Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4487 E. 2020/731 K. 20.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4487 Esas
KARAR NO : 2020/731
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/06/2017
NUMARASI : 2015/817 2017/548
DAVANIN KONUSU: Tazminat (Haksız Fiilden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:Davacı vekili, taraflar arasında uzun süredir ticari ilişki bulunduğunu, bu ticari ilişkinin müvekkilinin davalıya borçlanması sonucu bozulduğunu, akabinde davalının iki farklı icra dosyasında müvekkili aleyhine icra takibi başlattığını, müvekkilinin ödeme güçlüğü yaşadığından sulh olma yolunu denediğini, ancak davalının bu işe yanaşmadığını ve müvekkilini iş yapamaz hale getirdiğini, borcu yapılandıramadıklarını, davalının iyiniyetli olmadığını, ayrıca davalının müvekkilini pazarda kötülediklerini belirterek müvekkilinin ticari itibarının davalı tarafından sarsılması sonucu zarara uğradığını belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla maddi manevi zararın tespitini ve şimdilik 1.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini istemiştir.Davalı vekili, davacının istediği 1.000,00 TL’nin ne kadarının maddi, ne kadarının manevi olduğunun belli olmadığını, davacının müvekkiline borçlu olup borcunu halen ödemediğini, davacının teklifinin müvekkili şirket yetkilileri tarafından kabul edilmemesi üzerine sulh görüşmelerinin sona erdiğini, bu durumda müvekkiline atfedilecek bir kusur bulunmadığını, tanık dinletilmesini kabul etmediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir. Davacı vekili, 24/11/2015 tarihli dilekçesiyle fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla 5.000,00 TL maddi, 5.000,00 TL de manevi tazminata karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalının, davacıdan muaccel alacağı bulunduğu, bu alacak nedeniyle davalının hukuki yollara başvurmasının hakkın kötüye kullanımı mahiyetinde olduğu, bu nedenle davacının zor duruma düşmesinden davalının doğrudan doğruya sorumlu tutulamayacağı, davacının manevi zararının dosya kapsamında ispatlanamadığı gerekçeleriyle maddi ve manevi tazminat davasının reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkili tarafından davalıya verilen 360.000,00 TL’lik çekin davalının kusuru nedeniyle ödenmediğini, taraflar arasında büyük hacimli alış veriş bulunduğunu, davalı tarafından müvekkilinin isteği üzerine mal üretildiğini, bu malların sipariş veren Almanya’daki firmalara gönderildiğini, alıcı firmaların mallarda hatalar tespit ettiklerini ve malların kabul edilmediğini, bu nedenle müvekkilinin reklamasyona maruz kaldığını ve müvekkiline ödeme yapılmadığını, bu nedenle müvekkilinin de davalıya ödeme yapamadığını, davalının hatalı mal yapmasaydı bu durumun meydana gelmeyeceğini, ayrıca 360.000,00 TL borcun ödenmesi için zaman istendiğini, davacının yurt dışındaki kardeş şirketi olan … tarafından ilk ödemenin 100.000,00 EURO olacak şekilde iki ay içinde yapılabileceğinin bildirildiğini ve davalı yetkililerinden sözlü ve yazılı olarak çekin tahsili yoluna gidilmeyeceğinin sözü alındığını ve taahhüt ettikleri tarihten tam bir ay önce çek ödemesini gerçekleştireceklerini davalıya bildirdiklerini ve çek meblağının hesaba yatırıldığını, buna rağmen davalının hesaplara haciz koydurduğunu, davanın iyiniyetli olmadığını, bilirkişinin faaliyet karlarını incelediğini, oysa bu dosyada icra ve haciz işlemi öncesi ve sonrası tarihlerin dikkate alınarak inceleme yapılması gerektiğini, davalının hacizler koyarak müvekkilinin piyasada iş yapamaz hale gelmesine yol açtığını, ayrıca müvekkilinin davalıdan başka hiçbir firmaya borcunun bulunmadığını, yeni bir bilirkişi incelemesi taleplerinin olmasına rağmen mahkemenin reddettiğini bildirmiştir. Davalı tarafından davacı aleyhine Bakırköy ….İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyasında 448.948,32 TL asıl alacağın tahsili için cari hesaba dayalı ilamsız icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Davacının dava dilekçesinde şahit beyanları, e-mail yazışmaları ve sair delillere dayandığı , ayrıca 3 tane tanık ismi verdiği, bu kişilerin davalı çalışanı olup müvekkili şirketin kötülediği konusunda vakıf olduklarını beyan ettiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 11/11/2016 havale tarihli bilirkişi raporunda; davacının ticari defterlerinin sahibine delil özelliğinin bulunmadığı, davalının ticari defterlerinin sahibi lehine delil özelliği bulunduğu, davacı defterlerine göre davacının iddiasında geçen takip tarihinde davalıya 809.107,21 TL borçlu bulunduğu, davalı defterlerinde ise bahse konu takip tarihi olan 08/04/2015 tarihi itibariyle davalının davacıdan 448.948,32 TL alacaklı bulunduğu, taraf defterlerindeki farkın davacının tanzim ettiği 26/02/2015 tarihli 360.000,00 TL bedelli çekten kaynaklandığı, bu çekin karşılıksız olup takip tarihinden sonra davacı hesabına hesaben iade edilmesinden kaynaklandığı, bunun dışında taraf defterlerinin birbiriyle uyumlu olduğu, 2015 ve sonrasında davacının satış gelirlerinin ciddi anlamda düştüğü, davacının satış rakamlarının düşmesiyle davalının, davacı defterlerinde de görülen mukayyet alacağına istinaden yaptığı icra takibi arasında anlamlı bir ilişki kurulamadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.Davacı vekili tarafından 05/12/2016 tarihli dilekçeyle bilirkişi raporuna itiraz edildiği, davalının hacizler koydurarak davacının ticari faaliyetlerini sekteye uğrattığı, bilirkişinin icra ve haciz işlemi öncesi ve sonrası tarihleri dikkate alarak inceleme yapması gerektiği, davalının hacizleri nedeniyle piyasada iş yapamaz hale getirildiği, ödeme planlarının ve sulh girişimlerinin raporda değerlendirilmediğini bildirerek yeni bir bilirkişi raporu alınmasını istediği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 14/04/2017 havale tarihli ek bilirkişi raporunda ise, davacının tazminat talebine konu iddialarının ispata muhtaç olduğu, kök rapordaki görüşlerinde bir değişiklik olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, maddi ve manevi tazminat davasıdır. Taraflar arasında ticari ilişki bulunduğu tarafların kabulündedir. Davacı taraf, davalının borç ödemede kolaylık sağlamadığını, bu konuda yapılan girişimlerinin sonuçsuz kaldığını, ayrıca davalının müvekkilini piyasada kötülediğini ve müvekkilinin itibarının sarsılması sonucu zarara uğradığını iddia etmiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Davalının ödenmeyen alacağı için takip ve dava yoluna başvurması yasal hakkı olup bu yönden davacının zarara uğradığı iddiaları yerinde olmamakla birlikte davacının diğer iddiası ise davalının piyasada davacıyı kötülediğine ilişkindir. Bu hususta yani davacının piyasada davalı tarafından kötülendiği hususuyla ilgili olarak tanık dinlenmesi mümkündür. Mahkemece bu konuda eksik inceleme ile karar verildiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece davacının piyasada davalı tarafından kötülendiğine ilişkin iddialar yönünden göstereceği tanıkların dinlenerek tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 07/06/2017 tarih, 2015/817 esas, 2017/548 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 41,80 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 127,50 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.20/03/2020