Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4363 E. 2020/418 K. 21.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4363 Esas
KARAR NO: 2020/418 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 25/04/2017
NUMARASI: 2015/33 E. – 2017/93 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hakkına Tecavüzden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin 1920 senesinden bu yana … markası ve ticaret unvanını kullanmakta olduğunu, 2000 senesinde ise “… + şekil” markasını … tescil numarası ile TPE nezdinde tescil ettirdiğini, müvekkiline ait markanın tanınmış marka niteliğinde olduğunu ve bunun mahkeme kararları ile de sabit olduğunu, davalı firmanın ise müvekkilinin marka hakkına tecavüz ettiğini, müvekkili tarafından davalı aleyhine İstanbul 1. FSHHM’nin 2011/322 esas sayılı dosyası ile davalının haksız ambalaj kullanımından dolayı haksız rekabet davasının açıldığını, ancak mahkemece davalı kullanımlarının tasarım tescil belgelerine dayalı olduğu gerekçesiyle davanın reddedildiğini, bunun üzerine müvekkili tarafından davalıya ait … ve … numaralan tasarımların hükümsüzlüğü talepli davanın Bakırköy 2. FSHHM’nin 2012/322 E. sayılı davasının açıldığını ve davanın kabul edilerek davalı tasarımlarının hükümsüz kılındığını, kararın onanarak kesinleştiğini, ancak buna rağmen söz konusu ürünleri davalının üretmeye devam ettiğini, Bakırköy 2.FSHM’nin 2014/103 D.iş sayılı dosyası kapsamında yapılan bilirkişi incelemesinde, davalıya ait www…com.tr adlı sitede ürünlerin teşhir edildiğinin ve satışının devam ettiğinin tespit edildiğini, davalı eyleminin haksız olduğunu, davalı tarafa ait ürünlerinin üzerinde müvekkiline ait “…” ibareli markanın kullanıldığını, davalılar tarafından müvekkilin markasıyla ilgili iltibas yaratacak şekilde bir kullanımın mevcut olduğunu belirterek müvekkiline ait “…” markasına 556 sayılı KHK m.61/1 ve TTK m.54 vd. maddeleri uyarınca tecavüz teşkil ettiğinin tespitini, tecavüzün ve haksız rekabetin durdurulmasını, önlenmesini ve sonuçlarının ortadan kaldırılmasını, 556 sayılı KHK m.66/b uyarınca 10.000 TL maddi tazminat ve 50.000 TL manevi tazminata hükmedilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde ; müvekkili …’nin Türkiye’de perakende dondurulmuş gıda sektörünün ilk firması olarak 1970 yılından beri faaliyet göstermekte olduğunu ve “…” markası ile sektörde öncülük etmekte olduğunu, davaya ait “… + şekil” markasının TPE nezdinde tanınmış marka statüsünde olmadığını, TPE nezdinde tanınmış marka statüsünde olan markanın “…” markası olup, bu markanın sahibinin davacı olmadığını, dava dışı bir firma olduğunu, müvekkilinin … ve … tescilli endüstriyel tasarımlarının hükümsüzlüğüne ilişkin kararı tebliğ almasından sonra hiçbir şekilde söz konusu endüstriyel tasarımları üretmemiş, kullanmamış ve pazarlamamış olduğunu, bu sebeple herhangi bir marka ihlalinin mevcut olmadığını, davacının “…” ibaresi üzerinde münhasır bir hakkının olmadığını, zira “…”nin bir tür adı olduğunu, davacı markasının esas unsurunun şekil unsuru olduğunu, geriye kalan unsurların ayırt edici olmayan ibareler olup genel kullanıma açık olduğunu, müvekkiline ait “…” ve “…” markalarının TPE nezdinde sicile kayıtlı tanınmış markalar olduğunu, müvekkilinin dondurulmuş gıda ürünlerini herhangi bir restorana vermediğini, davacıya ait “…” markasının tanınmış marka olmadığını, davacının yurt dışı tescilinin “…” şeklinde olduğunu, “…” markasının tescil edilmesinin yegane sebebinin şekil unsuru olduğunu, “…” ibaresi tür adı olduğu için farklı kişilerin bu ibare yanına çeşitli unsurlar ekleyerek markalarını tescil ettirdiğini, “…” ibaresinin yaygın bir ad haline geldiğini, davacının et ve köfte ürünlerinin bulunduğu 30. sınıfta tescili olmadığını, keza, “…”nin bir köfte çeşidi olduğunu, müvekkilinin dondurulmuş ürünlerinde kullandığı esas markasının “…” olduğunu belirterek davanın reddini talep etmiştir.
