararında da somut olayda olduğu gibi, muaccel olmayan bir alacak için yapılan icra takibine vaki itirazın iptali istemi ile açılan davanın reddine karar verildiğini ve bu kararın Yargıtay tarafından onanarak kesinleştiğini, davacının iş teslimi geciktirmesinden dolayı taraflar arasındaki sözleşmelerin sağ üst kısımlarında her sipariş için ayrı teslim tarihlerinin belirlenmiş olduğunu fakat davacı tarafın davalı firmaya göndermiş olduğu bir elektronik posta ile, davalı tarafından kabul edilen …-…-…-… nolu sözleşmelerdeki termin tarihini revize ettiğini ve sözleşmenin imzalanmasından itibaren 30 iş günü olduğunu, davalı tarafından sözleşmenin imzalanmasını müteakip 30 iş günü olarak belirlenmiş olan yeni termin tarihi dikkate alınarak, davacıya gecikmeden kaynaklı olarak sözleşmelerin 4. maddesine göre; 1-7 gün arasındaki gecikmelerde malın bedelinin %10’u oranında, 8 gün-14 gün arasındaki gecikmelerde malın bedelinin %15’i oranında, 15 gün ve daha sonraki gecikmelerde malın bedelinin %25’i oranında reklamasyon faturası kesileceğinin açıkça belirtildiğini ve yaşanan gecikmelerden ötürü de reklamasyon faturası kesildiğini, dosya ekinde sundukları reklamasyon faturası ve ödeme dekontlarından da anlaşılacağı üzere muaccel hale gelen davacı alacağını davacıya ödediklerini, iş bu dilekçenin yazılmış olduğu tarihte dahi davacının vadesi gelmemiş olan alacaklarının mevcut olduğunu ilgili sözleşmeler ve faturalara göre vade tarihleri geldiği anda davacının alacağının ödeneceğini belirttiğini, davacının icra takibini yapmış olduğu tarih olan 03.07.2015 tarihinde, davacı ile müvekkil arasında her sipariş için ayrı ayrı yapılmış olan cari hesap ve sipariş sözleşmeleri uyarınca kararlaştırılan vade gelmemiş olduğundan, bir başka deyişle davacının icra takibini yapmış olduğu dönemde alacağı muaccel olmadığından, haklı olarak yapılan icra takibine itirazlarının iptali istemli bu davanın reddi ile, davacı aleyhine alacağın %20’sinden aşağı olmamak üzere kötüniyet tazminatına hükmedilmesini talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı: İlk derece mahkemesince; “davacı şirketin ticari defter kayıtlarına göre 03.07.2015 icra takip tarihi itibari ile davalı şirketten 71.530,57 TL alacaklı olduğu, davalı şirketin ticari defter kayıtlarına göre 03.07.2015 İcra takip tarihi itibari ile davacı şirkete 71.530,59 TL borçlu olduğu, tarafların ticari defterlerine göre bakiye üzerinde mutabık oldukları, uyuşmazlığın ise davacı tarafa göre bu alacağının muaccel hale geldiği yönünde, davalı tarafa göre ise de aralarındaki Cari Hesap Sözleşmesine göre 90 günlük vadede anlaştıkları bu sebeple icra takip tarihi itibari ile muaccel hale gelmiş bir borçlarının bulunmadığı yönünde olduğu, icra takip tarihinden sonra ise, davalı şirket dava dosyasına sunduğu Sipariş ve Cari hesap sözleşmelerinin 4. maddesinde belirtilen termin gecikmelerinden dolayı 6.485,25 TL reklamasyon faturası düzenledikleri, bu reklamasyon bedelinin borç miktarından düşülmek suretiyle kalan bakiyelerini de 28.08.2015 tarihinde 49.245 TL, 04.09.2015 tarihinde 4.810,41 TL, 18.09.15 tarihinde 10.990,66 TL , 05.10.2015 tarihinde 1.875,78 TL ve 12.01.2016 tarihinde 262.36 TL şeklindeki ödemeler ile Cari hesap bakiyelerini sıfırladığı, davacı