Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4069 E. 2020/992 K. 10.06.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4069 Esas
KARAR NO: 2020/992 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 1.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2017
NUMARASI: 2014/255 E. – 2017/89 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİH: 10/06/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü: Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili adına tescilli bulunan “…” markaları ve ticaret unvanı dayanak kılınarak, Davalı adına tescilli bulunan … tescil numaralı “…” markasının, davacı markasının tanınmış marka olması ve karıştırma ihtimali gösterilerek hükümsüzlüğüne ilişkin olarak açıldığı anlaşılmıştır. Davacı vekili 14.3.2016 tarihli ıslah dilekçesi ile markanın hükümsüzlüğü yanında davacı adına tescilli markanın tanınmış marka olarak tespitine de karar verilmesini talep ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekili cevap dilekçesinde; Davacı Firma’nın işbu dava açısından uzun süre sessiz kalarak hak kaybına uğradığını, Davalı Firma’ya ait olan “…” markası ile Davacı Firma’ya ait “…” markası arasında benzerlik bulunmadığını bu bağlamda karıştırılma ihtimalinin de söz konusu olamayacağını, beyan ile davanın reddini talep etmiştir. İstanbul 1.Fikrî ve Sınaî Haklar Hukuk Mahkemesinin 28/03/2017 tarihli 2014/255 E. – 2017/89 K.sayılı kararıyla; “Davalı adına TPE nezdinde tescilli … tescil nolu … ibareli markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın Türk Patent ve Marka Kurumuna bildirilmesine, Davacı ıslah dilekçesi ile davacı markası olan … ibaresinin de tanınmış marka olarak tespitini talep etmiş ise de; tanınmışlığın tespitine ilişkin talebin öncelikle TPE nezdinde başvuru konusu edilip neticesine göre TPE ye yönelik olarak bir dava şeklinde açılmadan doğrudan davalı taraf aleyhine açılmış bir hükümsüzlük davasında ayrıca tespit davası olarak talep edilmesinin mümkün bulunmamasına göre, bu yöndeki istemin REDDİNE” karar verilmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; mahkemenin davacı markasının tanınmış marka olarak tespiti talebinin reddine karar verilmesine rağmen çelişkili bir şekilde davalı markasının tüm sınıflar yönünden hükümsüzlüğüne karar verildiğini, markaların benzemediğini, müvekkilinin “…” markasının kendi adı olan “…”in kısaltılmasında ve ekibinin … olarak adlandırılmasından oluşturulduğunu, … kelimesinin ekip anlamında geldiğini, kimsenin tekeline verilemeyeceğini, bu iki marka arasında sınıfsal benzerlik bulunmadığını, – Davacının uzun süre sessiz kaldığını, Yargıtay’ın bir kararında 10 aylık süreyi sessiz kalma olarak nitelendirildiğini, davacının, davalı markasına yaklaşık 3 yıl ses çıkarmadığını, – davalı markasının tüm sınıflar açısından hükümsüzlüğüne karar verilmesinin de çelişkili olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunda ve istinafa cevabında; müvekkili adına tescilli “…” markasının tanınmışlığının tespiti talebinin kabul edilmesi gerektiğini, tanınmışlık tespiti ve ona bağlı olarak tanınmışlık nedeni ile hükümsüzlük, markaya tecavüz iddialarına dayalı talepler söz konusu ise, hadise biçiminde incelenip değerlendirilmesi ve tanınmışlığın tespiti ile buna bağlı olarak markanın hükümsüzlüğü yönünde hüküm kurulmasının mümkün olduğunu, bu bağlamda markanın tanınmış olup olmadığını tespit için önce TPE’ye başvurulması ve TPE tarafından verilecek karara karşı dava açılması gibi ön koşul getirilmesinin 556 sayılı KHK’ya uygun olmadığını, Yargıtay’ın tanınmışlığın tespiti kararlarını onadığı emsal kararlar bulunduğunu, – Davalının markasının hükümsüz kılınmasının usul ve yasaya uygun