Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4243 E. 2020/658 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4243 Esas
KARAR NO : 2020/658
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: GEBZE ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 05/04/2017
NUMARASI : 2016/751 E. – 2017/346 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 13/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı firma arasında aml satımlarına ilişkin faturalardan kaynaklı icra hesap şeklinde yürüyen bir ticari ilişki mevcuttur. Davalı müvekkilinden mal alışverişi yaptığını gösterir cari hesaba konu faturalar bulunmakta olduğunu bu faturalar hem müvekkilim firmaya ait ticari defter ve kayıtlarında hem de davalı tarafın ticari defter ve kayıtlarında mevcut olduğunu,davalı borçlu hakkında Gebze …. İcra Müdürlüğünün … Esas sayılı dosyası ile ilamsız icra takibine geçildiği tarihte müvekkiline 308.758,74 TL borcu bulunduğunu bu esnada davalı müvekkilim ile aralarındaki ticari ilişkiden kaynaklı borcundan dolayı müvekkiline değişik tutarlı ve değişik keşide tarihli bir takım çekler de vermiş olup, bu çeklerin huzurdaki davamızı ikame ettiğimiz tarih itibariyle karşılığı bulunmamakta olduğunu, davalı tarafından verilen çeklerin karşılığı olmadığından davalı borçlu hakkında ayrıca kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını, davaya konu icra takibinde ilk anda 308.758,74 TL’nin tahsilini talep ettiklerini, bu tutarların bir kısmına karşılık davalı tarafından müvekkile keşide edilerek verilen değişik tutarlı ve değişik keşide tarihli bir takım çekler bulunmakta olduğunu, bu çeklerin karşılığı olmadığından davalı hakkında kambiyo senetlerine özgü icra takibi yapıldığını bu çeklerin toplam miktarı düşüldüğünde borçlunun müvekkiline karşılığında nakit yada kıymetli evrak şeklinde ödeme yapmadığı 81.532,74 TL borcu bulunduğunu tüm bu sebeplerle ilk anda her ne kadar 308.758,74 TL üzerinden ilamsız takip yapılsa da çeklerin toplam miktarı takip tutarı üzerinden düşülerek (davalı tarafından verilen çeklerin karşılığı olmadığından davalı borçlu hakkında ayrıca kambiyo senetlerine mahsus icra takibi başlatıldığını) tahsilde tekerrür olmamak üzere 81.532,74 TL üzerinden itirazın iptaline, takibin devamına ve icra inkar tazminatına hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri yasada belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacı vekili tarafından 3 no’ lu celsede davalı tarafın defterlerinin incelenmesine gerek olmadığı beyan etmiş ve imzası alınmıştır. HMK’ nın 222. Maddesi ve davacı vekilinin beyanı birlikte değerlendirildiğinde dosyada mevcut bilirkişi raporu kesin delil olarak kabul görmemiş ve talep edilen bedellere yönelik malların teslimi ispatlanamamıştır.” gerekçesiyle davacının ispatlanamayan davasının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; davalı şirketin, davanın başlangıcından sonuna kadar yargılamanın hiçbir safhasında davayı takip etmediğini, savunma yapmadığını ve delil bildirmediğini,Müvekkili şirketin ticari defterleri üzerinde, takip konusu faturaların ve cari hesap alacağına ilişkin kayıtların bulunup bulunmadığı ve bedelin ödenip ödenmediği ve ödenmeyen borç miktarının tespiti bakımından inceleme yapıldığını ve defterlerin usulüne uygun tutulduğu, taraflar arasında ticari ilişkinin var olduğu ve dava konusu edilen faturaların defterlerde kayıtlı olduğu tespit edildiğini, davalı tarafın süresinde hiçbir itiraz bildirmemiş ve delil sunmamış olması sebebiyle son celse, mevcut rapor ve delillere göre davanın kabulüne karar verilmesi talep edildiğini, TTK 83. Maddesinde, ticari uyuşmazlıklar bakımından mahkemenin, resen veya talep üzerine taraflara ait ticari defterlerin ibrazına karar verebileceğini, ticari defterlerin incelenmesinin uyuşmazlıkların çözümü bakımından büyük önem taşımasından dolayı defterlerin ibraz zorunluluğu HMK 