Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4156 E. 2020/519 K. 28.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4156 Esas
KARAR NO: 2020/519
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 18/05/2017
NUMARASI: 2016/78 E. – 2017/409 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali
KARAR TARİHİ: 28/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ
DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili ile davalı arasındaki süre gelen ticari ilişki neticesinde cari hesap ve faturalardan kaynaklı olarak müvekkilinin davalıdan alacağının oluştuğunu bu alacağın davalı tarafından ödenmemesi sonucu tahsili amacı ile İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyasıyla icra takibine başlandığını, borçlunun bu dosyaya itirazı ile takibin durduğunu, davalının takibe itirazında hukuki bir dayanağının bulunmadığını, alacağın tahsili amacı ile yapılan itirazın kaldırılarak takibin devamına karar verilmesini ve davalı aleyhine %20 icra inkar tazminatına hükmedilerek yapılan yargılama giderleri ile vekalet ücretinin davalı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacı tarafından müvekkili aleyhine başlatılan icra takibi ile toplamda 11.412,16-TL tutarında alacak iddiasında bulunduğunu, ancak müvekkilinin ticari defter ve kayıtlarına göre ve cari hesap ekstresine göre takip tarihi itibariyle 5.336,70-TL borcunun bulunduğunu, bu sebeple de borca kısmi itirazda bulunduklarını, bu miktar üzerinden borç tüm ferileriyle birlikte icra dosyasına yatırıldığını, buna rağmen davacının haksız şekilde davayı açtığını, davacının bu hareketi ile haksız ve kötü niyetli olduğunun anlaşılacağını bu nedenlerle de davanın reddine karar verilerek %20 kötü niyet tazminatına hükmedilmesini, yapılan yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davacı üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “taraflar arasında ticari ilişkinin mevcut olduğu, alacağın davalıya fatura edildiği ancak davalı tarafından davacı şirkete fatura iadesi yapıldığı, buna rağmen İstanbul … İcra müdürlüğünün … esas sayılı dosyası ile takip yapıldığı, itiraz üzerine takibin durduğu, davanın İ.İ.K nun 67. Maddesi gereğince bir yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, yapılan bilirkişi incelemesinde davacının alacaklı olmadığının da belirlendiği ve mahkememizce aldırılan raporun uygulama ve mevzuata göre yerinde olup hükme esas alınmaya elverişli olduğu ve davalının itirazında haklı olduğu” gerekçesiyle davanın reddine, davalı haksız olsa da kötüniyetli görülmediğinden davalı tarafın tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; rapora itiraz dilekçesinde belirtildiği üzere davalı tarafından düzenlenen irsaliyeli iade faturasının davacı müvekkile tebliğ edilip edilmediğinin, faturadaki teslim alan ve teslim eden imzalarının kime ait olduğu hususlarının araştırılmadığının ve yalnızca faturaların varlığı ile miktarının tespit edilerek faturadaki her türlü bilginin doğruluğunun kabul edildiği veya malı alıcıya teslim edildiği anlamına gelmeyeceğinin göz önünde bulundurulmaksızın tamamen davalı tarafın sunduğu delillere bakılarak tanzim edilen bilirkişi raporu eksik ve yetersiz olduğunu, hükme esas alınamayacağını, Faturanın tek yanlı olarak ispat vasıtası olamayacağını, fatura muhteviyatının verildiğine ya da hizmetin gerçekleştiğine ilişkin başka maddi vasıtalarla da desteklenmesi gerektiğini, tebliğ edilmesinin ise ancak noter vasıtası ile gönderilmiş olması ispat bakımından değer taşıyacağını, davalı tarafın defter kayıtları incelendiğinde söz konusu iade faturasının kayıtlara işlenmiş olması davalının davacı müvekkile borcunun olmadığını kanıtlamayacağını, Davaya konu faturanın müvekkile tebliğ edildiğine ilişkin herhangi bir araştırmanın yapılmayarak yalnızca süresinde itiraz edilmediği gerekçesiyle fatura içeriğinin davacı müvekkilce kabul edildiği sonucuna varılması hukuki dayanaktan yoksun olduğunu, Yargıtay 11. Hukuk Dairesi’nin 05.05.2005 tarihli ve 2004/7832 E. Ve 2005/4738 K. Sayılı kararının; ” Her ne kadar kanunda 8 gün içinde itiraz edilmemesi halinde faturanın içeriğinin kabul edildiği ifade edilmişse de bu hüküm yalnızca faturanın olağan içeriği hakkında geçerlidir. Süresi içinde itiraz edilmeyen faturadaki her türlü bilginin doğruluğunun kabul edildiği veya malın alıcıya teslim edildiği anlamına gelmez.” şeklinde olduğunu, Davalı tarafın vermiş olduğu cevaplardan