Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4253 E. 2020/1049 K. 11.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4253 Esas
KARAR NO: 2020/1049
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 18. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/03/2017
NUMARASI: 2014/490 E. – 2017/205 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 11/06/2020
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkilinin Bergama’da yaşayıp çiftçilikle hayatını idame ettirdiğini, oğlu olan …’nın ise Galatasaray Spor Kulübü’nün ve Türkiye Futbol Milli Takımının Stoperi olduğunu, henüz çocukken başladığı futbol hayatını başarı ile sürdürdüğünü, …’nın futbol hayatını Bergama’da … isimli takımla başladığını, bu takımda oynarken antrenörün … isimli şahıs olduğunu, bu şahsın İstanbul .. İcra Müdürlüğünün … esas sayılı icra takibine konu senedin adına tanzim edildiği kişi olduğunu, aynı zamanda davalılardan …’nın kocası , diğerlerinin de babası olduğunu, … isimli şahsın, kendi takımında futbol oynayan çocukların velilerinin değişik zamanlarda çeşitli belgeler imzalattığını, müvekkilinin oğlu … gibi , … isimli takımda futbol oynamaya başlamış olan gençlerin tamamının velilerinden, … isimli şahsın, çocuklarını oynatmayacağı futbolcu yapmayacağı tehditleri ile zorla belge imzalatarak aldığını, müvekkilinin …’nın da bu şahsın baskılarından yılarak, 2001-2002 tarihinde bu şahsın istediği belgeleri imzalayarak teslim ettiğini, belgelerin içeriğinde ne olduğunu tam olarak bilmediğini, …’nın …’in futbol oynaması için gereken belgeler olduğunu söylediğini ve müvekkilinden çok sayıda belgeyi imzalatarak teslim aldığını, o tarihten sonra … isimli şahsın başka bir takıma antrenör olarak geçtiğini, müvekkilinin oğlunun ise yavaş yavaş yükselerek, Galatasaray’ın ilk 11 oyunculuğuna kadar geldiğini, …’nın, …’in başaralı olması üzerine bu boş senedi tehdit unsuru olarak kullanarak, …’in kazandığı paradan kendisine pay vermeleri gerektiğini söylediğini, ancak müvekkili ve oğlunun bu tehditlere kulak asmadığını, böyle bir boş senetten haberi dahi olmadığını, şahsın 13/02/2013 tarihinde ani ölümünün öğrendiklerini ve bu boş senet tehdidinden kurtulduklarını düşündüklerini , … ile birlikte futbola başlayan arkadaşları ve aileleri ile görüştüklerinde bu ailelerinde sürekli olarak … tarafından boş senetlerle tehdit edildiğini öğrendiklerini ve böylece …’nın çocukların futbol oynaması için lazım dediği belgelerin arasında boş senetlerde imzalatıldığını anladığını, İstanbul .. İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasından müvekkili hakkında takip yapıldığını, ödeme emri ekinde gelen belgeyi incelendiğinde, …’nın tehditlerine konu ettiği kendisinden alınmış bir boş senet olduğunu ve bunun üzerine birileri tarafından doldurularak icra takibine konu edildiğini gördüğünü, kanuni itiraz süresi olan 5 günlük süreyi şehir dışında olması nedeniyle kaçırdığını, öncelikle senedin müvekkilinin elinden hile ile alındığını, müvekkili ile diğer ailelerin elinden de hile ile alınan senetler olduğunu ve bu senetler ile o ailelerinde tehdit edildiğini, senedin gerçeğe aykırı şekilde doldurulduğuna ilişkin delilleri kapsamında müvekkili ile davalıların murisi arasında borç alacak ilişkisi olmadığını, müvekkilinin çiftçi, …’nın ise futbol antrenörü olduğunu bu senedin … tarafından zorla müvekkilinden alındığını, ayrıca senedin … öldükten sonra doldurulduğunu düşündüklerini, senedin eski olmasına rağmen üzerindeki meblağın Yeni Türk Lirası olarak düzenlendiğini, senedin yaklaşık 11 yıl önce düzenlendiğini, davalılar hakkında C.Savcılığına suç duyurusunda bulunulduğunu belirterek söz konusu senetten dolayı müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine ve %20 kötü niyet tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalılar vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının iddialarının kurmaca beyanlarından ibaret olup, kendi içerisinde ciddi çelişkiler taşıdığını, …’nın futbol oynanan çocukların velilerinden zorla ve hile ile senet aldığı iddialarının tamamen yalan beyan olduğunu, …’nın önce futbolcu olarak daha sonra ise antrenör olarak çalışan bir kişi olup, 13/02/2013 tarihinde vefat ettiğini, …, …’yı küçük yaşta futbola başlattığını, … Kulübüne gitmesini sağlayarak oradan da Galatasaray Spor Kulübünü kendisini fark etmesini sağlayarak Türk Futboluna