Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4077 E. 2020/513 K. 28.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4077 Esas
KARAR NO: 2020/513
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2017
NUMARASI: 2015/484 E. – 2017/410 K.
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 28/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı aleyhine Bakırköy …. İcra Müdürlüğünde … E. sayılı dosyada ilamsız icra takibi yapılmış, davalı (borçlu) işbu icra takibine haksız ve kötü niyetli olarak itiraz ettiğini, oysa ki, davalı borçlu firmaya verilen mallar ve tediye edilen ödemeler sonucu 99.127,49 TL borçlu durumda olduklarını, davalı yan her ne kadar bir kısmın iadesini yapma niyetlerini belirtmişlerse de, bu iddiaları zaten haksız olup kendileri de bunun farkında olarak icra takibimizden sonra bir kısım ödemeler daha yaparak, borçlarını 83.393,00 TL’ye düşürmüşler ve EK.2 mutabakat mektupları ile de ödeyecekleri borçlarının bu tutarda olduğunu beyan ettiklerini, nitekim hemen sonra 6.000 TL daha ödeyerek borçlarım 77.393,00 TL’ye düşürmüşlerdir. Ancak muhtelif müracaat ve ricalarımıza rağmen borçlarım ödememe ısrarları üzerine işbu itirazın kaldırılması davasını açma zorunluluğu doğduğunu, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla takibin devamına, davalının haksız ve mesnetsiz itirazının iptaline, davalı aleyhine yüzde 20 icra inkâr tazminatına hükmedilmesine. masraf ve ücreti vekâletinde davalı tarafın üzerine bırakılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; müvekkili Şirketin, Türkiye’ nin ilk Yapı Marketi olarak uzun süredir perakende sektöründe faaliyet göstermekte olup, Davacı, Müvekkil Şirketin ürün tedarik ettiği firmalarından biridir. Taraflar arasındaki ticari ilişki, 05.01.2009 tarihli Satın alma sözleşmesine dayandığını, kaldı ki, Davacı ile akdedilen satın alma sözleşmesinin 4.2. maddesinde “…, satış devir hızlan arzulanan seviyeye ulaşmayan ürünleri veya mevsimsel ürünleri istediği zaman nakliye bedelleri de satıcıya ait olmak üzere iade etme ve bedellerini satıcının piyasada geçerli olan son satış fiyatlan üzerinden geri fatura etme hakkına sahip olduğunu, satıcı bu hususu kabul ve taahhüt eder” hükmü kararlaştırıldığını, yine aynı sözleşmenin 4.4.maddesinde “ Satıcı satılamayan ve …’in yazılı ihbarına rağmen Satıcı tarafından 30 gün içinde marketlerden geri alınmayan ürünlerin mülkiyetinin …’e geçeceğim kabul eder” hükmü yer aldığını, davacıya gönderilen 11.05.2014 tarihli iadeli taahhütlü mektupla, Müvekkil Şirket’ in elinde, alacaklıya ait satılmayan ürünleri olduğu bildirilip, liste halinde eklenmiş ve bunların iade alınmasını istemiştir. Davacı sözleşme gereğim yerine getirmediğinden ve kendisine yapılan bildirime rağmen, 30 günlük süre içerisinde, satılamayan ürünleri geri almadığından bu malların mülkiyeti de, sözleşme gereği, Müvekkil Şirkete geçmiş durum olduğunu, aynı konuda daha evvel Müvekkil Şirkete tedarikçileri tarafından açılmış, ancak tedarikçi tarafından iade alma yükümlülüğünün yerine getirilmemesi nedeniyle, alınmayan malların mülkiyetinin Müvekkile geçtiği, bu nedenle tedarikçiye borcu olmadığı yolunda, Yargıtay safhasından da geçerek onanmış kararlar mevcut olduğunu, davanın reddine, takip haksız ve kötüniyetli olduğundan % 20 den aşağı olmamak kaydıyla tazminata, masraf ve vekalet ücretinin davacıya yükletilmesine karar verilmesini beyan etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; ” taraflar arasındaki dosyada mevcut 02/02/2016 tarihli mutabakat mektubunda davalı borçlu davacıya 230,44 TL borcu olduğunu kabul etmiş, davacının da verdiği cevabında 65.652,83 TL alacağı olduğunu beyan etmiş, bilirkişi raporunda davacının davalıdan 65.653,78 TL icra takibi itibariyle alacağı olduğu açıklanmış, yine davalı vekili 4 nolu celsede davacıya müvekkili tarafından 02/02/2016 tarihinde 65.652,83 TL borcunun olduğuna dair mutabakat mektubu gönderildiğini beyan etmiş, davacı vekili aynı celsede davalıdan 65.652,83 TL alacağı olduğunu beyan ettiğinden davanın bu miktar üzerinden kabulüne karar vermek gerektiği” gerekçesi ile; – “Davacı vekilinin davalı aleyhine açmış olduğu itirazın iptali davasının kısmen kabulü ile, davalı borçlunun Bakırköy … İcra Dairesi … esas sayılı dosyasına yapmış olduğu itirazın iptali ile, takibin 65.652,83 TL asıl alacak üzerinden devamına, -3095 sayılı kanuna göre değişen oranlarda asıl alacağa takip tarihinden itibaren avans faizi uygulanmasına, -Asıl alacak üzerinden % 20 icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine” karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf isteminde özetle; vekalet ücreti alacağının tamamen davacıya ait olduğunu, 1.980 TL’lik kısmın iptali ile müvekkili adına hükmolunan vekalet ücretine eklenmesini, dava tarihinden sonra bir kısım ödeme yapılmasının vekalet ücretine hak kazandırmayacağını, davalının istinaf isteminin ise reddi gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekili istinaf isteminde özetle; mahkemenin hukuki değerlendirme yapmadan bilirkişi raporunu aynen kararına alarak hüküm kurduğunu, taraflar arasındaki ticari ilişkinin 05.01.2009 tarihli satın alma sözleşmesine dayandığını, sözleşmenin 4.2, 4.4 maddeleri gereğince 11.05.2014 tarihli iadeli taahhütlü mektup gereğince iade alınmayan ürünlerin mülkiyetinin müvekkiline geçtiğini, davacının sözleşmeye aykırı davranarak malları iade almadığı için iade faturasının kesilmediğini, müvekkilinin davacıya borcu bulunmadığını, aynı konuda daha evvel tedarikçiler tarafından açılan davalarda tedarikçiye borlu olunmadığı yönündeki kararların Yargıtayca onandığını, Yargıtay 19HD, 2004/13013E, 20105/10113 K sayılı 14.10.2005 T ilamı, 19.HD’nin 2011/7499, 2012/711K, 01.02.2012 T ilamı) Müvekkilinin Vadeli, Sat-Öde, Konsinye, Toplu ALım şeklinde ürün tedarik ettiği 4 farklı tür sözleşme tipinin olduğunu, davacının sözleşmesinin iade şartlı vadeli türde olduğunu, bu nedenle sadece Vadeli tedarik tipinin doldurulduğunu, sözleşme serbestti ilkesi gereğince davacının iddialarının mevzuata, ticari teamüllere aykırı olduğunu, mutabakat mektubunun yetkisiz kişi tarafından imzalandığını, çifte imza ile temsil edilen şirket yönünde Yargıtay’ın içtihatlarının dikkate alınması gerektiğini belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiş, süresindeki ek dilekçesinde ise; avans faizine hükmedilmesinin hatalı olduğunu, hükmün bu yönünden de kaldırılması gerektiğini belirtmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE Dava, İİK’nın 67.maddesine dayalı olarak açılan itirazın iptali davasıdır. İlk derece mahkemesince davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı her iki taraf vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur. İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır. Somut uyuşmazlıkta; davacı, davalının cari hesap borcunun ödenmediği iddiası ile davalı aleyhine ilamsız takip başlatmış olup davalı ise taraflar arasındaki sözleşmenin 4.2, 4.4 maddesi gereğince ihtara rağmen teslim alınmayan ürünlerin mülkiyetinin müvekkile geçtiğini ve sözleşme gereğince davacının talepte bulunamayacağını savunmuştur. Sözleşme incelendiğinde, ilk sayfada çalışma ve ödeme şeklinin vadeli olarak kararlaştırıldığı, ödeme vadesinin 75 Gün, mağaza açılış ödeme vadesinin +30 gün olarak yazılı olduğu görülmektedir. Sözleşmenin 4.2 maddesinde; “…, satış devir hızları arzulanan seviyeye ulaşmayan ürünleri veya mevsimsel ürünleri istediği zaman nakliye bedelleri de satıcıya ait olmak üzere iade etme ve satıcının piyasada geçerli olan son satış fiyatları üzerinden geri fatura etme hakkına sahiptir. Satıcı bu hususları kabul ve taahhüt eder”, 4.4 maddesinde ise; “satıcı satılamayan ve …’i yazılı ihbarına rağmen satıcı tarafından 30 gün içerisinde marketlerden geri alınmayan ürünlerinin mülkiyetinin …’e geçeceği hususunu kabul ve taahhüt eder” şeklinde iade hususunun düzenlendiği görülmektedir. Dosyada mevcut bilirkişi raporuna göre; davacının ve davalının defterlerinin usule uygun olduğu, davacının defterlerine göre takip tarihi itibarı ile davalıdan 98.715,74TL alacaklı; 31.12.2015 itibarı ile 65.653,78TLalacaklı olduğu, davalının kendi defterlerine göre takip tarihi itibarı ile 98.292,40TL borçlu, 31.12.2015 itibarı ile 65.230,44TL borçlu olduğu defterler arasındaki farkın davacının defterinde kayıtlı olmayıp davalı defterinde yer alan 424,80TL tutarındaki fatura tahsis kaydı ile 1,46TL’lik küsurat yuvarlamasından kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Davalının 