ISLAH: Davacı vekili ıslah dilekçesinde, davalı tarafın daha önceki kesinleşmiş karara rağmen müvekkilinin markasından doğan hakları ihlal ettiği ve haksız rekabet fiilini işlediğinin bilirkişi raporu ile sabit olduğunu, daha önce 10.000 TL olarak talep edilen maddi tazminat miktarını bilirkişi raporunu esas alarak 20.631,54 TL’ye çıkartarak, 10.000 TL maddi tazminatın dava tarihinden itibaren, ıslah ile talep edilen 10.631,54 TL’nin ise ıslah tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile birlikte tahsil edilmesini belirterek ıslah talebinde bulunmuştur. İstanbul 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 25/04/2017 tarihli 2015/33 Esas-2017/93 Karar sayılı kararıyla; “davacının esas unsuru “…” olan … nolu markasının 29 ve 43. sınıflar dahil olmak üzere davacı adına tescil edilmiş olduğu, Türk Patent Enstitüsü’nce, “…” markasının özellikle restoran, hızlı gıda tüketimi sektöründe ülke genelinde uzun yıllardır ve yaygın olarak kullanılan bir marka olduğu gerekçesiyle belirtilen markanın tanınmış marka olduğunun tespit edildiği, Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 20/06/2013 tarih ve 2012/322 esas 2013/308 sayılı kararı ile, davalı adına tescilli olan endüstriyel tasarımları üzerinde “…” ibaresi yer aldığı gerekçesiyle, 2007/04733 (2) ve 2010/01029 (4) no.lu endüstriyel tasarımların hükümsüzlüğüne karar verildiği, Bakırköy 2. FSHHM’nin 2014/103 D.iş sayılı dosyası kapsamında hazırlanan bilirkişi raporunda, www…com.tr alan adının … A.Ş.’ye ait olduğunun, sitenin ana sayfası içerisinde perakende ürünler içerisinde dondurulmuş ürünler içinde et ürünleri içinde “…” adına ürün olduğunun tespit edilmiş olduğu, davacının tescil ettirdiği ve TPE tarafından esas unsuru “…” olarak tespit edilip tanınmış marka olduğuna karar verilen markası ile davalının tescil ettirmeksizin 29. sınıfta kullandığı “…” ibaresinin fonetik, kulağa gelen ses uyumu ve söyleniş açısından benzer olduğu, Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin kesinleşen 20.06.2013 tarih ve 2012/322 esas 2013/308 sayılı kararında, “…” ibaresinin yöresel olmayıp bir adrese gönderme yaptığı, bu adresin … meydanında yer alan bir lokanta olduğunun tespit edilmiş olduğu, davalıya ait ürünler üzerinde “…” ibaresini kullanımının davacı marka hakkına tecavüz ve haksız rekabet oluşturduğu” gerekçesiyle; “1-Davacı … Ltd Şti tarafından davalı … AŞ aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile, Davalının davacıya ait … tescilli marka hakkına tecavüzünün ve haksız rekabetinin tespitine, 2-Tecavüzün durdurulması ve önlenmesi haksız rekabetinin sonuçlarının ortadan kaldırılmasına, 3-Davacı markasına tecavüz teşkil edecek şekilde … ibaresinin davalı tarafınca mal ve hizmetler üzerinde ticari iş evrakı, malzeme, tabelalar, bilbortlar, ve her türlü tanınım ve reklam vasıtası üzerinde kullanımının önlenmesine ve söz konusu ürün ve tanıtım malzemelerine el konularak imhasına, 4-556 sayılı KHK 66/2 b bendi uyarınca hesap edilen yoksun kalınan kazanç olan 20.631,54 TL’nin talep gibi 10.000 TL’sinin dava tarihinden itibaren 10.631,54 TL’sinin 10.02.2017 tarihinden itibaren