Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4148 E. 2019/1551 K. 16.07.2019 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4148 Esas
KARAR NO : 2019/1551
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 13. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 26/04/2017
NUMARASI : 2015/113 2017/302
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 16/07/2019
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:
Davacı vekili, müvekkili ile davalı arasında 27/08/2014 tarihli işyeri devir sözleşmesi imzalandığını, sözleşme ile davalıya ait franchaise işletmesinin 395.000,00 TL bedelle devrinin kararlaştırıldığını, sözleşme gereğince davalıya peşin olarak 190.000,00 TL ödeme yapıldığını, kalan 205.000,00 TL için ise bonolar keşide edilerek verildiğini, sözleme öncesi görüşmelerde müvekkilinin dava konusu işyerinin mali durumu ve bilançoları hakkında bilgi istediğini, ayrıca sözleşmede kefil olarak yer alan şirket sahibinin eşi … ile de yazışmalar yapıldığını, müvekkilinin bu bilanço ve tabloları inceleyerek satın alma işlemini gerçekleştirdiğini, buna göre davalının 12 aylık ortalamasına göre aylık ortamala cirosunun 58.898,00 TL ve elde ettiği karın da aşağı yukarı 1.000,00 TL olduğunun tespit edildiğini, buna göre müvekkilinin kendi yönetim becerilerine güvenerek ve sonraki yıllarda ciro artışı yapacağını varsayarak 5 yılda yaklaşık 300.000,00 TL kar edeceğini düşünerek işletmeyi devraldığını, müvekkilinin bir anlamda işletmenin mali durumuyla ilgili olarak yanlış bilgilendirildiğini, gerçek durumundan daha iyi olduğu gösterilerek yanıltıldığını, makul devir bedelinin 325.840,00 TL olduğunun yaptıkları araştırmalar sonucu anladıklarını belirterek, ödenmesi gereken 205.000,00 TL bedelli bonolardan müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine, toplam değeri 205.000,00 TL olan 12 adet bononun devrinin önlenmesine dair ihtiyati tedbir kararı verilmesini, ayrıca bakiye 205.000,00 TL’lik bononun hükümsüz olduğunun tespitine ve iptallerini karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, davacının işyerinin mali verileri dahil tüm özelliklerini en ince ayrıntısına kadar incelediğini, müvekkilinin davacıyı yanıltmasının söz konusu olmadığını, işyeri devir sözleşmesinin 6 ayı aşkın süren görüşmeler akabinde imzalandığını bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; davacının devir aldığı işyerinin cirosu ve mali durumu hakkanda yanıltıldığını, davalı şirketin cirosunun fazla gösterildiği, davalı şirketin cirosunun şişirilerek işyerinin zarar etmediği görüntüsünün verilmek suretiyle davacıyı sözleşmede sözü edilen fiyattan devralmaya ikna edildiği anlaşıldığı, devacını gerçek verilerek göre bilgilendirilmiş olsaydı davalıya ödemesi gereken bedelin 339.762,82 TL olduğu, buna göre davacının fazladan 55.237,18 TL fazla devir bedeli ödediğinin anlaşıldığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davacının davalıya 55.237,18 TL borçlu olmadığının tespitine, fazla talebin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; davacının bir kısım devir bedelini ödediğini, kalan kısım için bonolar verdiğini, Yargılama sırasında raporlar alındığını, ancak mahkemenin bu rapora itibar etmediğini, söz konusu raporlardan taraflar arasındaki sözleşmeden herhangi bir irade sakatlığının olmadığının beyan edildiği ve TTK’nun 18.maddesi uyarınca davacının tacir olup basiretli bir iş adamı gibi davranması gerektiği ve sözleşmeye bağlılığın esas olduğunun belirtildiğini, mahkemenin rapora niye itibar etmediği konusunun gerekçelendirilmediğini, ayrıca müvekkilinin davacıyı cirolar yönünden bilgilendirdiğini, davacıya şişirilmiş ciro rakamları bildirmediğini, aksine bazı aylar için ticari defterlerde yer alan rakamların altında rakamlar bildirdiğini, işyerinin karlılık ya da zarar durumunun satış fiyatını etkilemeyeceğini, satış fiyatına etki eden unsurların dükkanın yeri, potansiyeli, kira sözleşmesi vs olduğunu, dolayısıyla kısmen kabul kararının hatalı olduğunu, davacı aleyhine %20 tazminata hükmedilmesini istediklerini, ancak bu konuda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediğini, ayrıca mahkemece verilen tedbir kararıyla alacaklarının bir kısmına geç kavuşma durumunun doğduğunu, buna göre davanın