Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4260 E. 2020/1053 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4260 Esas
KARAR NO: 2020/1053
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 15. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/04/2017
NUMARASI: 2015/818 E. – 2017/283 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özete; İstanbul … İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı takip dosyasında müvekkili aleyhine yapılan takip ile ilgili olarak takibe esas bononun vade tarihinin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulmuş olması müvekkilin asıl borçlu şirkete olan ortaklığının ve bonodaki kefaletinin de sona ermiş olması ve sair sebeplerle menfi tespit davasının kabulünün gerektiğini belirterek borçlu olmadığının tespitini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının davaya konu senetteki konumunu aval niteliğinde olduğunu, dava konusu bononun teminat bonosu olmadığını, davacının borçtan sorumlu olduğunu dolayısıyla ödeme yaptığını ispat etmesi gerektiğini iddia ederek davanın reddini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Davacı yanın dava konusu bononun teminat için verildiği ve içeriğinin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının yazılı delille ispat edilemediği anlaşıldığından ve davacının asıl borçlu şirket ortaklığından ayrılmasının davaya konu borç ilişkisine etkisi bulunmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; mahkemenin delillerin tamamı celp edilmeden eksik inceleme ile karar verdiğini, davalı tarafça dava dışı şirketle imzalanan 09.10.2009 tarihli 35000Tl limitli, 29.04.2010 tarihli 25000TL limitli, 29.04.2010 Tarihli 5000TL limitli, 09.01.2013 Tarihli 150.000TL limitli genel kredi sözleşmelerinin sunulduğunu, senette “bedelin nakden ahzolunduğu” şerhi olduğundan bu ifadenin senedin banka tarafından verilen kredi sonucu alındığı gerçeğini ortaya çıkardığını, sözleşmeler ile sene mukayese edildiğinde senedin 29.04.2010 Tarihli kredi sözleşmelere teminat olarak alındığının açık olduğunu, bankadan senet teslim bordrosu, kredilerin geri ödeme planları ve hesap özetleri celp edilmeden karar verildiğini, davacının kefil olduğu sözleşmelere konu borcun ödendiğini ve müvekkilinin kefil sıfatıyla yer almadığı 09.01.2013 Tarihli GKS’den kaynaklanan borç nedeni ile takip başlatıldığının açıkça görüleceğini, senedin 32.500TL bedelliyken 5.530,55TL üzerinden takip başlatıldığını, davaya konu senedin vade tarihinin de sonradan doldurulduğunu, karşılığı dava dışı şirket tarafından hemen alınan bedeli TL cinsinden olan senedin davalı tarafından 5 yıl 2 ay gibi bir vade ile kabul edilmesinin hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, mahkemenin takibe konu alacağın hangi dönemden kaynaklandığına ilişkin bilirkişi raporu almadan eksik inceleme ile karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Bankalar, Bankalar Kanunu çerçevesinde faaliyet göstermek zorundadırlar. Bu yüzden bir kimseye mal satarak veya açıktan para vererek bono alamazlar. Öte yandan davacı, bono lehtarı olan bankaya karşı aralarındaki bankacılık sözleşmesine dayanarak menfi tespit davası açtığından aralarındaki çekişmenin bu sözleşme çerçevesinde çözümlenmesi gerekir. Mahkemece yapılacak iş, banka kayıtları inceletilerek taraflar arasındaki kredi ilişkisi nedeniyle davacının davalıya borcu olup olmadığını saptamak ve borcu varsa davacının bu borcu kadar bu bonodan sorumlu olduğunu değerlendirmekten ibarettir. (Aynı yönde Yargıtay 19.HD’nin 2016/14044Esas, 2018/999Karar sayılı, 27.02.2018 Tarihli, Y.19HD’nin 2012/2287 Esas, 2012/10191 Karar sayılı, 14.06.2012 tarihli ilamları) Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar verilmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 2-İstanbul 15. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/04/2017 gün ve 2015/818 Esas, 2017/283 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 39,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 124,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 11/06/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.