yürütülecek avans faizini geçmeyecek şekilde değişen oranlarda reeskont faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-Davacının manevi zararına yönelik takdiren 20.000 TL manevi tazminatın dava tarihinden itibaren yürütülecek yasal faiz ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, Fazlaya dair manevi tazminat talebinin reddine, 6-Masrafı davalıdan alınmak üzere kesinleşen hüküm özetinin yurtçapında yayın yapan trajı en yüksek 3 gazeteden birinde bir kez ilanına” karar verilmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 2012/322 E. 2013/308 K. sayılı kararın ilişin yaptıkları karar düzeltmenin reddi kararının 03.11.2014 tarihinde tebliğ alındığını bu süreç öncesinde ve sonrasında herhangi bir marka ihlallerinin olmadığını, – kabul ve ikrar anlamına gelmemekle birlikte davaya konu edilen hükümsüz kılınan … ve … tescilli endüstriyel tasarımlara ilişkin görsellerin davalı şirket tarafından kaldırılmasının sehven unutulduğu, davalıya ait dondurulmuş ürünlerin herhangi bir sitede online satış vasıtasıyla satışının gerçekleştirilmediğini, – Davaya konu ürünün son üretim tarihinin 24.09.2014 olduğunu,davanın kesinleşmesini takiben piyasadan ürünleri toplamaya başladıklarını, dava açılmadan önce ve sonrasında ürünleri iade almaya başladıklarını, -Davacının delil olarak sunduğu belgenin fiş unsuru taşıyıp taşımadığının meçhul olduğunu, – Bilirkişi raporları arasında tazminat hesabı yönünden çelişkiler mevcut olduğunu, 13/11/2015 tarihli raporda davalının 03.11.2014-09.03.2015 tarihleri arasında ihlal konusu 23.347,69 TL’lik satış gerçekleştirdiği ancak bu dönemi zararla kapattığının beyan edildiğini, 30/12/2016 tarihli raporda; iade fatura suretlerinden aynı dönem ve aynı ürüne ait iadeler toplamı da yine davalı defterleri bakımından 65.618,55 TL olarak görüldüğünün ifade edildiğini,ara karardan dönülerek çelişkinin giderilmesi gerekmesine rağmen çelişkili rapora dayalı olarak hüküm kurulduğu, – İlk heyet raporunda davalının zarar etmiş olması nedeniyle tazminat hesabı yapılamayacağı ifade edilmiş iken ikinci heyet raporunda davalının zarar etmesinin yeterli olmadığı iddia edilerek tazminat hesabı yaptırıldığını, – İkinci raporda 19.09.2014-10.02.2015 tarihi arasındaki dönemin incelemeye konu edildiği, ilk raporda ise 03.11.2014-09.03.2015 tarihleri arasındaki dönem incelemeye konu edildiğini, – Biran için tecavüz olduğu ve davalının kullanım nedeniyle kazanç elde ettiği varsayılsa dahi, müvekkilinin markası ile davalının tanınmış markasının bir arada kullanıldığını, bu nedenle gelir elde ettiği kabul edilse dahi gelirin ne kadarının müvekkilinin markasın sayesinde ne kadarının davalı markası sayesinde elde edildiğinin tespitinin yapılmamış olduğunu, – davalıya ait ürünlerin satıldığı lokasyonlar dikkate alındığında ürün satın alan kişilerin ürünü satın almak yerine yalnızca İstanbul … ‘te bulunan müvekkile ait restauranta gidecekleri davalının marketlerde dondurulmuş köfte satmak suretiyle tüketicileri bu eylemden vazgeçirdiğinin düşünülmesinin hiçbir mantık ilkesi ile açıklanamayacağını, – “…’nin” bir köfte çeşidi olduğunu, bu ibarenin bir tür adı