Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4181 E. 2020/604 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4181 Esas
KARAR NO: 2020/604
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2017
NUMARASI: 2015/1122 2017/203
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 06/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan alacaklı olduğunu, faturaların ödenmemesi üzerine başlatılan icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının alacağının dayanağını göstermediğini, müvekkilinin alacaklıya borcunun olmadığını, davacıdan iplik aldıklarını, satın alınan bütün ipliklerin bedelinin ödendiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının satılan iplik bedellerinin geç ödendiği iddiasıyla vade farkı faturası düzenlediği ve buna ilişkin alacağı talep ettiği, taraflar arasındaki 17/03/2014 tarihli sözleşmede, ödemenin peşin olacağının yazıldığı, sözleşmede vade farkı alınacağına ilişkin hüküm bulunmadığı, 18/03/2014 tarihli sipariş formunda ise ödenmeyen faturalardan dolayı vade farkı alınacağı yolunda düzenleme mevcut ise de, bu konuda taraflar arasında anlaşma bulunmadığı, sipariş sözleşmesinin sadece fiyat ve miktar teyidi için yapıldığı, diğer hususlarda 17/03/2014 tarihli sözleşmenin geçerli olduğunun belirtildiği gerekçeleriyle davanın reddine ve %20 oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; bilirkişi raporunda müvekkilinin ticari defterlerinde vade farkı nedeniyle 56.495,31 TL alacak bulunduğunun belertildiğini, 17/03/2014 tarihli sözleşmede satışın peşin yapılacağının belirtildiğini, bu durumun peşin ödem eyapılmaması halinde vade farkı işletileceği anlamına geldiğini, ayrıca 18/03/2014 tarihli sözleşmenin ödeme şartlarını düzenleyen bölümünde ödemenin peşin yapılacağı, yapılmaması halinde vade farkı uygulanacağının belirtildiğini, mahkemenin 18/03/2014 tarihli sözleşmeyi görmezden geldiğini, oysa bu sözleşmenin önceki sözleşmenin tamamlayıcısı olduğunu, ayrıca müvekkili aleyhine %20 kötüyinet tazminatına hükmedilmesinin doğru olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 15/09/2014 tarihinde davalı aleyhine 82.732,49 TL cari hesap alacağının tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, davalının İstanbul Avrupa Adliyesi İcra Müdürlüklerinin yetkili olduğunu, taraflar arasında cari hesap bulunmadığını bildirerek takibe itiraz ettiği görülmüştür. 17/03/2014 tarihli sözleşmenin ödeme kısmında; ödemenin peşin yapılacağının belirtildiği görülmüştür. 18/03/2014 tarihli sözleşmenin ödeme şartları kısmında; vadenin peşin, vadesinde ödenmeyen faturalara ise USD’de aylık %2, TL’de ise %5 vade farkı uygulanacağının yazılı olduğu, sözleşmenin alt kısmında “sadece fiyat ve miktar için teyit edilmiştir. Diğer hususlarda 17/03/2014 tarihli sözleşme geçerlidir, 25/03/2014” şeklinde yazı ve imza bulunduğu ve hemen yanında davalı şirket kaşesinin basılı olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; davacı defterlerinde 31/12/2014 tarihi itibariyle davalıdan 57.110,47 TL alacaklı bulunduğu yolunda, davalı defterlerinde ise takip tarihi itibariyle davacıya 21.137,36 TL borç olduğu, dava tarihinde ise cari hesabın bakiyesiz olduğu, taraflar defterleri arasındaki farkın 56.495,31 TL’lik vade farkı ve 749,86 TL’lik dara farkı iadesi faturalarından kaynaklandığı, taraflar arasında vade farkına ilişkin sözleşme bulunmadığı, ayrıca vade farkı uygulamasına dair bir teamülün de bulunmadığı, 18/03/2014 tarihli sözleşmede ise fiyat ve miktar yönünden teyit edildiğinin belirtildiği, davacının 24/07/2014 tarihli 56.495,31 TL’lik vade farkından dolayı talepte bulunamayacağı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı, davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı ise borcun bulunmadığını savunmuştur. Dosya içeriğinden taraflar arasındaki uyuşmazlığın davacı tarafından düzenlenen 56.495,31 TL’lik vade farkı faturasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davacının vade farkı talep edebilmesi için taraflar arasında sözleşme ya da teamül bulunduğunu ispatlaması gerekir. Taraflar arasında imzalanan 17/03/2014 tarihli sözleşmenin ödeme kısmında ödemenin peşin yapılacağının belirtildiği görülmüştür. Anılan bu sözleşmede ödemenin peşin yapılmaması halinde vade farkı uygulanacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır. Taraflar arasında ayrıca 18/03/2014 tarihli sözleşme bulunmakta ve bu sözleşmenin ödeme şartları kısmında vadesinde ödenmeyen faturalara vade farkı uygulanacağı yazılı ise de, sözleşmenin alt kısmında “sadece fiyat ve miktar için teyit edilmiştir. Diğer hususlarda 17/03/2014 tarihli sözleşme geçerlidir” şeklinde yazı ve imza bulunduğu, bu kısmın davalı şirket kaşesi ile kaşelendiği görülmüştür. Bir başka ifadeyle davacı taraf 18/03/2014 tarihli sözleşmede; vade farkı uygulanmasını istemiş ise de, bu talebin davalı tarafından kabul görmediği, davalının 18/03/2014 tarihli metni sadece fiyat ve miktar bakımından teyit ettiği, dolayısıyla taraflar arasında vade farkı uygulanacağına dair 6098 Sayılı TBK’nun 1.maddesi anlamında sözleşmenin bulunmadığı anlaşılmıştır. Dolayısıyla davacı vekilinin, taraflar arasında vade farkı uygulanacağına dair sözleşme bulunduğuna ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Ne var ki; kötüniyet tazminatına hükmedilebilmesi için davacının takibinde kötüniyetli olduğunun davalı tarafından kanıtlanması gerekir. Davacının davaya konu icra takibini yapmakta kötüniyetli olduğu hususu davalı tarafından ispatlanamamıştır. Dolayısıyla davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesi usul ve yasaya aykırı olup davacı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebinin kabulü gerekmiştir. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne, kısmen reddine karar vermek gerekmiş ve kazanılmış haklar da gözetilerek aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, 2-İstanbul 8.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 27/03/2017 gün, 2015/1122 Esas, 2017/203 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Davanın REDDİNE, 4-Davacının takibinde kötüniyetli olduğu kanıtlanamadığından, davalı vekilinin kötüniyet tazminatı talebinin reddine, 5-Alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 999,27 TL’den mahsubu ile artan 944,87 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 6-Davacının yaptığı yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 7-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 12,00 TL posta giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 8-Davalı lehine Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 9.368,60 TL ücreti vekaletin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 9-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 10- İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 27,30 TL posta masrafı olmak üzere toplam 113,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 11-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, 12-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.06/03/2020