222. Maddesinde tekrarlandığını, Davalı tarafın ise davayı takip etmediğini, yerel mahkemenin, davalının defterlerini resen inceleme yetkisine sahip olduğunu, her türlü duraksamadan uzak olduğunu, dava dilekçesinde açıkça hem tarafımızın hem karşı tarafın defterlerine dayandığımızı belirttiklerini, son celse bu hususta aksi bir beyanı gerekçe göstererek aleyhe hüküm kurulması haksız bir tutum olduğunu, Yargıtay kararlarının bu yönde olduğunu, TTK 23/2 maddesince, faturayı alan taraf faturaya karşı 8 gün içinde itiraz etme hakkına sahip olup aksi takdirde faturaları kabul etmiş sayılması gerekeceğini,Davaya konu faturalar davalının kabulünde olup, faturaya konu malların da kendisine teslim edildiğinin de sabit olduğunu, takibe karşı itirazında her ne kadar bir takım iade faturalarının bulunduğunu iddia etse de, buna ilişkin somut bir delil sunmadığını belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davalıya istinaf istemi TK 35 maddesine göre tebliğ edilmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 12. maddesine göre, hükmi şahıslara tebligat selahiyetli mümessillerine, bunlar birden fazla ise yalnız birine yapılır. Aynı Kanunun 13. maddesine göre de, tebliğ yapılacak bu kişiler, herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde iş yerinde bulunmadıkları veya o sırada evrakı bizzat alamayacak bir halde oldukları takdirde, tebliğ orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılır. Tebliğ tarihi itibariyle yürürlükte olan Tebligat Yönetmeliğinin 21. maddesinde ise, tüzel kişi adına tebligatı kabul edecek kişi herhangi bir sebeple mutad iş saatlerinde bulunmadığı veya o sırada evrakı bizzat alamayacak durumda olduğu takdirde tebliğin, orada hazır bulunan memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı, kendisine tebliğ yapılacak memur veya müstahdemin tüzel kişinin o yerdeki teşkilatı veya personeli içinde vazife itibariyle tüzel kişinin yetkilisinden sonra gelen kimse veya evrak müdürü gibi esasen bu kabil işlerle vazifelendirilmiş biri olması lazım geldiği, bunların da bulunmadığı tebliğ mazbatasında tespit edilmek şartıyla, o yerdeki diğer memur veya müstahdemlerinden birine yapılacağı hüküm altına alınmıştır.Tebligat Kanunu’nun 21/1. ve Tebligat Yönetmeliği’nin 30/1. maddeleri uyarınca; yapılacak tebliğ işleminde muhatap adreste bulunmaz ise, adreste bulunmama nedeninin yönetmelikte belirtilen kişilerden beyanının alınması, beyanda bulunan kişinin mutlaka adı ve soyadının ve sıfatının tebligat parçasına yazılması gerekir. Aksi halde yapılan tebliğ işlemi geçersiz olur.Somut olayda; davalı şirkete dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ evrakında “muhattap bulunamadığından muhtara teslim edildi” şerhi mevcuttur. Davalıya dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliği TK 12, 13, 21 md ile Yönetmelik 30, 31 md. aykırıdır. Şu durumda; davalıya usulüne uygun olarak dava dilekçesi, tensip zaptı tebliğ edilmeli, yasal savunma hakkı tanındıktan sonra oluşacak sonuca göre karar verilmesi gereklidir. Anılan husus kamu düzenine ilişkin olmakla re’sen dikkate alınmıştır. Kabule göre ise; HMK 222/1. maddesi gereğince davalı defterleri yönünden de bilirkişi incelemesi hususunda ara karar oluşturularak delillerin değerlendirilmesi sureti ile karar verilmesi gerekirken bu hususta inceleme yapılmaması yerinde görülmemiştir. Açıklanan nedenle istinaf isteminin kısmen kabulü ile, ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince kaldırılmasına dair aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE,2-Gebze Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 05/04/2017 gün ve 2016/751 Esas, 2017/346 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 109,20 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 194,90 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 13/03/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.