Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4371 E. 2020/683 K. 16.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4371 Esas
KARAR NO : 2020/683
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: KOCAELİ 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 04/05/2017
NUMARASI : 2015/760 E. – 2017/314 K.
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/03/2020
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADAA-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili firmanın davalı firma ile 17/05/2013 tarihli sözleşme ile sodyum formiyat satın almak üzere anlaştığını, müvekkilince satın alınan malın ayıplı çıktığını ve ayıplı olduğuna dair ihtar çekilmesine rağmen ürün bedelinin iade edilmediğini, davacı tarafça delil tespiti davasının açıldığı Çorlu Sulh Hukuk Mahkemesinin başvurulduğunu ve mahkemenin “hukuki yararınız yoktur” şeklinde davayı reddettiğini, satın alınan malda zaman içerisinde bozulma veya nitelik değişikliği olabileceğinden delil tespit talebinin kabulü ile tensipte ki 9 Nolu karardan dönülmesini talep etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekili cevap dilekçesinde; sözleşmenin 3. maddesi c fıkrasına atıf yaparak gelecek (ithal edilen) ürünün masrafları dahil kalite kontrolünden davacı (alıcı) şirketin sorumlu olduğunun açık olduğunu, sözleşmenin 7. maddesinde olası bir sorunda bu hali üretici şirkete iletmekten başka yükümlülüğü bulunmadığını ve davacının ihtarnamesi tarihinde davacı şirketin üretici ile irtibat kurmasına yardımcı olduklarını, davacı tarafın ihbarının (04.09.2013) ayıp ihbarı olarak kabul edilmesi halinde bunun TTK 23/e maddesinde zikredildiği üzere ticari satışlarda açık ayıp halinde kontrolün 2 gün içinde yapılması ve açık ayıp olmayan hallerde ise en geç 8 gün içinde kontrol yapılması veya yaptırılması ve bu süre içinde ihbarda bulunulması gerektiğini, davacı tarafın bu sürelerin çok sonrasında bu ihbarı yaptıklarının açık olduğunu, iştigal konusu kimyasal madde ve ticareti olan davacı tarafın bu kontrolleri yamamış/yaptırmamış olmasının kabul edilemeyeceğini, 04.09.2013 tarihli ihtarnamede ki ürünlerin sodyum formiyat olmadığını, fakat davada ürünlerin sodyum formiyat olduğunu ancak vasfının düşük olduğunu ve çelişkiye düşüldüğünü, 24 ay sonra açılan davanın bu nedenlerle zaman aşımından reddinin gerekliğini, aradan 24 ay geçtikten sonra delil tespiti istenen şeylerin kendi sattıkları ürün olmayabileceğini, içlerine başka bir şey konulup konulmadığının belirsiz olduğunu, zamanla vasfını yitirmiş olabileceğini belirterek; haksız ve mesnetsiz davanın reddini istemiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “mahkemece tespit mahiyetinde rapor alınmak üzere Çorlu Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yazılarak, davalının davacıya teslim etmiş olduğu ürünlerin içeriği hakkında TÜBİTAK ve bilirkişiden rapor alındığı, TÜBİTAK tarfından düzenlenen 04.01.2016 tarihli raporda, teslim alınan ürünlerin, “dolomite ve kalsit” olduklarının rapor edildiği, Çorlu 1. Asliye Hukuk Mahkemesine talimat yoluyla aldırılan raporda; alınan iki adet paçal ( birleşik numune ) numunede Tübitak Marmara Araştırma Merkezi’nin yaptığı analiz sonucuna göre ayıplı numunelerin sodyum formiyat olmadığının belirlendiğinin belirtildiği, Kocaeli 1. