Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4011 E. 2020/433 K. 24.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4011 Esas
KARAR NO: 2020/433
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 10/04/2017
NUMARASI: 2015/1210 2017/347
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 24/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalıya sipariş verdiğini, malların geldiğini, daha sonra ikinci parti sipariş verdiğini, ancak davalının ön ödeme olarak çek istediğini, müvekkilinin de alacağı mallara karşılık davalıya 15/11/2015 tarihli 40.000,00 TL bedelli, 26/12/2015 tarihli 15.000,00 TL bedelli iki adet çeki verdiğini, ancak davalının müvekkilinin talep ettiği siparişleri zamanında vermediğini, verdiklerinde de ayıp olduğunu gördüğünü, ayrıca davalının gönderdiği faturaların başka bir unvanla düzenlendiğini farkettiğini, bu durumu davalıya sorduğundan unvanını değiştirdiğini, ancak adres, vergi, ticaret, sicil numarasının aynı olduğunu söylediğini, müvekkilinin de mali müşaviriyle görüşmesi neticesinde faturayı kabullendiğini, müvekkilinin geç ve eksik de olsa sipariş ettiği emtiayı almakla birlikte repete (ek siparişler) oluşmadığı için 40.000,00 TL’lik çekin karşılıksız kaldığını ve müvekkilinin davalıya çekin karşılığını ödemesi veya çeki iade etmesini istediğini, ancak davalının buna yanaşmadığını, ayrıca davalının müvekkiline 14/11/2015 tarihli faturayı düzenleyerek gönderdiğini, müvekkilinin de bu faturayı noterden iade ettiğini, davalının çeki kötüniyetli olarak üçüncü kişilere ciroladığını, müvekkilinin ticari itibarinin zedelenmemesi için çekin bedelini ödemek zorunda kaldığını belirterek 26/12/2015 tarihli, 15.000,00 TL bedelli çekin ödenmesinin durdurulmasına ve müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 21/07/2016 tarihli dilekçesi ile; dava ikame edilirken dava değerinin sehven 15.000,00 TL üzerinden gösterilerek harcın yatırıldığını, müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile açtığı davaya iki çekin tahsili nihayetinde ve kanunun emri gereğince istirdat davası olarak devam edilmesi gerektiğini, istirdadın talep ettiği miktarın 40.000,00 TL olup dava değerinin 40.000,00 TL olduğundan, 25.000,00 TL üzerinden harcın ikmalini istemiştir. Davalı vekili, davacının iddialarının doğru olmadığını, müvekkilinin ticari alım satım akdi gereğince edimlerini yerine getirdiğini, aslolanın peşin ödeme olduğunu, mal verilmediğini ispat eden davacının bu iddiasını ispat etmesi gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; çekin ödeme vasıtası olup mevcut bir borcun tediyesine yönelik düzenlendiğinin kabulü gerektiği, çekin avans olarak verildiği ve malların teslim edilmediğini davacının ispat etmesi gerektiği, davacının teklif ettiği yeminin davalı tarafından eda edildiği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; müvekkilinin çeki neden verdiği hususunun izah edildiğini, buna göre ispat külfetinin yer değiştirdiğini, salt bahse konu karineyle davanın reddinin doğru olmadığını, malları teslim almadığını iddia edenin iddiasını yazılı ve kesin delillerle ispatlaması gerektiği şeklindeki gerekçenin hukuk birinci sınıf öğrencisini dahi şaşkınlığa uğratacağını, ispat yükünün mal teslim ettiğini iddia eden tarafta olduğunu, mevcut olmayanı ispat etmenin mantığa uygun olmadığını, tarafların tacir olup ihtilaf ile ilgili müvekkili lehine bu kadar kat’i delil varken yanlış yorumla karineye dayanmanın müvekkilinin haklarını zayi ettiğini, davalı şirket yetkilisinin yemin beyanında doğru söylemediğini, davalının yemin etmiş olmasının dosyadaki mübrez belgeler ile müvekkili lehine olan bilirkişi raporunun delil vasfını engelleyemeyeceğini, mahkemenin delilleri usulüne uygun bir şekilde değerlendiremediğini bildirmiştir. Dava konusu çekin 26/12/2015 tarihli 15.000,00 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarının davalı olduğu, çekin davalı tarafından dava dışı …’a, ondan da dava dışı … A.