Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4420 E. 2020/1081 K. 12.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4420 Esas
KARAR NO: 2020/1081
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 31/03/2017
NUMARASI: 2014/883 2017/293
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/06/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalının bayisi olarak faaliyet gösterdiğini, davalının 20/09/2010 tarihli bayilik protokolünde yer alan kar paylaşım ve fiyatlandırma esaslarına uymaması sebebiyle 20/02/2012 ve 10/06/2013 tarihli ihtarnamelerin davalıya gönderildiğini, davalının kayıtsız tutumu üzerine müvekkilince 17/07/2013 tarihli ihtarname ile tek taraflı olarak sözleşmenin feshedildiğini, bunun üzerine davalının 24/07/2013 tarihli cezai şart konulu 50.000,00 TL bedelli faturayı müvekkiline gönderdiğini, müvekkilinin de bu faturaya itiraz ederek iade ettiğini, müvekkilince sehven 09/01/2014 tarihinde 9.227,05 TL davalı hesabına EFT yapıldığını, bunun iadesinin istendiğini, ancak sonuç alamadıklarını, bunun üzerine sehven gönderilen bu tutar ile davalının haksız olarak nakde çevirdiği 24/08/2012 tarihli ve 30.000,00 TL bedelli teminat mektubu nedeniyle oluşan alacakları ile diğer faturalı alacaklarının tahsili için toplam 70.137,14 TL’nin tahsili için icra takibi başlattıklarını, davalının 9.227,05 TL ödeyerek bakiye alacağa ve ferilerine itiraz ettiğini belirterek davalının haksız itirazının iptaliyle takibin devamına, takibin iptali mümkün değilse 60.907,00 TL alacağın davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, davacının erken feshi nedeniyle sözleşme ve protokoldeki cezai şart maddesi gereğince bu alacağa mahsuben fatura düzenlendiğini, davacı tarafın 30.000,00 TL’lik teminat mektubunun bu cezai şart alacağın mahsup edildiğini, sehven gönderilen tutarın davacıya iade edildikten sonra kalan meblağa itiraz ettiklerini, davacının erken feshi ve ariyetleri teslim etmemesi nedeniyle müvekkilinin zarara uğradığını, bu hususlardan kaynaklanan dava haklarını saklı tuttuklarını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında bayilik sözleşmesi ve 20/09/2010 tarihli bayilik protokolünün imzalandığı, protokolün 3.2.3 maddesinde satış fiyatı ve satış fiyatının belirlenmesindeki kriterlerin davacı … davalı tarafça belirleneceği, belirlenen kar payının ise piyasa şartlarında ve ülke ekonomisinde değişiklikler meydana geldiğinde karşılıklık mutabakat ile belirleneceğinin kararlaştırıldığı, davalının satış fiyatının belirlenmesinde davalı taraf ile görüşmediği, bu konuda piyasa koşullarının dikkate alınmadığı, davalının bu konuda sözleşmeye aykırı davrandığı, sözleşmenin 3.2 maddesinin genel işlem şartı niteliğinde olduğu, davacının sözleşmeyi feshinin haklı olduğu, davalının cezai şart talebinin haksız olduğu, davacının toplam 60.907,09 TL alacağının bulunduğu gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; kararın hatalı olduğunu, protokolün 3.2 maddesinin genel işlem koşulu olarak değerlendirilemeyeceğini, sözleşmeye bağlılık ilkesi bulunduğunu, tarafların tacir olduğunu, davacının 1993 yılından itibaren petrol piyasasında bulunduğunu, protokolün karşılıklı müzakereyle oluşturulduğunu, davacının halen başka bir dağıtıcı firmanın bayisi olarak faaliyetlerine devam ettiğini, feshin haksız ve kötüniyetli olduğunu, konuyla ilgili YHGK’nun 2001/11-426 E. 2001/481 K. ve Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2016/1101 Esas, 2016/6672 Karar sayılı ilamlarının bulunduğunu, bu kararlarda da belirtildiği üzere temel fiyat ve ödeme koşullarını belirleme yetkisinin davalıda olmasının genel işlem koşulu olarak değerlendirilemeyeceğini, davacının tek taraflı feshi nedeniyle protokolün 4, 5.3, bayilik sözleşmesinin 45,46 ve 47 maddelerinde müvekkilinin cezai şart ve yaptırım uyarlama hakkı doğduğunu, raporun hatalı olduğunu, ariyetlerin teslim edilmemesi nedeniyle cezai şart alacaklarının doğduğunu, alacak likit olmadığından icra inkar tazminatının hatalı olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine 69.339,69 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 72.089,69 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalı vekilinin alacaklının 9.227,05 TL’yi sehven yatırdığından bu tutarın alacaklı hesabına yatırıldığını, kalan bakiye 62.862,64 TL’ye itiraz ettiklerini bildirdiği görülmüştür. Davacının 20/02/2012 tarihli ihtarnamede davalının