Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4016 E. 2020/609 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4016 Esas
KARAR NO : 2020/609
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/12/2016
NUMARASI : 2013/79 2016/967
DAVANIN KONUSU: Alacak (Hizmet Sözleşmesinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında yapılan ticari ilişki sonucunda davalının toplam 92.890,30 TL borcu bulunduğunu, davalıya ihtarname çekildiğini, ancak davalı borç mutabakatı yapmadığı gibi borcu da ödemediğini, bu nedenle belirsiz alacak davası açmak durumunda kaldıklarını belirterek şimdilik harca esas olmak üzere 5.000,00 TL alacağın 31/12/2012 tarihinden itibaren işlettirilecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının alacağı belirli bir miktar olduğundan kısmi dava açılamayacağını, ayrıca somut olayda belirsiz alacak davası da açılamayacağını, öte yandan davacının dava dilekçesinde belirttiği alacağın tamamına itiraz etmediklerini, müvekkilinin üçüncü bir firma üzerinden davacıya ödeme yaptığını, nitekim davacıya en son bugün itibariyle 28.000,00 TL ödeme yaptıklarını, bu ödemenin davanın müddeabihi olan 5.000,00 TL’den yüksek bir ödeme olup davanın konusuz kaldığını bildirerek davanın öncelikle usulden reddine, aksi halde konusuz kalması nedeniyle tümden reddine karar verilmesini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporlarına göre; yargılama sırasında raporlar alındığı, en son alınan raporun gerekçesine göre kabule şayan bulunduğu, davacı şirketin davalı tarafından kesilen iki adet faturaya itiraz ettiği, davalının ise bu faturaları taraflar arasındaki sözleşmeye uygun olarak düzenlediğini ispat edemediği, bunun dışındaki taraf faturalarının sözleşmeye uygun olduğu, davacının davalıdan 53.418,93 TL alacaklı olduğu, davalının davacıya düzenlediği faturalar karşılığında 50.000,25 TL alacağının bulunduğu, alacakların mahsubu yahpıldığında davacının, davalıdan 3.418,68 TL alacaklı olduğu gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, 3.418,68 TL’nin 31/12/2012’den itibaren işleyecek avans faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmiş, kararı taraf vekilleri istinaf etmiştir. Karardan sonra davalı vekili gerekçeli kararın 4,6 ve 7.bentlerinde yer alan vekalet ücreti ve yargılama gideriyle ilgili kısımlardaki hesaplama hatalı bulunduğunu belirterek düzeltilmesini istemiş, mahkeme tarafından verilen 21/04/2017 tarihli ek kararla hükmün tashih veya tavzihini gerektiren bir husus bulunmadığı gerekçesiyle talebin reddine karar verilmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; yargılama sırasında alınan ilk bilirkişi raporunda müvekkilinin alacağının 52.388,13 TL, ikinci raporda 23.690,19 TL, üçüncü raporda ise 3.418,68 TL alacak bulunduğunun belirtildiği, raporlar arasında çelişki bulunduğunu, bu çelişkilerin giderilmeden üçüncü bilirkişi raporuna göre karar verildiğini, üçüncü rapora neden üstünlük tanındığının kararda gerekçelendirilmediğini, kararın gerekçeli olmadığını, bu durumun Anayasaya ve HMK’ya aykırı olduğunu, ayrıca sözleşmenin imza tarihinin 31/12/2010 olup bu sözleşmenin 2010 yılını kapsadığını, sözleşmenin son sayfasında elle yazılmış özel notta “imzaya yetkili genel müdürü imzası olmadan hiçbir borçlandırıcı evrak kabul edilmez” ifadesi yazıldığını, ayrıca durumun davalıya 11/01/2011 ve 14/03/2011 tarihli ihtarname ve yazıyla bildirildiğini, davalının alacağını açıklama nedeniyle sunduğu iki evraktaki imzanın müvekkili şirket genel müdürü … onaylatılmadığı ve müvekkili şirketten herhang ibir kişinin imzasını içermediği için geçerliliğinin bulunmadığını, dolayısıyla geçerli olmayan sözleşmeye göre bilirkişilerin yaptığı tespitlerin doğru olmadığını, bu itirazlarının bilirkişi ve mahkeme tarafından tamamen hatalı şekilde değerlendirildiğini, davalının düzenlediği 2011 ve 2012 yıllarıyla ilgili ciro pirim faturalarının fazla hesaplandığını, ayrıca bu faturaların davacı defterlerine işlenmiş gibi hesap yapıldığını, 14/12/2015 tarihli raporun 34.sayfasındaki davalı alacaklarını gösteren tabloda belirtilen 31/12/2011 tarihli 2.537,12, 9.024,64 ve 2.127,53 