bir yıldız kazandırdığını, zorla ve hile ile senet alındığını iddia eden davacının bu zamana kadar hakkını neden aramayarak Savcılığa suç duyurusunda bulunmadığını, davacının da eski kalecilerden olup, bir dönem futbol oynadığını, söz konusu senedin …’ya yetiştiricilik parası olarak verildiğini ve “oğlum senin sayende şuanda milyonlar kazanıyor senin hakkın para ile ödenmez ama işbu senedi al ” diyerek kendi huzurunda işbu senedi imzaladığını, daha sonradan da …’nın davacı ile sözlü olarak anlaştıkları tutar olan 600.000 TL yi kendisinden istediğini, ancak davacının çeşitli vaatlerle oyaladığını, 2013 yılında …’nın ölümü üzerine yetiştiricilik parası karşılığı alınan senedin mirasçıları tarafından takibe konulduğunu, Yargıtay içtihatları ile de sabit olduğu üzere senedin sonradan anlaşmaya aykırı şekilde doldurulduğu ve kötü niyet iddialarının yazılı delille ispatlanması gerektiğini belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “…. …’nın boş senedi aldıktan sonra, kendisini ve oğlunu telefonla taciz ve tehdit ederek elinde boş senet olduğunu söylemesinde daha sonradan olayın tehdide dönüştüğü düşünülse de yine dava dilekçesinde de belirtildiği gibi …’nın 13/02/2013 tarihinde ölümü ile davacının boş senetten kurtulduklarını düşündüklerini belirtmeleri nedeniyle yine 13/02/2013 tarihi itibariyle tehdidin kalktığı, bir yıl içerisinde bu nedenle Savcılığa yada mahkemeye müracaat ederek şikayet yada boş senetten dolayı … ölümüyle mirasçıları tarafından muaraza altında bırakıldığını bildirerek, muarazanın giderilmesi ve borçlu olmadığının tespiti yönünde dava hakkını kullanmadığı ortaya çıkmaktadır. Dolayısıyla BK.nun 39.maddesinde belirtilen süre kaçırılmıştır. Boş senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası ile kesin delille ispatlanabilir. Davacı tarafın böyle bir iddiası olmayıp tamamen hile tehdide dayalı olarak iddia ileri sürülmektedir. Yukarıda da açıklandığı üzere, bir yıllık süre kaçırıldığından davacının davası reddedilmiştir” şeklindeki gerekçe ile davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; tüm beyanlarında davaya konu senedin sonradan doldurulduğuna, tanzim tarihi itibariyle senette yazılı müvekkile ait telefonun çok önceleri kapatıldığına ve senet üzerindeki müvekkile ait adresin tanzim tarihinde oturmadıkları çok eski bir adres olduğuna değinilmesine karşın senet üzerinde yazı ve imza yaşlarının tespitinin yapılması taleplerimiz sayın mahkeme tarafından değerlendirilmediğini, HMK gereğince mahkeme resen araştırma hali dışında tarafların dayandıkları delillerin ibrazını, gerekli yerlerden celbini ve bilirkişi, inceleme vb gibi talepleri de değerlendirerek karar altına alması gerektiğini, bu talepleri yönünden karar verilmemesinin usule aykırı olduğunu, Hile ve aldatma hususlarının yerel mahkeme tarafından yanlış yorumlandığını, dava dilekçesi bir bütün olarak değerlendirilse idi hile ve aldatmadan kastın Borçlar kanununda düzenlenen iradeyi sakatlayan hile olmadığının anlaşılacağını, asıl söylenmek istenenin … tarafından müvekkiline imzalatılan boş senedin aralarında alacak borç ilişkisi olmamasına rağmen meblağ, vade ve tanzim tarihinin sonradan ve en önemlisi müvekkilin iradesine aykırı doldurulmuş olduğunu, Davalılar veya …’ nın senedin boş kısımlarını olmayan bir alacak borç ilişkisi üzerine doldurmasının hileli davranış olarak nitelendirilebileceğini, dilekçelerde değindiğimiz hilenin tanımı bu durumu tasvir etmekte olduğunu, başka bir deyişle müvekkilinin …’ ya antrenörlük veya başka bir nam adı altında hiçbir borcu bulunmadığını, borcun varlığını kesinlikle kabul etmediklerini, Sonradan doldurulan senedin bu anlamda senet vasfına haiz olmadığını, davalıların amacının geçerli olmayan bir senet ile olmayan bir alacak- borç ilişkisini dayanak göstererek (sebepsiz) zenginleşmek olduğunu, Senette yer alan nakden ibaresinin Yargıtay kararları doğrultusunda nakit verildiğine karine oluşturduğunu, ancak davalıların beyanlarına göre senet …’ nın futbolcu …’ yı yetiştirmesine karşılık ödenecek yetiştiricilik parası için alındığını, davalıların beyanları ile nakden ibaresi arasındaki çelişki ile senedin gerçeğe aykırı doldurulduğu ortaya çıktığını, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla; davalıların beyanları gibi, söz konusu senedin …’ nın futbolcu …’ yı yetiştirmiş olmasından dolayı