Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4522 E. 2020/1005 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4522 Esas
KARAR NO: 2020/1005 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2017
NUMARASI: 2013/185 E. – 2017/49 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Tecavüzün Tespiti İstemli)
Marka (Tecavüzün Ref’i İstemli)
KARAR TARİHİ: 10/06/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; Müvekkilin … ve … markalarından doğan haklarına tecavüz edildiğini, davalının TPE nezdinde tescilli …, … ve … sayılı markalarının hükümsüzlüğüne karar verilmesi gerektiğini, davalıya ait hükümsüzlüğü istenen markaların davacının tanınmış markalarıyla ayniyet seviyesinde benzerlik arz ettiğini, bu durumun ise marka haklarına tecavüz teşkil ettiği gibi haksız rekabete de yol açtığını, müvekkillinin logosuna hakim olan ve müvekkilli ile bütünleşen renklerin görünüş, hatta i harfinin özel kompozisyonu gibi tüm bir görsel öge bütününün aynen taklidi logoyu çok ufak değişikliklerle kullanmaya devam ettiğini, KHK kapsamında açık bir iltibas yarattığını, davalının kötüniyetli olduğunu, KHK Madde 7 ve 8’de aranan şartlan taşımadığı halde tescilli olarak davalı markasının korunması mümkün olmadığından, 42. madde kapsamında hükümsüz kılınarak terkin ettirilmesi gerektiğini, davacının marka ve telif haklarına tecavüzün ve davalının haksız rekabet teşkil eden fillerinin tespiti, durdurulması, giderilmesi ve önlenmesine, karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkilinin ikamet adresinin İZMİR de olması nedeni ile davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, davacı markasının tanınmış marka olmadığını, davacı şirketin marka haklarını ihlal ettiği ve bu haklara tecavüz ettiği iddialarının da yersiz olduğunu,davalının TPE ye müracaatı sonucunda elde ettiği hak doğrultusunda dava konusu markaları kullandığını, marka hakkının ihlal edilmesi yahut tecavüz edilmesinin mümkün bulunmadığını, müvekkili şirketin kötü niyetli olarak tescilli markalarını davacı markalarına benzetmeye çalıştığı iddialarınında asılsız olduğunu, Müvekkili şirketin İzmir ili ve çevresinde bilinen marketçilik ile iştigal eden bir firma olduğunu, 30’a varan şubesi ile sürekli büyüyen bir firma olduğunu, “…” “…” ibarelerini marka olarak seçtiklerini, hiçbir şekilde kabul manasına gelmemek kaydı ile davacının bahsettiği ihtar tarihinin 5.08.2010 tarihi olduğunu (Beyoğlu … Noterliği … yev no) ,bu tarihten itibaren zamanaşımı süresinin işlemeye başladığını ve haksız rekabet kuralları çerçevesinde zamanaşımı süresinin de dolduğunu, müvekkili tarafından kullanılan logoların davacının logolarına benzemediği gibi, davacının, Türkiye’de marka tescili yaptırmış olsa da markaların kapsadığı mal ve hizmet sektörü ile ilgili faaliyetinin bulunmadığını, davanın reddi gerektiğini beyan ettiği anlaşılmıştır. İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 16.02.2017 tarihli 2013/185 E. – 2017/49 K.sayılı kararıyla; “davalının tescilli olduğu sınıf ve markaları ile davacı markasının ilişkilendirileceği ve kaynağı konusunda iltibas tehlikesinin bulunduğu, davalının benzetmeye çalıştığı logonun daha önce davacı tarafça oluşturulmuş bir grafik eser olduğu, davalı şirketin markasını seçerken TTK m. 20/2’ de belirtilen basiretli bir tacirin göstermekle yükümlü olduğu özeni göstermediğinden davalının iyiniyetli olmadığı, tescil edilmiş ve hükümsüz