Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4051 E. 2020/429 K. 24.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4051 Esas
KARAR NO: 2020/429
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2017
NUMARASI: 2015/457 2017/371
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Bankacılık İşlemlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkili ile dava dışı … A.Ş arasında düzenlenen genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesini davalının müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığını, borçlunun kredi taksitleri ödemesini aksattığını, bunun üzerine ihtarname çekildiğini, sonuç alınamadığını, alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, dava konusu 07/06/2002 tarihli 100.000,00 USD’lik sözleşmede müvekkili ismi ve imzası gözükmekte ise de, aradan 13 yıl geçtiği için müvekkilinin imzanın kendisine ait olup olmadığını hatırlayamadığını, bu nedenle imza incelemesi yaptırılmasını istediklerini, ayrıca bu kredi sözleşmesinden kaynaklanan borcun ödeme nedeniyle sona erdiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacı ile dava dışı şirket arasında genel kredi sözleşmelerinin imzalandığı, davalının ise 07/06/2002 tarihli sözleşmeyi müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzaladığı, daha sonra ise davacı ile dava dışı şirket arasında 14/09/2010 ve 28/05/2013 tarihli iki adet genel kredi sözleşmesi düzenlendiği ve bu kredi sözleşmelerinden sonra kredi kullandırıldığı, davalının sonraki sözleşmelerde kefil olmadığı, dolayısıyla takibe itirazında haklı olduğu gerekçeleriyle davanın reddine, davacının, davalının kefalet sorumluluğunu olmadığını bildiği ve sonradan imzalanan kredi sözleşmelerine dayalı takipte haksız ve kötüniyetli olarak davalı hakkında takip yaptığına kanaat getirildiği gerekçeleriyle asıl alacağın %20’si oranında kötüniyet tazminatının davacıdan alınarak davalıya verilmesine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; borçlunun itirazının dayanağı bulunmadığını, bilirkişi raporunun eksik ve hatalı olduğunu, ayrıca kötüniyet tazminatına hükmedilmesinin kabul edilemez olduğunu, rapora itirazlarının dikkate alınmadığını, bilirkişi raporunda takip konusu borçlardan ticari kredili mevduat borcu için ve ilk kredi ilişkisi ile borçlu firmaya tahsis edilen çek defteri ile ilgili hiçbir değerlendirme yapılmadığını, raporun yetersiz olduğunu, davalının imzaladığı kredi sözleşmesinin çerçeve bir sözleşme olduğunu ve belirsiz süreli olduğunu, dolayısıyla davalının sorumluluğunun kefalet miktarı 100.000,00 USD ve ferileriyle sınırlı olduğunu, yeni sözleşmelerin davalının kefaletini sona erdirmediğini, aksine davalıyı diğer kefillerle sorumlu kıldığını, bu durumun sözleşmenin 70.maddesinde de açıkça düzenlendiğini, davalının 2002 yılında imzaladığı sözleşmeyle kredi borçlusu firmanın doğmuş ve doğacak borçlarına kefil olduğunu, bu sözleşmenin de feshedilmediğini, davalının ortaklık hisselerin devrederek sonlandırmasının sözleşmeyi sonlandırmadığını, kredi borçlusu ile 2002 yılından bu yana süre gelen borçlu cari hesap ve kredi ilişkisi bulunmakta olup 2002 yılında alınan borçların kapandığı ve sona erdiği ve kredi borçlusunun müvekkili bankaya borcunun bulunmadığı iddiasının doğru olmadığını, takip konusu alacakların taksitli ticari kredi, ticari kredili mevduat kredisi ve gayri nakdi çek kredisinden oluştuğunu, bu alacakların cari hesap şeklinde olduğunu, davalının ise sorumlu olduğunu, bilirkişinin bu konuları değerlendirmediğini, mahkemenin de gerekçelendirmediğini, ayrıca deposu talep edilen 74.800,00 TL’lik çeklerle ilgili herhangi bir değerlendirme yapılmadığını, yine kötüniyet tazminatının da haksız olduğunu bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında taksitli ticari kredi, ticari kredili mevduat kredisi ve gayri nakdi çek kredisinden doğan alacak diyerek toplam 139.888,16 TL nakit alacağın tahsili ve 80.400,00 TL gayrinakit alacağın deposu için icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak tarih belirtilmeksizin 4 adet genel nakdi ve gayri nakdi kredi sözleşmesi, iki adet bankacılık hizmetleri sözleşmesi, ihtarname vs. gösterildiği, davalının vekili aracılığıyla borca ve tüm ferilerine itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür. İcra takip dosyasında bulunan sözleşmelerin incelenmesinde; iki adet bankacılık hizmetleri sözleşmesinin bulunduğu, davalının bu sözleşmelerde kefaletinin bulunmadığı, ayrıca genel kredi sözleşmelerinin incelenmesinde; davalının 100.000,00 USD bedelli sözleşmede müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatıyla imzasının bulunduğu, diğer sözleşmelerde imzasının bulunmadığı görülmüştür.
