Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4297 E. 2020/687 K. 16.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4297 Esas
KARAR NO : 2020/687
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BURSA 1. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 06/03/2017
NUMARASI : 2015/1109 E. – 2017/230 K.
DAVANIN KONU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/03/2020
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde, taraflar arasında 13/03/2015 tarihinde imzalanan adi yazılı nitelikte “İş Birliği Sözleşmesi” gereğince, davalının davacıdan satın alacağı yirmi adet dairenin davacı tarafça beş yıl süreyle ticari amaçlı kiraya verileceği, gelir ve giderlerin eşit biçimde paylaşılacağı konusunda anlaşma sağlandığını, şifahi mutabakata göre davacı şirketin üçüncü kişiden alacağı daireler için bir satış vaadi sözleşmesi imzalanacağını, davalının daire bedellerini taksitler halinde ödeyeceğini, buna karşılık beş yıllık dönem sonunda mülkiyetin davalıya geçeceğini, beş yıllık dönemde de kiraya verilen taşınmazların gelir ve giderlerinin eşit olarak paylaşılacağını, ilk aşamada yirmi dairenin altısı için işleme başlandığını, bu esnada davalının bağlanma parası olarak her daire için 59.549.TL olmak üzere 357.294.TL ödediğini, karşılığında davalıya bir teminat çeki verildiğini, ödenen bağlanma parasının da daire paralarının peşinatı olarak mahsup edildiğini, akabinde teminat çekinin davacıya iade edildiğini, sözleşmelerde davalıyı temsilen … isimli kişinin yer aldığını, ancak bu hususunun hataen sözleşmeye işlenmediğini, ayrıca beş adet daire ile ilgili olarak bu kez daire başına 60.000-TL’den toplam 300.000-TL bağlanma parası tahsil edildiğini, buna karşılık davalı adına temsilcisine 300.000-TL bedelli teminat çeki verildiğini, sözleşmenin imzalanması halinde teminat çekinin geçersiz kalacağını, davalı tarafın iş bu 300.000-TL’lik beş daire ilgili sözleşme yapmaktan kaçındığını, bundan dolayı davacı şirketin zarara uğradığını, teminat çekinin de iade edilmediğini, halbuki davacı şirketin davalının taahhüdüne güvenerek beş dairenin alınması için girişimde bulunduğunu, ileri sürerek çekler hakkında tedbir kararı verildikten sonra teminat olarak verilen … A.Ş. Bursa/Çekirge Şubesine ait keşidecisi … ve cirantası davacı şirket olan 15/10/2015 keşide tarihli 300.000-TL bedelli çek sebebiyle borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.Birleşen davada davacılar … ve … aynı sebepleri ileri sürerek ve keşidecisi sıfatıyla çek ebebiyle borçlu olmadıklarının tespitine ilişkin talepte bulunmuş Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1499 esas sayılı dosyası iş bu dava dosyası ile birleştirilmiştir.B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı taraf davanın reddi gerektiğini savunmakta, davalının ne davacı için nede başka birisi için sözleşme imzalamak üzere yetki vermediğini, davalının … vatandaşı olduğunu ve mesleğinin pilotluk olduğunu, Türkiye’ye turizm amaçlı geldiğini, bu sırada tanıştığı …. Türkiye’ye gelen turistlerin kısa süreli ikametgah olarak kullandığı yerlerle ilgili kira geliri elde edebileceği konusunda bilgi verdiğini, davacı şirket ve …. ile …’la tanıştırıldığını, tercümanlar aracılığıyla anlaştıklarını, davacıların …. Cevizli Konaklarında 20 daireleri bulunduğunu söyleyerek bunu davalıya satıp günlük 300 USD bedelle kiraya verebileceklerini taahhüt ettiklerini, dairelerin boş kalmayacağını ve kısa sürede büyük kazanç sağlayacağını söyleyerek ikna etmeye