Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4110 E. 2020/393 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4110 Esas
KARAR NO: 2020/393 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 2. FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 20/04/2017
NUMARASI: 2014/123 E. – 2017/95 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Manevi Tazminat İstemli)
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde ve ilk derece mahkemesi duruşmasında tekrarla; müvekkili firmanın … isimli ilk mağazasını 1954 yılında ABD’de açtığını ve 1983 yılında 47 mağazaya ulaştığını, halihazırda ABD’de 47 eyalet, DC, Porto Riko ve Kanada’da 1027 … mağazası ile müşterilerine hizmet verdiğini ve ayrıca …com siteleri üzerinden dünya çapında 100’den fazla ülkede ulaşılabilir durumda olduğunu, nitekim müvekkilinin internet sitesinde Türkiye için de bir ara yüz kullanılarak Türk tüketiciler için alışveriş yapma imkanı sağlandığını, “…” markasının müvekkili şirket tarafından ilk olarak ABD’de 8 Nisan 1982 tarihinde tescil edildiğini, dünya çapında 90 ülkede “…” ve “…” kompozit markalarına ait 300’den fazla tescil ve 200’den fazla başvuru bulunduğunu, Türkiye’de de … sayılı “…” markası ile 25. sınıfta koruma sahibi olduğunu, davalı şirketin ise … ve … sayılı “…” markalarının sahibi olduğunu, davacı müvekkilinin davalının … marka başvurusuna itiraz ettiğini ve bu itirazın TPE tarafından sadece 25.sınıf için kabul edildiğini, diğer sınıflarda ise itirazının reddedildiğini, bu sırada araştırmalar yapan davacı müvekkilinin davalı firmanın … sayılı markasından haberdar olduğunu, davalı şirketin markalarının 556 sayılı KHK m. 8/1 (b). 8/3. 8/4, 8/5 ve 35.madde gereğince hükümsüz kılınması gerektiğini, müvekkiline ait markalar ile davalı markaları arasında karıştırılma ihtimali bulunduğunu, davacı müvekkilinin “…” markasının gerçek hak sahibi olduğunu, ayrıca “…” markasının tanınmış marka olduğunu, “…” ibaresinde yer alan “…” kelimesinin müvekkil şirketin … ticaret unvanının kök unsuru olduğunu, davalı şirketin markalarını kötü niyetli olarak tescil ettirdiğini, bu sebeplerle davalıya ait … ve … sayılı “…” ibareli markaların hükümsüzlüğüne, fazlaya ilişkin hakları saklı tutulmak kaydıyla 10.000,00 TL manevi tazminatın haksız fiilin başladığı tarihten itibaren ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davalı müvekkilinin kötü niyetli olmadığını, … ve … sayılı “…” markalarının öncelikle … firması tarafından tescil edildiğini, gözlük ve saat ürünlerinde kullanıldığını, … firmasının markalarını bilahare … firmasına devrettiğini, … firmasının da bu markaları bir müddet gözlük ve saat ürünlerinde kullandıktan sonra markaların yenilenmemesi sonrasında bu sefer huzurdaki davaya konu marka başvurularını tekrar yaptığını, markaların davalı müvekkiline intikalinin de … vasıtasıyla olduğunu, bilahare davalı müvekkilinin, markaları gözlük ve saat ürünlerinde yıllarca kullandığını ve markaya yatırım yaptığını, esasen davacının kötü niyetli olduğunu, tescilinin üzerinden 15 yıldan fazla, ikinci tescilinin üzerinden de 5 yıldan fazla zaman geçen markalar için şu anda huzurdaki davayı açtığını, oysa davacının markaların Türkiye’de kullanımından çok önceden beri haberdar olduğunu, davacının sessiz kalma yoluyla hak kaybına uğradığını, davacı markasının WIPO kriterleri kapsamında tanınmış marka olmadığını, davacı markaları ile davalı müvekkili markaları arasında benzerlik bulunmadığını, davacının Türkiye’deki markasının sadece 25. sınıfta tescilli olup, ürünler arasında ilişki bulunmadığını, davacının iştigal alanının tekstil sektörü olduğunu, davalı markalarının koruma kapsamında yer alan gözlük ve saat