TL’lik faturaların 2011 yılına ait olduğunu, 2011 yılında davacı tarafından davalıya kesilen faturaların toplamının iadeler düşüldükten sonra 44.875,73 TL + KDV olduğunu, ancak bilirkişilerin ciro hesabının doğru kabul ederek bu hesaplamaları yaptığını, sözleşmede 45.000,00 TL ve üzeri ciro pirimi verileceğinden ciro hesabı tutturulmaması nedeniyle davalı tarafından düzenlenen 31/12/2011 tarihli 2.127,53 TL’lik faturanın iptali gerektiğini, sözleşmeye göre %9 sinerji, %3 bonus ve %17 WKZ iskontosu yıl içinde yapılacak ciro üzerinden hesaplanıp alınması gerektiği, 2011 yılı cirosunun 44.875,73 TL olduğuna göre davalının toplam 13.007,98 + KDV kadar 2011 yılı hak edişi bulunduğunu, oysa davalının 2011 yılında 9.853,15 + KDV olmak üzere iskonto, reklam pirimi ve ciro pirimi adı altında 9 adet fatura düzenlediğini, müvekkilinin hesaplarında bu faturaların işlendiğini, ancak 31/12/2011 tarihli 2.537,12 ve 9.027,64 TL’lik 2 adet faturanın müvekkili defterlerine işlenmediğini, bu hususun bilirkişi raporunda değerlendirilmediğini, ayrıca 31/12/2012 tarihli 9.597,26 TL’lik ve aynı tarihli 1.629,72 TL’lik ve 314,72 TL’lik ciro pirimi ile 17.700,00 TL’lik WKZ düzenlendiğini, bilirkişilerin 2012 yılında tespit ettiği cironun 2011 cirosu gibi yanlış hesap edildiğini, davacının 2012 cirosunun 40.948,51 TL + KDV olduğunu, bunun dosyada bulunan davalı yazılarıyla da sabit olduğunu, buna göre davacının sinerji, bonus ve WKZ hak edişinin 11.875,06 + KDV olduğunu, davalının 2012 yılında bu konularda 11.832,31 + KDV olmak üzere düzenlediği 16 adet faturanın müvekkili defterlerine işlendiğini, ancak 31/12/2012 tarihli 9.597,26 TL ve 1.629,72 TL ve 314,72 TL’lik ciro pirim faturalarının toplamı olan 11.875,06 TL’den müvekkilinin defterlerine işlediği 11.832,31 TL düşülüp bunun sonucu olarak davalının alacağının 42.075,00 TL olması gerektiğini, ancak bilirikşilerin bu hatalarını ikinci ek raporlarında da tekrarladıklarını, yine 31/12/2012 tarihli 17.700,00 TL WKZ bedelini kabul etmediklerini, davalının bu faturaya dayanak kabul ettiği 27/12/2012 tarihli belgedeki imzanın müvekkili şirket yetikilsine ait olmadığı gibi bu belgelerdeki hesaplamaların da hiçbir yasal dayanağı bulunmadığını, müvekkili tarafından imzalanmamış sözleşmede bulunan 88.000,00 TL’nin altında kalan cirolarda 15.000,00 + KDV WKZ bütçesi kesilecektir maddesinin dikkate alınarak hesaplama yapıldığını, bu hesaplamalarla ilgili davalı tarafından düzenlenen ve müvekkili kayıtlarına işlenen faturaların dava dosyasına sunulduğunu, buna göre davalı alacağı olarak hesap edilen 50.000,25 TL’den fazladan hesaplanan 42.252,27 TL’nin düşülmesi gerektiğini, husumete ilişkin itirazların dikkate alınmadan verilen kararın kaldırılmasını istediklerini bildirmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; 29/12/2015 tarihli kök rapora verdikleri itiraz dilekçesinde belirttikleri hususlar bakımından kararın hatalı olduğunu, bu raporda müvekkilince kesilen 9 adet faturadan 8’inin sözleşmelere uygun olduğu ve alacaklı olduğunun belirtildiğini, 5.147,16 TL’lik faturanın hatalı olarak düzenlendiği görüşünü kabul etmediklerini, buna göre davanın tümden reddi gerektiğini bildirmiştir. Taraflar arasında 01/01/2010 tarihli ticari şartlar anlaşması ve eklerinin düzenlendiği görülmüştür. Ayrıca dosyada davacı şirket tarafından imzalanmış 26/01/2007 tarihli 4 sayfadan ibaret satın alma anlaşmasının fotokopisinin ve eklerinin sunulduğu görülmüştür. Yine dosyada anlaşma tarihi ve geçerlilik başlangıcı 01/07/2010 olan ticari şartlar anlaşması ve eklerinin yer aldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 21/01/2014 tarihli 3 kişilik bilirkişi heyeti raporunda; davacı tarafın defterlerine göre davalıdan 53.231,16 TL alacaklı bulunduğu, davalı defterlerinde ise davacıya borcun bulunmadığı, taraflar arasındaki cari hesap farkının davalı tarafından düzenlenen 52.388,13 TL tutarındaki 9 adet ciro pirimine yönelik faturadan kaynaklandığının tespit edildiği, davalı tarafından düzenlenen faturalara davacının itiraz ettiği, sözleşme çerçevesinde hedefe bağlı ciro pirimini aşan miktarda ciro pirimi