Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4402 E. 2020/395 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4402 Esas
KARAR NO: 2020/395 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 23/05/2017
NUMARASI: 2016/77 E. – 2017/113 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; davacı şirketin sağlık hizmetleri vermek üzere hastaneler, poliklinikler, dispanserler, sağlık merkezleri ve tesisleri vb. kurmak ve işletmek, işyeri, personel sağlığı ve iş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri vermek üzere kurulduğunu, “…” markasını 45. hizmet sınıfında, “…” markasını ise 42. ve 44. hizmet sınıflarında tescil ettirdiğini, tescile konu markalardan “…” markasının 31.01.2014 tarihinden itibaren, “…” markasının ise 31.07.2013 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle davacı adına tescilli olduğunu, davacı adına tescilli bulunan “…” ve “…” markalarının, “…” olarak davalı şirket tarafından aynı mal ve hizmet sınıflarında, 08.05.2014 tarihinde tescil başvurusunun yapılmış olduğunu, anılan markanın 05.05.2015 tarihinde ise tescil edilmiş olduğunun tespit edildiğini, markanın aynı veya ayırt edilemeyecek şekilde benzer olmasının tespitinde, markanın bütün olarak bıraktığı izlenimin nazara alınması gerektiğini, markalar arasındaki yazı farkı, yazı stili ve formu, grafik düzeni ve renk unsurlarının farklı olmasının markalar arasındaki ayniyeti ortadan kaldırmayacağını, normal yazı ya da grafik yazıyla yazılmış markaların aynı olduğunu, nitekim somut olayda da aynı markanın büyük harflerle yazılmış olmasının markalar arasındaki ayniyeti/ayırt edilemeyecek kadar olan benzerliği ortadan kaldırmadığını, davacı adına 31.01.2014 tarihinden itibaren tescilli olan “…” markası ve 31.07.2013 tarihinden itibaren tescilli olan “…” markasına rağmen, davalı tarafından, aynı türden hizmetlerle ilgili olarak, davacı şirketin markaları ile ayırt edilemeyecek kadar benzer markanın tescil ettirilmiş olmasının hükümsüzlük nedeni olduğunu belirterek, davalı adına tescilli bulunan “…” ibareli markanın 44. mal ve hizmet sınıfı bakımından hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, kararın gazetede ilan edilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacı tarafından davalının tescil başvurusuna yönelik bir itiraz bulunmadığını, dolayısı ile itiraz süreci tamamlanmadan doğrudan dava açılmasının yasal dayanağı bulunmadığını, davanın öncelikle usulden reddini talep ettiklerini, uyuşmazlık konusu dava bakımından işlemi tesis eden konumunda olan TPMK ile davalı şirkete birlikte dava açılması gerektiğini, zira her iki kişi bakımından zorunlu dava arkadaşlığı bulunduğunu, davalı şirketin başvuru tarihinin 08.05.2014, tescil tarihinin ise 05.05.2015 olduğunu, dolayısı ile davacının taleplerinin zamanaşımına uğradığını, iş yerlerinde iş sağlığı ve güvenliğinin sağlanması ve mevcut sağlık ve güvenlik şartlarının iyileştirilmesi için işveren ve çalışanların görev, yetki, sorumluluk, hak ve yükümlülüklerini düzenleme amacını taşıyan 6331 sayılı İş Sağlığı Ve Güvenliği Kanunu’nun 20.06.2012 tarihinde kabul edildiğini ve 30.06.2012 tarihli Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe girdiğini, davalı şirketin; bu kapsamda hizmet vermek üzere 15.05.2013 tarihinde tescil edilerek faaliyete başladığını, davalının dava konusu marka ve şekil bakımından 08.05.2014 tarihinde 44. hizmet sınıfı kapsamında TPMK’ya başvuruda bulunduğunu, başvurunun kabul edilerek markanın 08.05.2014 tarihinden itibaren 10 yıl boyunca korumaya alındığını, davacı şirketin başvurusu kesinleşmeden davalının başvurusu yapıldığı için, davacı açısından bir kazanılmış haktan bahsetmenin mümkün olmadığını, davacının “…” markasının 45. hizmet sınıfında koruma altına aldığını, davalı şirketin markasının ise 44. hizmet sınıfında korunduğunu, bilindiği üzere bir markanın, tescilli marka olsa dahi tanınmış marka korumasına sahip olmadığı sürece, aynı ibare ile başka bir markanın farklı sınıfta tesciline engel olmayacağını, her iki sınıfın birbirinden farklı olduğunu ve aynı alanı kapsamadığını, o halde davacının “…” markası bakımından açtığı davanın reddi gerektiğini, müşteri hedef kitlesi aynı olsa dahi, iki şirketin birbirine olan benzerliğinin basiretli bir tacir gibi hareket etme zorunluluğu bulunan müşterilerince karıştırılmasının mümkün olmadığını, iş sağlığı ve iş güvenliği gibi son derece önemli, yasal sonuçları itibariyle yapılacak hatanın ağır sonuçlara yol açtığı bir sektörde hiçbir müşterinin salt tabelaya veya markaya veya logoya bakarak sözleşme imzalamadığının açık ve tartışmasız olduğunu belirterek, söz konusu nedenler ile davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 2.FSHHM’nin 23.05.2017 tarihli 2016/777 E. – 2017/113 K.sayılı kararıyla; davacı ve davalıya ait markaların esas unsurunun “…” ibaresi olduğu, her iki markada da bu ibarenin yanı sıra “OSGB” ibaresinin de yer aldığı, markaların tescilli oldukları mal ve hizmet sınıflarının da benzer olduğu, her iki şirketin de iş sağlığı ve güvenliği konusunda faaliyet gösterdiği, bu nedenlerle markalar arasında karıştırılmaya neden olacak derecede benzerlik bulunduğu, davacı markalarının tescil başvurularının daha önce yapıldığı anlaşılmakla, davanın kabulüne, davalı adına tescilli … numaralı “… İŞ SAĞLIĞI VE İŞ GÜVENLİĞİ HİZMETLERİ LTD. ŞTİ.