ürünleri ile ilişkisi bulunmadığını, davacı vekilinin “…” ibaresinin markasal kullanımını göstermediğini, gerek Paris Sözleşmesi, gerekse 556 sayılı KHK’nın tanınmış markalar için dahi 5 yıllık süre içinde dava açılmasını zorunlu tuttuğunu, davalı müvekkilin kötü niyetli olmaması sebebiyle 5 yıllık bu sürenin davacı açısından her halükarda hak düşürücü süre olduğunu, 2008/16273 sayılı markanın tescil tarihinin 29/04/2009 olduğunu ve davanın 5 yıllık sürede açılmadığını savunarak, açılan davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli 2014/123 E. – 2017/95 K.sayılı kararıyla; “davacıya ait ve Türkiye’de 25. sınıfta tescilli … numaralı “…” ve davalıya ait 09,14. sınıflarda tescilli … ve 03,18,35. sınıflarda tescilli … numaralı “…” markalarının iki kelimeden oluştuğu ve birebir aynı olduğu, tescil edildikleri mal ve hizmetlerin farklı oldukları, davacı markasının WIPO kriterlerine göre, kullanım alanının yaygınlığı, kullanım süresinin uzunluğu, kullanım derecesinin yoğunluğu, tanınma derecesinin yüksekliği, promosyonlarının süresinin uzunluğu ve yoğunluğu, tescil ve tescil başvurularının kapsadığı coğrafi alanın genişliği, marka değerinin yüksekliği nedeniyle davalıya ait markaların tescil edildiği tarihlerde tanınmış marka olduğu tespit edilmiştir. Yine davalıya ait … numaralı markasının 29/04/2009 tarihinde tescil edilmesi nedeniyle dava tarihi itibariyle 5 yıllık hak düşürücü sürenin dolmadığı anlaşılmıştır. Davalı markalarının tescilinden önce dava dışı şirkete ait olan ve daha sonra müddet olan … ve… numaralı “…” markalarının davalı ile ilgisi bulunmadığından, bu markaların tescil tarihlerinin ve davalı dışındaki tüzel kişiler tarafından kullanıldıkları sürenin davalı açısından sessiz kalma nedeniyle hak kaybının mevcut olup olmadığı konusunda dikkate alınamayacağı sonucuna varılmıştır. Kaldı ki, kötü niyetli marka tescili halinde, 5 yıllık hak düşürücü süre dikkate alınamaz. Davacıya ait markaların geniş bir coğrafyada kullanılıp tanındığı, gerek Türkiye’de, gerekse başka ülkelerde tescilli olduğu, davalının ve davacının faaliyet alanlarının giyim ve aksesuar olduğu, faaliyet alanlarının birbiri ile ilişkili olması nedeniyle davalının “…” markasını devraldığı ve tescil ettirdiği tarihlerde davacıya ait markalardan haberdar olmamasının mümkün olmadığı, markada yer alan “…” ibaresinin Türkiye’de kullanılmayan bir kadın ismi, “…” sözcüğünün ise İngilizce’de … anlamına geldiği, bu iki sözcükten oluşan markanın davalı tarafça tesadüfen bulunup tescil edilmesinin mümkün olmadığı, bu nedenle davalının kötü niyetli olduğu, davacının markasının tanınmış marka olduğu, bu durumun davacıya tescilli olduğu emtialar ve hizmetler sınıfı dışındaki emtialar ve hizmetler için de davalı markalarının hükümsüzlüğünü talep etme hakkını verdiği, davacı markası ile aynı kelimelerden oluşan davalı markalarının farklı ürünlerde ve hizmetlerde kullanılsa bile ilgili tüketici kesiminin davalıya ait markalarının davacının seri markası olduğunu düşünebileceği, davacının markasından edindiği olumlu izlenimi davalının markalarına aktarabileceği ve imaj transferi suretiyle tüketici tercihlerinde tanınmış markanın zihindeki etkisinin belirleyici olacağı, bu durumun davacının markasına zarar verebileceği, davacı markasının toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle davalının markalarının haksız bir yarar sağlamasına da yol açabileceği, 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesi ile amaçlananın markaların sulandırılmasının engellenmesi olduğu, davalının markalarının farklı mal ve hizmetler için tescilli olsalar bile davacının tanınmış markasının sulandırılması sonucunu doğurabileceği, dolayısıyla 