mahsup edildiği, bu bakımdan davacının, davalıdan tespit edilen fark tutarında 52.388,13 TL alacaklı olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 16/06/2014 havale tarihli ek bilirkişi raporunda; faturaların hedefe bağlı ciro pirimleri dışında tanzim edildiği hususlarının irdelenmiş olup davalı tarafın faturalar nedeniyle alacaklı olduğu iddiasının ispata muhtaç olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında farklı bir heyetten alınan 12/01/2015 tarihli bilirkişi raporunda ise; davacı defterlerinde davalının 53.231,16 TL borçlu göründüğü, davalı defterlerinde ise davacıya herhangi bir borcun bulunmadığının kayıtlı olduğu, taraflar arasındaki farklılığın davalı tarafından düzenlenen 9 adet faturadan kaynaklandığı, davalının 2010 yılında düzenlediği faturalardan 31/12/2010 tarihli 5.147,16 TL bedelli faturanın fazladan hesaplama içerdiği, bu faturanın iptali gerektiği, ayrıca davalı tarafından düzenlenen 31/12/2012 tarihli 17.700,00 TL bedelli WKZ bütçesi konulu faturanın 2010 yılına ait kesilmesi unutulan fatura şeklinde izah edildiği, ancak VUK 231/5 maddesi gereğince faturanın azami 7 gün içinde düzenlenmesi gerektiği, bu süre içinde düzenlenmeyen faturaların hiç düzenlenmemiş sayılması gerektiği, yasal düzenlemesi gereğince bu faturanın da iptali gerektiği, buna göre davalının alacağının 29.540,97 TL’ye düştüğü, davacı alacağı olan 53.231,16 TL’den 29.540,97 TL’nin mahsubu halinde davalının bakiye 23.690,19 TL borçlu kaldığının tespit edildiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. 12/01/2015 tarihli kök raporu hazırlayan bilirkişi heyetinden alınan 30/04/2015 tarihli ek raporda ise; kök rapordaki görüş ve kanaatlerinde değişiklik yapılmasını gerektiren bir husus bulunmadığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında farklı bir heyetten alınan 14/12/2015 tarihli bilirkişi raporunda ise; davacı defterlerinde davalıdan 53.231,16 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinde ise davacıya borcun bulunmadığı, taraf hesapları arasındaki farklılığın davalı tarafından düzenlenen 9 adet faturadan kaynaklandığı ve bu faturaların tek tek irdelenmesi yoluna gidildiği, buna göre davalı tarafından düzenlenen 31/05/2010 tarihli 2.285,22 TL’lik fatura ile 31/12/2010 tarihli 2.429,48 TL bedelli faturaların sözleşmeye uygun olarak düzenlendiği ve davacı şirket alacağından düşülmesi gerektiği, 31/12/2012 tarihli 5.147,16 TL bedelli faturanın ise %4 ciro pirimi üzerinden 2.702,60 TL bedelli olması gerektiği halde fazladan düzenlendiği, buna göre fazladan hesaplanan 2.444,56 TL’nin davacı hesabından düşülmesi gerektiği, 2011 yılı faturalarının ise sözleşmeye uygun olarak düzenlendiği ve davacı şirketin hesaplarından düşülmesi gerektiği, yine 2012 yılı içinde düzenlenen 1.629,72 TL ve 9.507,26 TL bedelli faturaların ise sözleşmeye uygun hesaplandığı ve davacı alacağından düşülmesi gerektiği, 31/12/2012 tarihinde düzenlenen 17.700,00 TL bedelli faturanın ise 2010 yılında kesilmesi gerekirken sonradan düzenlendiği belirtilmiş ise de, VUK’un 231/5 maddesindeki düzenlemenin şekli bir düzenleme olduğu, dolayısıyla uygulamada unutmadan veya başka sebepler nedeniyle süresinde faturanın düzenlenmemesinin sonuca etkili olmadığı, davalının bu faturayı da düzenlemekte haklı olduğu, buna göre davalının sözleşmeye göre düzenlediği 9 adet faturanın toplamının 50.000,25 TL olduğu, davacı defterlerinde gözüken alacak tutarından bu miktar düşüldüğünde davacının bakiye alacağının 3.418,68 TL olarak hesaplandığı yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/03/2015 tarihli ek raporda; bilirkişiler kök rapordaki görüşlerinde değişiklik olmadığı yolunda görüş bildirdikleri görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 24/10/2016 tarihli ikinci ek bilirkişi raporunda; bilirkişiler, kök rapordaki görüşlerinde değişiklik olmadığı yolunda görüş bildirdikleri görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, alacak davasıdır. Davacı taraf, davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise borçlarının bulunmadığını bildirmiştir. Taraflar arasında mal tedarik sözleşmesi