olduğunu, mahkemenin “…” markasının tanınmış marka olduğunu kabul ettiğini, tanınmışlığın tespiti talebinin reddi kararının hatalı olarak verildiğini, – 556 sayılı KHK’nın 8/4.maddesi uyarınca; “Marka, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir markanın aynı veya benzeri olmakla birlikte, farklı mallar veya hizmetlerde kullanılabilir. Ancak, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu yapılmış markanın, toplumda ulaştığı tanınmışlık düzeyi nedeniyle haksız bir yararın sağlanabileceği, markanın itibarına zarar verebileceği veya tescil için başvurusu yapılmış markanın ayırt edici karakterini zedeleyici sonuçlar doğurabileceği durumda, tescil edilmiş veya tescil için başvurusu daha önce yapılmış bir marka sahibinin itirazı üzerine, farklı mal veya hizmetlerde kullanılacak olsa bile, sonraki markanın tescil başvurusu red edilir.” hükmünün düzenlendiğini, – Davalı firma ile herhangi bir bağlantı ihtiva etmeyen “…” ibaresinin müvekkilinin markası ile iltibas yaratmak amacıyla kötüniyetli olarak tescil ettirildiğinin aşikâr olduğunu, – sessiz kalma nedeniyle hak kaybı savunmasının yerinde olmadığını, Yargıtay tarafından tanınmış markalara ilişkin olarak Avrupa Patent Marka Tüzüğünde de yer alan 5 yıllık sürenin kriter olarak belirlendiğini, – iltibas tehlikesi bulunmadığı savunmasının yerinde olmadığını, müvekkilinin markasının tanımış marka olduğunu, sınıfsal benzerlik bulunduğunu, davalının kötüniyetli olduğunu, davalı markasının tamamen hükümsüz kılınmasının usul ve yasaya uygun olduğunu beyanla, davalı istinaf başvurusunun reddine, mahkeme kararının kaldırılarak, müvekkilinin “…” markasının tanınmış marka olduğunun tespitine karar verilmesini talep etmiştir. Davalı adına tescilli … başvuru numaralı “…” markasının 07/08/11/12/20/21/24/27/35. sınıflarda 07.07.2011 başvuru tarihinden itibaren 02/04/1995 tarihinde sicile tescil edildiği görülmüştür. Davacı adına en eski 11/12/1990 başvuru tarihli … başvuru numaralı 07/09/11.sınıflarda tescilli “…” 15/07/1995 başvuru numaralı … başvuru numaralı 06/07/09/11.sınıflarda tecilli …+şekil ve 07/09/11. Sınıflarda tescilli … unsurlu markalarının bulunduğu görülmüştür.
G E R E K Ç E: Davacı vekilinin dava dilekçesinde; müvekkili adına tescilli … markasının tanınmış marka olduğunu, davalının davacının ürünleri satan bir firma olduğunu, aynı/benzer sınıflarda kötü niyetle … başvuru numaralı … markasını tescil ettirdiğini beyanla, davalı markasının hükümsüzlüğü ve sicilden terkinini, ıslah dilekçesi ile davacı markasının tanınmış marka olduğunun tespitini talep ettiği, ilk derece mahkemesince hükümsüzlük davasının kabulüne, ıslah ile ileri sürülen markanın tanınmışlığının tespiti talebinin ise reddine karar verildiği davalı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu, davacı vekilinin de reddedilen kısım yönünden katılma yoluyla istinaf başvurusunda bulunduğu görülmüştür. Davalı vekilinin istinaf başvurusunda; mahkemenin kararında tanınmışlık tespiti talebinin reddine karar verilmesine rağmen davalı markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar verilmesinin çelişkili olduğunu, markaların benzer olmadığını, markalar arasında sınıfsal benzerlik bulunmadığını ve davacının sessiz kalmak suretiyle hak kaybına uğradığını ileri sürdüğü görülmüştür. TPMK’dan celp edilen tescil kayıtlarından; davalı markasının 07/07/2011 başvuru tarihinden itibaren, 02/04/2014 tarihinde tescil edildiği, davanın 12/12/2014 tarihinde açıldığı, sessiz kalma süresinin tescil tarihinden itibaren hesaplanması gerektiği, davalı markasının tescil tarihinden itibaren 8 Ay 10 günlük süre sonra dava açıldığı, sessiz kalma suretiyle hak kaybı savunmasının yerinde