reddedilen 149.762,82 TL’lik kısmı için davacı aleyhine tazminata hükmedilmesi gerektiğini, yine davacının bonoların iptali talebi hakkında da karar tesis edilmediğini, 12 adet bononun 205.000,00 TL olup 55.237,18 TL’lik kısmın kabul edildiğini, buna göre hangi bonoların iptal edildiğinin belli olmadığını, bu tutarın ilk üç bonodan mı, yoksa son üç bonodan mı mahsup edileceğinin taraflar arasında ihtilafa yol açacağını, davanın kısmen kabul edilmesine rağmen gerekçeli kararda dava harcının tamamının müvekkiline yükletildiğini, dava harcı ile ilgili kabul ve red oranlarına göre bir değerlendirme yapılması gerektiğini, tedbir kararının devam ettiğini, bu durumun müvekkilini mağdur ettiğini bildirerek kararın ve ihtiyati tedbirin kaldırılmasını istemiştir. Dosyada fotokopisi bulunan işyeri devir sözleşmesinin incelenmesinde; devredenin davalı, devralanın davacı olduğu, devir bedelinin 395.000,00 TL olup sözleşmenin konusunun davalı şirkete ait pizza franshais işletmesinin ekli demirbaş, teçhizat, cihaz, motorlu taşıt, depo mevcudu emtia, tefrişat ve dekorasyonu ile 395.000,00 TL bedel karşılığında devredildiği, 190.000,00 TL’sinin peşin makbuz karşılığı ödendiği, 45.000,00 TL için çekler, 160.000,00 TL için ise borç senetleri ile ödeme yapılacağının belirtildiği, devir sözleşmesinin 27/08/2014 tarihinde imzalandığı görülmüştür. Davacı tarafından sunulan işletmeye ait özel değer tespit raporunun dava dışı … Bağımsız Denetim ve yeminli Mali Müşavirlik A.Ş tarafından düzenlendiği, bu raporda ilk sunulan mali veriler neticesinde işletmenin makul değerinin 1.356,727 TL olarak hesaplandığı, son sunulan mali veriler neticesinde işletmenin makul değerinin 237.548,00 TL olarak hesaplandığı, sonuç olarak bu iki rakam arasındaki fark gözetildiğinde %82,5 civarında bir değer düşüşünün olduğu, buna göre devir bedelinin fazla hesaplandığı, makul devir bedelinin 69.160,00 TL olarak hesaplandığı belirtilmiştir. Davalı tarafından davacıya gönderilen 21/01/2015 tarihli ihtarnamede; davalının gönderdiği mali tabloların gerçeği yansıtmadığı, zarar eden işletmenin kar ediyor gibi gösterildiği, bu durumun bağımsız mali denetim raporu ile anlaşıldığını belirterek 12 adet bononun ödenmeyeceğinin, devir sözleşmesinin ayıplı olduğunu ve bonoların iadesiyle peşinatın iadesinin istendiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/02/2016 tarihli üç kişilik bilirkişi raporunda; davacı iddiasının hata, hile ve ayıp yönünden değerledirilmeye müsait olduğu, ancak ortaya konulan verilerin hatayı kabule götürdüğü, hatanın esaslı olup olmadığının değerlendirilmesi bakımından incelemeye muhtaç olduğu, taraflar defter ibraz etmediğinden her iki yanın mali yönden iddialarının somut olarak teyit etmenin mümkün olmadığı, gelinen aşamada hatanın varlığı ispatlanamadığından davacının talebinin değerlendirilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 09/06/2016 tarihli ek raporda ise; taraf defterlerinin incelendiği, uyuşmazlığa konu olayda herhangi bir irade sakatlığının söz konusu olmadığı, TTK’nun 18.maddesi gereğince tacirin basiretli davranması gerektiği, buna göre davacının mali verilere ilişkin raporları talep etmesi ve tüm hususlarda mutabık kalmış olmaları gerektiği, yapılan mali incelemede devir bedelinin 360.907,66 TL olarak hesaplandığı, bu durumda 34.092,34 TL fazla devir bedeli ödendiğinin anlaşıldığı, mahkemenin aksi kanatte olması halinde bu bedelin ödenmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Mahkemece alınan 14/12/2016 günlü bilirkişi raporunda ise; devredilen dükkanın Kasım 2012 – Mart 2014 dönemini kapsayan ciro toplamının 913.695,61 TL olarak belirtildiği, tekrar yaptıkları hesaplama sonucu bu tutarın 860.164,07 TL olduğu, bu ciro kapsamında ödenmesi gereken 339.762,82 TL olarak hesaplandığı, buna göre davacının 55.237,18 TL fazla devir bedeli ödendiğinin anlaşıldığının belirtildiği görülmüştür. Mahkemece, davacı vekilinin talebi üzerine 06/02/2015 tarihinde toplam değeri 205.000,00 TL olan 12 adet bononun devrinin dava sonuna kadar durdurulması ve icra takibine konu edilmemesi için ihtiyati tedbir kararı verildiği, davacı tarafından 06/02/2015 tarihinde teminatın yatırıldığı görülmüştür. Eldeki davanın 30/01/2015 tarihinde açıldığı görülmüştür.