556 sayılı KHK’nin 8/4. maddesine ve 42/1-b maddesindeki hükümsüzlük koşullarının mevcut olduğu, her ne kadar davalının davaya konu tescilli markalarını kullanımı nedeniyle manevi tazminat da talep edilmişse de, davalının tescilli markalarını kullanmasının haksız bir eylem olmadığı ve markaların hükümsüzlüğüne karar verilene kadar marka korumasının devam ettiği,” gerekçesiyle; Davacının manevi tazminat talebinin reddine, marka hükümsüzlüğü davasının kabulüne, davalıya ait … numaralı “…” ve … numaralı “…” markalarının tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine, karar verilmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; davalı şirket ortağı …’ın 22.02.1994 yılında kurulan … Ltd. Şti.’nin ortağı olduğunu, halen davalı şirket vasıtasıyla ticari hayatına devam ettiğini, dava dışı … şirketi ile konsept şirketi arasında organik bağ bulunduğunu, -… şirketi adına 09.12.1998 tarihinde “…” ibaresiyle 14.sınıfta “saatler” için … sayılı marka, 30.09.1999 tarihinde ise … ibaresiyle 9.sınıfta “gözlükler” için … sayılı marka başvurusunda bulunduğunu, 2001 yılında markayı …’e devrederek tasfiye süresine girdiğini, devir belgelerinin celbinin gerektiğini, İzmir 3.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2005/346 E. – 2016/17 K.sayılı dosyanın celbi gerektiğini, – davalı şirketin 26.05.2006 tarihinden itibaren “Gözlükçülük ve Saatçilik” iş kolunda 11 yıldır dünyaca ünlü marka saatlerin Türkiye distribütörlüğünü üstlendiğini, – … şirketi bünyesinde … ibaresinin 9 ve 14.sınıflarda fiili ve ciddi kullanımının, markanın devredildiği, … şirketi tarafından devam ettirildiğinin, … şirketinin … ibareli markalarını, … marka numarasıyla 10 yıllık koruma süresi içerisinde yenileyerek, aktif biçimde kullanmaya devam ettiğini, … marka numarasıyla koruma kapsamını genişlettiğini, …’ın konsept saat çatısı altında piyasaya dönüşüyle, markanın kullanım haklarının 06.06.2010 tarihinde marka devir sözleşmesiyle davalıya devredildiğini, -…’den ve Maliye Bakanlığı Gelir İdaresinden markanın fiili kullanımına ilişkin belgelerin celbi gerektiğini, -ilk derece mahkemesinin davacı markasının tanınmışlığı yönünden yaptığı değerlendirmenin Markalar Daire Başkanlığı tarafından sayılan 18 maddenin belirli bir kısmını karşılayabildiği, bu değerlendirmenin de objektif verilere dayanmadan yapıldığını, -davacının Türkiye çapında da ulaşılabilir ve tanınmış olduğu iddialarının tescilin yapıldığı 1998 – 1999 yıllarına göre değil, davanın açıldığı tarihteki duruma göre yapıldığını, TÜİK’in 2016 yılında yayınladığı “Hanehalkı Bilişim Teknolojileri Kullanım Araştırması” sonuçlarına göre 2007 yılında internet erişimi olan hane sayısının Türkiye çapında % 17 seviyelerinde olduğunu, internet üzerinden yapılan alışverişlerin son 7-8 yıl içerisinde sıçrama göstererek yaygın hale geldiğini, bu hususların tanınmış marka tespitinde dikkate alınması gerektiğini, mahkemenin aldığı raporun kabulünün mümkün olmadığını, davacı markasının davacının faaliyet gösterdiği alanlar dışında korunamayacağını, -… ve … sayılı markaların, 1998 ve 1999 yıllarında dava dışı … şirketince yapılan tescilin devamı niteliğinde olduğunu, “seri marka” statüsünde bulunduğunu, bilirkişi raporunda da mülkiyet zincirinin özetlendiğini, 5 yıllık hak düşürücü süre sonlandıktan sonra dava açıldığını, taleplerin tümden reddi gerektiğini, -davacının kötüniyetli olduğunu, davacının ilk tescilini 07.04.2006 tarih ve … marka numarasıyla tescil ettirdiğini, 5 senelik sürenin bu tarihten başlatılması gerektiğini, davacı marka vekilinin aynı zamanda davacı şirketin hukuk çalışanı olduğunu, hükümsüzlük iddiasını 2009 ve 2008 yıllarındaki tesciller dikkate