bulunmaktadır. Davacı taraf ticari ilişki süresince davalıya mal satmış, davalı taraf ise bir kısım ödemelerle birlikte karşı faturalar düzenlemiştir. Uyuşmazlık, davalı tarafından davacıya düzenlenen 9 adet faturadan kaynaklanmaktadır. Her ne kadar mahkemece davalı tarafından kesilen 2 adet faturaya davacının itiraz ettiği belirtilmiş ise de, davalı tarafın düzenlediği ve yargılama süresince bilirkişiler tarafından değerlendirme konusu yapılan 9 faturaya da davacının itiraz ettiği anlaşılmıştır. Davalı vekilinin istinaf talebinin incelenmesinde; hükme esas alınan bilirkişi kök raporunda davalının 2010 yılı ciro pirimi bakımından düzenlemesi gereken fatura toplamının 2.702,60 TL olduğu, istinaf denetimine elverişli olacak şekilde ortaya konmuştur. Bu fatura davacı defterlerinde kayıtlı olmadığı gibi davacının da kabulünde olmadığından, faturaya süresinde itiraz edilmemiş olması sonuca etkili görülmemiştir. Zira davalı, düzenlediği tutarda ciro pirimine hak kazanmamıştır. Açıklanan bu nedenlerle davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir.Davacı vekilinin istinaf talebine gelince; yargılama sırasında 3 farklı bilirkişi heyetinden raporlar alınmış ise de, davacı vekilinin bu raporlara gerekçelerini göstermek suretiyle itiraz ettiği görülmüştür. Davacı vekilinin itirazları temel olarak şu noktalarda toplanmaktadır: taraflar arasında ciro pirimi uygulanması için 45.000,00 TL’lik mal satışı olması gerektiği, ancak 2011 yılı için 44.875,73 TL + KDV tutarında ciro olduğu, 2012 yılı cirosunun ise 40.948,51 TL + KDV olduğu, dolayısıyla bilirkişilerin ciro hesaplamalarını yanlış yaptığı, buna göre 2011 ve 2012 yılları için davalının ciro pirim faturası düzenleyemeyeceği, yine davalı tarafından düzenlenen 11.832,31 TL’lik hak edişlerinin müvekkilinin defterlerine işlendiği, buna rağmen bilirkişilerin hesapladığı 11.875,06 TL’den müvekkilinin defterlerine işlediği 11.832,31 TL’nin düşülmesi gerektiği ve davalı tarafından düzenlenen 17.700,00 TL bedelli faturaya dayanak yapılan belgedeki imzanın müvekkiline ait olmadığını ileri sürmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporlarında davacının ciro tutarıyla ilgili itirazlarının yerinde olmadığı belirtilmiş ise de, söz konusu kök ve ek raporlarda taraflar arasındaki 2011 ve 2012 yıllarındaki cironun ne olduğu hususunda raporda denetime elverişli olacak şekilde dayanak gösterilmediği gibi, rapor ekinde de bu dayanaklara yer verilmediği anlaşılmıştır. Öte yandan davacının 2012 yılı için kendisinin zaten hak edişleri defterine işlediği ve 17.7000,00 TL bedelli faturayla ilgili itirazları bakımından hükme esas alınan kök ve ek raporlarda bir değerlendirme yapılmadığı gibi, mahkeme kararında da bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Hükme esas alınan bilirkişi raporları bu itibarla istinaf denetimine elverişli değildir. Öte yandan mahkeme kararı da bu yönden gerekçe içermemektedir. Yargılama açıklanan bu hususlar yönünden eksik bırakılmıştır. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talebi yerindedir. Bu durumda mahkemece yukarıda özetlenen davacı itirazlarının değerlendirilmesi bakımından yeni bir bilirkişi heyetinden ayrıntılı incelemeyi içerir ve istinaf denetimine elverişli bir rapor alınarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne, davalı vekilinin istinaf talebinin reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,3-Bakırköy 4.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 13/12/2016 tarih, 2013/79 esas, 2016/967 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 4-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 5-Davacı tarafından yatırılan peşin harcın talebi halinde kendisine iadesine, 6-Alınması gereken 233,00 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 201,60 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 7-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 11,00 TL tebligat gideri olmak üzere toplam 96,70 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 8-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 9-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.06/03/2020