Ş’ye cirolandığı görülmüştür. Dava konusu olmayan diğer çekin 15/11/2015 tarihli 40.000,00 TL bedelli, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu, çekin dava dışı … A.Ş ‘ye cirolandığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 23/09/2016 tarihli bilirkişi raporunda; dava tarihi itibariyle davacının kendi ticari defterlerinde davalıdan 40.000,00 TL alacaklı gözüktüğü, davacı alacağının sapiriş avansı mahiyetinde fazla ödeme yapılmasından kaynaklandığı, davalı defterlerinde ise davalının davacıdan 0,50 kuruş alacaklı gözüktüğü, taraflar arasındaki ihtilafın davalının, davacıya düzenlediği 14/11/2015 tarihli 40.000,50 TL bedelli faturadan kaynaklandığı, davacının bu faturayı davalıya noter ihtarı ile iade ettiği, ancak davacının da tekrar noter ihtarıyla davacıya gönderdiği, davacının ihtarnameyi tebliğ aldığına dair şerhin bulunmadığı, uyuşmazlığın fatura muhteviyatı ürünlerin davacıya teslim edilip edilmediğinden kaynaklandığı, faturanın irsaliyeli düzenlendiği, ancak teslim alan isim ve imzasının bulunmadığı, içeriğindeki ürünlerin davacıya teslim edildiğine dair herhangi bir ispat vasıtası sunulmadığı, buna göre davalının, davacıya fatura içeriği malları teslim ettiğinin ispatlanması halinde davacının talebinin yerinde olmadığı, ancak teslimin ispatlanamaması halinde ise davacının, davalıdan talep ettiği menfi tespitin yerinde olacağı ve 15.000,00 TL’ye yönelik menfi tespitin kabul edilmesi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Uyuşmazlık konusu faturanın 14/11/2015 tarihli, davalı tarafından davacıya düzenlenmiş ve 40.000,50 TL bedelli olduğu, içeriğinin keten gömlek olarak gösterildiği, faturanın irsaliyeli olmakla birlikte teslim alan kısmında isim ve imza bulunmadığı görülmüştür. Mahkemece sorulması üzerine davacı vekilinin 07/11/2016 tarihli dilekçe ile; davanın kabulü ile 40.000,00 TL’nin istirdadını talep ettiğini bildirdiği görülmüştür. Davacı tarafça davalıya yemin teklif edildiği, davalı yetkilisi …’ın 10/04/2017 tarihli duruşmada; davalıya herhangi bir borcumuz yoktur, davacıdan avans ya da ön mahiyetinde çek almadık, çekte yapılan tüm ödemelere karşılık olarak malları teslim ettik, alacaklı ya da borçlu değiliz şeklinde beyanda bulunup yemini eda ettiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, çek nedeniyle borçlu bulunulmadığının tespiti istemine ilişkindir. Davacı taraf, dava konusu çekin karşılıksız kaldığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Çek, bir ödeme vasıtası olup kural olarak mevcut bir borcun tasfiyesine yönelik olarak verildiğinin kabulü gerekir. Davacı taraf dava konusu çekin avans olarak verildiği hususunu usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır. Öte yandan davacı tarafça teklif edilen yemin davalı tarafından usulüne uygun olarak eda edilmiştir. Mahkemece bu hususlar karar yerinde isabetli olarak değerlendirilmiş ve sonuca gidilmiştir. Açıklanan bu nedenlerle davacı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.24/02/2020