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından alınan 12/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda; numune alınan ürünün teslim edilen ürün olup olmadığının tespitinin yapılamayacağını, olayda ayıp ihbarının süresinde yapılmadığının bildirildiği, davanın, ayıplı ifa sebebi ile ödenen paranın iadesine ilişkin istirdat davası olduğu, TTK 23.maddesinin 1. Fıkrasında; “Bu maddedeki özel hükümler saklı kalmak şartıyla, tacirler arasındaki satış ve mal değişimlerinde de Türk Borçlar Kanununun satış sözleşmesi ile mal değişim sözleşmesine ilişkin hükümleri uygulanır.” anılan fıkranın c bendinde ise “Malın ayıplı olduğu teslim sırasında açıkça belli ise alıcı iki gün içinde durumu satıcıya ihbar etmelidir. Açıkça belli değilse alıcı malı teslim aldıktan sonra sekiz gün içinde incelemek veya incelettirmekle ve bu inceleme sonucunda malın ayıplı olduğu ortaya çıkarsa, haklarını korumak için durumu bu süre içinde satıcıya ihbarla yükümlüdür. Diğer durumlarda, Türk Borçlar Kanununun 223 üncü maddesinin ikinci fıkrası uygulanır.” hükmüne yer verildiği, TBK 223. Maddesinde “Alıcı, devraldığı satılanın durumunu işlerin olağan akışına göre imkân bulunur bulunmaz gözden geçirmek ve satılanda satıcının sorumluluğunu gerektiren bir ayıp görürse, bunu uygun bir süre içinde ona bildirmek zorundadır. Alıcı gözden geçirmeyi ve bildirimde bulunmayı ihmal ederse, satılanı kabul etmiş sayılır. Ancak, satılanda olağan bir gözden geçirmeyle ortaya çıkarılamayacak bir ayıp bulunması hâlinde, bu hüküm uygulanmaz. Bu tür bir ayıbın bulunduğu sonradan anlaşılırsa, hemen satıcıya bildirilmelidir; bildirilmezse satılan bu ayıpla birlikte kabul edilmiş sayılır.” hükmüne yer verildiği, 225. Maddesinde “Ağır kusurlu olan satıcı, satılandaki ayıbın kendisine süresinde bildirilmemiş olduğunu ileri sürerek sorumluluktan kısmen de olsa kurtulamaz. Satıcılığı meslek edinmiş kişilerin bilmesi gereken ayıplar bakımından da aynı hüküm geçerlidir.” hükmüne yer verildiği, taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacının gönderdiği malzemelerin sözleşme ve faturalar ile uyumlu olup olmadıkları, edimin ayıplı ifa mı yoksa aliud ifa mı olduğu, ayıplı ifa ise, davalının ayıp ihbarını süresinde yapıp yapmadığı, ayıp sorumluluğunun kimde olduğu, ayıbın mahiyeti gereği davacının davalıdan talep edebileceği istirdadı gerektirir bir alacağının bulunup bulunmadığı noktasında olduğu, tüm dosya kapsamı birlikte değerlendirildiğinde, taraflar arasında akdedilen sözleşme gereği davalının davacıya sözleşmede kararlaştırılan ürün yerine başka bir ifada bulunduğu, ifa edilen malzemenin maddi değeri bulunmayan ve davacının işine yaramayacak nitelikte ve malların üzerinde yazan içeriğe sahip olmadıkları, ifa, başka bir ifa olmakla birlikte, bir an için ayıplı ifa kabul edilse bile, satıcının, sattığı malı muayene ederek alıcının işine uygun ayıpsız mal satması hususunda üzerine düşen özeni göstermesi gerektiği, davacının bu özen yükümüne aykırı davranarak ağır kusurlu olduğu ve bu sebeple ayıplı ifa durumunda dahi Türk Borçlar Kanunu madde 225/1 gereği satılanda mevcut ayıbı süresinde bildirememe sebebi ile sorumluluktan kurtulamayacağı; yine, davacının, Türk Borçlar Kanunu madde 225/2 de belirtildiği şekilde satıcılığı meslek edinen bir tüzel kişi tacir olduğu, bu sebeple kendisinin bilmesi gereken ayıplar sebebi ile davalının ayıbı süresinde yapmadığı sebebi ile sorumluluktan kurtulmasının söz konusu olmadığının görüldüğü, davacıya 100.000 KG Sodyum Formiyat adı altında teslim edilen dolgu maddesinin herhangi bir maddi değeri bulunmayan dolgu maddesi olduğu ve tarafların işine yaramayacağı, iadesinin