Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4452 E. 2020/749 K. 20.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4452 Esas
KARAR NO : 2020/749 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ 25/04/2017
NUMARASI : 2014/1018 E. – 2017/582 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari İlişkiden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacının Lapseki Belediyesinden alt yapı işleri ihalesi alarak bu bölgede çalışmalara başlayarak işini tamamladığını, çalışmalar sırasında davalı ile aralarında makine kiralama ve kısmen de kum alış ticareti yapıldığını ve davacının borçlarını ödediğini, davalının, davacıya kum teklif ettiğini, davacının da menşeini belgelemek ve ocak irsaliyesi ile birlikte getirmek şartıyla kendisi ile çalışacağını beyan ettiğini, davalının getirdiği 5 kamyon kumun ocağını belirleyemediğini ve çevrede şahsın başkalarına ait ocaklardan izinsiz kum aldığı söylentisi üzerine sorun yaşamamak için davalıdan kum alımını kestiğini, davacının belediye ihtilafını ve bu sebeple bölgede olmadığını bilen davalının bunu fırsat bilip hayali bir fatura keserek davacıya gönderdiğini ve 02/08/2013 tarihinde İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasından ilamsız takip yaptığını, ödeme emrinin önce iş adresi olan Beşiktaş adresine gönderildiğini, ancak her nasılsa davacının 30 yıllık adresinde tanınmadığı gerekçesi ile tebligatın iade edildiğini, daha sonra davacının mernis adresine ödeme emrine aykırı olarak sadece … ismiyle gönderildiğini, muhtara tebliğ edilerek kesinleştiğini, davacının itiraz süresini kaçırdığını, tebligata tüzel kişilik yönünden yapılan itirazın ise icra hukuk mahkemesince reddedildiğini, faturanın tek başına borç doğurmadığını, teslim edildiği iddia edilen malların irsaliyelerinin de olması gerektiğini, faturada 185 kamyon nakliyeden söz edildiğini, davacının yaptığı işte bu miktarda malzeme kullanılmasının zaten fiilende imkansız olduğunu, makine kirası olarak belirtilen kısmın ödenmiş olduğunu, yazılan şehir işi nakliyesinin ise anlaşılamadığını, bu nedenlerle davalının icra takibine konu faturadan dolayı borcu olmadığının tespiti ile takibin iptaline, haksız takip nedeniyle %20 tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir.Davacı vekilinin 22/03/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle; borçlu bulunmadığının tespitine, davalı tarafça tahsil edilen 66.680,02 TL’nin faiziyle tahsiline ve kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep etmiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde ; davacının ihale konusu işlerin yapımı için davalıdan … marka kazıcı/yükleyici kepçe kiralayarak işe başladığını, kazılan şebeke kanallarının doldurulması için kum ihtiyacı doğduğunu, davalıdan kum temin edip edemeyeceğini sorması üzerine davalının, davacıya kumu ve çıkaracağı yeri gösterdiğini, kabul etmesi üzerine davacıya belediye ihale işinin yapım süresince 185 kamyon kum teslim edildiğini, ancak davacının yapılan iş ve …. kiralamasına ilişkin ödememe yapmaması üzerine kum getirme/satış işini durdurduğunu, davalının satışını yaptığı kumu arkadaşının tapulu arazisinden almış olup arkadaşına da bedelini ödediğini, diğer taraftan davacının belediyeden almış olduğu ihale işini de yarım bıraktığını bu nedenle belediyenin işin bedelini ödemediğini, davacı ile Lapseki belediyesi arasında husumet olup dava açıldığını, ayrıca davacının işin yapım süresince pek çok kişiye borçlandığını ve hiç kimseye ödeme yapmaması nedeniyle hakkında açılmış başka icra takipleri de bulunduğunu, davacının hiçbir ödeme yapmaması üzerine davalının o güne kadar yapılan işin bedeli fatura düzenleyerek davacıya tebliğ ettiğini ancak tebligatın şahsın tanınmadığından bahisle iadesi üzerine İstanbul 26.ATM.nin 2013/348 D.iş dosyası ile ihtiyati haciz talebinde bulunduğunu ancak talebin fatura yönünden İİK.m.257 de öngörülen muacceliyet koşulu gerçekleşmediği gerekçesi ile reddedildiğini, daha sonra İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip başlatıldığını, davacının icra takibinin kesinleşmesinden sonra defalarca kez haksız ve kötü niyetli olarak itirazda bulunmuş ise de itirazlarının reddedildiğini, bunun üzerine usulsüz tebligatın iptali için İstanbul 8.İcra Hukuk Mahkemesinin 2013/607 esas sayılı dosyası ile şikayette bulunduğunu, davacının bu yöndeki şikayetinin de reddedildiğini, bu nedenlerle davanın reddine, %20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul 10.Asliye Ticaret Mahkemesinin 25.04.2017 tarihli 2014/1018 E. – 2017/582 K.sayılı kararıyla; “ispat yükü kendisinde olan davalının mal teslimini ispatlayamadığı, salt fatura düzenlenmesinin alacağın varlığını kabul için yerleşik yargı uygulamalarımız ve yukarıda izahı yapılan mevzuat kapsamında değerlendirildiğinde yeterli olmadığı anlaşılmakla davacının sübut bulan davasının kabulüne karar vermek gerekmiş – sonradan yapılan ödeme sebebiyle davanın ıslah edilerek istirdata dönüştürüldüğü hususu sehven gözden kaçırılarak davacı tarafından yapılan ödemenin istirdadına yönelik hüküm tesis olunmaksızın – kötü niyet tazminatı yönünden yasal şartların oluşmadığı dosya kapsamına göre davalının kötü niyetli olarak takip yaptığının kabulünü gerektirir kanaatin oluşmadığı” gerekçesiyle; davanın kabulü ile İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 26/06/2013 tarih ve 2188 seri nolu faturadan ve bu takipten borçlu olmadığının tespitine takibin iptaline, kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiştir.
Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalının, müvekkilinin Eskişehir İller Bankasından hakedişlerinin dava devam ederken İİK 89/1 maddesi gereğince, haczederek müvekkilini zarara uğrattığını, kötüniyetli olduğunu, 22.03.2016 tarihinde davayı takip dosyasından çekilen 66.680,02 TL’nin faizi ve kötüniyet tazminatı ile birlikte istirdatı talepli olarak ıslah ettiklerini, mahkemenin ıslahı değerlendirmeden istirdata ilişkin hüküm kurmadan eksik karar verdiğini, kötüniyet tazminatı talebinin reddedilmesinin de gerekçesiz olduğunu beyanla mahkeme kararının düzeltilerek onanması veya bozulmasına karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkeme kararının Anayasanın 141 ve HMK 297.maddenin amaçladığı alanda gerekçe taşımadığını, gerekçe de; Yargıtay 23.Hukuk Dairesinin 01.06.2015 tarihli 2014/7976 E. – 2015/4126 K.sayılı kararının neredeyse aynen aktarıldığını, mahkemenin tüm tespit ve değerlendirmelerinin hatalı olduğunu, -mahkeme kararında, defterlerinin yöntemince tastik ettirmeyen tacirin bu gibi defterlerinin lehine delil olamayacağının belirtildiğini, hükme esas alınan 26.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda da; yevmiye defterinin kapanış tasdiği olmadığından delil vasfı taşımadığının ve davacı defterlerinin usulüne uygun tutulduğu ve lehine delil teşkil edildiğinin belirtildiğini, rapora itiraz ederek Lapseki Noterliğinden defter tasdiklerinin celbini talep ettiklerini, ancak istenilmediğini, -faturanın tebliğine ilişkin tespit ve değerlendirmenin hatalı olduğunu, takip başlatılmadan önce iade-i taahhütlü olarak davacıya tebliğ edildiğini, her nedense 30 yıllık adreste tanınmadığı gerekçesiyle iade edildiğini, -ispat yükünün kendilerinde olduğu ve faturaya konu kum’un davacıya teslimine dair delil bulunmadığı değerlendirilmesinin de kabulünün mümkün olmadığını, tanık …’in dinlenildiğini,bahsetmedikleri halde tanık …’nun dinlenilmediğini, davacının dava dilekçesinde Ocak irsaliyesi olmadığı ve kumun menşeinin belirleyemediği gerekçesiyle müvekkilinden kum alımını kestiğini beyan etmiş ise de nereden ve nasıl temin ettiğini açıklayamadığını, sunulan faturaların mıcır ve toz alımına ilişkin olduğunu, ihale dosyasında mevcut kanıtların işin teknik şartnameye uygun olarak yerine getirmediğini, sarı kum kullanıldığını kayıt altına alındığını, mahkemece bu hususun değerlendirilmediğini, ispat külfetinin taraflar arasındaki ticari ve hukuki ilişkiyi kabul eden davacı tarafta olduğunu, davacının yalnızca 5 kamyon kum aldığı iddiasında olduğunu, makina kiralamasına ilişkin bedelde ihtilaf bulunmadığını, bu durumda davacının makina kiralama bedelini ödediğini ispatlayamadığını, -mahallinde keşif yapılması gerektiğini, kullanılan malzemenin ne olduğu, dolgu miktarı ve niteliğinin belirlenmesi gerektiğini, -eksik hatalı ve çelişkili bilirkişi raporlarıyla karar verildiğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin, davalı istinaf dilekçesine karşı cevabında; davalı tarafın salt fatura ile borç ilişkisinin kanıtlandığını iddia ettiğini, bunun mümkün olmadığını, defterlerin uyumsuzluğunun davalının kastı ile oluşturulduğunu, müvekkilinin ödediği bedellerin dahi defterde yer almadığını, davalının kumun teslim edildiğini ispat edecek delili bulunmadığını beyanla davalı istinaf başvurusunun reddini talep etmiştir. İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyası getirtilerek incelendiğinde, alacaklının …-…, borçlunun …-… olduğu, 26/06/2013 tarih ve 55.402,18 TL bedelli fatura yönünden işlemiş faiz ile birlikte 55.986,56 TL üzerinden ilamsız takip başlatıldığı, takibin kesinleştiği, İcra dosyasında 22.01.2014 tarihinde 12.636,21 TL, 16.01.2014 tarihinde 6.821,49 TL, 17.01.2014 tarihinde 87.00 TL olmak üzere 19.544,70 TL tahsil edildiği, 13.03.2014 tarihinde davalı alacaklıya 17.375,40 TL ödendiği, 11.06.2014 tarihinde 53.069,72 TL tahsil edildiği, alacaklı vekiline 18.06.2014 tarihinde 49.304,62 TL ödendiği anlaşılmıştır.