şirketin ise Sipariş ve Cari Hesap sözleşmelerinin şirket imza yetkilisi tarafından imzalanmadığını, dolayısıyla sözleşme ilişkisinin kurulamayacağını belirterek reklamasyon faturasına itiraz ettiğinin görüldüğü, dava dosyasına sunulan belgelere göre taraflar arasında her sipariş için ayrı ayı “Sipariş ve Cari Hesap Sözleşmesi” düzenlendiği, bu sözleşmelerin “İşin Fiyatı ve Teslim Süresi : Her sipariş için ayrı ayrı belirlenmiştir.Vade Tarihi bölümünde : 90 gün yer almaktadır. Ödeme Şekli: 3.md.”Ödemeler için vade, fatura tarihinden değil …’e teslim tarihinden başlayacaktır.” şeklinde olduğu, sözleşmenin 4. md.’sinin “Gönderilen mamül irsaliye ile gönderilecektir. 1 gün-7 gün arasındaki gecikmelerde %10’u oranında 8 gün-14 gün arasındaki gecikmelerde %15’u oranında 15 gün daha fazla gecikmelerde malın bedelinin %25’i oranında reklamasyon faturası kesilecektir.” şeklinde olduğu, sözleşmelerin “Yetkili” bölümünde davalı taraf çalışan isim ve imzaları ile davacı taraf olarak da …yazısı üzerinde davacı şirket kaşesi ile imzalandığının görüldüğü, …’ın … olduğunun dava dosyasındaki taraflar arasındaki ticari mail yazışmalarından anlaşıldığı, …’nın davacı şirketin sigortalı çalışanı olduğunun Sosyal Güvenlik Kurumu’ndan gelen davacı şirket çalışan listesinden tespit edildiği, mahkemece usul ve yasaya uygun olması sebebiyle itibar edilen bilirkişi rapor içeriğinde de belirlendiği üzere, tarafların 2015 yılına ait ticari defterlerinin TTK nın amir hükümlerine göre sahibi lehine delil olma vasfına haiz olduğu, tarafların birbirleri ile uyumlu ticari defter kayıtlarına göre davacı şirketin davalı şirketten 03/07/2015 İcra takip tarihi itibari ile 71.530,59 TL alacağının olduğu, ancak talebe bağlılık ilkesi gereği davacı şirketin 71.213,05 TL icra takibinde bulunduğu, bu sebeple icra takibine konu kalan miktarın; 71.213,05 (03.07.2015 takip talebi), + 2.138,87 (takip sonrası davacı şirketin düzenlediği ft.),– 67.184,21 (takip sonrası davalı şirketin yaptığı ödemeler ), – 5.200,73 (terminden dolayı sözleşmenin 4. Md.ne göre hesaplanan reklamasyon) = 966,98 TL kalan bakiye olarak bilirkişi tarafından hesaplandığı, davacı adına sözleşmelerin davacı şirketin SGK’lı çalışanı olduğu anlaşılan … tarafından imzalandığı, siparişlere ilişkin mail yazışmalarının da … tarafından yapıldığı göz önüne alındığında davacı vekilinin “sipariş ve cari hesap sözleşmeleri” şirket adına işlem yapma ve imza yetkisi olmayan şahıslar tarafından imzalandığı için; davacı şirket açısından bu sözleşmelerin hiçbir bağlayıcılığının olmadığına dair itirazının yerinde görülmediği, bir an için ilgili sözleşmelerin … tarafından imzalanmamış olduğu düşünülse dahi; davalı şirketin yapmış olduğu icabı kabul ederek ilgili sözleşmelerde belirtili şekil ve şartlarda malları davalıya teslim eden davacı şirketin icabı kabul ettiği ve davalı ile davacı şirket arasındaki ticari ilişkinin bu sözleşme şartları çerçevesinde kurulmuş olduğunu kabul etmek gerektiği, yine bir kısım Yargıtay içtihatlarına konu olduğu üzere ihtilafa konu sözleşmeleri imzalayanın tarafı temsile yetkili olmasa dahi, yapılan işlem ilgili tarafça herhangi bir şekilde kabul görmüş ise hukuksal işlem bu kapsamda ilgili taraf açısından bağlayıcı olacağı, taraflar arasındaki