kılınmadığı müddetçe marka tescil belgesi sahibine kullanım hakkı bahşettiğinden tescil hükümsüz kılınmadığı sürece davalının oluşturduğu logo ve marka üzerindeki tasarruf hakkı bulunduğundan dolayısıyla bu kullanımı haksız rekabet ve marka hakkını ihlal etmediği” gerekçesiyle, davanın kısmen kabulüne,kısmen reddine, davalı adına TPE nezdinde tescilli …, …, … tescil nolu şekil markalarının hükümsüzlüğüne, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın TPE’ye bildirilmesine, usulen tescil edilmiş marka sahibine kullanım hakkı bahşettiğinden tescil hükümsüz kılınmadığı sürece davalı kullanımı haksız rekabet ve marka hakkını ihlal etmediğinden bu yöndeki tespit isteminin reddine, karar kesinleştiği takdirde davaya konu markayı taşıyan ürünlerin tanıtım, üretim, satış, dağıtım, her türlü tanıtım vasıtasıyla (internet sitesi dahil) kullanımının da önlenmesine, Davalı vekili tarafından süresinde ibraz edilen istinaf dilekçesinde; Mahkemenin müvekkilinin iyi niyetli olmadığı ve basiretli tacir gibi davranmadığına dair gerekçesinin yerinde olmadığını, müvekkilinin İzmir bölgesinde ve çevresinde saygın konumu olan bir firma olduğunu, 30 şubesi bulunduğunu, “…” ve “…” ibarelerinin davalı şirketin kurucularından …’in babaannesinin isminden geldiğini, bu ibareyi markalaştırmak istediğini, “…” ifadesinin önüne geçecek bir başvurusunun olmadığını, -marka hukukunda renk ve şekilden ziyade yazının ayırt edici olduğunu, müvekkilinin markalarının davacının markalarından çok farklı olduğunu, müvekkilinin logosunun iltibas yaratmadığını, davacının markalarından nemalanmasının mümkün olmadığını, davacının Türkiye’de markalarını tescil ettirdiği mal ve hizmet sektöründe iştigal etmediğini, -markaların bütün olarak değerlendirilmesi gerektiğini, tüketicilerin markalarda yazılı ifadeleri daha çok ayırt ettiğini, müvekkilinin markasının esas unsurunu “… toptan fiyatına” ve “…” ifadesinin oluşturduğunu, -davacı şirketin logosunun kare ve daireden oluştuğunu, eser olarak kabul edilmesinin bilirkişilerin tarafsızlığına gölge düşürdüğünü, bilirkişi raporuna itirazlarının değerlendirilmediğini, beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinafa cevabında; davalının köklü bir firma oluşu ve saygınlığı gibi bilgilerle iyiniyetli olduğu savunmasının dava konusu dışında olduğunu, davalının kasıtlı olarak müvekkilinin logosunun birebir taklidini kullandığını, sonrasında logosunu değiştirdiğini, baskın şekil unsuru karşısında kelime unsurunun neredeyse hiç dikkat çekmediğini, -mahkemenin gerekçeli kararında da ifade edildiği üzere, müvekkilinin logosundaki renk ve kombinasyonun çok özel ve müvekkili ile özdeşleştiğini, davalı markalarının da müvekkilinin logosuna tüm özellikleri itibarıyla benzediğini ve iltibas yarattığını, sektörel ayniyet de bulunduğunu, -müvekkilinin logosunun aynı zamanda eser vasfı taşıdığını, ve eserden kaynaklanan haklarının da ihlal edildiğini beyanla istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesince, Endüstri Mühendisi bilirkişi ve Perakende Danışmanlık Uzmanı bilirkişilerden aldığı 21.4.2015 tarihli raporda; dava konusu davacıya ait markanın dünyanın birçok ülkesinde tescilli olduğu ve faaliyet gösterdiği ancak Türkiye’de kullanılmayan bir hizmet markası olduğunu, tanınmışlığın tespitinde … markasının toplumun ilgili kesimi tarafından bilinme derecesinin belirlenmesinde; öncelikle Türkiye’de hiç kullanılmayan bir