Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4276 E. 2020/653 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4276 Esas
KARAR NO : 2020/653
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/02/2017
NUMARASI : 2013/242 E. – 2017/91 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 13/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı şirket arasında yürütülen ticari ilişki kapsamında müvekkilinin davalıya ait bulunan fabrika binasını 24/12/2012 tarihinde teslim aldığını, taşınmazın teslim anına kadarki tüm borçlarından ve ayıplarından davalının sorumlu olduğunu, taşınmaz bedelinden 125.00,00 TL meblağın ödenmesi konusunda 24/12/2012 tarihli protokol imzalandığını, şarta bağlandığını ve davalı şirket 24/12/2012 düzenleme tarihli 30/08/2013 ödeme tarihli 125.000,00 TL bononun teminat olarak verildiğini, protokol uyarınca “taşınmazın satış bedeline esas olarak, Hendek 2.Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğünden taşınmazın sanayi fabrikası olarak kullanılması adına yapı kullanması izin belgesi alınması için gerekli Sakarya SGK İl Müdürlüğünden alınacak “Borcu yoktur” belgesinin en geç taşınmazın mühürlenmesine veya 01/08/2013 tarihine kadar davalı tarafından müvekkiline teslim edilmesi halinde geçerli olacağı, aksi halde hükümsüz kalacağının belirtildiğini, taşınmaza ait yapı kullanma izin belgesi davalı tarafından alınmadığından müvekkilince satın alınan fabrika niteliğindeki taşınmazın Organize Sanayi Bölgesi kurullarına aykırı olarak alt yapı hız yararlanamadığının ve verimsiz kaldığını, tarafların Organize Sanayi Bölgesinden yapı kullanma izin belgesi alınması için Sakarya SGK İl Müdürlüğünün kayıtlı borçların davalı tarafından ödeneceği veya ödemeye gerek kalmadan taşınmazın borcu olmadığına dair belgenin 01/08/2013 tarihine kadar alabileceği konusunda mutabık kaldıklarını, hali hazırda taşınmazın SGK’na borçlu olduğunu, davalı şirket noter marifetiye ihtarname keşide edildiğini ve sorumluluklarını yerine getirilmesinin istendiğini verilen cevabi ihtarname ile 125.000,00 TL’ye kadar olan kısım için sorumluluğunun yerine getirilmeyeceğinin ifade edildiğini, senedin iadesinin talep edilmesine rağmen buna uyulmadığını belirterek müvekkillerinin lehtarı davalı şirket olan 24/02/2012 düzenleme tarihli 30/08/2013 vade tarihli 125.000,00 TL bedelli senetten dolayı davalıya borçlu olmadığının tespiti ile senedin iptaline karar verilmesini istemiştir.Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; bağıtlanan protokol içeriğini doğrulamış, SGK kurumunca müvekkili şirkete 30/11/2012 tarihi itibariyle borcu olmadığına ilişkin belge düzenlendiğini, müvekkilinin yükümlülüğünü yerine getirdiği, davacının taşınmazın ne halde bulunduğunu bilerek satın aldığını ve kullanma izin belgesinin davacı tarafından alınacağını, taşınmaz satışından dolayı mal bedelinden bakiye bir senet olup bono üzerinde malen kaydı bulunduğunu, teminat senedi iddiasının doğru olmadığını belirterek davanın haksızlığını savunmuş ve reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davacının halen taşınmaz üzerinde ticari faaliyetini yürütmesi, işçi çalıştırması dikkate alındığında Organize Sanayi Bölgesine başvurarak izin belgesi alabileceği, 25/10/2016 tarihli yazıda belirtilen eksiklerin de davacı tarafından tamamlanması gerektiği, davalıya düşen bir yükümlülüğün bulunmadığı, dava dışı … AŞ’nin 02/07/2015 tarihi itibariyle SGK’na herhangi bir prim borcunun bulunmadığı, bu nedenle protokolde belirtilen koşulların davalı tarafça ihlal edilmediği,davacının bu taşınmazda 