alınsa dahi son gününe kadar bekletmesinin kötüniyetli olduğunu, -davalının markayı saatçilik ve gözlükçülük alanlarında ciddi ve fiili kullanımının bulunduğunu, markayı yedekleme ve şantaj kastı bulunmadığını, -davacının 09 ve 14.sınıflar kapsamında … markasının tescil edildiği 1998-1999 yıllarda Amerika kıtası dışında faaliyetlerini genişletmediğini, Türkiye’de yöneldiği hedef kitle olan orta düzeydeki vatandaşlar açısından tanınırlık unsurunun sağlanamadığını, tanınırlık tespitinde … ve … tarihli tesciller esnasında tanınırlığın dikkate alınması gerektiğini, -davacı şirketin daha çok Amerika kıtasında ve tekstil emtiasında yaygın biçimde faaliyette bulunduğunu, 09 ve 14.sınıftaki emtiaların benzer olmadığını, birebir yerine ikame ettirilemeyeceğini, yalnızca giyilebilir” olması gerekçesiyle tüm sınıfların aynı kategoride değerlendirilmesinin, markalaşma ve çeşitliliğin önüne geçerek tekelleşmeye neden olacağını, davacının Türkiye’den sipariş verilebilen …com internet sitesi incelendiğinde, tekstil ve giyim emtialarının satışını yaptıkları sabit olmakla beraber, bu marka altında saat üretim ve satışı yapmadığını, hükümsüzlük nedenleri markanın tescil edildiği bir kısım mal veya hizmete ilişkin bulunuyorsa, yalnız o mal veya hizmet ile ilgili olarak kısmi hükümsüzlüğe karar verilebileceğini beyanla mahkeme kararının kaldırılarak, davanın usulden, aksi halde tümden reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı vekilinin istinafa cevabında; davalı adına tescilli … başvuru numaralı markasının 29.04.2009, … başvuru numaralı markasının tescil tarihinin 13/02/2013 olduğunu, davanın 5 yıllık hak düşürücü sürede açıldığını, marka vekiline yönelik iddiaların davayla ilgisinin bulunmadığını, -davalı şirketin müvekkili tarafından … sayılı markaya karşı İzmir 3.AHM nezdinde 2005/346 E. – 2006/17 K.sayılı dosya ile görülen dosyanın celbini istiyorsa da; davanın tedbir yada rapor almaksızın sulh yoluyla çözümlendiğini, marka sahibinin de dava dışı … unvanlı şirket olduğunu, -davalının davaya konu markalar üzerinde 15 yılı aşkın bir hakkı bulunduğunu ileri sürmüşse de; …’ın … ve …’in ortağı olmasının bu şirketlerin marka üzerindeki haklarını birbirlerine bağlı hale getirmeyeceğini, her iki şirketin bağımsız tüzel kişiliğe sahip olduğunu, şirket birleşmesi yahut …’ın devralınmasının söz konusu olmadığını, -devralınan tek markanın … sayılı marka olduğunu, 06/05/2010 tarihli sözleşme ile devredildiğini, … ve 99/015983 sayılı markaların müddet olduğunu, davalıya hiç geçmediğini, bu markaların gerekçe gösterilemeyeceğini, -davalının 1998 yılına giden bir hakkı bulunmadığından, tanınmışlığın bu tarihe göre belirlenmesi talebinin yerinde olmadığını, -dava dilekçesinin 46 ile 145.paragraflarında müvekkilinin markasının tanımışlığını gösteren delillerin sunulduğunu, -davalı şirketin Türk Patent kayıtları incelendiğinde; tanınmış markaları kendi adına tescil ettirerek haksız yarar sağlamaya çalıştığını, dünyaca ünlü …, …, … markalarının aynısını adına tescil ettirdiğini, davalının kötüniyetli davranışlarının 08/05/2015 tarih ve 2015- M-3459 sayılı YİDK kararı ile tespit edildiğini, … ve … sayılı önceki başvuruların sahibi lehine kazanılmış hak oluşturmayacağına karar verildiğini, aynı yönde TPMK’nın 02/03/2015 tarih ve 2015-M-1070 sayılı kararda da davalının kötüniyetli olduğu ve tescil markaların kazanılmış hak oluşturmayacağına karar verildiğini, -davalı şirketin istinaf dilekçesinde bahsettiği delillere yargılama sırasında dayanılmadığından incelenemeyeceğini, beyanla istinaf başvurusunun reddini istemiştir. Davalıya ait ticaret sicil kayıtları ile marka tescil kayıtları dosya içine