ve muhafazasının ayrıca maliyet gerektirdiğinin anlaşıldığı” gerekçesiyle 1-açılan davanın kısmen kabul, kısmen reddine, davalı tarafça davacıya 100.000 KG Sodyum Formiyat adı altında teslim edilen dolgu maddesinin herhangi bir maddi değeri bulunmayan dolgu maddesi olduğu ve tarafların işine yaramayacağı görülmekle iadesi hakkında hüküm tesisine yer olmadığına, 63.450,00 TL nin dava tarihinden itibaren işletilecek avans faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, fazlaya dair talebin vaki feragat sebebiyle reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davalı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde Davacı tarafça dava konusu yapılan ve Ağustos 2013 tarihinde kendisine teslim edilen toplam 100.000.-kg sodyum Formiyat maddesinin vasfının uygun olmadığı belirtilerek işbu teslimden 2 yıl sonra 29.07.2015 tarihli dava dilekçesinde “ürün işlenmeye başladığında sodyum formiyatın kabul edilebilir nitelikte bulunmadığı anlaşılmıştır…hammaddenin ayıplı olduğuna dair ihtar çekilmiştir….ayıplı ürün 100.000.kg olup depolanması çok külfetlidir ileride vasıf değiştirme ihtimali olup sağlıklı olarak niteliğinin tespiti imkansız olabilir” ifadesinin kullanıldığını , 97.000 kg ürünün ise akıbetinin dava sürecinde açıklanmadığını ; talimat keşfinde incelenen ürünün müvekkilinden alınan ürün olduğu yönünde de bir tespit bulunmadığını ; yine Davacı taraf 07.08.2015 havale tarihli dilekçesinde hala 100.000 kg ürünün saklanma zorluğundan bahsederken 10.12.2015 tarihinde mahallinde tespite gidildiğinde sadece, davacı tarafça 3.000 kg olduğu söylenen bir takım emtia ile karşılaşılmış ,davacı vekili 14.04.2016 tarihli celsede “ellerinde numunelere ilişkin malzeme olmadığını” beyan ettiğini ve Mahkemenin kabulü hilafına tespiti yapılan emtianın taraflar arasındaki ticari ilişkiye konu emtia olduğu ispat edilemediği gibi,100.000 kg ürüne ait satış için bedel ödendiği iddiasına karşılık sadece 3.000 kg emtia gösterilmesi de davacı tarafın kötüniyetini gösterdiğini davacı tarafın yargılamanın başından beri müvekkilimiz tarafından ithal edilerek davacı tarafa teslim edilen ürünün sodyum formiyat olduğunu kabul etmekte olduğunu ancak vasfının düşük olduğunu yani ayıplı ifa sözkonusu olduğunu belirtmekte iken . yapılan tespitte 100.000kg sodyum formiyatın ortada olmadığı, yerine davacı beyanına göre 3.000kg kadar başka malzeme konulduğu ve bunların tespit ettirilmeye çalışıldığı hususunun açık olduğunu ve davacı tarafça Çorlu Mahkemesi eli ile tespit ettirilmeye çalışılan emtiaların müvekkili şirketin ithal ettiği ürünler olmadığını Davacı tarafça bu ürünlerin müvekkil tarafından ithal edilen ürünler olduğunun hiçbir şekilde kanıtlanmadığını ve bu nedenle tespiti yapılan başka birtakım emtiaya dayanılarak “yanlış ifa” yapıldığı iddiası kabul edilemeyeceğini kaldı ki davacının dava dilekçesinden beri kendi beyanları ile de açık çelişki bulunduğunu Sözleşme hükümlerine göre de ayrıca kimyasal ürün işleme ve satışına yönelik kurulmuş bir ticaret şirketi olan davacı şirketin teslim aldığı ürünleri kontrol etmemesi, veya kontrol etmesi halinde ve kendince bunları uygun bulmaması halinde ise basiretli bir tacir olarak bunların resmi kanallardan tespitini yaptırmaması, ihbarda bulunmaması da hayatın olağan akışına aykırı olduğunu beyanla kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava ayıplı satış nedeni ile ödenen bedelin iadesi talepli alacak davasıdır.