markanın 35. sınıf süpermarket işletmeciliği hizmeti yönünden, sektör kapsamındaki orta ve büyük ölçüte market işletmecileri tarafından tanınmış marka olarak algılandığı, tanışmışlığın çapı bakımından ise daha geniş kapsamdaki küçük ölçekte bakkallar ve bu hizmetten yararlanarak orta düzeyde tüketiciler nezdinde markanın tanınmadığını, sahibinin hususiyetini şekil olarak taşımadığı bu nedenle de davacıya ait logonun eser vasfının bulunmadığını bildirmişlerdir. İlk bilirkişi heyetinde bulunan …’un bilirkişi heyetine e-mail göndererek görüşlerini bildirdiğinin 21/04/2015 tarihli raporda bildirildiği, e-mail ve görüşlere yar verildiği ancak hangi görüşün kime ait olduğunun tam olarak anlaşılamadığı, raporun sonuç kısmında bilirkişiler … ve …’in imzasının bulunduğu görülmüştür. Bilirkişiler Prof. Dr. …, öğretim görevlisi … ve …’dan oluşan heyet ise 28.1.2016 tarihli raporlarında; Davacının markasının özellikle Almanya’da önemli bir marka olduğunu ve “discaunt (indirim marketleri)” konusunda Avrupa’da yaygın olduğunun tespit edildiğini, davacı logosunun yıllardır tüketici algısında olduğunun gözlemlendiğini, 20’yi aşkın ülkede faaliyet gösteren … markası ve logosuyla hatırı sayılır bir ciroya sahip olduğunun tespit edildiğini, logosundaki renkler ve şekillerin faaliyet gösterdiği tüm ülkelerde algılanmada yüksek bir kapasiteye sahip olduğunu, özellikle renklerin şekillerle beraber ortak algıda buluşmasının davalı’nın … markasını çağrıştıran logoya sahip olduğunu gösterdiğini, logo ve şekilleri farklı olsa da renklerin çağrışımı’nın davacı markasını andırdığını, sektör bilirkişisi olarak kör test ile benzerliklerinin de tüketici nezdinde aynı olduğunu, …; …; … tescil nolu şekil markasının davalının …; …; … tescil numaralı markalarından çok önce tanınmış olduğu ve ayrıca logonun orijinal-özgün eser vasfında olduğunu, Davalının dava konusu …; …; … tescil numaralı markalarının, davacının logosuna benzer renkler, şekiller ve firma İsmi gibi özelliklerinin davacının logosunda olduğu gibi benzer kullanıldığını,bunun sonucunda bilgilenmiş kullanıcı üzerinde yarattığı genel izlenimde sadece firma adının dışında belirgin farklılıklarının olmadığı ve bu sebep İle benzer olarak algılandıklarını beyan etmişlerdir. TPMK kayıtlarından Almanya menşeli davacı şirket adına , 19 . Sınıf hariç 01 ve 42. Sınıf dahil tüm mal ve hizmet sınıflarında tescilli … başvuru tarihli … başvuru numaralı …+şekil markası ve yine aynı sınıflarda tescilli 09/05/2008 başvuru tarihli … başvuru numaralı şekil markası , 35/36/39/40/41. sınıflarda tescilli … başvuru numaralı …+şekil markasının tescilli olduğu görülmüştür. TPMK kayıtlarından 03/29/30. Sınıflarda tescilli 13/09/2010 başvuru tarihli ve … başvuru numaralı ” … toptan fiyatına satış+şekil” markasının, 35. Sınıfta tescilli 07/09/2010 başvuru tarihli … başvuru numaralı “… toptan fiyatına satış+şekil” markasının ve 35. Sınıfta tescilli 21/11/2011 başvuru tarihli ve … başvuru numaralı ” … toptan fiyatına satış+şekil” markasının davalı , adına tescilli olduğu görülmüştür. Davacı tarafça davalıya Beyoğlu … Noterliğinin 05/08/2010 tarihli … yev nolu ihtarnamesi ile mütecaviz kullanımına son vermesinin ihtar edildiği, ihtarname içeriğinde yer verilen davalı kullanımında “… toptan fiyatına satış+şekil” markasının kullanıldığı, “…” ibaresi yazılırken “…” harfinin davacı logosunda olduğu gibi sola yatık şekilde yazıldığı görülmüştür.
