Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4287 E. 2018/1135 K. 09.05.2018 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO : 2017/4287 Esas
KARAR NO : 2018/1135
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ : İSTANBUL 16. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 22/03/2017
NUMARASI : 2015/1151E. – 2017/204 K.
KARAR TARİHİ : 09/05/2018
İstanbul 16. Asliye Ticaret Mahkemesi tarafından verilen 22/03/2017 tarihli kararına karşı, davalı ve davacı tarafın istinaf başvurusu üzerine dosya dairemize intikal etmekle, yapılan duruşmalı inceleme sonucunda,
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; “her ne kadar davalı taraf, İstanbul … İcra Müdürlüğünde müvekkili aleyhine 441.885,23 TL’lik bir icra takibi başlatmış ise de, bunun 41.885,23 TL’lik kısmının faizden kaynaklandığını ve müvekkilinin bu miktarda faiz borcu olmadığını, taraflar arasında 18/11/2013 tarihinde Kredi Sözleşmesi yapıldığını, bu sözleşmede ana paranın 400.000 USD olduğunu, faizin ise %10 olduğunu, ancak bu kredi sözleşmesi incelendiğinde bunun TTK hükümlerine aykırı ve geçersiz olduğunu, zira o dönemde müvekkili şirketin yönetim kurulu üyesi ve imza yetkilisi olan…. isimli şahsın, krediyi veren …. şirketinin de ortağı ve yetkilisi olduğunu, böylece sözleşmeyi imzalayan bu şahsın hem kredi alan hem kredi veren durumunda olduğunu, bunun TTK 395. maddesinde yazılı “şirketle muamele yapma yasağı’na aykırı olduğunu, bu kısmın şirket genel kurulu kararı olmadan sözleşmeyi imzaladığını, o dönemde USD mevduat faizi %2,5, USD kredi faizi %3,58 iken %10 faiz kararlaştırıldığını, böylece kredi veren şirketin menfaatleri önde tutularak, müvekkili şirketin zarara uğratıldığını, bu sözleşmenin batıl olduğunu, 400.000 USD alacağa bir itirazları olmadığını ancak %10’luk faiz kararlaştırılmasını kabul etmediklerini,” iddia ile asıl alacak imiş gibi yansıtılan 41.885,23 USD’lik faiz tutarı yönünden borçlu olmadıklarının tespitini, konulan hacizlerin kaldırılmasını, davalının mal ve alacaklarına tedbir konulmasını, en az %20 tazminata hükmolunmasını, talep ve dava etmiştir.
Davalı cevap dilekçesinde, “taraflar arasında imzalanan kredi sözleşmesi gereği, 17 Kasım 2014’te %10 faiziyle birlikte geri ödenmek üzere davacının hesabına 400.000 USD gönderildiğini, vadesinde borç ödenmediğinden davacıya ihtar gönderildiğini, davacının ihtarnameye itiraz etmediğini ve borcu ödemediğini, bunun üzerine davacı aleyhine 2015/5209 sayılı dosya üzerinden icra takibi başlattıklarını, davacının bu takiple ilgili olarak asıl borca ve işlemiş faizlere bir itirazda bulunmadığını, ancak sözleşmenin 8. maddesine göre Dubai Mahkemelerinin ve Dubai İcra Dairelerinin yetkili olduğunu ve Dubai hukukunun uygulanacağını iddia ederek yetki itirazında bulunduğunu, ancak İstanbul 8. İcra Hukuk Mahkemesinin bu itirazı kaldırdığını, MÖHHK 47.maddesi gereği Türk Mahkemelerinin yetkili olmadığını, Türk Mahkemelerinden ancak tenfiz istenebileceğini, kredi sözleşmesi borçlu tarafından benimsendiğinden, davacının TTK 395.maddesine göre butlan iddiasında bulunamayacağını hesap mutabakatı niteliğindeki ihtarnameye de itiraz edilmediğini, gönderilen 400.000 USD’nin herhangi bir itirazi kayıt konulmadan davacı tarafça alındığını, süresinde itiraz edilmeyen ihtarnamenin, İİK 68.maddesi anlamında bir belge niteliği kazandığını, sözleşmenin davacı tarafça benimsendiğini, sözleşmenin kabul edilip faiz kısmının geçersiz olduğunun iddia edilemeyeceğini, faizin sözleşmenin esaslı unsuru olduğunu, fahiş olmadığını, ticari işlerde faizi serbestçe kararlaştırabileceğini, tedbirin kaldırılması ya da teminatı arttırılması gerektiğini,” savunarak, davanın Dubai mahkemeleri görevli olduğundan görev yönünden reddini, esastan reddini, en az %20 tazminata hükmedilmesini istemiştir.
