Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4352 E. 2018/2381 K. 08.11.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4352 Esas
KARAR NO : 2018/2381
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 15/03/2017
NUMARASI : 2016/1241 2017/268
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 08/11/2018
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 02/04/2013 tarihinde distribütörlük sözleşmesi imzalandığını ve bu sözleşme uyarınca davalının müvekkili şirketin Türkiye’deki yetkili satıcısı olacağının kararlaştırıldığını, davalının temin ettiği ürünlere ilişkin borçlarını ödemede gecikmeler yaşandığını ve müvekkilini oyaladığını, daha sonra da müvekkili ile ilişkisini tümüyle kestiğini, müvekkilinin alacağını tahsil etme imkanının ortadan kalktığını, bu nedenle alacaklarının tahsili için başlattıkları icra takibinde davalının yetkiye ve borca itiraz ettiğini, bu itirazın kötüniyetli olduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, taraflar arasındaki sözleşmenin 14.maddesinde yetkili mahkemenin Newyork ABD’de bulunan eyalet ve federal mahkemelerinin belirlendiğini, HMK’nun 17.maddesi uyarınca davanın yetkili kılınan mahkemede açılması gerektiğini, buna göre icra takibinin yetkisiz icra dairesinde yapıldığı gerekçeleriyle dava şartı yokluğu nedeniyle davanın usulden reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir.
Davacı vekili istinaf sebebi olarak; taraflar arasındaki sözleşmede belirlenen yetki kuralanın kesin yetki olmadığını, bu nedenle dava şartı olarak değerlendirilemeyeceğini, ayrıca yetki itirazının süresinde ileri sürülmediğini, davalı tarafından cevap süresinde bir yetki itirazı yapılmadığını, buna rağmen mahkemenin icra dairesinin yetkisine yönelik itirazla ilgili bu şekilde karar vermesinin doğru olmadığını, mahkemenin yetkisine itiraz edilmediğinden, icra dairesinin yetkisine yönelik itirazdan vazgeçilmiş sayılacağını, öte yandan davalının yerleşim yerinin İstanbul Anadolu yakası olup bu şekildeki yetki itirazının da MK’nun 2.maddesindeki dürüst davranma kuralına aykırı olduğunu, davalının amacının borcu ödemekten kaçınarak takibi uzatmaya yönelik olduğunu bildirmiştir.
Davaya dayanak İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün …esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacının, davalı aleyhine 28/06/2016 tarihinde toplam 202.740,67 USD alacağın tahsili için fatura dayalı ilamsız icra takibi başlattığı, davalı vekilinin yetki ve borcun esasına yönelik itirazda bulunduğu görülmüştür.
Taraflar arasındaki sözleşmenin Türkçe tercümesinin incelenmesinde; 14.maddede “işbu sözleşmeden doğacak her türlü uyuşmazlık Newyork ABD’de bulunan eyalet ya da federal mahkemelerde çözülecektir. Taraflar işbu sözleşme ile söz konusu mahkemelerin münhasır yetkisini kabul etmektedir. Mahkeme, kendi kanun hükmü seçimleri hariç olmak üzere Newyork Eyaleti kanunlarını uygulayacaktır….” şeklinde olduğu görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali talebine ilişkindir. Dairemiz önüne gelen uyuşmazlık icra dairesinin yetkili olup olmadığına yöneliktir.Taraflar arasındaki sözleşmenin 14. Maddesinde; “işbu sözleşmeden doğacak her türlü uyuşmazlık Newyork ABD’de bulunan eyalet ya da federal mahkemelerde çözülecektir. Taraflar işbu sözleşme ile söz konusu mahkemelerin münhasır yetkisini kabul etmektedir. Mahkeme, kendi kanun hükmü seçimleri hariç olmak üzere Newyork Eyaleti kanunlarını uygulayacaktır….” denilmektedir. İİK’nun 50.maddesi uyarınca HMK’nun yetkiye dair hükümleri kıyas yoluyla uygulanır. Bu bağlamda icra dairesinin yetkisine yönelik bir itiraz bulunduğu takdirde öncelikle bu itirazın incelenmesi gerekir.
Öte yandan 5718 Sayılı MÖHUK’un yetki anlaşması ve sınırları başlıklı 47.maddesi ile Türk mahkemelerinin yer itibari ile yetki kurallarını münhasır yetki esasına göre tayin edilmediği hallerde tarafların aralarındaki yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkilerinden doğan bir uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesini kararlaştırmalarının Türk hukuku bakımından geçerli olacağı düzenlenmiştir. Türk hukuku bakımından yetkiye ilişkin düzenlemenin hukuki değer taşıması için öncelikle yazılı ve taraflar arasında yabancılık unsuru taşıyan ve borç ilişkisinden doğan bir uyuşmazlığa ilişkin olması, ayrıca söz konusu uyuşmazlık yönünden münhasır bir mahkemeye tayin edilmemiş olması ve yetki anlaşması da uyuşmazlığın yabancı bir devletin mahkemesinde görülmesi konusunda olması gerekir. Diğer yandan yetki anlaşmasıyla yetkili kılınan yabancı devlet mahkemesinin HMK’nın 17 ve 18.maddelerindeki düzenlemeye bağlı olarak “belirli olması” şartı MÖHUK’un 47.maddesi yönünden de aranmalıdır. Seçilen mahkemenin belirli olduğunun kabulü için yetkili mahkemenin ismen zikredilmesi gerekir. Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin son uygulamaları da bu yöndedir (Y.11.HD 2015/5193 Esas 2015/12216 Karar, Y.11.HD 2014/15681 Esas 2015/11244 Karar). Bu açıklamalardan sonra somut olaya bakıldığında, taraflar arasındaki ihtilafla ilgili olarak Newyork da bulunan eyalet ya da federal mahkemeler yetkili kılınmıştır. Ayrıca Newyork eyaleti kanunlarının uygulanacağı da sözleşmede açıkça kararlaştırılmıştır. Açıklanan bu yönler ve sözleşme hükümleri dikkate alındığında, yetkili icra dairesinde takibin başlatılmadığı anlaşılmış olup ilk derece mahkemesince verilen karar usul ve yasaya uygundur. Davacı tarafça mahkemenin yetkisine itiraz edilmemesi icra dairesinin yetkisine yapılan itirazdan zımnen vazgeçildiği anlamına gelmez. Yine tek başına davalının ikametgahının icra takibinin başlatıldığı yer olan İstanbul Anadolu yakası olması davalının yetki itirazında kötüniyetli olduğunu ispata yeterli değildir.
Tüm bu hususlar gözetildiğinde davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir.
Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,
2-Alınması gereken 35,90 TL harçtan peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,50 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına,
3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle HMK’nun 353/1-a-3 maddesi uyarınca kesin olarak karar verildi.08/11/2018