getirtilmiş, incelendiğinde; … numaralı “…” markasının davacı adına 01.10.2007 tarihinde 25.sınıfta, … numaralı “…” markasının 29.04.2009 tarihinde 9 ve 14.sınıflarda, … numaralı “…” markasının 13.02.2013 tarihinde 3, 18 ve 35.sınıflarda davalı adına TPMK nezdinde tescil edildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince alınan 20/01/2016 tarihli bilirkişi heyet raporunda; davacı adına … sayı ile tescilli “…” markasının tanınmış marka olduğunu, davanın 5 yıllık hak düşürücü süre içerisinde açıldığını, … sayılı davalı markanın tescilli tüm sınıflarda 556 sayılı KHK 8/4 kapsamında hükümsüz kılınabileceği ve … sayılı markada konsolide edilmiş olan “saatler” ve “gözlükler” ürünleri açısından davalı lehine sırasıyla 1998 ve 1999 yıllarına dayanan kesintisiz bir mülkiyet zinciri bulunduğu, … sayılı davalı markasının “saatler” ve “gözlükler” mal ve hizmetleri dışında kalan tüm mal ve hizmetler bakımından 556 sayılı markaKHK 8/4 kapsamında hükümsüz kılınabileceği, “saatler” ve “gözlükler” hizmetleri bakımından kötüniyetin tespitinin mahkemenin takdir alanına girdiği beyan edilmiş, 03.11.2016 tarihli ek raporda, kök rapordaki görüş tekrarlanmıştır.
G E R E K Ç E : Davanın, davalı adına tescilli … ve … sayılı “…” ibareli markalarının, davacının tanınmış olduğu iddia edilen “…” markası ile iltibas oluşturacak şekilde benzer olduğu, davacının ticaret unvanı ile benzer olduğu ve davalının tescilinin kötüniyetli olduğu iddiası ile hükümsüzlüğü ve manevi tazminat talepli açıldığı, ilk derece mahkemesince manevi tazminat davasının reddine, hükümsüzlük davasının kabulüne, davalı markaların KHK 8/4 maddesi ve 42/1-b maddesi gereğince hükümsüzlüğü ve sicilden terkinine karar verildiği, davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Davalı vekilinin davada ve istinaf başvurusunda ileri sürdüğü sessiz kalmak suretiyle hak kaybı iddiasının; … başvuru numaralı markanın 29.04.2009, … başvuru numaralı markanın 13.02.2013 tarihinde tescil edildiği, 29.04.2014 dava tarihinde 5 yıllık dava açma süresinin dolmadığı anlaşılmakla, yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamında davacı tarafça sunulan belgeler ve bilirkişi raporu ile tanınmışlığın tespit edildiği dikkate alınarak davalı vekilinin tanınmışlığa yönelik istinaf başvurusu yerinde görülmemiştir. Dosyaya celp edilen marka tescil ve devri belgeleri, ibraz edilen ticaret sicil kayıtları ile 20.01.2016 tarihli bilirkişi heyet raporundaki tespitlerinden, dava dışı … şirketi tarafından 09.12.1998 tarihinde 14.sınıfta “saatler” emtiasında … sayılı marka, 30.09.1999 tarihinde 9.sınıfta “gözlükler” emtiasında … sayılı marka başvurusunda bulunularak tecil edildiği, her iki markanın dava dışı … isimli şirkete devredildiği, her iki markanın yürürlükte ve geçerli olduğu 21.03.2008 tarihinde, … şirketinin gözlük ve saatler emtiasının da içinde bulunduğu 09 ve 14.sınıfta yer alan tüm emtialar yönünden … sayılı marka başvurusunda bulunduğu ve tescil edildiği, daha sonra 06.08.2010 tarihinde … şirketinin markayı davalı şirkete devrettiği, 17.08.2010 tarihinde de davalı şirketin davaya konu 03/18/35.sınıflarda 17.08.2010 tarihinde marka başvurusunda bulunduğu, markanın gözlükler ve saatler emtialarında fiili ve ciddi kullanımının bulunduğu görülmüştür. Davacı adına Türkiye’de ilk olarak 07.04.2006 tarihinde, 25.sınıfta … markasının tescil edildiği, davacı şirketin dava dışı şirketler … ve …’in tescillerine ve fiili kullanımlarına itiraz etmediği, yasal başvuruda bulunmadığı, … markasını , gözlük ve saat emtiaları yönünden Türkiye piyasasında serbest bıraktığı ve bu şirketlere terk ettiği, basiretli davranmakla yükümlü davacı şirketin 2006 tescil tarihinde bu