olmadığı kanaatine varılmıştır. İlk derece mahkemesinin kararında davacı … markasının tanınmışlığını hadise şeklinde inceleyerek, davalı markasının davacı tanınmış markası ile ayniyet derecesinde benzer olduğu, 07/09/11’inci sınıflarda emtia grubunun her iki markada ortak olduğu, davacı markası tanınmış olduğundan diğer emtia gruplarında da davacının tescili engelleme hakkı bulunduğundan tüm sınıflarda hükümsüzlük kararı verildiği, markanın tanınmış marka olduğunun tespiti talebinin ise ; önce TPMK’na başvuru yapılması , talebin reddi halinde daha sonra TPMK’nun taraf olarak gösterilerek tanınmışlığın tespiti davası açılması gerektiği gerekçesiyle ıslah ile talep edilen tanınmışlık tespiti davasının reddine karar verildiği, red gerekçesi göz önüne alındığında mahkeme kararında çelişki bulunmadığı kanaatine varılmıştır. Dosya kapsamında mahkemece alınan bilirkişi raporunda; … markasının, ilk olarak 1976 yılından itibaren … şirketi tarafından kullanıldığını, 1995 yılında davacı grubun bünyesine katıldığını, Türkiye’de 1200’ü aşkın satış noktasının bulunduğunu, davalı markasının başvuru tarihi olan 2011 yılında davacı markasının tanınmış marka olduğunu tespit edildiği, davacı vekilinin dava dilekçesi ve delil listesinde davalının davacının … ve … markalarını satan Kayseri Bayisi olduğunun beyan edildiği, davalı tarafça bu iddiaya karşı çıkılmadığı gibi davacı delilleri arasında sunulan “Beyaz Eşya Firma Rehberi”nden davalının … bayisi olduğunun anlaşıldığı, davacı tanınmış … markası ile, davalının … markalarının iki harf dışında aynı olduğu, markalar arasında yüksek düzeyde benzerlik bulunduğu, taraf markalarının tescil sınıflarının 07/09/11’inci sınıflarda ortak olduğu, davacı markasının dayanıklı tüketim malları ve küçük ev aletleri emtialarında tanınmışlığı dikkate alındığında, 08. Sınıfta tescilli ” çatallar, kaşıklar,bıçaklar ve kesme doğrama,soyma amaçlı elektrikli olmayan kesici mutfak aletleri….traş, epilasyon, manikür, pedikür, güzellik amaçlı kişisel bakım için bu sınıfa dahil alet ve cihazlar (makaslar dahil) ” emtiaları ile, 21. Sınıfta tescilli “Elektriksiz temizlik aletleri gereçleri …Diş fırçaları, elektrikli diş fırçaları, traş fırçaları, saç fırçaları, taraklar. Bu sınıfa dahil elektrikle çalışmayan ev ve mutfak gereçleri” emtiaları ile bu malların satışı konusunda 35. Sınıfta mağazacılık hizmetleri sınıfında benzerlik bulunduğu gibi , davalı markasının tescilli olduğu 12/20/24/27 ve 35. Sınıftaki diğer emtia ve hizmet grubunda da davalının davacı ürünlerini sattığı gözönüne alındığında, dava tarihinde yürürlükte olan 556 Sayılı KHK 8/4 maddesi gereğince davacı markasının tanınmışlığından yararlanma amacıyla hareket edildiği, davalı markasının ortak olmayan tescil sınıfları itibarıyla, dayanıklı tüketim malları ve küçük ev aletleri sınıfında tanınmış davacı markasının ayırt edici niteliğini zedeleme/sulandırma ihtimalinin bulunduğu kanaatiyle tüm sınıflarda davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesi sonuç itibarıyla yerinde görülmüş, davalı istinaf başvurusunun reddine ancak mahkeme kararının gerekçesi Dairemizce düzeltilmekle, HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine karar verilmiştir. Davacı vekilinin istinaf başvurusunun incelenmesinde; davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile, davacı markasının tanınmışlığının tespitine karar verilmesini talep ettiği anlaşılıyorsa da; ilk derece mahkemesinin gerekçesinde isabetli bir şekilde açıklandığı üzere; uygulamada 5000 sayılı Kanunun 13/d hükmüne dayanarak, tanınmış marka başvurusu üzerine, tanınmışlığa ilişkin kanıtların bir uzman tarafından incelenip hazırlanan rapor bu yönde olumlu