Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4023 E. 2020/403 K. 21.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4023 Esas
KARAR NO: 2020/403
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/02/2017
NUMARASI: 2015/1236 – 2017/81
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 21/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili, müvekkilinin önceki unvanının … Ltd. Şti olduğunu, davalının müvekkili aleyhine çeke dayalı takip başlattığını, çekteki imzanın müvekkili şirket yetiklisi …’a ait olmadığını, öte yandan müvekkili şirketin eski yetkililerinin de … ve … olduğunu, bu kişilerin de imza örneklerinin incelenebileceğini, alacaklı ile görüştüklerinde takibe konu çekin …’ün borcuna karşılık kendilerine verildiğini söylediğini, müvekkilinin ne çek keşidecisi, ne de kendilerinden sonraki ciranta ile tanışıklığı ve ticari ilişkisinin bulunmadığını belirterek müvekkilinin takip nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, çekin müvekkili yönünden iptaline ve %20 oranında tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının İstanbul Anadolu 13.İcra Hukuk Mahkemesi’nde açtığı davanın sonuçlandığını, dolayısıyla bu davayı açamayacağını, yine menfi tespit davalarının bir yıllık zamanaşamı süresi içerisinde açılması gerektiğini, davanın süre yönünden de reddi gerektiğini, müvekkilinin dava konusu çeki alacağına karşılık aldığını ve iyiniyetli meşru hamil olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; dava konusu çekteki birinci ciranta imzasının davacı şirket yetkilisi …’ın eli ürünü olmadığı, ayrıca dava konusu çekin davacı şirket defterlerinde yer almadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, çek nedeniyle davacının, davalıya borçlu olmadığının tespitine, davacının kötüniyet tazminatı talebinin reddine karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili İstinaf sebebi olarak; mahkemenin imza sahteliğinin mutlak defi olarak yorumlamasını anlayamadıklarını, bunun için ya çekin doğrudan müvekkiline keşide edilmesi gerektiğini, ya da müvekkilinin kötüniyetli olduğunun ispatı gerektiğini, müvekkili ile davacı arasında başka bir ciranta bulunduğunu, müvekkili şirketin aylık cirosunun yaklaşık 40-45 milyon TL olup günde ortalama 50 adet kambiyo evrakı geldiğini, dolayısıyla imzaların doğruluğunu ispatlamak gibi bir görevinin bulunduğunun düşünülemeyeceğini, menfi tespit davasının bir yıllık zamanaşımı süresine tabi olduğunu, davanın bu süre içinde açılmadığını, müvekkilinin iyiniyetli hamil olduğunu, kötüniyetinin ispatlanamadığını, davanın kendisinden sonraki cirantaya değil sadece müvekkiline ikame edildiğini, müvekkiline ait defterlerin incelenmeden karar verildiğini, müvekkilinin bu çeki … Ltd. Şti’nden alacağına karşılık aldığını, konuyla ilgili tahsilat makbuzunun İstanbul Anadolu 7.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/762 Esas, 2015/129 Karar sayılı dosyasında mevcut olduğunu, bu dosyanın da mahkemece incelenmediğini bildirmiştir. Davalı tarafından İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 10/10/2014 tarihinde çeke dayalı olarak davacı ve diğer kişiler aleyhine 43.000,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 47.581,27 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlatıldığı anlaşılmıştır. Takibe konu çek fotokopisinin incelenmesinde; 27/09/2014 tarihli, 43.000,00 TL bedelli, keşidecisinin dava dışı … Ltd. Şti, lehtar birinci cirantanın davacı, sonraki cirantanın … Ltd. Şti, sonraki cirantanın da davalı şirket olduğu, çekin 29/09/2014 tarihinde ibraz edildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan grafolog bilirkişi raporunda; dava konusu çekteki birinci ciranta imzasının …’ın eli ürünü olmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/12/2016 tarihli bilirkişi raporunda; dava konusu çekin davacı şirketin 2014 yılı ticari defter kayıtlarında yer almadığı, davacı şirket ticari kayıtlarına göre çek keşidecisi ile davacı arasında herhangi bir ticari ilişki bulunmadığı, yine davacı ile kendinden sonraki ciranta … Ltd. Şti arasında 2014 yılı defterlerinde herhangi bir ticari ilişkiye rastlanılmadığı, buna göre davaya konu çekin davacı şirketle ilişkilendirilemeyeceği, davacının menfi tespit talebinin yerinde olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul Anadolu 13.İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2015/163 esas sayılı dosyasında açılan davanın süre yönünden reddine karar verildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava İİK’nun 72. Mad. uyarınca imza sahteliğine dayalı menfi tespit davasıdır. Davacı, takip ve dava konusu çekte lehtar ciranta konumundadır. Davacı çekteki ciranta imzasını inkar etmiştir. Alınan bilirkişi raporundan imzanın davacı şirket yetkilisi …’ın eli ürünü olmadığı anlaşılmıştır. Sahtelik iddiası mutlak def’ilerden olup herkese karşı ileri sürülebilir. Dolayısıyla davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf sebepleri yerinde değildir. Ayrıca mahkemece defter incelemesi de yapılmış olup dava konusu çeke ilişkin davacı defterlerinde herhangi bir kayda rastlanılmadığı gibi davacı ile keşideci arasında ve yine davacı ile kendinden sonraki ciranta olan dava dışı … Ltd. Şti. arasında ticari ilişkiye rastlanmamıştır. Takip çeke dayalı olduğundan davalının kendi defterlerinin incelenmediğine ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Ayrıca mevzuatımızda İİK’nun 72. maddesine dayalı olarak açılan menfi tespit davası için herhangi bir zamanaşımı süresi öngörülmemiştir. Davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi yerinde değildir. Öte yandan dosyada bulunan Anadolu 7. İcra Hukuk Mahkemesinin 2014/762 esas 2015/129 karar sayılı ilamın incelenmesinde taraflarının bu dava ile aynı olduğu söz konusu davada davacının imzanın müvekkili şirket yetkilisi …’e ait olmadığını iddia ettiği mahkemenin ise davacı şirketin yetkilisinin … olduğu ve davayı da şirket yetkili sıfatıyla …’in açtığı bu nedenle …’in şirket adına dava açma yetkisi bulunmadığı gerekçesiyle davayı reddettiği anlaşılmış olup davalının söz konusu çeki alacağına karşılık dava dışı … Ltd. Şti.’den aldığı yöndeki savunmasının davalı ile adı geçen dava dışı şirket arasındaki ilişki kapsamında bulunup bu davada dinlenebilir olmadığı anlaşıldığından davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf talebinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere; 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davalı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 2.937,33 TL harçtan, peşin alınan 734,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 2.202,93 TL eksik harcın davalıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 4-Davalı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 21/02/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.