yetiştiricilik parası için müvekkil tarafından verilmiş olsa idi senedin üzerinde nakden ibaresi yazmaması gerektiğini, yetiştiricilik bir hizmet olduğuna göre senedin buna göre doldurulması gerektiğini, Davalıların senedin müvekkil tarafından …’ ya ne zaman verildiğini kesinlikle söylemediklerini, senedin ne zaman alındığına dair ve müvekkil ile …’ nın senet düzenlenmesi konusunda ne zaman sözlü olarak anlaşmaya vardıklarına dair beyan vermekten kaçındıklarını, …’a aleyhinde ölümünden önce açılmış resmi evrakta sahtecilik veya dolandırıcılık hakkında ceza davası veya kesinleşmiş karar olup olmadığının da yerel mahkemece tespiti bu aşamada gerekli ve önemli olduğunu, Hukuk Genel kurulu’nun 17.12.2003 gün ve e:2003/19-781, k:2003/768; 12.10.2011 gün ve 2011/19-473E, 2011/607K sayılı ilamları ”…borçlu borcun varlığını inkar ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer….” şeklinde olduğunu, Beyanlarının tanık ifadeleri ile senet üzerinde yazı yaşlarının tespiti yolu ile ispatlamayı talep ettiklerini, Hukuk Genel Kurulu Kararına göre menfi tespit davalarında ispat yükü borçlu/davacıda olduğunu, ancak borçlu/davacının borcun varlığını inkar ettiği hallerde ispat yükünün davalı/alacaklıda olacağının düzenlendiğini, İnkar edilen borcun varlığını ispat yükünün davalılara geçtiğini, Kabul anlamına gelmemek kaydıyla; …’nın futbolcu …’ yı yetiştirdiği için … ile yetiştiricilik parası hususunda anlaşmış ise bu yetiştiricilik parasını 15 yıl sonra talep edilmesi hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, Yargıtay 11. HD., 27.11.1992, 6477/10946 kararının bu konuyla ilgili olduğunu, Kötüniyetli olarak senedin boş kısımlarını sonradan ve gerçeğe aykırı bir anlaşmayı dayanak olarak gösterip doldurmak suretiyle sebepsiz zenginleşme amacı taşıyan davalıların bu amaçlarının hukukta korunması mümkün olmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Davacı, senedin hile ile alındığını ve sonradan doldurulduğunu iddia etmiştir. TBK 39.maddesine göre; “Yanılma veya aldatma sebebiyle ya da korkutulma sonucunda sözleşme yapan taraf, yanılma veya aldatmayı öğrendiği ya da korkutmanın etkisinin ortadan kalktığı andan başlayarak bir yıl içinde sözleşme ile bağlı olmadığını bildirmez veya verdiği şeyi geri istemezse, sözleşmeyi onamış sayılır”. İptal hakkının kullanılması hiçbir şekle bağlı değildir. Korkunun kalktığı tarihten itibaren bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde sözleşme karşı tarafa yöneltilecek tek taraflı sarih ve zımni bir irade açıklaması ile feshedilebileceği gibi def’i veya dava yoluyla da kullanılabilir. İlk derece mahkemesince davacının bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde Savcılığa ya da mahkemeye müracaat etmediği gerekçesi ile davanın süre yönünden reddine karar verilmiş ise de; İstanbul C.Başsavcılığı’nın 2014/61654 Sor.nolu dosyasında davacının … mirasçılarına yönelik resmi belgede sahtecilik, dolandırıcılık bedelsiz senedi kullanma suçlarına yönelik şikayeti mevcuttur. Ancak Dairemizce yapılan incelemede; soruşturma dosyasının tevzi tarihi okunaklı olmadığından net olarak tespit edilememiştir. Mahkemece öncelikle davacının şikayet tarihinin net olarak tespiti ile TBK 39.maddesine göre hak düşürücü sürenin değerlendirilmesi gereklidir. Bununla birlikte, kararın gerekçesinde davacının bononun anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiası bulunmadığından bu hususta inceleme yapılmadığı belirtilmiş ise de; dava dilekçesinde davacı, senedin davalı mirasçılar tarafından sonradan doldurulduğunu iddia etmiş olmakla bu hususta herhangi bir değerlendirme yapılmamış olması yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulüne, kabul edilen istinaf isteminin mahiyeti dikkate alınarak bu aşamada sair hususların incelenmesine yer olmadığına, ilk derece mahkemesinin kararının HMK 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM: Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile, 2-İstanbul 18. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/03/2017 gün ve 2014/490 Esas, 2017/205 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 36,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 121,70TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, davalılar tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 11/06/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.