İstanbul 26.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2013/348 D.iş sayılı dosyasının incelenmesinde; ihtiyati haciz isteyenin …-…’in, …-… aleyhine; ihtiyati haciz talebinde bulunduğu, dilekçesinde müvekkilince yapılan iş ve hizmetin bedeli olan 26.06.2013 tarih ve 55.402,18 TL bedelli fatura düzenlenerek borçluya tebliğe çıkarıldığını, borçlunun faturayı tebliğ almaktan imtina ettiğini, borcun ödenmediğini beyan ettiği, fatura yönünden İİK.nın 257.maddesinde öngörülen muacceliyet koşulunun gerçekleşmediği gerekçesiyle ihtiyati haciz talebinin reddine karar verildiği görülmüştür. İlk derece mahkemesince dinlenen davalı tanığı …, “Lapseki belediyesinde çalıştığını, Lapseki Belediyesi içme suyu için boru döşeme işini davacı …’a verdiğini, davacı …’ta bu işi yapmak için davalı … Hafriyattan kepçe kiraladığını, ancak aralarındaki alacak ilişkisini bilemediğini, hangi ücretten anlaştıklarını, sözleşmenin yerine getirilip getirilmediğini bilemediğini, …’ın süresi içerisinde içme suyu işini bitiremediği için belediye sözleşmeyi fesh ettiğini,” beyan etmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 15/01/2016 tarihli kök raporda; davacı ticari defterlerinin usulüne uygun tutulduğu, 26.04.2013 tarihli 7.375,00 TL, 25.05.2013 tarihli 7.375,00 TL bedelli faturaların banka aracılığı ile davalıya ödendiğinin kayıtlı olduğu, davaya konu faturanın davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 31.01.2017 tarihli ek raporda; davalı ticari defter kayıtlarında davacı defterlerinde de kayıtlı olan 26.04.2013 tarihli kira bedeli dolgu malzemesi açıklamalı 7.375,00 TL bedelli, 25.05.2013 tarihli yine kira bedeli dolgu malzemesi açıklamalı 7.375,00 TL bedelli 2 adet fatura ile takibe konu 26.06.2013 tarihli kira bedeli dolgu malzemesi açıklamalı … nolu 55.402,18 TL bedelli faturanın kayıtlı olduğu, davacı tarafın ödemesinin kayıtlı olmadığı beyan edilmiştir. İlk derece mahkemesince Lapseki Belediyesinden ihale evraklarının celp edildiği, bilirkişi heyetinde inşaat mühendisi bilirkişinin de bulunduğu, kök ve ek raporda ihale belgelerinin incelenerek; içme-kullanma suyu pik su boru hattı işinin tamamında dolgu miktarı olarak kullanılan kumun 118 adet kamyonla taşınabileceği, davacı vekili tarafından ibraz edilen fatura ve irsaliyelerden dava dışı … Aş’den temin edilen mıcır ve toz malzemelerinin tahmini 2 kamyon olduğu beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E :Uyuşmazlık; davalı alacaklı tarafça başlatılan ilamsız takibe konu faturadan dolayı davacının borçlu olup olmadığından kaynaklanmıştır, davacı borçlu tarafından faturaya konu malın davalı tarafça kendisine teslim edilmediği ileri sürülmüştür. İlk derece mahkemesince davalı alacaklının mal teslimini ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın kabulüne, davacının takibe konu faturadan dolayı borçlu bulunmadığının tespitine, takibin iptaline ve davacının kötü niyet tazminatı talebinin reddine karar verildiği, ancak davacı vekilinin 22/03/2016 tarihli dilekçesiyle davasını ıslah ederek istirdat davasına dönüştürmesine rağmen ıslah dilekçesinin sehven gözden kaçırıldığı ve bu hususun karar gerekçesinde açıklandığı, davacı vekilinin ve davalı vekilinin süresinde istinaf başvurularında bulundukları görülmüştür.Davalı taraf istinaf başvurusunun incelenmesinde; davalı vekilinin takibe konu faturanın davacı adresine iadeli taahhütlü olarak tebliğe çıkarıldığı ancak tebliğ edilemediğine yönelik beyanı da dikkate alındığında, faturanın davacı tarafa tebliğ edilmediği, fatura konusu mal/hizmetin davalı tarafa teslim edildiğini ispat yükünün davalı alacaklıda olduğu, teslim hususu