anlaşılacağı üzere faturaya konu malların teslim alındığı, ancak uyuşmazlığa konu malları iade fatura ile birlikte iade ettiklerine ilişkin herhangi bir belge sunulmadığını, bu nedenle yalnızca davalı tarafın ticari defterine kayıtlı iade faturanın, malların iade edildiği ispatlanmadıkça herhangi bir hükmü olmadığını, Davalının kendisine tebliğ edilen faturaya itiraz ettiğini davacıya beyan etmek için iade faturası düzenleyerek göndermekte olduğunu; ancak bu durumda, ortada iade edilen bir mal söz konusu olmadığından iade faturası düzenlenmesinin de mümkün olmaması gerektiğini, Yargıtay’ın kararında da aynı yönde olduğunu,“Davalı firma davacının düzenlediği takibe konu faturaları ticari defterlerine işlemiş, daha sonra iade faturaları düzenlemiştir. Bu iade faturalarından sadece biri davacı tarafın defter kayıtlarında bulunmaktadır. Davalıya tebliğ edilen faturalara süresinde bir itirazı olup olmadığının belirlenmesi gereklidir. Davalı tarafından süresinde yapılmış bir itiraz yok ise, davalının kabul ederek defterlere işlediği faturalar için sonradan iade faturaları düzenlenmesi kendisinin yararına bir sonuç doğurmaz.” (Yargıtay 11. Hukuk Dairesi E. 2004/2189 – K.. 2004/11141 -T. 11.11.2004, Yargıtay 19. Hukuk Dairesi E. 2009/5122 -K. 2010/2130 -T. 1.3.2010, Yargıtay 23. Hukuk Dairesi E. 2014/3309 -K. 2015/127-T. 13.1.2015) Davacının 27.3.2015 tarihinde düzenlenen 10.781,10-TL tutarlı faturasına yönelik olarak davalının düzenlediği 27.4.2015 tarihli iade faturasının davalının defterlerinde olmasına rağmen faturaya süresinde itiraz etmeyip iade fatura düzenlemesinin kendisinin yararına bir sonuç doğurmayacağını, açıklanan nedenlerle kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; bilirkişi raporuyla davacı tarafın herhangi bir alacağı olmadığının sabit hale geldiğini, fatura içeriğindeki malların imza karşılığı eksiksiz şekilde teslim edildiğini, iade faturasının usulüne uygun düzenlendiğini, davaya cevap dilekçesinde bu husustan bahsedildiğini ve iade fatura örneğinin dilekçe ekinde sunulduğunu, davacının cevaba cevap dilekçesi sunmadığını, imzaya itiraz etmediğini, istinafta ve dosya rapordan döndüğünde ise itiraz ettiğini, HMK 141 maddesindeki iddiasının ve savunmanın genişletilmesi yasağının dikkate alınması gerektiğini, cevaba cevap dilekçesi sunulmadığından bilirkişinin resen araştırma yapmasının beklenemeyeceğini, raporun hükme elverişli olduğunu belirterek istinaf isteminin reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE: Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Bilirkişi raporuna göre; takibe konu toplam 10811,88TL bedelli 2 adet fatura her iki tarafın defterlerinde kayıtlıdır. Defter kayıtları arasındaki uyuşmazlık; davalının defterinde kayıtlı olup davacının defterinde yer almayan 27.04.2015 Tarihli 5.475,18TL bedelli iade faturasından kaynaklanmaktadır. Dava değeri itibarı ile yargılama; basit usule tabidir. Bu nedenle davacı vekilinin cevaba cevap dilekçesi sunmaması usule aykırı olmayıp davalı vekilinin sunduğu iade faturası da yargılama sırasında davacı vekiline tebliğ edilmediği dikkate alındığında davalı vekilinin iddianın genişletilmesi yasağına aykırılık savunması yönünden itirazı yerinde görülmemiştir. Bu durumda, öncelikle davacının faturaya itirazının değerlendirilmesi için iade faturasının aslı yahut okunaklı örneği getirtilerek malların kime teslim edildiği hususunun tespiti ile gerekirse ilgilinin isticvabı ve bu husustaki delillerin değerlendirilmesi gereklidir. Keza; davacı vekili, iade faturasının müvekkiline tebliğ edilmediğini iddia etmiş ise de, mahkemece bu hususta da inceleme yapılmadan rapora göre karar verilmesi yerinde görülmemiş davacı vekilinin istinaf isteminin bu yönleri ile kabulü gerekmiştir. Açıklanan nedenle HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince ilk derece mahkemesinin kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin kabulü ile, 2-İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 18/05/2017 gün ve 2016/78 Esas, 2017/409 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-6 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davacı tarafa iadesine, 4-İstinaf aşamasında davacı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 30,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 115,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 28/02/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.