Mahkemece 25/11/2015’de İİK 72/3.maddesi gereği, %40 teminat karşılığı, icra kasasına girecek paranın alacaklıya ödenmesinin tedbiren durdurulması biçiminde ihtiyati tedbir kararı verilmiştir,
Davalı tarafın Dubai Mahkemelerinin yetkili olduğu yönündeki yetki itirazı, mahkemece 22/03/2017 tarihli duruşmada reddedilmiştir.
Mahkemece bilirkişi raporu alınmış, raporda “davacı şirketi bağlayan geçerli bir irade beyanından söz edilemeyeceği, TTK 395/1.maddesi gereği her 2 taraf adına sözleşmeyi imzalayan Elie Haddad’ın şirket genel kurulundan izin alması gerektiği, bu nedenle sözleşmedeki faiz hükmünün batıl olduğunu, %10 faiz yerine 3095 sayılı kanundaki faizin uygulanması gerektiği, buna göre hesaplama yapıldığında ödenmesi gereken faiz tutarının 36.000 USD olduğu” görüşü açıklanmıştır.
Bilirkişi raporu davalı vekiline tebliğ edilmiş, davalı bu rapora karşı herhangi bir itirazda bulunmamıştır. Raporun davacı vekiline tebliğine dair bir belgeye dosya içinde rastlanmamıştır.
Mahkemece 22/03/2017 tarihinde davanın kısmen kabulüne, 1.885,23 USD’lik kısım yönünden davacının faiz borcu bulunmadığının tespitine, kötüniyet tazminatının reddine karar vermiştir.
Bu karara karşı davalı taraf 05/06/2017 harç tarihli, davacı taraf ise 09/06/2017 harç tarihli dilekçeler ile istinaf başvurularında bulunmuştur. Davalı tarafın ayrıca ihtiyati tedbir ve tehiri icra talebi de mevcuttur.
Davalı vekili, istinaf dilekçesinde, önceki savunmalarını tekrar ederek, “davacının sadece faizle ilgili talepte bulunmasına rağmen kötüniyetli olarak, tüm icra dosyasını kapsayacak şekilde takibin iptali ve tedbir talebinde bulunduğunu, alacağın likit ve belirlenebilir olduğunu,” iddia ile %20’den az olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesini istemiştir.
Davacı tarafın istinaf sebepleri ise, “bilirkişi raporunun tebliğe çıkarılmayarak adil yargılama hakkının ihlal edildiği, raporun tebliğ edildiği düşünülse bile faiz hesabının kabul edilemeyeceği, sözde kararın döviz borcu olmasına rağmen, bilirkişilerin TL cinsinden borç faizine göre ve faiz oranını sanki %9 gibi hesaplama yaptıkları, bilirkişi hesabına esas faiz oranının mahkemece de hiç araştırılıp incelenmediği, tanıklarının mahkemece dinlenmediği, dinlenmeyen tanıkların, temyiz incelemesi sırasında dinlenmeleri gerektiği, zira … isimli kişinin muvazaalı işlemler nedeniyle şirket yönetiminden uzaklaştırıldığı, ana paranın kabul edilmesinin, faizin de kabul edildiği gibi yorumlanamayacağı, TTK’nun şirketle işlem yapma yasağına ilişkin 395.maddesinin mahkemece gözardı edildiğini, kaldı ki bilirkişi raporunda da faize ilişkin hükmün batıl olduğunun ifade edildiği, karar gerekçesinin de çelişkilerle dolu olduğu, gerekçede sözleşmedeki faizin %2 olduğunun yazılı olmasına rağmen bunun %10 olduğu, ilk derece mahkemesinin tedbir kararının devam etmesine rağmen tehiri icra talep ettikleri, çünkü tedbir devam ettiği halde davalı alacaklı vekilinin icraya müracaat ederek 32.000,00 TL bakiye