sözleşmelerin, 3. maddesinde ödemeler için vade, fatura tarihinden değil Venüse teslim tarihinden sonra başlayacağı, vadenin ise 90 gün olduğunun ise sözleşmenin sağ üst köşesinde belirtildiğinin görüldüğü, davacı tarafın icra takip talebinde belirttiği üzere, 30.06.2015 tarihi itibarı ile cari hesap alacağı için icra takibi başlattığı, fakat davacının cari hesap şeklindeki çalışmasının sözleşmelerle 90’ar günlük vadelere bağlandığı ilgili vadenin ise malların …’e tesliminden itibaren başlayacağı yine davacının imzalamış olduğu bu sözleşmelerde açıkça belirtildiğinin görüldüğü, neticeten; Cari Hesap Sözleşmelerinde yazılı hali ile tahsilat vadesinin 90 gün olarak kararlaştırıldığı, sözleşmelerin her iki tarafça imzalı olduğu, çek ödenme vadelerinin ortalamada 90 günde yapıldığı ve 3.7.2015 icra takibi tarihi itibari ile ortalama 39 gün tahsilat bekleme süresinin gerçekleştiği, bu sebeplerle 90 gün vade süresi dolmadan icra takibinin başlatılması sebebiyle davacı şirketin takibe konu 71.213,05 TL alacak bakiyesinin muaccel hale gelmediği, davacı şirketin işlemiş faiz olarak 71.213,05 TL asıl alacağa toplam 52,68 TL takip öncesi yasal faiz talep etmişsede, 03.07.2015 icra takip itibari ile talep edilen asıl alacak miktarının muaccel hale gelmediğinin anlaşıldığı, işlemiş faiz talebinin de bu nedenle reddine karar verilmesi gerektiği” gerekçesiyle davacı vekilinin davasının reddine, muaccel olmayan alacak nedeniyle yapılan takip haksız görüldüğünden davacının takibe konu asıl alacağın (71.213,05 TL’nin %20’si olan) 14.242,61 TL haksız takip tazminatına mahkum edilmesine, davacıdan tahsili ile davalıya verilmesine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde özetle “…. alacağın muaccel hale gelip gelmediği, 90 günlük vadenin bulunup bulunmadığına ilişkin değerlendirme yapmak gerekecektir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda her iki tarafın ticari defterleri incelenmiş, usulüne uygun olduğu ve her iki tarafın ticari defterine göre de alacak bakiyesinin aynı olduğu tespit edilmiştir. Zaten davalı tarafın da bakiye konusunda bir itirazı bulunmamaktadır. Davalı taraf cari hesap sözleşmesine göre 90 günlük vadenin bulunmasından bahisle itirazlarda bulunmuş ise de, söz konusu vadenin kabul edilebilirliği bulunmadığı gibi taraflar arasında yapılan daha önceki cari hesap ödemelerine de aykırıdır. Zira davalı tarafla olan ticari ilişki içerisinde cari hesaplara ilişkin olarak, ilgili ayın cari hesap bakiyesi tespit edilip, bir sonraki ayın sonuna kadar çek ile ödeme yapılmakta, ancak bu çekler ortalama 60 gün sonrası olacak şeklinde düzenlenmiş bulunurdu. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da bu husus tespit edilmiş, “genel itibarı ile bir aylık kesilen faturaya karşın takip eden ayın sonuna kadar çek alındığı ve alındığı tarih itibarı ile de en az 60 gün vadenin yer aldığı görülmektedir.” şeklindeki tespiti ile taraflar arasındaki ticari teamülü ortaya koymuştur. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunun 12. ve 13. sayfasında “4. Gerçekleşen Ödeme Vadelerinin İncelenmesi” başlıklı tespitlerinde de açıkça görüleceği üzere, davalı tarafça yapılan ticaret kapsamında ilgili ayın cari hesabı belli olduktan sonra yaklaşık 30 gün içinde davalı tarafça çek verilmekte, işbu çek ileri tarihli olarak düzenlenmekte ve genel olarak da 60 gün sonra olacak şekilde (yani cari hesabın belli olmasından yaklaşık 90 gün sonra) düzenlenmektedir. Müvekkil şirket almış olduğu çekleri ticari defterine işlemekte ve cari hesabına da yansıtmaktadır. İşbu verilen çekler, bir sonraki ayın cari hesabından düşülmekte, verildiği ayın cari hesabına ödeme olarak yansıtılmaktadır. Örnek vermek gerekirse; Ocak 2014 ayına ait cari hesaba istinaden Şubat 2014 ayının sonuna kadar davalı tarafça çek verilmekte, işbu çek cari hesaba yansıtılmakta ve ticari defterlere işlenmektedir. Şubat 2014 ayının cari hesabı hazırlanırken, davalı tarafın Ocak 2014 ayı cari hesabı için Şubat 2014 ayında vermiş olduğu çek, ödeme sayılarak düşülmekte, Şubat 2014 ayına ait cari hesaba yansıtılmaktadır. Yani davalı tarafça verilen çekler nakit gibi değerlendirilmekte ve işlem görmektedir. Bu durumun sebebi ise çekin bir ödeme vasıtası olmasıdır. Davalı tarafından verilen çeklerin 60 gün sonra ödenmesinin ise bu yönüyle herhangi bir önemi bulunmamaktadır. Zira her iki tarafın cari hesabına ve ticari defterlerine ödeme olarak kaydedilmiştir. Davalı taraf hakkında başlatılan icra takibinden önce ise davalı taraf Mayıs 2015 ayına ait cari hesabın ödenmesine ilişkin herhangi bir ödeme yapmadığı gibi, taraflar arasındaki ticari teamül gereği en geç Haziran 2015 ayının sonuna kadar çek verilmesi gerekirken, davalı tarafça çek de verilmemiştir. Davalı tarafından Mayıs 2015 ayına ilişkin çekin, Temmuz 2015 ayında halen verilmemiş olması ve Haziran 2015 ayına ilişkin cari hesabın da muaccel hale gelmiş olması gözetilerek davalı hakkında Mayıs ve Haziran 2015 aylarına ilişkin cari hesaplar hakkında icra takibi başlatılmıştır. Cari hesapların incelenmesinde görüleceği üzere, 06/05/2015-30/05/2015 tarihleri arasında davalı tarafa toplam 28 adet 55.411,98 TL değerinde fatura kesilmiş (her iki tarafın ticari defterinde işlenmiş olup, tartışma konusu değildir) olup, Mayıs ayına ilişkin faturaların üzerinden ortalama 34 ila 58 gün geçmiş olmasına rağmen davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi çek de verilmemiştir. Haziran 2015 ayında ise 02/06/2015 – 30/06/2015 tarihleri arasında toplam 11 adet 15.801,07 TL değerinde fatura kesilmiş (her iki tarafın ticari defterinde işlenmiş olup, artışma konusu değildir) olup, Haziran ayına ilişkin faturaların üzerinden ortalama 3 ila 31 gün geçmiş olmasına rağmen davalı tarafça herhangi bir ödeme yapılmadığı gibi çek de verilmemiştir. Dosya kapsamında alınan bilirkişi raporunda da tespit edildiği üzere, ilgili aya ilişkin cari hesabın ödenmesine karşılık olmak üzere ortalama 30 gün içinde davalı tarafça çek verilmesi gerekirken, Mayıs ayına ilişkin faturaların üzerinden 34 ila 58 gün geçmiş olmasına rağmen herhangi bir çek verilmemiş olması ve ödeme de yapılmamış olması, cari hesap bakiyesinin takip tarihi itibariyle 71.213,05TL gibi yüksek miktara ulaşması, Mayıs ayı cari hesabının ödenmesi konusunda herhangi bir girişimin olmaması, Haziran ayına ilişkin cari hesabın da ödenmeyeceği konusunda müvekkil şirkette kanaat oluşturmuştur. Bu yön gözetilerek davalı taraf hakkında 03/07/2015 tarihinde takip başlatılmıştır. Reklamasyon faturası hakkında