markalardan (… ve … sayılı) haberdar olmamasının düşünülemeyeceği kanaatiyle, somut olayda ilk derece mahkemesince bu hususun dikkate alınmadan davacının tanınmış markasının sulandırılması sonucunu doğuracağı gerekçesiyle … sayılı davalı markasının 09.sınıfta “Gözlükler”, 14.sınıfta “Saatler” emtiası yönünden hükümsüzlük kararı verilmesi yerinde görülmemiştir. Davalının … sayılı markasının 21.03.2008 başvuru tarihinde ve … sayılı markasının 17/08/2010 başvuru tarihinde, davacı … markasının 25.sınıfta tanınmış olduğu, davalı markalarının (gözlük ve saat emtiaları dışında) 09 ve 14.sınıf emtialar ile … sayılı markanın tescilli olduğu 03/18/35.sınıflarda davacı markasının tanınmışlığından yararlanma, ayırt edici niteliğini zedeleme sonucunu doğuracağı, 556 sayılı KHK 8/4 madde koşullarının oluştuğu kanaatiyle, davalı vekilinin istinaf başvurusunun kısmen kabulüne kısmen reddine, mahkeme kararının 6100 sayılı KHK 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılmasına, davanın kısmen kabulüne kısmen reddine, Davaya konu davalı adına tescilli 2008/16273 sayılı … markasının 09.sınıfta “gözlükler”, 14.sınıfta “saatler” emtiaları dışında hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, davalı adına tescilli 2010/53736 sayılı markanın tescil olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve terkinine, Manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin esastan KISMEN KABUL, KISMEN REDDİNE, -6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul Anadolu 2. Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 20.04.2017 tarihli 2014/123 E. – 2017/95 K.sayılı kararının KALDIRILMASINA, 2-Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, -Davacının manevi tazminat talebinin REDDİNE, -Marka hükümsüzlüğü davasının kısmen kabulüne, kısmen reddine, – Davaya konu davalı adına tescilli … sayılı … markasının tescilli olduğu 09.sınıfta “gözlükler”, 14.sınıfta “saatler” emtiaları dışında hükümsüzlüğüne, sicilden terkinine, – Davalı adına tescilli … sayılı markanın tescil olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve terkinine, -Karar kesinleştiğinde TPMK’ya bildirilmesine, 3-İlk derece yargılaması yönünden; -Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 170,80 TL harcın mahsubu ile bakiye 116,40 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya idesine, -Davacı lehine kabul edilen hükümsüzlük davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince takdir olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, -Davalı lehine reddedilen, hükümsüzlük davası yönünden 4.910,00TL maktu ve reddedilen manevi tazminat davası üzerinden Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi gereğince 4.910,00 TL vekalet ücretini taktirine, davacıdan tahsili ile davalıya ödenmesine, -Davacı tarafından yapılan ve iadesine karar verilen harcın dışında kalan peşin harç ve başvurma harcı toplamı 56,60 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, -Davacı tarafından yapılan 326,85 TL tebligat ve müzekkere masrafları ile 3.000,00 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 3.326,85 TL yargılama giderinin davacının kabul ve ret oranına göre (%30) 998,05 TL’sinin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, bakiye giderin davacı üzerinde bırakılmasına, -Davalı tarafından yapılan yargılama gideri bulunmadığından bu konuda karar verilmesine yer olmadığına, 4-İstinaf yargılaması yönünden; -İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine, -İstinaf yargılaması sırasında davacı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 46,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 131,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.