627 m2’lik bir inşaat yaptığı ve yapı kullanma izin belgesini de aldığı, faaliyetini sürdürdüğü dikkate alındığında dava konusu senet bedelinin de ödenmesi gerektiği” gerekçesiyle senetten dolayı borçlu bulunmadığı isteminin reddine, 20/08/2013 tarihli ihtiyati tedbir kararının kaldırılmasına karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf isteminde özetle; Yerel mahkemenin ihtilaf konusunun yapı kullanma izin belgesi alınabilmesi için davalı tarafından gerekli başvuruların yapılıp yapılmadığı, protokolde belirlenen şartların gerçekleşip gerçekleşmediği noktasında toplandığına kanaat getirmiş ise de; bu araştırmayı 01.08.2013 tarihine dek borcun ifa edilmesi şartına yani belirli vadede gerçekleştirme şartına yönelik yapmadığını, vadenin yüklenen borcun esaslı unsuru olduğunu, Hendek Sosyal Güvenlik Merkezi’nden gelen yazı cevabının yerel mahkeme tarafından hatalı yorumlandığını, müvekkilinin taşınmazın satışı sırasında üzerinde bulunan 3916 m2’lik inşaat ile ilgili prim borcunun olmadığını gösterir belgenin en geç 01/08/2012 tarihine dek müvekkile teslim edilmesi halinde senedin geçerli olacağı kararlaştırıldığı, davalının bu şartları yerine getirdiğini gösterir ve ispatlar herhangi bir cevap gelmediğini, aksine, gelen yazı cevabında ruhsatı vermeye yetkili kurumun SGK olmadığı; ancak ruhsatın alınabilmesi için SGK’dan borcu yoktur yazısı alınmasının zorunlu olduğunun belirtildiğini, Yapı kullanma izin belgesi verilmesinde ilgililerden yani ilişiksiz belgesi’nin inşaatı yapan tarafından sunulması gerekliliğini belirtildiğini, müvekkilinin prim borcunun bulunmasının ya da bulunmamasının söz konusu gayrimenkule ait yapı kullanma izin belgesinin alınmasına etki etmeyeceğini, inşaatı yapan dava dışı … A.Ş. olduğunu, müvekkilin gayrimenkulü satın aldığı …’ın imzalamış olduğu protokol gereği vadetmiş olduğu en geç 01/08/2012 tarihine kadar yapı kullanma izin belgesi alması için işbu inşaatı yapan firmaya karşı yasal yollara müracaat hakkını kullanmış ve yapı kullanma izin belgesinin alınmış olmasını sağlaması gerektiğini, Hendek 2. Organize Sanayi Bölgesi Müdürlüğü’nün17/01/2017 tarihli müzekkere cevabında görüleceği üzere; müvekkili şirketin değil, …’ın inşaatı yapan …. A.Ş adına inşaat ruhsatının borcunun olmadığını belgelemesi yükümlülüğü altında olduğu, imzalamış olduğu sözleşme ile bunu 01/08/2012 tarihine kadar yapmayı vaat ettiğinin sabit olduğunu,….’ın ihtarnamelerinde de ikrar ettiği üzere, Sakarya …. Noterliği’nin 06/02/2013 tarihli, … yevmiye nolu ihtarnamesine göre taahhüt ettiği ifa yükümlülüğünün bilincinde olduğunu, Müvekkilinin davalı …’tan satın almış olduğu ve dava dışı … A.Ş. tarafından yapılan inşaat hakkında …’nin borcu bulunduğu; bu borca ilişkin borcu yoktur belgesininse … tarafından protokole aykırı davranılarak bertaraf edilememesi sebebiyle ruhsat alamadığını, müvekkilinin aynı arazi üzerine gerekçeli kararda da sabit olduğu üzere daha sonradan 627 m2 lik bir başka taşınmaz inşa ederek bu binaya ruhsat alabildiğini ancak bu durumun yerel mahkeme tarafından müvekkilinin yapı kullanma izin belgesi alamaması değil; almama keyfiyeti olarak değerlendirilmesi hatalı bir yorum olduğunu, dosyadaki 02/07/2015 tarihli müzekkere cevabından da görüleceği üzere … A.Ş.’nin müzekkere cevap tarihi olan 02/07/2015 tarihi itibariyle borcu olmadığının belirtildiği, protokolde şart olarak koşulan 01/08/2012 tarihinde ve dava tarihinde borcu olup olmadığı araştırılmadığını, Yerel mahkeme kararı usullen de hatalı olduğunu, davalı tarafın dava devam ederken davaya konu senedi yine kendisine ait dava dışı “…. A.