ise ; dosyada sunulu mail yazışmaları içeriği dikkatlice incelenecek olursa, teslim süresinin 30 gün değil, 30 İŞ GÜNÜ olduğu görülecektir. Zira taraflar arasındaki 25/03/2015 tarih ve 12:20 saatli mail yazışmalarında “Merhaba … Bey, Ekteki siparişleriniz (…/…/…/…) termini 30 iş günü Bilgilerinize” şeklinde mail gönderilince, davalı taraf çalışanı 30 İŞ GÜNÜ açıklamasını onaylamak için “tamamı için 30 gün uygundur” şeklinde onay maili göndermiştir. Bu yön gözetilerek taraflar arasındaki ilk teslim tarihlerinin (03/04/2015 ve 06/04/2015) 30 İŞ GÜNÜ uzadığı hesap edilmeli, yapılacak hesaplamalarda Cumartesi, Pazar ve resmi tatillerin hesaplama dışı bırakılması gerekmektedir. Bu yön gözetilerek hesap yapılacak olursa, … numaralı siparişin teslim tarihi normalde 03/04/2015 tarihi olup, 30 İŞ GÜNÜ gecikme eklenince (23 Nisan, 1 Mayıs ve 19 Mayıs tatilleri ile Cumartesi, Pazar hesap dışı bırakılarak) yeni teslim tarihi 20/05/2015 tarihi olmaktadır. … numaralı siparişin fatura ve teslim tarihi 11/05/205 tarihi olup, kararlaştırılan teslim süresinden önce teslim edildiği için bu siparişe ilişkin olarak reklamasyon faturası düzenlenemeyecektir. Reklamasyon faturası düzenlenen diğer 6 adet siparişlerin normal teslim tarihi 06/04/2015 tarihi olup, 30 İŞ GÜNÜ gecikme eklenince (23 Nisan, 1 Mayıs ve 19 Mayıs tatilleri ile Cumartesi, Pazar hesap dışı bırakılarak) yeni teslim tarihi 21/05/2015 tarihi olmaktadır. … numaralı siparişe ait fatura haricinde geri kalan 5 adet faturaya konu siparişlerin teslim tarihi 21/05/2015 tarihi öncesi olduğu için, herhangi bir gecikme söz konusu olmayıp ilgili 5 adet siparişe ilişkin olarak reklamasyon faturası düzenlenemeyecektir. … numaralı siparişin teslim faturası 04/06/2015 tarihi olup, toplamda 14 günlük bir gecikme söz konusudur. Bu 14 günlük gecikme içinde %15 oranında reklamasyon faturası düzenlenebilecek olup, söz konusu tutar 203,76 TL’dir. Davalı tarafça hazırlanan reklamasyon faturalarını kabul etmemekle birlikte, eğer bir hesaplama yapılacak ise yukarıda yer alan açıklamalarımız çerçevesinde davalı tarafça ancak 203,76 TL reklamasyon faturası düzenlenebilecektir. Kalan faturaların ise açıklamalarımız çerçevesinde kabulü mümkün değildir. Yine davacı şirket çalışanı … hakkındaki itirazları kapsamında ilgili kişinin satış elemanı olduğu ve işveren şirket yetkililerinin açık ve yazılı onayı olmadığı hallerde müşterilere teklif veremeyeceği, müşteriler tarafından verilen teklifleri kabul edemeyeceği, işveren şirketi hiçbir şekilde borç ve yükümlülük altına sokamayacağı açıkça belirtilmiştir. Ancak Sayın Mahkemece söz konusu sözleşmelerdeki icabın müvekkil şirketçe kabul edildiğinden bahisle, itirazlarımıza ve temsil yetkisine ilişkin açıklamalarımıza, hukuka aykırı olarak itibar edilmemiştir. …” denilerek kararın kaldırılması ve davanın kabulüne karar verilmesi talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE: Dava cari hesap alacağının tahsiline yönelik takibe itirazın iptali istemine ilişkindir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Somut olayda hukuki uyuşmazlık ; takip tarihi itibari ile davacının ” muaccel” alacağının bulunup bulunmadığı ile ; davalı yanın reklamasyon faturasının bu alacaktan mahsubunun gerekip gerekmediği ve ayrıca