çalıştıklarını, taraflar arasındaki 13/03/2015 tarihli işbirliği sözleşmesi çerçevesinde 6 daire için gayrimenkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığını, bu arada 150.000-USD’nin davacılara verildiğini, 30.442-TL’lik noter masrafını dahi davalının ödediğini, daha sonra dairelerin tefrişi için 240.000-TL daha tahsil edildiğini, daha sonra 5 dairelik kısım için 300.000-TL daha tahsil ettiklerini, ancak daire satışlarını vermediklerini, parayı geri isteyince de dava konusu çekin verildiğini, çekin karşılıksız çıktığını, satış vaadi sözleşmesine konu edilen dairelerin de davacıya ait olmadığının ortaya çıktığını, davacı tarafın daha önce alınan 6 daire ile ilgili hiçbir kira bedeli de ödemediğini, daireleri satın almak istememelerinin doğru olmadığını, …. çekte cirosu bulunmadığını, ve onun yaptığı işlemlerin davalıyı bağlamadığını, çekin halen davalı elinde olduğunu ancak karşılığının ödenmediğini, kambiyo senedinin niteliği itibariyle kayıtsıt şartsız bir borç ikrarını içerdiğini ileri sürmektedir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “davanın kambiyo senedinden kaynaklanan ve takipten önce açılan menfi tespit davası olduğu, davacı tarafın temel iddiasının dava konusu kambiyo senedinin bir sözleşmenin teminatı teşkil etmek amacıyla düzenlendiği ve gerçek bir borcu göstermediği yolunda olduğu, davacı tarafın iddiasına dayanak olarak 13/03/2015 tarihinde imzalanmış “İş Birliği Sözleşmesi” başlıklı anlaşmayı dayanak gösterdiği ve taraflar arasında şifahen kararlaştırılmış ve üzerinde mutabakat sağlanmış başkaca hususlar da bulunduğunu ileri sürdüğü, davacı tarafın çekin teminat amacıyla verildiğini ispat zımnında 17/06/2015 tarihli “Sözleşmedir” başlıklı bir belge sunduğu, ancak bu belgede davalının imzasının bulunmadığı, davalının da sözleşmenin kendi adına hareket eden bir kişi tarafından imzalandığı iddiasını kabul etmediği, anılan belgede dava dışı ….Ltd. Şti.’ne 300.000-TL ödediği, bu ödemenin 15/08/2015 tarihinde imzalanacak daire sözleşmesine istinaden yapıldığı, ödemeye karşılık da dava konusu çekin verildiğinin yazılı olduğu, çekin ihdas ve davalıya teslim sebebini daha iyi anlayabilmek için taraflar arasındaki sözleşmenin geçmişine bakmak gerekeceği, davacı şirket ile davalı arasında 16 Mart 2015 tarihinde bir gayri menkul satış vaadi sözleşmesi imzalandığı, bu sözleşmeye göre davacı şirket davalıya sözleşmede yazılı altı adet bağımsız bölümü satmayı taahhüt ettiği, sözleşmede ödeme tablosunun da gösterildiği, daire başına 59.549-TL ödeme yapıldığının yazıldığı, buna göre davalının davacı şirkete en az 357.294-TL ödeme yaptığının anlaşıldığı, taraflar arasındaki iş birliği sözleşmesi hükmüne göre bir siteden 20 adet daire satın alınacağı, bu dairelerin kiraya verilmek suretiyle gelir elde edileceği, kiralama işlerini davacı şirketin yapacağı ve buna karşılık bir hizmet bedeli tahsil edeceği, masraflardan sonra kalan miktarın sözleşmede yazılı ortaklık payına göre davalı hesabına aktarılacağı, bu sözleşmede yukarıda adı geçen … davalı adına işlemleri takip edeceğine dair bir hüküm söz konusu olduğu, tarafların ortak kabulünde olduğu biçimi ile bu iş birliği sözleşmesinin bugüne kadar hayata geçmediğinin anlaşıldığı, davacı şirketin o anda kendi mülkiyetinde olmayan taşınmazlar için satış vaadinde bulunduğu ancak satışın gerçekleşmediğinin belirlendiği, satışın gerçekleşmemesi konusunda taraflar bir birlerini kusurlu bulmuşlarsa da eldeki dava yönünden bu hususun araştırılmasında yarar görülmediği, kural