Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4203 E. 2020/606 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4203 Esas
KARAR NO : 2020/606
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 22/12/2016
NUMARASI : 2015/7 2016/1009
DAVANIN KONUSU: Borçtan Kurtulma Davası
KARAR TARİHİ: 06/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, davalının müvekkili aleyhine iki ayrı senede dayalı olarak takip başlattığını, takipe konu senetlerde borçlu gösterilen müvekkili şirkete ait şirket unvanı, şirket kaşesi, senetler üstünde şirket yetkilisi … ait imza bulunmadığını, dolayısıyla müvekkili şirketin borçlu olmadığını, …’ın … adını kullanarak şahsi senetler düzenlediğini, … adının kullanılmasının müvekkilini borçlu kılmayacağını ayrıca şirketi bağlaması için şirket unvanın tam yazılması üzerine kaşe basılması gerektiğini, senetlerin düzenleme tarihlerinin 22/06/2011 ve 28/06/2011 olup üzerinde yaklaşık 3 yıl geçtikten sonra takibe konulduğunu, …’ın müvekkili şirketle bir alakası bulunmadığını belirterek müvekkilinin senetler ve takiplerle ilgili olarak davalıya borçlu bulunmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı … vekili, davacının iddialarının asılsız olduğunu, …’ın senetlerin tanzim tarihinde şirket ortağı ve şirketi tek başına münferit imza ile temsile yetkili olduğunu, dava dilekçesinde imzanın adı geçene ait olduğunun ikrar edildiğini, dolayısıyla senetlerin davacıyı bağladığını, her ne kadar senette davacının unvanı eksik yazılmış ise de, davacının borca itiraz ettiği anlaşıldığından bu iddiasının dinlenemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Diğer davalılar, davaya cevap vermemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; dava konusu senetlerin davacı şirket yetkilisi … tarafından imzalanmadığı, senetteki imzaların …’a ait olduğu, davalının senetleri ciro yoluyla devraldığı, buna göre … ile davacı şirket arasındaki çekişmenin davalı …’a karşı ileri sürülemeyeceği, senetlerde borçlu olarak “…” gösterilmiş ve davacı şirketin tam unvanı senet metninde yer almamış ise de, davacı şirketin adına takip borçlusu olduğu kabul edilerek savunmada bulunulmuş olması ileri sürüler itiraz dikkate alındığında, takibin davacı şirket hakkında yapıldığının kabul edilmesi gerektiği, senetlerin 3 yıllık zamanaşımı süresi içinde takibe konulduğu, …’ın ayrıca senetleri kefil sıfatıyla imzaladığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, bu kararı davacı istinaf etmiştir. Davacı vekili İstinaf sebebi olarak; delilleri arasında dayandıkları 3. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/1201 esas sayılı dosyasının celbedilmediğini, dosyanın yargılamasının halen devam ettiğini, senetlerde …’ın da yer almasına rağmen onun hakkında hiçbir takip yapılmadığını, düzenleme tarihlerinin kasten 2011 yılı olduğunu, bunun davalılar arasında muvazaayı gösterdiğini, senetlerin sonradan doldurulduğunu, şirketin kaşesi bulunmadığını, çünkü şirketin devredildiğini, …’ın şirket adına düzenleme yetkisi olmadığını, ticaret sicil kayıtlarının tümü celbedilseydi müvekkili şirket ile … arasında devrin yapıldığının görülecek olduğunu, ancak mahkemenin bu hususları gözardı ettiğini, karar da …’ın imzalayarak verdiği ibranamenin aslının ibraz edilmediğinin bahsedildiğini, ancak kendilerinden böyle bir talepte bulunmadığını, şayet böyle bir ara karar verilmiş olsaydı ibraz edilecek olduğunu, ibra edilmiş senetlere dayanarak senetlerin …’a devir ve temlik edilmesinin hukuken mümkün olmadığını, bu hususla ilgili şahitlerinin dinlenmediğini, …’ın imza incelemesinin dahi yapılmadığını bildirmiştir.Davalı … tarafından diğer davalılar ve … aleyhine iki adet senede dayalı olarak 26/09/2014 tarihinde kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı görülmüştür. Takip ve dava konusu senetlerin 22/06/2011 tanzim 30/01/2012 vade tarihli 4000 TL bedelli ve 28/06/2011 tanzim 30/12/2011 vade tarihli 10.000,00 TL bedelli olup her iki senette de keşideci olarak …, kefil olarak … isminin yer aldığı lehtarın davalı …, hamilin ise davalı … olduğu senetlerin ihdas kaydının bulunmadığı görülmüştür. Ticaret sicilden gelen kayıtların incelenmesinde; …Sanayi ve Ticaret Limited Şirketi’nin 03/06/2011 tarihli kararına göre şirket müdürlüğüne 5 yıllığına …’ın atandığı, 13/09/2011 tarihli kararına göre … 10 yıl süreyle müdür atandığı, 14/11/2013 tarihli karara göre ise … 10 yıl süreyle şirketi temsil ve ilzam hususunda yetkilendirildiği görülmüştür. Davacının dava dilekçesinde deliller bölümünde takip dosyası, ticari sicil kayıtları, imza sirküsü, şirket adresi, davalı …’ın verdiği ibraname, İstanbul 3. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/1201 Esas sayılı dosyası şahitler, bilirkişi incelenmesi ve her türlü deliller gösterildiği görülmüştür. 12/05/2016 tarihli celsede davacı şirket yetkilisi … imzaların kendisine ait olmadığını, …’a ait olduğunu bildirdiği görülmüş ve aynı celsede …’ın imzalarının alınması için duruşmaya çağrılması kararı oluşturulduğu, 22/12/2016 tarihli celsede ise …’ın imzalanmasının incelenmesine ilişkin ara karardan dönülmesine karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca icra takibinden sonra açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, takip ve dava konusu senetlerde “…” adının kullanıldığını, ayrıca senetleri imzalayanın önceki şirket yetkilisi davalı … olduğunu, senetlerin bu haliyle davacı şirketi bağlamayacağını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Takip ve dava konusu senetler 22/06/2011 ve 28/06/2011 tanzim tarihli olup keşideci kısmında “…” yazmaktadır. Her ne kadar senetlerin tanzim tarihinde …’ın davacı şirket yetkilisi olduğu anlaşılmakta ise de, hukuk aleminde “…” isminde bir tüzel kişilik bulunmamaktadır. Dolayısıyla keşideci kısmında “..” yazması davacı şirketi bağlamaz. Davacı şirketin senetler sebebiyle sorumluluğundan söz edebilmek için ticaret unvanının tam olarak yazılması gerekir. Öte yandan bono düzenlenmesi ticari iş mahiyetinde olup senedi alan lehtar ve sonraki cirantaların bu şekilde bir tüzel kişilik ya da şahıs firması bulunup bulunmadığını araştırması gerekirdi. Ayrıca davacının borca itiraz etmesi bir savunma hakkı olup bu durum davacının borçtan sorumlu olduğu anlamında yorumlanamaz. Mahkemece açıklanan bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru değildir. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebinin kabulü gerekmiş, dairemizce yeniden kurulan hükümde senetlerde lehtar ve hamil olan davalılar … ve … yönünden davanın kabulüne, davalı …’ın takibinde kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından kötüniyet tazminatı isteminin reddine, davalı …’ın ise dava konusu senette lehtar ya da hamil konumunda olmadığından, hakkındaki davanın pasif husumet yokluğu nedeniyle reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-İstanbul 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 22/12/2016 gün, 2015/7 Esas, 2016/1009 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın davalılar … ve … yönünden kabulü ile; takip ve dava konusu senetler nedeniyle davacının bu davalılara borçlu olmadığının tespitine, 4-Davalı …’ın takibinde kötüniyetli olduğu ispatlanamadığından davacı tarafın tazminat talebinin reddine, 5-Davalı …’ın dava konusu senette lehtar ya da hamil sıfatı bulunmadığından, pasif husumet yokluğu nedeniyle hakkındaki davanın reddine, 6-Alınması gereken 956,34 TL harçtan, peşin alınan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 931,14 TL harcın davalılar … ve …’dan alınarak hazineye irad kaydına, 7-Davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 25,20 TL başvuru harcı, 25,20 TL peşin harç, 427,60 TL posta ve tebligat masrafı olmak üzere toplam 478,00 TL’nin davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, 8-Davalılar tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda hüküm kurulmasına yer olmadığına, 9-Davacı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 3.400,00 TL vekalet ücretinin davalılar … ve …’dan alınarak davacıya verilmesine, 10-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 11- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 43,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 128,70 TL’nin davalılardan alınarak davacıya verilmesine, 12-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 14-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.06/03/2020