11.08.2015’te 6.000TL, 18.08.2015’te 6.000’er TL’lik ödemelerinin her iki taraf defterinde yer aldığı, dava ve takipten sonraki 2 adet 81,42’er TL’lik iade faturasının her iki tarafın defter kaydında yer aldığı belirtilmiştir. Dava, 13.08.2015’te açılmıştır. Davacı vekil 01.03.2016 tarihli dilekçesi ekinde davalı tarafça tanzim olunan mutabakat metni örneğini sunmuş olup ilgili tutanağa göre …’in 31.12.2015 itibarı ile 65.230,44TL cari hesap borcu olduğuna ilişkin teklifte bulunulduğu, davacı şirketin ise alacağının 65.652,83 TL olduğunu belirterek mutabık değiliz şeklinde kaşe ve imzası bulunduğu görülmektedir. Davalı vekili 26.12.2016 tarihli dilekçesi ile mutabakat mektubunun sistem tarafından otomatik gönderildiğini, çift imzalı olmadığını, yetkisiz kişi tarafından imzalandığını beyan etmiştir. Davalı tarafça keşide edilen 11.05.2015 tarihli yazıda müşterilere satılamayıp elde kalan malların hangi mağazada bulunduğu, davacının hangi faturalarıyla davalıya satıldığı hususlarını taşıyan belirleyici ihtar bulunmadığından, davacının davalıya satıp henüz parasını almadığı mal bedelinin davacıya ödenmesi gerekir. İhtarname sözleşmenin 4. maddesine göre malların iade alınmaması halinde mülkiyetin davalıya geçmesini temin edecek nitelikte ve içerikte değildir. (Aynı yönde Yargıtay 19.HD’nin 2017/2375 Esas, 2018/4424 Karar sayılı, 24.09.2018 tarihli ilamı) Açıklanan nedenle davalı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin esastan reddi gerekmiştir. İtirazın iptali davası, takibe sıkı sıkıya bağlı olup icra dosyasında yasal faiz talep edilmiş olmakla mahkemece avans faizine hükmedilmesi yerinde değildir. Davalı vekilinin bu husustaki istinaf istemi yerinde olup ilk derece mahkemesinin kararının bu yönden kaldırılması gerekmektedir. Davacı kendi defterine göre dava tarihi itibarı ile 71.652,83TL alacaklı iken dava 77.393,00TL üzerinde açılmıştır. Dava tarihinden önce yapılan ödemeler yönünden davacının dava açmakta hukuki yararı olmadığından bu kısım yönünden davalı lehine vekalet ücretine hükmedilmesi yerinde olup davacı vekilinin istinaf isteminin reddi gerekmiştir. Açıklanan nedenle davacı vekilinin istinaf isteminin HMK 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine, davalı vekilinin istinaf isteminin kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince kaldırılarak yeniden hüküm kurulmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-Davacı vekilinin istinaf isteminin REDDİNE, 2-Davalı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, 3-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince Bakırköy 4. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/04/2017 gün ve 2015/484 Esas, 2017/410 Karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Davalının Bakırköy … İcra Müdürlüğü’nün … E. sayılı dosyası yönünden takibe itirazının KISMEN İPTALİ İLE, takibin 66.652,83 TL asıl alacak ile asıl alacağa takipten itibaren işleyecek yasal faiz üzerinden devamına, -Kabul edilen asıl alacağın %20’si tutarında icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 5-İlk derece mahkemesinde yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; -Alınması gereken 4.553,05 TL harçtan peşin alınan 1.321,68 TL harcın mahsubu ile bakiye 3.231,37 TL harcın davalıdan alınarak Hazine’ye gelir kaydına, -Davacı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince hesaplanan 9.464,87 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Davalı kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte olan AAÜT gereğince 3.400,00 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf aşamasında yapılan yargılama giderleri ve harca ilişkin; -İstinaf talebi reddolunduğundan davacı taraftan alınması gereken 54,40 TL harçtan peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, -İstinaf talebi kısmen kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine, -İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 11,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 96,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, -Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 7-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 28/02/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.