borç çıkardığını ve haciz kararı olduğunu, bunun açıkça kanuna aykırı olduğunu, zira karar kesinleşmeden menfi tespit davasının fer’isi olan vekalet ücreti ve yargılama gideri gibi alacakların Yargıtay HGK 05/10/2005 tarih ve 2012/534 E., 2005/554 sayılı içtihadı gereği takibe konu edilemeyeceğini, hal böyle iken teminat yatırılmasına ve tedbir kararı bulunmasına rağmen, davalı alacaklının bu hukuka aykırı talebinin icra dairesi tarafından kabul edilmesi nedeniyle tehiri icra talep etmek zorunda kaldıkları” biçimindedir. Davacı taraf sonuç itibariyle ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasını, İstanbul … İcra Müdürlüğünün … sayılı dosyadan, müvekkilinin banka hesaplarına konulan haczin kaldırılmasını ve sonrasında başkaca olası hacizlerin önünde geçilmesi için de, ilk derece mahkemesine yatırılan %40 teminat dahilinde tedbir kararı verilmesini ve tedbirin icra müdürlüğüne bildirilmesini, davalı taraf kötüniyetli hareket ettiğinden en az %20 kötüniyet tazminatına hükmolunmasını talep etmiştir.
Davalı vekili, davalının istinafına cevaben “41.885,23 USD tutarında faiz borcu bulunmadığı iddiasıyla açılan menfi tespit davasında mahkemenin, 40.000 USD yönünden red kararı verdiğini, davacı taraf, istinaf başvurusu ile birlikte ihtiyati tedbir ve tehiri icra talep etmesinin hukuki dayanağının bulunmadığını, istinaf başvurusunda bulunmanın icrayı durdurmadığını, 22/03/2017 tarihli celsede davacı tarafın mazeretsiz olarak duruşmaya katılmadığını, bilirkişi raporu tebliğ edilmediği kabul edilse bile, davacı vekilinin bu raporu UYAP’dan görebildiği için talebin kötüniyetli olduğunu,” savunmuş ve önceki savunmalarını da tekrar ederek tedbir isteminin ve tehiri icra isteminin reddini, yerel mahkeme kararının bozulmasını istemiştir.
GEREKÇE :
Uyuşmazlık, taraf şirketler arasında akdedilen kredi sözleşmesi gereğince takip konusu yapılan faiz miktarına ilişkindir.
Takibe konulan 441.885,23 USD toplam talep içindeki faiz miktarının 41.885,23 USD olduğundan uyuşmazlık bulunmamaktadır.
Davacı sözleşmeyi şirket adına imzalayan … isimli yetkilinin diğer şirketin de ortağı ve yetkilisi olduğunu, hem kredi veren hem de alan konumunda olduğunu sözleşmeyi yapmak için şirket yönetim kurulundan izin almadığını ve kendi şirketi lehine davacı şirketi zarara uğratarak fahiş faiz öngördüğünü iddia etmiştir. Sözleşmeyi şirket adına imzalayan yetkili sözleşme akdedilen diğer şirketin de ortağı ve yetkilisi olup bu konuda ihtilaf bulunmamaktadır.
Sözleşmede Amerikan Doları için öngörülen faiz oranı % 10’dur. Merkez Bankası’nca Dairemize gönderilen 15/03/2018 günlü yazı ekindeki tabloda 17/11/2014 sözleşme tarihi itibariyle bir yıl vadeli USD hesaplarına uygulanan faiz oranının % 3 olduğu anlaşılmaktadır.. .
Tacirler arası faiz oranı serbest ise de davada şirket yetkilisinin diğer şirket lehine hareket ederek adına sözleşme yaptığı şirketi zarara uğrattığı iddia edilmiştir. Yasal faizin 3 katından fazla olarak öngörülen oran fahiştir.