olarak kambiyo senedinin çek bir ödeme vasıtası olduğu, ancak kredi ve teminat vasıtası olarak kullanıldığının da bilindiği, fakat çekin teminat amacıyla verildiğinin yazılı belge ile ispatının gerekli olduğu, davacı tarafın sunduğu ve dava dışı …. tarafından imzalanmış “Sözleşmedir” başlıklı belgede çekin teminat amacıyla verildiği yazılı ise de tarafların teminat vasıflandırılmasının mahkemece yerinde görülmediği, sözleşmeden açıkça anlaşılacağı üzere çek bir nakit alım karşılığında verilmiş ve daire sözleşmesine istinaden yapılan bu tahsilatın sözleşme yapıldığında sözleşme bedelini mahsup edileceği cihetle, daire satışının yapılmaması ihtimaline binaen güvence amacıyla çek düzenlendiği, yani davacı taraf çeki verirken nakit olarak bedelini tahsil ettiği, buna karşılık taraflar arasında bir daire alım satımı yapılmadığına göre davacı şirketin aldığı bedeli geri ödemesi gerektiği, başka bir deyişle artık çek bedelini ödemek yükümlülüğü altında olduğu, kaldı ki davalı tarafın bu sözleşmenin imzacısına böyle bir yetki vermediğini savunduğu, nitekim taraflar arasındaki iş birliği sözleşmesinde adı geçenin yetkisi kiralama işlerini takip ve hesapları kontrol etmekle sınırlı olduğu, öte yandan taraflar arasındaki gayri menkul satış vaadi sözleşmesi sebebiyle davalı tarafın bir bedel tahsil ettiği ve fakat bugüne kadar satmayı vaad ettiği gayri menkulleri satıp teslim etmediğinin de açık olduğu, o halde yaptığı tahsilatları iade mükellefiyeti bulunan davacı şirketin verdiği çeki ödemekten kaçınması iyi niyet ve hakkaniyete uygun bir davranış olmadığı, gayri menkul satış vaadi sözleşmesinin hayata geçirilmemesinde kimin sorumlu olduğunun önemi olmadığı, açık bir biçimde tarafların gayri menkul satış vaadi sözleşmesini ve iş birliği sözleşmesini hayata geçirmekten kaçınmışlarsa yapılan tahsilatların ödeyene iadesi gerekeceği, sözleşmelerde bir cezai şart ve müeyyide ön görülmediğinden sözleşmenin hayata geçmemesinde kimin kusurlu olduğu önemli olmadığı, eldeki dava yalnızca çekin cirantası durumundaki şirket tarafından açılmışsa da eldeki dava ile birleşen ve Bursa 2. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1499 esas sayılı dosyasında açılan menfi tespit davasında çekin keşidecisi … ile ilk cirantası … da aynı taleplerle menfi tespit istediği, adı geçenlerin davacı şirketin ortağı olduğu nazara alınarak hüküm kurulurken tüm davalılar yönünden karar verildiği, sonuç itibariyle davacı şirketin gerek iş birliği sözleşmesi gerekse gayri menkul satış vaadi sözleşmesi sebebiyle bir kısım tahsilat yaptığı ancak bugüne kadar sözleşmelerin hayata geçirilmediği nazara alındığında, tahsilatların iadesi yükümlülüğü altında bulunan davacı şirketin dava konusu çeki teminat amacıyla verdiği savunması kabul edilemez bulunduğu” gerekçesiyle davanın ve eldeki dosya ile birleşen Bursa 2.Asliye Ticaret Mahkemesinin 2015/1499 esas sayılı dosyası ile açılan davanın reddine, Bursa 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 14/01/2016 günlü ara kararı ile konulan ihtiyati tedbirin kaldırılmasına, haksız ihtiyati tedbir sebebiyle dava açıldığına dair mahkemeye bilgi verilmediği takdirde bir aylık sürenin dolmasını müteakip teminatın yatıran tarafa iadesine, dava açıldığı bildirildiği takdirde dava sonuna kadar teminatın taraflara ödenmeyeceğinin hatırlatılmasına karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacılar vekili kararı istinaf etmiş ve dilekçesinde “….Müvekkil davacı …;… A.