cari hesap sözleşmesini imzalayan dava dışı …’nın sözleşme imzalama yetkisinin olup olmadığı, yetkisiz olması durumunda da sözleşmenin davacı yanı bağlayıp bağlamayacağı noktasındadır. Dosyandaki ihtilafın çözümü için yetkisiz temsil ile ilgili hukuki durumun çözümlenmesi gerekecektir. Dava dışı satış elemanının şirketi temsil ve ilzama yetkili bulunmadığı görülmektedir. Bu durumda bir yetkisiz temsil durumunun varlığından söz edilebilecektir. Yetkisiz temsilde ; temsil edilen yetkisiz temsilcinin iş ve işlemlerine açık veya kapalı olarak onay vermesi halinde temsilcinin iş ve işlemleri ile kendisini bağlı hale getirmektedir. Eldeki davada davacı yan cari hesap sözleşmesinin diğer tüm hükümlerini uygulayarak kendini sözleşme ile bağlı hale getirdiğinden temsil ile ilgili yetkisizlik iddiasının dinlenilme olanağı bulunmamaktadır. Tarafların cari hesap ekstrelerinde alacak ve borç miktarının birbirini teyit ettiği de görülmektedir. Bu durumda alacağın muaccel hale gelip gelmediği ve davalı yanın kestiği reklamasyon faturasının yerinde olup olmadığı hususu çözümlenmelidir. Tarafların ticari teamüllerine göre davacının mal tesliminden sonra 30 gün içinde çek verdiği ,bu çekin de 60 gün vadeli olduğu dolayısı ile ödemenin 90 gün sonra gerçekleştiği görülmektedir. Bağlı olunduğu kabul edilen sözleşmeye göre takip tarihi itibari ile 90 günlük sürenin dolmadığı, ödemenin mutlaka çek verilmesi yoluyla yapılmasının gerekmediği, nitekip bilirkişi incelemesinde de görüldüğü üzere davalı yanın takipten sonra 90 günlük vade süresini bekleyerek takipten sonra ödeme yaptığı görülmektedir. Mahsubu talep edilen reklamasyon faturasında ise 30 gün ve 30 iş günü arasındaki farkın değerlendirilmesi gerekecek olup, davacı yanın davalı yana gönderdiği ve inkar edilmeyen e-mail mesajında 30 iş günü talebinin bulunduğu , davalı yanca da tamamı için talebin kabul edildiği bilidirildiğinden gecikme olup olmadığı ve varsa 30 iş günü süresine nazaran ne kadar gecikildiğinin hesaplanması gerekecektir. Bilirkişi raporundaki değerlendirmeler haricinde faturalar ve irsaliyeler incelendiğinde 30 iş günü üzerinden yapılan hesaplamaya göre de malların geç teslimi sözkonusu olmakla reklamasyon faturalarının haklı nedenle düzenlendiği görülmektedir. Ancak itirazın iptali davasında takip tarihi itibari ile davanın çözümü gerektiğinden takip tarihi itibari ile alacağın muaccel olmaması nedeniyle davanın reddine karar verildiği ve takipten sonraki ödemelerin davacı yanın da kabulünde olduğu , itirazlı kısım yönünden reklamasyon faturasının haklı olduğu, ayrıca takipten sonra düzenlenen faturanın takibe konu edilmemesinden dolayı eldeki davada dava değerine dahil edilmesinin mümkün bulunmadığı anlaşılmaktadır. Bu hali ile ilk derece mahkemesi kararı aleyhine istinaf konusu edilen nedenler yerinde görülmediğinden talebin reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M:Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusu yerinde görülmediğinden HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınıp Hazineye gelir yazılmasına 3-istinaf yargılama giderlerinin istinaf eden davacı yan üzerinde bırakılmasına 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 10/06/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.