Türk Ticaret Kanunu 395. Maddesine göre “Yönetim Kurulu üyesi Genel Kurul’dan izin almadan şirketle kendisi veya başkası adına herhangi bir işlem yapamaz. Aksi halde şirket yapılan işlemin batıl olduğunu ileri sürebilir. Diğer taraf böyle bir iddiada bulunamaz.” Sözleşmeyi yapan şirket yetkilisinin sözleşmeyi bizzat icra etmesi nedeniyle takip tarihine kadar şirketin sözleşmeyle öngörülen fahiş faiz oranından haberdar olduğu kanıtlanmamıştır. Alınan kredinin kullanımı için de aynı durum söz konusu olduğu gibi, kredinin kullanılması nedeniyle krediye itiraz edilmemesi sonradan öğrenilen fahiş faize itiraz edilmesine engel değildir.
Türk Ticaret Kanunu 395.maddesi butlanı ileri sürme hakkını sadece davacı şirkete tanıdığından bunu ileri sürüp sürmemek veya kısmi ileri sürme hakkı da vardır. Önemli olan yetkilinin sözleşme yaparken objektif davranıp davranmadığı noktasında olup öngörülen fahiş faiz nedeniyle davacı şirketin zarar gördüğü açık olduğundan davacının bu yöndeki istinaf talebinin kabulü ve kararın kaldırılması gerekir.
Dairemizce alınan bilirkişi rapornda: Merkez Bankası’nın bildirmiş olduğu % 3 faiz oranına göre göre davacının sorumlu olduğu faiz miktarı 12.000 USD hesaplandığından takip konusu faizin 29.885,23 USD bölümüne itirazın kabulüne, bu miktar faiz borcu bulunmadığının tespitine, 12.000,00 USD’ye yönelik talebin reddine, davacı dava açmakta haklı olup kötü niyeti kanıtlanmadığından davalının kötüniyet tazminatına ilişkin talebinin reddine karar verilerek aşağıdaki hüküm kurulmuştur.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan nedenlerle:
1-Davacının istinaf isteminin kabulü ile, İstanbul 16.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22.03.2017 tarih ve 2015 /1151 E., 2017/204 K.sayılı kararının, 6100 sayılı HMK’nın 356 vd. maddeleri gereğince KALDIRILMASINA,
2-Davanın KISMEN KABULÜNE, İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra takibine konu 441.885,23 USD toplam alacak için de yer alan 41.885,23 USD faizin 29.885,23 USD bölümünden davacının borçlu olmadığının tespitine, 12.000 USD yönünden talebin reddine,
Kötüniyet tazminatına ilişkin talebin reddine,
3-İlk derece yargılaması için harç ve yargılama giderleri;
-Alınması gereken 5.019,950 TL karar ve ilam harcının peşin alınan 356,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 4.663,55 TL harcın davalıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına,
-Davanın kısmen kabul edilmiş olması nedeniyle, kabul miktarına göre; avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdiren 8.433,66 TL ücreti vekaletin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine,
-Davanın kısmen reddedilmiş olması nedeniyle, red miktarına göre; avukatlık asgari ücret tarifesi gereği takdiren 3.534,99 TL ücreti vekaletin davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine,
-Davanın kısmen kabul edilmiş olması nedeniyle, davacı tarafça sarf olunan 1.093,00 TL yargılama giderinin kabul / red oranına göre 780,24 TL’sinin, davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, fazla kısmın davacı üzerinde bırakılmasına,
4- İstinaf yargılaması için harç ve yargılama giderleri;
-Davacı tarafın istinaf talebi kabul edildiğinden peşin yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı tarafa iadesine,
-İstinaf yargılaması için davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 77,00 TL tebligat, müzekkere ve posta gideri olmak üzere toplam 162,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 36,00 TL dosya masrafı olmak üzere toplam 121,70 TL’nin kabul/ red oranına göre 41,00 TL’sinin davacıdan davalıya verilmesine,
-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılması ve celse sayısı da dikkate alınarak 2.180,00 avukatlık ücreti’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
-Karar kesinleştiğinde, artan gider avanslarının talepleri halinde davacı ve davalı taraflara iadesine,
dair, duruşmalı yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 09/05/2018 tarihinde oy birliği ile karar verildi.