+şekil” markasının tescilli olduğu 44. sınıf emtia bakımından hükümsüzlüğüme ve sicilden terkinine, davanın niteliğine göre kararın gazetede ilanına yer olmadığına karar verilmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; müvekkilinin dava konusu marka başvurusunun 08/05/2014 tarihinde 44.sınıfta yapıldığını, davalı şirketin 15.05.2013 tarihinde kurulduğunu, davacı markalarıyla benzer olmadığını, -davacının 45.sınıfta tescilli “…” markasının 31.01.2014 tarihinden itibaren koruma altına alındığını, tescilinin 02.02.2015 tarihinde yapıldığını, müvekkilinin markasından farklı sınıfta tescil edildiğini, – davacının 42 ve 44. Sınıfta tescilli “…” markasının 31.07.2013 tarihinden itibaren koruma altına alındığını, tescilinin 18.06.2014 tarihinde yapıldığını, -müvekkilinin davacı başvuruları kesinleşmeden ve haberdar olunmadan başvuruda bulunulduğunu, – 44.hizmet sınıfının “işyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri” ilgili iken 45.sınıfın “iş güvenliği konularında danışmanlık hizmetlerini” ifade ettiğini, davacının “…” markası bakımından davanın reddi gerektiğini, – müvekkilinin markasının şekil unsuru (iki adet sarı ekin başağının çevrelediği mavi tonların ağırlıklı olduğu bir dünya resmi) ve mavi siyah renklerle ticaret unvanını da içerdiğini, markaların çok farklı oluşu nedeniyle gerek bilinçli, gerekse ortalama düzeydeki kişiler bakımından “aynılık” izlenimi bıraktığını, hizmet alanlarını tacirler oluşturduğu, karıştırılmasının mümkün olmadığını beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, davanın reddini talep etmiştir. İlk derece mahkemesi mahkemesince alınan 19.01.2017 tarihli bilirkişi raporunda; … nolu “… ltd. şti. …” ibareli marka tescilinin … nolu “…” ibareli ve … başvuru nolu “…” ibareli markalar ile karşılaştırılması sonucunda markaların içerdikleri aslî ve ayırt edici unsur (“…” ibaresi) itibariyle aynı/ayırt edilemeyecek derecede benzer bulunmaları ve kapsadıkları hizmetler itibariyle de benzer bulunmaları sebebiyle … nolu “… Ltd. Şti. … osgb” ibareli marka tescilinin hükümsüz kılınması gerektiğine dair görüş bildirmişlerdir. Dosya içerisinde bulunan taraflara ait ticaret sicil kayıtları ve marka tescil kayıtları incelendiğinde; davalı şirketin 15/05/2013 tarihinde ticaret sicile tescil edildiği, iştigal alanının çevre sağlık ve iş güvenliği olduğu, davacı şirketin 14/01/2010 tarihinde tescil edildiği, iştigal alanının aynı olduğu tespit edilmiştir. Davacıya ait … numaralı “…” markasının 42. ve 44. sınıflarda 18/06/2014 tarihinde, … numaralı “…” markasının ise 45. sınıfta 02/02/2015 tarihinde tescil edildiği, davalıya ait … numaralı “…. Şti.+Şekil” markasının ise 44. sınıfta 05/05/2015 tarihinde tescil edildiği görülmüştür.
G E R E K Ç E : Davacı vekilinin dava dilekçesinde; tescilli markalarından kaynaklanan haklarına dayanarak, davalı adına tescilli … markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verildiği, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Davalı vekilinin davacı markalarının davaya konu davalı markasından sonra tescil edildiğini ileri sürmüşse de; hükümsüzlüğü talep edilen … başvuru numaralı, 44. Sınıfta “İşyeri ve personel sağlığı ile ilgili danışmanlık hizmetleri” sınıfında tescilli davalı markasının, başvuru tarihinin 08/05/2014 tarihli olduğu,05/05/2015 tarihinde tescil edildiği, davacı adına … başvuru numaralı 45. Sınıfta “İş güvenliği konularında danışmanlık hizmetleri” sınıfında tescilli “…” markasının başvuru tarihinin 31/01/2014 tarihli olduğu ve 02/02/2015 tarihinde tescil edildiği, davacı markasının başvuru ve koruma tarihinin daha önce olduğu, tescil sınıflarının birbiri ile benzer/bağlantılı olduğu, tarafların aynı hizmet kolunda faaliyet gösterdikleri, tarafların markalarında bulunan “OSGB” ibaresinin İş Sağlığı ve Güvenliği Hizmetleri Yönetmeliği’nin 4-f maddesine göre “Ortak Sağlık ve Güvenlik Birimi”nin kısaltması olduğu ve tarafların markalarının tescilli olduğu sınıf itibarıyla taraf markalarına ayırt edicilik katmadığı, taraf markalarının asıl unsurunun “…” ibaresi olduğu, davalı markasındaki … ibaresinin büyük harfle ve ön plana çıkarılarak yazıldığı, şekil unsurunun ve “… ltd şti” ibaresinin arka planda kaldığı, ayırt edicilik kazandırmadığı, davalı vekilinin markaların farklı sınıflarda tescil edildiği ve benzer olmadığına dair istinaf başvurusunun haklı olmadığı, ilk derece mahkemesinin davanın kabulü kararının yerinde olduğu kanaatiyle, davalı istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 3,75 TL (posta-teb-müz) masrafının davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.