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Somut olayda; akdi ilişkinin bir sözleşme çerçevesinde olduğu; sözleşmeye göre davacının ihtiyat duyduğu ” sodyum formiyat” hammaddesini yurtdışında bulunan satıcılardan en uygun fiyatlı ve en yüksek kaliteli olarak davacı yana temin etme konusunda davalı yanın taahhüd altına girdiği görülmektedir.Davalı davacıya ürünü yüksek kalitede temin etmeyi taahhüd ederken , alınan ürünün test masrafları alıcıya aittir denerek ürünün kontrolünün alıcının sorumluluğunda olduğu da belirtilmiştir. Ancak satıcı davalı üründe bir sorunla karşılaşılması halinde bu sorunu çözmeyi, yurtdışı firma ile bağlantı kurmayı, en önemlisi de ürünlerin deneme sürecine nezaret etmeyi ve alıcı ile birlikte denemede bulunmayı da taahhüt etmiştir.Ürün tesliminden kısa süre sonra sonra tutulan ve davalı yanın çalışanlarının da olduğu tutanaklarda ürünün sodyum formiyat özelliklerine uyumsuz olduğu belirtilmiştir.Davacı yanın Mahkeme eli ile delil tespiti talebinin reddedildiği de anlaşılmaktadır.Davacı ; somut durumu gizli ayıp olarak nitelendirmekle beraber ; bilirkişi raporundaki laboratuvar sonuçlarına göre ” aluid satış” olduğu anlaşılmıştır. Gizli ayıp ve aluid satış farklı kavramlar olup, yanların nitelendirmesi mahkemeyi bağlamayacağı için mahkemenin aluid satış nitelendirmesi rapora verilerine uygundur. Aluid satışta ayıba ilişkin öneller uygulanmayacaktır.Ancak eldeki davada ; üzerinde keşif yapılan ürünlerin haricindeki 97.000 kg ürünün akıbeti araştırılmamıştır. Ayrıca davalı yanın aşamalar boyu değişmeyen avunması, ürünün başka şirketten de temin edilmiş olabileceği savunması üzerinde durulmamış ve davacı alım kayıtları bu anlamda incelenmemiştir. Ayrıca Mahkemenin aluid olarak teslim edilen ürünü 0 TL değerinde kabul etmesinin de dayanakları açıklanmamıştır.Zira rapora göre iki ayrı partide teslim edilen ürünlerin farkı kimyasal bileşenlerde farklı ürünler olarak O TL değerinde olacağı yani hiçbir ticari değeri olmadığına ilişkin bir açıklama da bulunmamaktadır. Ayrıca sadece davacının beyanına göre ürün bedeli davalı yana ne miktar ödeme yapıldığına dair ticari kayıt incelenmeden bedel iadesine karar verilmesinin de somut dayanağı karar yerinde izlenememektedir. Bu nedenle kararın eksik inceleme ile oluşturulduğu ; buna göre davacı yanın kayıtları incelenerek benzer mahiyette ve Çin menşeili başkaca mal alımı olup olmadığı denetlenerek ; 97.000 kg lık malın akıbeti araştırılarak , davalı yana olan ödemeleri incelenerek sonucuna göre karar verilmesi gerekmekte olduğundan davalı yanın istinaf talebi yerinde görülmekle kararın kaldırılmasına ve dosyanın eksik inceleme nedeni ile ilk derece mahkemesine gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1-Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KABULÜ ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA ; Yargılamaya devam olunmak üzere dosyanın ilk derece mahkemesine GÖNDERİLMESİNE 2-Davalı yanca yatırılan 1.083,56 TL karar ve ilam peşin harcının talebi halinde davalı yana iade edilmesine 3-Davalı yanca yapılan istinaf yargılama gideri olan başvuru harcı gideri 85,70 TL ,tehiri icra harcı gideri 51,70 TL, tebligat gideri 11,00 TL, posta gideri 27,30 TL ki toplam 175,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalı yana verilmesine 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 16/03/2020 tarihinde HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince KESİN olmak üzere ve oy birliğiyle karar verildi.