ispatlanamadığından ve davacı defterlerinde takibe konu fatura kayıtlı olmadığından, faturanın davalı defterinde kayıtlı olmasının, (davalı defterlerinin Noter tasdiki yapılmış olsa ve sahibi lehine delil teşkil etse dahi) davacı aleyhine sonuç doğurmayacağı, alacak miktarı dikkate alındığında HMK 200/1 maddesi gereğince teslim hususunun tanıkla ispatlanamayacağı, davalı tarafın faturaya konu malı teslim ettiğini ispatlayamadığından, davacının borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesinin yerinde olduğu kanaatiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde; davalı aleyhine kötü niyet tazminatına hükmedilmemesinin hatalı olduğunu ileri sürdüğü anlaşılmış, davalı alacaklının kötüniyetle takip yaptığının ispatlanamadığı, tedbir kararı verilmeyen icra takibinde tahsilat yapılmasının davalının kötüniyetli olduğunu göstermeyeceği kanaatiyle mahkemenin kötüniyet tazminatının reddi kararının yerinde olduğu kanaatine varılmıştır.Davacı vekilinin istinaf dilekçesinde, istirdat talebi hakkında karar verilmediğini de ileri sürdüğü, İstanbul ….İcra Müdürlüğünün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; İcra dosyasında 13.03.2014 tarihinde davalı alacaklıya 17.375,40 TL 18.06.2014 tarihinde de 49.304,62 TL ödendiği anlaşılmakla, davacı vekilinin davasını istirdat davasına dönüştürdüğü de göz önüne alınarak, istirdat talebinin kabulüne karar verilmesi gerekirken menfi tespit kararı yerinde görülmediğinden, davacı istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kötüniyet tazminatı dışında kabulüne, davacı vekilinin ıslah dilekçesi de dikkate alınarak, davacının takibe konu fatura nedeniyle borçlu bulunmadığının tespitine, davacıdan tahsil edilen tutarların, tahsil tarihinden itibaren faiziyle birlikte davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine karar verilmiştir.
HÜKÜM : Yukarıda açıklanan gerekçelerle ;1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan REDDİNE,2-Davacı vekilinin istinaf başvurusunun 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,3-Davanın kötü niyet tazminatı dışında ıslah edilmiş haliyle KABULÜ ile, davacı borçlunun İstanbul …. İcra Müdürlüğünün … sayılı takip dosyasında takibe konu edilen 26/06/2013 tarih ve 2188 seri nolu faturadan ve bu takipten borçlu olmadığının tespitine , -İcra dosyasında ödenen 13.03.2014 tarihinde davalı alacaklıya ödenen 17.375,40 TL ve 18.06.2014 tarihinde ödenen 49.304,62 TL’nın ödeme tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan istirdatına davacıya ödenmesine, kötü niyet tazminatı talebinin reddine 4-İlk derece yargılaması yönünden; -Alınması gerekli 4.554,91 TL nispi harçtan peşin alınan 888,00 TL harç ve 250,69 TL ıslah harcının mahsubu ile bakiye kalan 3.416,22TL harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına,-Davacının yapmış olduğu harç, posta ve müzekkere masrafı olmak üzere toplam 2.697,74 TL’nin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,-Davalının yapmış olduğu masrafların kendi üzerinde bırakılmasına, artan gider avansının karar kesinleştiğinde yatırana iadesine,-Davacı yargılamada kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden AAÜT’ne göre tespit olunan 6.168,40 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine,5-İstinaf yargılaması yönünden;-Karar tarihinde yürürlükte bulunan harçlar yasası uyarınca hesap olunan 4.554,91 TL nispi harçtan peşin alınan 1.076,05 TL’nin mahsubu ile 3.478,86 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye irat kaydına, -İstinaf talebi kabul edildiğinden davacı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,-İstinaf yargılaması için; davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına,-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 20/03/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.