Yargılama sırasında alınan 10/11/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacı ile dava dışı borçlu şirket arasında 07/06/2002 tarihinde imzalanan sözleşmenin 100.000,00 USD bedelli olup davalının bu sözleşmeyi müşterek borçlu vemüteselsil kefil olarak imzaladığı, bu sözleşmenin 54.sayfasında tarih bulunmamakla birlikte limitin 150.000,00 USD arttırılarak 250.000,00 USD’ye arttırıldığı, arttırılan bu kısmın davalı tarafından imzalanmadığı, … tarafından kefil olarak imzalandığı, 14/09/2010 tarihli sözleşmede ise davalının kefaletinin bulunmadığı, kefilin … olduğu, yine bu sözleşmenin limit arttırımlarında davalının yer almadığı, limit arttırımlarının … tarafından imzalandığı, 28/05/2013 tarihli sözleşmede ise davalının kefaletinin bulunmadığı, … tarafından imzalandığı, dava dışı şirkete 150.000,00 TL, 50.000,00 TL ve 50.000,00 TL’lik taksitli krediler kullandırıldığı, 14/09/2010 ve 28/05/2013 tarihli sözleşmeler ile tarihi bulunmayan kredili mevduat hesabı sözleşmesinde davalının kefaletinin bulunmadığı, takibe dayanak yapılan kredilerin 14/09/2010 ve 28/05/2013 tarihli sözleşmelerden sonra 2012,2013 ve 2014 yıllarında kullandırıldığı, kullandırılan kredilerin 14/09/2010 ve 28/05/2013 tarihli genel kredi sözleşmesi kapsamında bulunduğu, davalının 07/06/2002 tarihli genel kredi sözleşmesi nedeniyle davacıya borcunun bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafından söz konusu bilirkişi raporuna karşı itiraz edildiği, itirazda; sözleşmenin çerçeve sözleşme olup davalının sorumluluğunun devam ettiği, ihtarnamenin tebliğ şerhinin bulunduğu, bu konuda bilirkişi raporunun hatalı olduğu belirtilerek davanın kabulünün istendiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı ve diğer kişilere çekilen ihtarnamede 139.995,01 TL’nin 7 gün içinde ödenmesinin istendiği, davalıya çıkarılan tebligatın tanınmadığından bahisle bila tebliğ döndüğü görülmüştür. Dosya istinaf incelemesi için dairemizde beklediği sırada mahkeme tarafından 12/06/2019 tarihli yazı ekinde gönderilen dilekçe ve ekindeki belgelerden; işbu dava dosyasındaki nakit alacakların tüm faizleri ve ferileriyle birlikte … A.Ş’ye temlik edildiği anlaşılmış olup bu durum dairemizin karar başlığında gösterilmiştir.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davalı, davacıyla dava dışı şirket arasında düzenlenen 07/06/2002 tarihli kredi sözleşmesini müşterek borçlu ve müteselsil kefil sıfatıyla imzalamıştır. Bilirkişi raporundan da anlaşıldığı üzere bahse konu sözleşmenin limit arttırımının davalı tarafından imzalanmadığı, limit arttırım kısmının dava dışı … tarafından kefil olarak imzalandığı, yine 14/09/2010 tarihli ve 28/05/2013 tarihli sözleşmelerde de davalının kefil olarak sıfatının bulunmadığı, bu sözleşmelerde dava dışı …’un kefaletinin bulunduğu anlaşılmıştır. Bilirkişi raporunda da açıkça belirtildiği üzere takibe konu kredi alacağının 14/09/2010 ve 28/05/2013 tarihli davalının kefaletinin bulunmadığı sözleşmelerden kaynaklandığı anlaşılmıştır. Bu itibarla davalının takibe konu krediden dolayı sorumluluğunun bulunmadığına dair ilk derece mahkemesi kararı yerinde olup davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan davacı vekili, takip konusu alacakların bir kısmının deposu talep edilen çeklerle ilgili bulunduğunu belirtmiş ve bu konuda bilirkişi tarafından değerlendirme yapılmadığını ileri sürmüş ise de, az önce de belirtildiği üzere takibe konu kredi alacaklarının davalının kefaleti bulunmayan kredi sözleşmelerinden kaynaklandığı hususunun bilirkişi raporunda açıkça belirtilmesi karşısında bu konudaki istinaf talepleri de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2- Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 13,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.24/02/2020