Dava konusu bonoların vade tarihlerinin 26/01/2015’den başlayıp 28/12/2015 tarihine kadar devam ettiği görülmüştür.
GEREKÇE:
Dava, menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, davalının işletmesini devralmak istediğini, işletmenin zarar ettiği halde davalı tarafından hileli beyan ve davranışlarla işletmenin kar ettiği gösterilmek suretiyle müvekkilinin yanlış bilgilendirildiğini iddia ederek işletmenin devri nedeniyle verilen bonolardan dolayı borçlu olmadığının tespitini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında alınan 16/02/2016 günlü kök ve 09/06/2016 günlü ek raporda herhangi bir irade sakatlığının söz konusu olmadığı yolunda görüş bildirilmiştir. Bahse konu 09/06/2016 tarihli ek raporda bu görüşlere ilave olarak ayrıca yapılan mali incelemede işletmenin devir bedelinin 360.907,66 TL olarak hesaplandığı, buna göre 34.092,34 TL fazla devir bedeli ödendiği belirtilmiştir. Mahkemenin daha sonradan her iki raporu düzenleyen bilirkişi heyetinde yer alan mali müşavir bilirkişiden aldığı 14/12/2016 tarihli ek raporda ise; devir bedelinin 339.762,82 TL olarak hesaplandığı, buna göre davacının fazladan 55.237,18 TL devir bedeli ödediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Nitekim mahkeme tarafından son alınan bu rapor dikkate alınarak yazılı şekilde hüküm tesis edilmiştir. Davacı taraf tacirdir. 6102 Sayılı TTK’nun 18/2 maddesi uyarınca her tacirin ticaretine ait bütün faaliyetlerinde basiretli bir iş adamı gibi hareket etmesi gerekir. Davacı taraf böyle bir işletmeyi devralmak istediğinde davalının işletme ile ilgili beyan ve bilgilendirmesiyle yetinmemesi, ayrıca kendisinin araştırma yapması gerekirdi. Nitekim davadan önce bu konuda bağımsız bir denetim kurumundan da işletmeyle ilgili rapor almıştır. Davacı taraf basiretli davranıp bu şekildeki bir raporu devir öncesinde alması gerekirdi. Davacı bu yönde ihmal göstermiştir. Zaten bilirkişiler tarafından bulunan rakamlar da dikkate alındığında devir bedeli ile bilirkişiler tarafından belirlenen bedeller arasında da çok yüksek oranda bir farklılık mevcut değildir. Dolayısıyla davacının akdin kuruluşu esnasında iradesinin hata ve hileye uğratıldığı ileri sürülemez. Mahkemece bu hususlar gözetilerek davanın reddine karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Davalı vekilinin bu yönden istinaf talebi yerindedir. Davalı vekili ayrıca tedbir kararı dolayısıyla alacağına geç kavuştuğunu belirterek tazminat talep etmiş ise de, mahkemece verilen tedbir bonoların ciro edilmemesi ve takibe konulmaması yolunda olup verilen tedbir kararı ile icra takibi durdurulmadığından veya icraya yatan paranın alacaklıya ödenmemesi şeklinde olmadığından tazminat talebine yönelik istinaf talebi yerinde değildir.
Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kısmen kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE,
2-İstanbul 13.Asliye Ticaret Mahkemesinin 26/04/2017 gün, 2015/113 Esas, 2017/302 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA,
3-Davanın REDDİNE,
4-İİK’nun 72/4 maddesindeki koşullar gerçekleşmediğinden davalı vekilinin tazminat talebinin reddine,
5-Davacı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,
6-Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu hususta karar verilmesine yer olmadığına,
7-Davalı yararına Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre belirlenen 18.250,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
8-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine,
9- İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 25,00 TL posta masrafı olmak üzere toplam 110,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine,
10-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına,
11-Gerek ilk derecede gerekse istinaf aşamasında yatırılan gider avanslarından kullanılmayan kısımların karar kesinleştiğinde yatıran tarafa iadesine,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda oy birliği ile HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi.16/07/2019