protokolün 3.2.3 ve bayilik sözleşmesinin 5.4 maddesine uymadığının belirtildiği, 10/06/2013 tarihli ihtarnamede aynı hususlara değinilerek 40.000,00 TL alacağın ödenmesi, aksi halde sözleşmelerin feshedileceğinin bildirildiği görülmüştür. Davacının 17/07/2013 tarihli ihtarnameyle önceki ihtarnamelere yollama yaparak sözleşmenin 19/07/2013 tarihi itibariyle feshedildiği, bu tarihten itibaren 5 gün içinde ariyetlerin alınmasının istendiği, ihtarnamenin 17/07/2013’te davalıya tebliğ edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 01/09/2016 tarihli heyet raporunda; bayilik protokolünün 3.2 maddesinin genel işlem koşulu niteliğinde olduğu, bu kapsamda değerlendirilmese bile davalıya satış fiyatının ve kar payı oranlarının tek taraflı olarak değiştirme yetkisi veren düzenlemenin dürüstlük kuralına aykırı olup davacının durumu ağırlaştırdığı, bu nedenle de bu hükmün geçersiz olduğu, Şubat 2012’ye kadar kar paylaşımının sözleşmedeki oranlar doğrultusunda yapıldığı, Şubat 2012’den Temmuz 2013’e kadar kar paylaşımının protokole uygun olmadığı, buna göre fesih hakkı olduğundan davalının cezai şart alacağı doğmadığı, davacının 26.607,09 TL ve 4.300,00 TL bedelli faturalar nedeniyle alacaklı olduğu, ayrıca teminat mektubundan tahsil edilen 30.000,00 TL nedeniyle de davacının alacaklı olduğu, toplam davacı alacağının 60.907,09 TL olduğu, davalının takipten önce temerrüde düşürülmediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/740 Esas, 2016/516 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacının … Petrol A.Ş, davalıların ise … Ltd.Şti ve … olduğu, davacının sözleşmenin süresinden önce feshi nedeniyle cezai şart ve kar mahrumiyeti istediği, mahkemenin 07/06/2016 tarihinde davanın reddine karar verdiği görülmüştür. 20/09/2010 tarihli Bayilik Protokolünün 3.2.3 maddesinde …in, piyasa şartlarına, işletme şartlarına ve güncel şartlara göre satış fiyatını veya satışa ait kriterleri iki tarafın anlaşarak belirlenecek hakları saklı kalmak kaydıyla tarafların karşılıklı mutabakatıyla belirlenecek olduğu, 4.maddede ise cezai şartın düzenlendiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf ile davalı arasında bayilik protokolü mevcuttur. Davacı taraf, davalının protokole aykırı davrandığını, protokolde yer alan kar paylaşım ve fiyatlandırma esaslarına uymadığını, bu nedenle sözleşmeyi feshettiklerini iddia etmiştir. Davalı taraf ise feshin haksız olduğunu bildirerek davanın reddini savunmuştur. Protokolün 3.2.3 maddesinde, davalı …’in piyasa şartlarına, işletme şartlarına ve güncel şartlara göre satış fiyatını veya satışa ait kriterleri iki tarafın anlaşarak belirlenecek hakları saklı kalmak kaydıyla tarafların karşılıklı mutabakatı ile belirleneceğinin hükme bağlandığını görülmüştür. Her ne kadar protokol tarihi itibariyle 6098 sayılı TBK’nun yürürlüğe girmemesi nedeniyle somut olay bakımından genel işlem koşullarının uygulanamayacağı kabul edilse bile ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli bilirkişi raporunda da belirtildiği üzere Şubat 2012 tarihine kadar kar paylaşımının sözleşmede yazılı oranlar doğrultusunda yapıldığı, ancak Şubat 2012’den sözleşmenin tek taraflı feshedildiği Temmuz 2013’e kadar kar paylaşımının bayilik protokolüne uygun yapılmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacının sözleşmeyi feshi haklıdır. Bilirkişi tarafından da hesaplandığı üzere davacı, gerek davalının haksız yere nakde çevirdiği teminat mektup bedelinden mahsup ettiği 30.000,00 TL ile 15/07/2013 ve 18/07/2013 tarihli faturalar nedeniyle davalıdan toplam 60.907,09 TL alacaklı olduğu anlaşılmıştır. Öte yandan işbu davanın davalısı … tarafından eldeki davanın davacısına karşı İstanbul 7.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/740 esas sayılı dosyasında açılan bayilik sözleşmesinin haksız feshi nedeniyle kar kaybı, ariyet ve demirbaşların iadesi, cezai şart taleplerine ilişkin dava sonunda davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edilmesi üzerine Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nce davacı vekilinin sadece ariyet mallarla ilgili temyiz talebi yönünden kısmen bozma yapıldığı görülmüştür. Açıklanan bu hususlar karşısında davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 4.160,56 TL harçtan, peşin alınan 1.040,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.120,36 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.12/06/2020