olduğunu, – …’nin yaygın bir ad hale geldiğini, – Davalının dondurulmuş ürünlerde lider bir üretici olduğu, müvekkilin lokanta hizmeti verdiği, tarafların çalışma alanları,sektörlerin farklı olduğunu, – Müvekkili aleyhine hükmedilen manevi tazminat talebinin fahiş olduğunu, davalının kullanımının müvekkil markasına zarar vermediğini aksine markanın bilinirliğini arttırdığını beyanla mahkeme kararının kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf dilekçesinde; davalı tarafın kesinleşmiş mahkeme kararını dahi dikkate almaksızın eylemlerine devam etmesinin açık bir kötüniyetin göstergesi olduğunu, davalının bu tutumu nedeniyle müvekkilin maddi-manevi zarara uğradığını, davalıya karşı açılan ilk davanın tarihinin 2012 yılı olduğu düşünüldüğünde davalının haksız eylemi gerçekleştirmekteki ısrarının müvekkilin devamlı surette yargı yoluna başvurmasına neden olduğunu, 5 yıldır süren bu hukuki mücadele ve iki firmanın da büyük firmalar olduğu , özellikle davalı şirketin Türkiye’nin en büyük donmuş gıda üreticisi olduğu dikkate alındığında, verilen manevi tazminat miktarının bu şirket için önemsiz olduğunu, müvekkilin davalı firmaya karşı başlattığı mücadelenin uzun sürmesinin piyasada itibarını zedelediği hususu nazara alındığında aslında manevi tazminat olarak talep ettiğimiz 50.000 TL’nin oldukça makul bir rakam olduğunu beyanla, manevi tazminat yönünden davanın tümüyle kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin aynı dilekçesinde; yargılama sırasında ibraz ettiği dilekçelerindeki beyanlarını tekrarla davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmesini talep etmiştir.
DELİLLER; Davacının tecavüz iddialarına dayanak yapmış olduğu markaları, … numaralı markası 29, 30, 35, 39 ve 43.sınıflarda 11/05/2000 tarihinden itibaren koruma altına alınmış olup 14/05/2010 tarihinde tescil edilmiştir. … numaralı markası 29, 30 ve 43.sınıflarda 27/09/2007 tarihinde tescil tarihli, … numaralı markası 35 ve 43. sınıflarda 22/07/2011 tescil tarihli, … numaralı markası 29, 30 ve 43.sınıflarda 20/12/2010 tescil tarihli, … numaralı markası 29, 30 ve 43.sınıflarda 20/12/2010 tescil tarihli, … numaralı markası 35.sınıfta 08/09/2014 tescil tarihli, … numaralı markası 35.sınıfta 04/01/2013 tescil tarihli, … numaralı “…” markası 43.sınıfta 30/06/2014 tescil tarihli, … numaralı “…” markası 35.sınıfta 14/05/2013 tescil tarihli, … numaralı markası 43.sınıfta 14/08/2012 tescil tarihlidir. Türk Patent Enstitüsünün 28.04.2016 tarihli yazısında, “…” markasının özellikle restoran, hızlı gıda tüketimi sektöründe ülke genelinde uzun yıllardır ve yaygın olarak kullanılan bir marka olduğu, sektöründe iyi bilinen bir marka haline geldiği gerekçesiyle, davacı adına tescilli olan … no.lu “…” markasının tanınmış marka olduğunun tespit edildiği bildirilmiştir. Bakırköy 2. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin kesinleşen 20/06/2013 tarih ve 2012/322 esas 2013/308 karar sayılı kararı ile, davalı adına tescilli olan endüstriyel tasarımlar üzerinde “…” ibaresi yer aldığı gerekçesiyle, 2007/04733 (2) ve 2010/01029 (4) no.lu endüstriyel tasarımların hükümsüzlüğüne karar vermiştir. Davalı, davacının restoran işletmeciliği alanında faaliyet gösterdiğini, kendisinin ise sadece dondurulmuş gıda üretmekte ve bu dondurulmuş gıda üretmekte ve bu dondurulmuş gıdaların perakende sektöründeki market ve süpermarketlere satmakta olup, kendi markası altında ürettiği dondurulmuş gıda ürünlerini herhangi bir restorana vermediğini beyan etmişse de, davacının davaya dayanak yaptığı markaların bir kısmı yalnızca 43. sınıfta (yiyecek ve içecek sağlanması hizmetleri) değil, 29. sınıfta da (et ve et ürünleri) tescil edilmiştir Bakırköy 2. FSHHM’nin 2014/103 D.iş sayılı dosyası ile davacı davalı aleyhine delil tespiti talebinde bulunduğu, bilirkişi tarafından düzenlenen raporda, www…com.tr alan adının … A.Ş.’ye ait olduğu, sitenin ana sayfası içerisinde perakende ürünler içerisinde dondurulmuş ürünler içinde et ürünleri içinde “…” adlı ürün olduğunun tespit edildiği görülmüştür. İstanbul 2. FSHHM’nin 2011/135 esas sayılı dosyası ile davalının ürünleri üzerinde davacının “…” markası ile iltibas oluşturduğu ileri sürülen “…” ibaresinin benzer ürünlerde kullanıldığından bahisle markaya tecavüz davası açıldığı Mahkemenin 2011/238 karar sayılı ve 22/12/2011 tarihli kesinleşmiş kararı ile, davalının “…” ibaresi de bulunan ambalaj deseninin tasarım olarak tescilli bulunduğu, tescile uygun ambalaj kullanımının hukuka uygun olduğu gerekçesiyle davayı reddettiği görülmüştür. Davacı dosyaya …’ya ait 30/11/2014 tarihli kasa fişi sunmuş, fişte, 24,90 TL tutarındaki ürün karşılığında “…” ibaresinin yer aldığı, davalıya ait dondurulmuş köfte ürün ambalajlarının üzerinde “…” markasının yanı sıra “…” ibaresinin de yer aldığı görülmüştür. Davacı tarafça dosyaya, dava dışı üçüncü kişilere karşı açılan marka hükümsüzlüğü davalarında verilen kararlar delil olarak sunulmuştur. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 23/11/2015 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davacının talep edebileceği tazminatın 03/11/2014 ile mahkemece ihtiyati tedbirin kabul edildiği tarih olan 09/03/2015 arasındaki dönemi kapsaması gerektiği belirtilerek, davalının defter kayıtları üzerinde yapılan incelemede, 19/09/2014 tarihinde tasarımların iptaline ilişkin kararın karar düzeltme sonrasında kesinleşmesi tarihi olan 19/09/2014 ile dava tarihi olan 10/02/2015 tarihleri arasında hesaplama yapmışlardır. 03/11/2014 – 09/03/2015 tarihleri arasındaki dönemde “…” markasının yanı sıra “…” ibaresi de bulunan ambalaj kullanılarak satışı yapılan ürün bedelinin 23.347,69 TL olduğu tespit edilmiştir. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 30/12/2016 tarihli bilirkişi heyeti raporunda; davalının ürün ambalajında “…” ibaresini kullandığı ve bu ibarenin bir köfte türü olup olmadığının, mahkemece takdir edilmesi gerektiği, köfte türü olmadığı düşünülürse davacı markalarının esas unsurunun benzerini kullanması nedeniyle kusur şartının gerçekleştiğini, toptan köfte satış karının, ciro üzerinden % 20 olarak belirlendiği hesap yapıldığında, davalı firmanın davacının markasını kullanmak suretiyle elde ettiği kazancın 103.157,77 x %20=20.631,54 TL olarak tespit edildiği beyan edilmiştir.
