Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4238 E. 2020/657 K. 13.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4238 Esas
KARAR NO : 2020/657
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 15/11/2016
NUMARASI : 2015/708 E. – 2016/845 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/03/2020
İstinaf incelemesi için Dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacılar vekili dava dilekçesinde ve özetle; … İli, … İlçesi, … Mah, … Parsel numaralı, … metrekare yüzölçümlü taşınmazın 163680/710528 payının dava dışı kişiler ile davalıya satışının yapıldığını, davalının ise payını 05.07.2013 tarihinde müvekkili …’a sattığını, bu payın 7500 metrekare olduğu kabul edilerek işlemlerin yapıldığını, resmi senet düzenlenerek akit tamamlandığını ve Tapu müdürlüğüne tescil edildiğini, taşınmaz satışına karşılık 05.12.2013 vade tarihli, 100.000,00 -USD, 10.12.2013 vade tarihli 100.000,00 -USD, 15.12.2013 vade tarihli 195.000,00 -USD olmak üzere toplam 395.000,00 -USD olmak üzere 3 adet bono verildiğini, belirtilen tarihlerde ödeme yapılamayacağı anlaşıldığından yeniden bir araya gelinerek yukarıda açıklanan bonoların iade alındığını ve davalıya vade farkı da eklenerek 26.01.2015 tanzim tarihli 23.07.2015 vade tarihli 450.000,00 -USD miktarlı 1 adet bono verildiğini, müvekkillerinin davalıdan satın ve devir aldıkları 7500 metrekare miktarlı taşınmazın dava dışı kişilere satışının yapıldığını, intikal eden taşınmazın aslında 7500 metrekare olmayıp 1.043,10 metrekare olduğunun ortaya çıktığını ve müvekkilinin satış yaptığı kişilerin gerçek yüzölçümünü öğrenmeleri üzerine müvekkiline ödeme yapmaktan imtina ettiklerini, 7500 metrekare yüzölçümü olduğu sanılan taşınmaza karşılık verilen 450.000,00 -USD bedelli bononun bu nedenle bedelsiz kaldığını, her ne kadar nakden ibaresi yazsa da bu durumun gerçeği yansıtmadığını, taraflar arasında bu miktarda bir para alışverişinin olmadığını belirterek bu bonodan dolayı müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, senedin iptaline ve yapılacak muhtemel icra takibinin durdurulmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; dava konusu bononun müvekkiline borçlu olan davacıların borcunun tahsili amacıyla düzenlendiğini, Ankara’daki bir taşınmaz alım satımının söz konusu olmadığını, alacağın tamamen farklı bir hukuki ilişkiden kaynaklandığını, tarafların birlikte yürüttükleri bir projede müvekkiline ödenmesi gereken bir komisyon davacı tarafından tahsil edilmiş olup o ödemenin yapılması amacıyla verildiğini, senedin borçlusunun şirket olup, kefilinin gerçek kişi olduğunu, sözde taşınmaz alışverişiyle senet borçlusunun bir ilgisinin bulunmadığını, senetteki imzanın ikrar edildiğini, taşınmazın tapudaki yüz ölçümü ile arazideki fiili miktarının farklılığı nedeniyle müvekkiline herhangi bir ayıp bildiriminde bulunulmadığını belirterek davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “dava konusu senedin taşınmaz satışı nedeniyle ve bedelin ödenmesi amacıyla verildiği, taşınmazın yüzölçümü açısından davacı …’ın yanıltıldığı ve bu nedenle bedelsiz kaldığı iddiası yasal ve yazılı delillerle kanıtlanamadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacılar vekili istinaf isteminde özetle; davalı …’ın …, …, … Mahallesi, … parsel numaralı taşınmazdaki 18143/177632 hissesini (7500m2) davacı …’a sattığını ve 05.07.2012’te satışın tapuya tescil edildiğini, satış bedeli karşılığı olarak müvekkilinin toplam değeri 395.000USD olan 05.12.2013, 10.12.2013 ve 15.12.2013 olan üç adet bono verdiğini, ancak vade gününde ödeme yapılamayacağının anlaşılması üzerine 3 adet bononun davalıdan iade alınarak vade farkı da eklenerek 26.01.2015 tanzim, 23.07.2015 vade tarihli 495000 USD bedelli bir bono verildiğini, müvekkilinin satın aldığı taşınmazın 1000m2’sini …, 3000m2’sini … ve 3500m2’sini ….’ya sattığını, satış işlemlerinin m2 üzerinde yapıldığını, ancak sonrasında müvekkiline davalıdan intikal eden miktarın 7500m2 değil 1043,10m2 olduğunun ortaya çıktığını, Tapu Müdürlüğü’nün cevabi yazısına göre; taşınmazdaki hisse hatasına sebebiyet veren hususun 04.01.1989 Tarihli işlem sonucu oluştuğu, … maliki olduğu 5775/253760 hisse , 42240/6496256 hisselerin … adına kayıtlı 1980/710528 hisseyi 04.01.1989 tarihli işlemle satın alınması satın aldığı hisselerin kadim hisseleri ile tevhidi sonucu taşınmazda maliki bulunduğu hissenin 11385/355264 hisse olarak tevhiden tescil gerekirken 163680/710528 hisse olarak yazıldığını, …’ın 7500m2 miktarlı taşınmaz almadığı gibi müvekkiline de satılan taşınmazın 7500m2 değil 1043,10m2 olduğunu, müvekkilinin üç ayrı kişiye satış yapmış ise de; taşınmazın gerçek yüz ölçümünün öğrenilmesi nedeni ile ödeme yapmaktan imtina ettiklerini, 7500m2 yüz ölçümlü olduğu sanılan taşınmaza karşılık verilen 450.000USD bedelli bononun bedelsiz kaldığını, mahkemenin banka kayıtlarını ve ticari defterleri incelemeden senedin malen verildiği ispatlanamadığını kabul ederek davanın reddine karar vermesinin hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 72.maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacılar vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Kambiyo senetleri illetten mücerret olup senedin aksini iddia eden taraf iddiasını ispatla yükümlüdür. Kural olarak bonoda ispat yükü senedin bedelsiz olduğunu iddia eden tarafa aittir. Ancak, senedin ihsas sebebi yazılmışsa, artık buna uyulması gerekir. Senetteki sebebin aksinin savunulması halinde ispat yükü yer değiştirir ve senedi ta’lil eden, savını kanıtlamak yükümlülüğü altına girer. Uyuşmazlığa konu bonoda; davacı şirket keşideci, davacı … kefil, davalı lehtar olarak yer almakta olup ihdas sebebinde nakden kaydı mevcuttur. Davacılar senedin malen düzenlendiğini ve senedin dayanağı olan satış işlemine konu gayrimenkulün yüz ölçümü yönünden davacı …’ın yanıltıldığını iddia etmektedirler. Davacılar senedin ihdas sebebini talil ettiklerinden bu iddialarını yazılı delil ile ispatla yükümlüdürler. Davacılar bu husustaki iddiaları ispatlayamamışlardır. Tapu kayıtlarında alenilik esas olup miktar belli olmakla ilk derece mahkemesince davacıların yanılma iddiasının kabul edilememesi yerindedir. Açıklanan nedenlerle ilk derece mahkemesinin kararının usul ve esas yönünden hukuka uygun olduğu dikkate alınarak davacılar vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacılar vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacılardan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine,Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 13/03/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.