G E R E K Ç E: Davacı vekili, müvekkilinin eser vasfında bulunan logosunun davalı tarafça taklit edilerek marka olarak tescil edildiği, davacı markasının tanınmış marka olduğu, davalı tarafça kötü niyetli tescil edildiğinden bahisle davalı markalarının hükümsüzlüğünün talep etmiş, ilk derece mahkemesince hükümsüzlük davasının kabulüne karar verilmiştir. Davalı vekili istinaf başvurusunda davacı markasının tanınmışlığına ilişkin mahkeme gerekçesine karşı itiraz ileri sürmemiş, davacı şirketin logosunun eser vasfında olmadığını, taraf markalarının farklı olduğunu ve müvekkilinin kötü niyetli olmadığını ileri sürmüştür. 5846 sayılı FSEK 1/B maddesi 1/a bendinde eser; ” Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve mahsullerini ” ifade ettiği düzenlenmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 28/01/2016 tarihli bilirkişi raporunda, teknik tariflere ve ayrıntılı incelemelere yar verilerek, davacının logosunun, davacı firmaya ait özel-özgün bir grafik eser çalışması olduğu beyan edilmekle, hususiyet taşıdığı ve FSEK 4. Madde de düzenlenen Güzel Sanat Eseri niteliğinde, estetik değere sahip grafik eser olduğu tespit edilmekle, bilirkişi heyetinin görüşü Dairemizce de benimsenmekle, davalı vekilinin davacı logosunun eser vasfında olmadığına yönelik istinaf sebebi yerinde görülmemiştir. Mülga 556 Sayılı KHK 8/5 maddesinde; ” Tescil için başvurusu yapılmış markanın, başkasına ait kişi ismi, fotoğrafı, telif hakkı veya herhangi bir sınai mülkiyet hakkını kapsaması halinde, hak sahibinin itirazı üzerine tescil başvurusu reddedilir” hükmü ile, KHK 42/1-b maddesinde 8. Madde de sayılan hallerin hükümsüzlük nedeni olduğu kabul edilmiştir. Mülga 556 Sayılı KHK 42/1-a maddesi ve Paris Konvansiyonu, 1. Mükerrer 6.3 maddesi gereğince; Paris Konvansiyonu’nun bu hükmün kapsamına giren ve Türkiye’de de tanınmış olan markanın bir başka kişi adına tescilinin istenmesi halinde kötüniyetin varlığı asıldır ve hükümsüzlüğü istenebilir. Burdaki kötüniyetten kasıt; iyiniyetli olmamak yani tanınmış markanın varlığını bilmek veya öğrenebilecek durumda olmaktır. Davalı vekili istinaf başvurusunda müvekkilinin markası ile davacı markasının benzer olmadığı ileri sürülmüş ve sözcük unsurlarla ilgili açıklama yapılmışsa da, her iki taraf markasının şekil ve sözcük unsurlardan oluşan kompozit markalardır, her iki taraf markasında da sarı kırmızı ve lacivert renkleri aynı tonda kullanılmıştır. Taraf markalarında şekil unsurunun ön plana çıktığı, sözcük unsurunun geri planda kaldığı, davacı markasının Almanya ve tüm Avrupa ülkelerinde uzun yıllardır tescilli ve marketçilik sektöründe tanınmış olduğu, kullanımla ayırt edicilik kazandığı, tanınmışlığının bilirkişi raporuyla tespit edildiği, davacı markalarının dörtgen şekil unsurunun, içerisindeki kırmızı çerçeveli sarı dolgulu kısım davacı markasında daire, davalı markasında ise altıgen şekilde, davacı markasının tanınmış olduğu hizmet sınıfında tescil ettirildiği, markaların bütün olarak bıraktığı izlenimde benzer olduğu görülmüştür. Davalı tarafça, davacının üzerinde daha önceye ait telif hakkı bulunan, grafik eser mahiyetindeki logonun taklit edilerek marka olarak tescil ettirilmesinin, davacı tanınmış markasından yararlanma kastı taşıdığı, kötüniyetli olduğu, TMK 2. madde ile, mülga 556 Sayılı KHK 35. madde gereğince, davalı markalarının hükümsüzlük koşullarının oluştuğu kanaatine varılmış, davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 33,50 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.