G E R E K Ç E : İstinaf başvurusuna konu davanın, 556 sayılı KHK hükümleri uyarınca açılmış marka hakkına tecavüzün ve haksız rekabetin tespiti, durdurulması, önlenmesi, maddi ve manevi tazminat talepli olarak açıldığı, ilk derece mahkemesinin davanın kısmen kabulüne kısmen reddine karar verdiği, davalı vekilinin süresinde, davacı vekilinin de katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf başvurusunda; Bakırköy 2.Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesinin 2012/322 E. 2013/308 K. sayılı kararı öncesinde ve sonrasında marka ihlalinin bulunmadığını, internet sitesinde yer alan tasarım görsellerini kaldırmayı sehven unuttuklarını, sunulan belgenin fiş unsuru taşıyıp taşımadığının meçhul olduğunu ileri sürdüğü anlaşılıyorsa da; gerek Bakırköy 2. FSHHM’nin 2014/103 D.iş sayılı dosyasında alman tespit raporu, gerekse dosyaya sunulan satış fişi ve ürün ambalajından, davalı tarafça satışa sunulan ürün üzerinde “…” ibaresinin yer aldığı, kullanımın markasal kullanım olduğu, davacı tarafın tescilli “…” ibareli markasının tanınmış marka olduğu, davalının markasal kullanımın davacı tanınmış markası ile görsel, sesçil ve kavramsal olarak yüksek derecede benzerlik bulunduğu, davacı markaları ile karışıklığa yol açacağı, davacı markalarının “et ürünlerinde” uzun yıllardır tescilli olduğu, markaya tecavüz ve haksız rekabet fiillerinin gerçekleştiği, davalı vekilinin “…” cinsinde bir köfte türünün bulunduğu, iltibas gerçekleşmeyeceğine yönelik savunmasının yerinde olmadığı, dosyaya ibraz edilen emsal mahkeme kararlarında da (davacı tarafından üçüncü şahıslara karşı açılan ve Yargıtay incelemesinden geçerek kesinleşmiş) tartışıldığı üzere, davacı markasının uzun yıllardır köfte ürünü ve yiyecek içecek sağlanması hizmetlerinde kullanılarak ayırt edicilik kazandığı, davalı vekilinin marka ihlali ve haksız rekabet gerçekleşmediğine yönelik istinaf talebinin yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Davalı vekilinin maddi tazminata ilişkin istinaf başvurusunun incelenmesinde; davacı vekilinin markaya tecavüz neticesinde oluşan zararının tazmini bakımından 556 sayılı KHK m. 66/l-b uyarınca 10.000,00 TL maddi tazminat talep ettiği, KHK m.66/l-b uyarınca tazminatın, marka hakkına tecavüz edenin, markayı kullanmak yoluyla elde ettiği kazanca göre belirleneceği, davalının dosya kapsamına alman faturalarından tasarım tescilinin hükümsüzlüğü kararının kesinleştiği 19/09/2014 tarihinden sonraya ait olduğu ve faturalarda “…” markasıyla satış yapıldığının anlaşıldığı, 30/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda, davaya konu ürünün toplam satış tutarı 103.157,77 TL üzerinden %20 oranında kazanç elde edildiğinin hesaplandığı, davalı vekilinin rapora yönelik itirazlarının yerinde olmadığı, hükmedilen maddi tazminat tutarının dosya kapsamına, ihlal süresine uygun olduğu kanaatiyle davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine karar verilmiştir. Manevi tazminat yönünden davalı vekilinin hükmedilen miktarın fahiş olduğunu, davacı vekilinin ise “ilk dava tarihinin 2012 yılı olduğu düşünüldüğünde, 5 yıl süren hukuki mücadele ve iki firmanın büyük firmalar olduğu göz önüne alındığında, hükmedilen manevi tazminat miktarının düşük olduğunu” ileri sürdükleri, somut olayda uygulanan 556 sayılı KHK’da, 10/01/2017 tarihli 6769 Sayılı SMK’da düzenlenen 155. madde benzeri bir yasal düzenleme bulunmadığından, somut olayda davalının tasarım tescilinin geçerli olduğu dönemdeki kullanımının, hukuka uygun kullanım olarak kabulü gerektiği, (davacı tarafından tescilin geçerli olduğu dönem için açılan davada) İstanbul 2.FSHHM’nin 22/12/2011 tarihli 2011/135 Esas-2011/238 Karar sayılı kararı ile, markaya tecavüz davasının reddine karar verildiği, bu durumda ihlal tarihi olarak tasarımların hükümsüzlüğüne ilişkin Bakırköy 2.FSHHM’nin 20/06/2013 ‘tarihli’ 2012/322 Esas – 2013/308 Karar sayılı kararının kesinleştiği tarihin dikkate alınacağı, bu durumda da ihlal süresi ve dosya kapsamına göre hükmedilen manevi tazminatın yerinde olduğu kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun ve davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı ve davalı tarafın istinaf istemlerinin ayrı ayrı ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı yandan alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 3-Davalı yandan alınması gereken 2.775,54 TL nispi harçtan, peşin alınan 693,90 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.081,64 TL eksik nispi harcın davalıdan alınarak Hazineye irat kaydına, 4-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan 59,05 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 29,52 TL sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, b)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan 25,05 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 12,52 TL sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, 6-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda davacı yönünden kesin, davalı yönünden iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 21/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.