Ş.” ‘ye temlik sözleşmesi ile temlik ettiğini, yerel mahkeme 11/11/2016 tarihli duruşmanın 4 nolu ara kararı gereği HMK’nın 125. Maddesi gereği seçimlik hakkımızı kullanmamız ve beyanda bulunmamız için süre verildiğini, 29/12/2016 tarihli celse de yapılan temlikin şaibeli olması ihtimaline binaen seçimlik hakkımız …’a karşı davayı yürütmeye devam etmekten yana kullanıldığını, Yerel mahkemenin seçimlik hakları sorduğu ve temlik edene karşı davanın tazminat davası olarak devam edilmesi talep edildiği halde, yerel mahkeme sonuca göre işlem yapmayarak sadece temlik alanı feri müdahil olarak kabul edildiği, ancak dahili davalı olmasına karar vermediğini, Müvekkilinin mağdur olduğunu ve temlik tarihi itibariyle davanın tazminat davasına dönüştürülüp seçimlik hakkın kullanılması tarihi itibariyle davalının taahhütleri ile bağlı olduğunun kabulü sonucu müvekkili lehine tazminat koşullarının oluşup oluşmadığı yönünde inceleme yapılarak esasa ilişkin karar verilmesi gerekirken davaya menfi tespit davası olarak bakmaya devam etmek ve bu yönde hüküm tesis etmek usule aykırılık teşkil ettiğini, protokolde belirlenen tarihte ve dava tarihinde …’ye ait olan Sigorta prim borcunun var olup olmadığı tespit edilmesi borcun varlığı halinde müvekkilin yapı kullanma izin belgesi alamadığı ve davalının yapıya ilişkin yapı kullanma izin belgesi alınabilir hale getirme taahhütlerini yerine getirmeyerek işbu davanın açılmasına sebebiyet verdiğinin kabulü ile tazminata hükmedilmesi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, menfi tespit ve senedin iptali istemine dayalı olarak açılmıştır.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Menfi tespit davası ve senet, dava dosyası dava devam ederken temlik edilmiş olup bu konu sunulan 24.12.2014 tarihli temlik sözleşmesi ile dosyaya yansımıştır.Davanın açılmasından sonra, davalı taraf, dava konusunu üçüncü bir kişiye devrederse, davacı HMK 125.maddesi gereğince; a) İsterse, devreden tarafla olan davasından vazgeçerek, dava konusunu devralmış olan kişiye karşı davaya devam eder. b) İsterse, davasını devreden taraf hakkında tazminat davasına dönüştürür. Mahkemece davacıya, savunmayı değiştirme yasağının bir istisnası olan 6100 Sayılı HMK’nın 125. maddesi uyarınca seçimlik hakkı hatırlatılarak süre verilmiş, davacı vekili doğrudan temlik alana husumet yöneltilmeyeceğini, davaya davalı şirket yönünden devam ettiklerini beyan etmiştir. Bu durumda; davacı vekili, davaya devreden taraf yönünden devam ettiğini beyan ettiğinden re’sen gözetilmesi zorunlu bulunan bu usul kuralına göre, HMK 125/1-b maddesi gereğince tazminat talebinin yerinde olup olmadığının değerlendirilmesi için tazminat talebi açıklatılarak koşullarının oluşup oluşmadığının değerlendirilmesi gerekirken, temlik sözleşmesi dikkate alınmadan menfi tespit talebi yönünden değerlendirme yapılarak hüküm kurulması hatalıdır. Açıklanan nedenle davacılar vekilinin istinaf isteminin kabulüne, kabul edilen istinaf istemi dikkate alınarak diğer hususlar yönünden inceleme yapılmasına yer olmadığına, HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacılar vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE,2-İstanbul 6. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 16/02/2017 gün ve 2013/242 Esas, 2017/91 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 25,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 110,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 13/03/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.