olumsuz bir karar verilmek üzere Markalar Dairesi Başkanlığına sunulduğu, Dairenin markayı tanınmış marka listesine alıp alınmayacağına dair ayrı bir karar oluşturduğu, bu kararın YİDK önüne taşınması sonrası verilen kararın iptali için TPMK davalı gösterilerek dava açılması gerektiği, oysa somut olayda olduğu gibi, davacının tanınmışlık tespiti talebinin 556 sayılı KHK’nin 8/4 hükmü kapsamında ve hükümsüzlük gerekip gerekmediği ile sınırlı bir incelemeye tabi tutulması gereken bir davada 5000 sayılı Kanunun 13/d hükmüyle kabul edilen tanınmışlığın tespiti prosedürünün aşılması sonucunu doğuracak şekilde, idari süreç usulüne uygun tüketilmediğinden dinlenmesine yasal imkan bulunmadığı kanaatiyle, ilk derece mahkemesinin ıslah talebiyle yöneltilen davacının markasının tanınmış olduğunun tespiti isteminin reddine karar verilmesi yerinde görülmüş, davacı vekilinin istinaf başvurusu reddedilmiştir.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan gerekçelerle; 1-Davacı vekilinin katılma yoluyla istinaf başvurusunun REDDİNE, Davalı vekilinin istinaf başvurusunun REDDİNE, 2-İlk derece mahkemesinin karar gerekçesi Dairemizce düzeltilmekle İstanbul 1. Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi’nin 28/03/2017 tarihli 2014/255 Esas-2017/89 Karar sayılı kararının 6100 Sayılı HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, 3-Davalı adına TPE nezdinde tescilli … tescil nolu … ibareli markasının HÜKÜMSÜZLÜĞÜNE, karar kesinleştiğinde kesinleşen kararın Türk Patent ve Marka Kurumuna bildirilmesine, -Davacı ıslah dilekçesi ile davacı markası olan … ibaresinin de tanınmış marka olarak tespitini talep etmiş ise de; tanınmışlığın tespitine ilişkin talebin öncelikle TPE nezdinde başvuru konusu edilip neticesine göre TPE ye yönelik olarak bir dava şeklinde açılmadan doğrudan davalı taraf aleyhine açılmış bir hükümsüzlük davasında ayrıca tespit davası olarak talep edilmesinin mümkün bulunmamasına göre, bu yöndeki istemin REDDİNE, 4-İlk derece yargılaması yönünden; a) 54,40 TL karar ve ilam harcının peşin harçtan ve ıslah harcından mahsubuna başka harç alınmasına yer olmadığına, b)Davanın kısmen kabulü nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 2.860 TL vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, c)Davanın kısmen reddi nedeniyle; Avukatlık asgari ücret tarifesi gereğince 2.860 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, ç)Davacı tarafın yapmış olduğu yargılama giderlerinden olan 25,20 TL başvuru harcı, 25,20 TL peşin harç, 29,20 TL ıslah harcı, 280,00 TL tebligat-müzekkere gideri, 1.500 TL bilirkişi ücreti olmak üzere toplam 1.859,60 TL’nin (HMK. 332.maddesi dikkate alınarak davanın kısmen reddi nedeniyle yargılama giderlerinin 2/3’si olan) 1.239,73 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 619,86 TL’nin davacı üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf yargılama giderleri olarak; a)Davacı yandan alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, b)Davalı yandan alınması gereken 54,40 TL harcın, peşin alınan 31,40 TL harçtan mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, c)Davacı avansından kullanıldığı anlaşılan; 28,00 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 14,00 TL’sinin davalıdan alınarak, davacıya verilmesine, kalan bakiyenin üzerinde bırakılmasına, ç)Davalı avansından kullanıldığı anlaşılan; 73,36 TL (posta-teb-müz) masrafının 1/2 oranında 36,68 TL’sinin davacıdan alınarak, davalıya verilmesine, kalan bakiyenin üzerinde bırakılmasına, d)Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, e)İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 10/06/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.