Ş. Çekirge Şubesi … seri numaralı , 15.10.2015 keşide tarihli , 300.000 TL bedelli çeki ;17 Haziran 2015 tarihli sözleşme gereğince keşide ederek davalıya teslim edilmek üzere…. teslim etmiştir. Dava konusu çek, ayrıca diğer davacı müvekkilimiz … (…’ın annesidir) ve müvekkilimizin hakim hissadarı ile yetkilisi olduğu … SAN. VE TİC. LTD.ŞTİ. tarafından da cirolamıştır. Çeki teslim alan … , davalının işlerini takip eden yetkili bir kişidir ve çeki de davalıya teslim etmiştir. Mahkeme sözleşme yapan kişinin davalı ile irtibatının saptanamadığından yola çıkmış ise de; takibi yapan ve çeki cirolayan kişinin davalı olduğunun gözden kaçırmıştır .17 Haziran 2015 tarihli sözleşmede de açıkça yazılı olduğu üzere dava konusu çek teminat çekidir. Davalı ile gerek müvekkil davacı gerekse de müvekkilimizin yetkilisi olduğu … SAN. VE TİC. LTD.ŞTİ. arasında 17 Haziran 2015 tarihli sözleşmede ileride ( 15.08.2015 tarihine kadar ) imzalanacağı belirtilen sözleşme (daire alım satım sözleşmesi ) imzalanmamıştır. Taraflar arasında 15.08.2015 tarihine kadar daire satım sözleşmesi imzalanmadığı için dava konusu teminat çeki bedelsiz kalmıştır. ….” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava teminat çeke dayalı menfi tespit isteminden ibarettir. İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır. Taraf beyanlarından Türkiye’de gayrimenkul yatırımı yapmak isteyen davalı ile davacı şirketin bir araya gelerek işbirliği anlaşması yaptıkları, gayrimenkullerin davacı yanca satın alındığı ,kiraya verileceği, kira gelirinin yanlar arasında paylaşılacağı esasına dayalıdır. Bu sözleşmede , ön ödeme için davalının davacıya ödeme yaptığı karşılığında da davanın teminat çeki verdiği gibi hiçbir bilgi ve düzenleme bulunmamaktadır.Davacı yan dava dilekçesinde oldukça açık olarak belirttikleri üzere ” davalı yanın kendilerine 300.000 TL ön ödeme yaptığını, ancak sözleşme hayata geçmediği için ön ödeme karşılığı verilen teminat çekinin iadesi gerektiğini beyan etmektedir.Bu beyanını dilekçesinde genişleterek; sözleşmenin hayata geçirilememesinden kaynaklanan menfi zararlarının bulunduğunu bu nedenle çekin tahsili halinde bu menfi zararların gideriminin güçlük taşıyacağını ifade etmektedir.Eldeki dava sözleşmeye dayalı bir menfi zarar davası değildir. Bir cezai şart talebi de değildir.Davacı davalının 300.000 TL ön ödeme yaptığını , ancak davacının sözleşme yapmaya yanaşmadığı için çekin bedelsiz kaldığını iddia etmektedir.İlk derece mahkemesinin de kararında ifade ettiği gibi sözleşme kurulacak güveni ile yapılan masrafların veya sözleşmenin kurulamaması nedeni ile oluşan menfi zararların giderilmesi ayrı bir dava konusudur.Eldeki dava bedelsizliğe hasredilmiş bir dava olmakla ; çekin bedelsiz olmadığı davanın başından bu yana davacı yanın ikrar ve kabulündedir. Zarar ve ziyanın da bu çek karşılığı telafi edilmesi ancak bu yönde açılmış bir davada ileri sürülebilecek bir husus olmakla ; ilk derece mahkemesi kararı yerinde olduğundan istinaf başvurusunun reddine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1-Davacı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE 2-54,40 TL karar ve ilam harcı alınması gerekmekte olup, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacı yandan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına 3-Davacı yanca yapılan istinaf giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına 4-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 16/03/2020 tarihinde gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı ve oy birliği ile karar verildi.