Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/4007 E. 2020/2234 K. 21.12.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı henüz kesinleşmemiştir. Yararlı olması amacıyla eklenmiştir.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/4007 Esas
KARAR NO : 2020/2234
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 14. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2017
NUMARASI : 2014/15 2017/327
DAVA:Menfi Tespit
DAVA TARİHİ:14/01/2014
DAVAMenfi Tespit
DAVA TARİHİ: 14/01/2014
KARAR TARİHİ: 21/12/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili asıl davada, müvekkili aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … (Eski nosu: ….İcra …) esas sayılı dosya ile toplam tutarı 495.000,00 TL olan 3 adet senede dayalı olarak icra takibi başlatıldığını, müvekkilinin tehditlerle takibe itiraz edilmesinin engellendiğini, müvekkilince yapılan imza incelemesinde imzaların müvekkiline ait olmadığının anlaşıldığını, ayrıca bu konuda bilirkişiden rapor da aldıklarını, konuyla ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduklarını belirterek müvekkilinin senetler nedeniyle borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili asıl davaya cevabında, davacının müvekkiline borçlu bulunduğunu, zaten kanuni süresi çinde takibe itiraz etmediğini, takibin de kesinleştiğini, davanın tamamen kötüniyetli olarak zaman kazanmak için açıldığını, imzaların davacıya ait olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Aynı mahkemenin birleşen 2014/16 Esas sayılı dosyasında davacı vekili, müvekkili aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün …. esas sayılı dosyasında 130.000,00 TL bedelli senede dayalı olarak takip başlatıldığını, müvekkilinin tehditlerle takibe itiraz etmesinin engellendiğini, senetteki imzanın müvekkiline ait olmadığını, bu konuda bilirkişi raporu da aldıklarını, ayrıca konuyla ilgili suç duyurusunda bulunduklarını belirterek takibe konu senet nedeniyle müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili birleşen davaya cevabında; davacının süresinde takibe itiraz etmediğini, davanın süresinde açılmadığını, davaya konu borcun ticari ilişkiden kaynaklandığını, imzanın davacıya ait olduğunu bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve adli tıp kurumu raporuna göre; dava konusu senetlerden 30/04/2009 tanzim, 30/06/2009 vade tarihli 130.000,00 TL bedelli senet üzerindeki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, davaya konu diğer senetler üzerindeki imzaların ise davacının eli ürünü olup olmadığına dair bir tespit yapılamadığı, İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2015/368 esas sayılı dosyasında asıl davaya konu senetler üzerindeki imzaların davacının eli ürünü olmadığına ilişkin rapor sunulduğu gerekçeleriyle asıl davanın ve birleşen davanın ayrı ayrı kabulüne, davacının bu senetler nedeniyle davalıya borçlu olmadığının tespitine, asıl davadaki senetlerin iptaline, birleşen dava konusu senedin iptali isteminin reddine, asıl davada %40 oranındaki tazminatın davalıdan alınarak davacıya verilmesine, birleşen davada ise kötüniyet tazminatı isteminin reddine karar verilmiş, kararı asıl ve birleşen davanın davalı vekili istinaf etmiştir. Asıl ve birleşen davanın davalı vekili istinaf sebebi olarak; davacının iddialarının soyut olduğunu, eksik inceleme ile karar verildiğini, salt adli tıp raporuna göre hüküm kurulamayacağını, adli tıp raporunun hüküm kurmaya ve yargı denetimine elverişli olmadığını, zira aynı senetler için İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi’nde aynı adli tıp kurumu fizik ihtisas kurumunun farklı raporu bulunduğunu, bu durumun çeliştiğini, çelişkinin giderilmeden hüküm kurulmasının doğru olmadığını, taraflar arasıdaki borç ilişkisinin temeline girilmeden fizik raporuyla yetinilmesinin hukuken eksik ve yanlış bir değerlendirme olduğunu bildirmiştir. İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının incelenmesinde; davalının, davacı aleyhine 3 adet senede dayalı olarak toplam 545.678,12 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla icra takibi başlattığı, takip konusu senetlerin incelenmesinde; keşidecisinin davacı, lehtarının ise 130.000,00 TL bedelli senette dava dışı …, diğer senetlerde davalı oldukları, … lehtar olduğu senette ise davalının hamil sıfatının bulunduğu, tanzim tarihlerinin 09/01/2009, 11/02/2009, 29/05/2009 , vadelerinin ise 20/03/2009, 20/05/2009 ve 30/06/2009 oldukları, nakden kaydıyla düzenlendikleri görülmüştür. Birleşen davaya konu İstanbul …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı icra dosyasının incelenmesinde; davacının ,davalı aleyhine bir adet senede dayalı olarak toplam 139.980,59 TL’nin tahsili için kambiyo senetlerine özgü yolla takip başlattığı, takibe konu senedin keşidecisinin davacı, lehtarın dava dışı …, sonraki cirantanın ise davalı olduğu, senedin 30/04/2009 tanzim, 30/06/2009 vade tarihli olup 130.000,00 TL bedelli ve nakden kaydıyla düzenlendiği görülmüştür. Yargılama sırasında adli tıp kurumundan alınan 07/12/2015 tarihli raporda; 30/05/2009 tanzim, 30/06/2009 ödem günlü 130.000,00 TL’lik senette …’a atfen atılan imzaların davacının eli ürünü olmadığı, diğer üç senetteki imzaların ise basit tersimli olması nedeniyle biçimsel benzerlikler görülmekle birlikte davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı vekilinin 10/03/2016 tarihli celsede; adli tıp raporunun taraflarına tebliğ edildiği, ceza dosyasının halen devam ettiği ve bekletici mesele yapılmasını talep ettiği görülmüştür.İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi dosyasının celbi için müzekkere yazıldığı ve 23/02/2017 tarihli celsede dosyanın geldiği ve incelendiği, ayrıca dosya içinde İstanbul C. Başsavcılığınca yapılan imza incelemesine ilişkin rapordan örneğin alındığı belirtildiği görülmüştür. Davacının 24/06/2013 havale tarihli dilekçesiyle aralarında davalının da bulunduğu birçok kişi hakkında suç işlemek için silahlı örgüt kurmak, yönetmek, tehdit, gasp, sahte resmi senet tanzim etmek ve tahsile koymak suçlarından suç duyurusunda bulunduğu, hazırlık soruşturması sırasında İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarından alınan 01/10/2014 tarihli raporda; birçok senedin incelendiği, bu senetler arasında davaya konu senetlerden 30/06/2009 vade tarihli 135.000,00 TL, 20/03/2009 vade tarihli, 250.000,00 TL ve 20/05/2009 vade tarihli 110.000,00 TL bedelli senetlerin de olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi’nden dosyanın istendiği, mahkemenin UYAP ortamında gönderdiği, ancak yapılan incelemede adli tıp kurumu raporunun bulunup bulunmadığının tam olarak anlaşılamadığı görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, davalının takibe dayanak yaptığı bonolardaki imzaların davacının eli ürünü olmadığını iddia etmiş, davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında adli tıp kurumundan alınan raporda takip ve dava konusu senetlerden 30/05/2009 tanzim, 30/06/2009 vade tarihli, 130.000,00 TL bedelli senetteki imzanın davacının eli ürünü olmadığı, diğer senetler yönünden ise söz konusu imzaların basit tersimli olmaları nedeniyle davacının eli ürünü olup olmadığı yönünde daha ileri bir tespite gidilemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davalı taraf istinafında, asliye ceza mahkemesinde alınan adli tıp raporu ile bu mahkemede alınan adli tıp raporu arasında çelişki bulunduğunu belirtmesi karşısında dairemizce istinaf aşamasında İstanbul 48.Asliye Ceza Mahkemesi’ne müzekkere yazılarak adli tıp kurumundan rapor alınıp alınmadığı sorulmuş olup gelen cevabi yazı içeriğinde, adli tıp kurumundan 04/02/2020 tarihli raporun alındığının belirtildiği görülmüş, ayrıca dosya içerisinde savcılık aşamasında alınan İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı’nın düzenlediği raporlar bulunduğu bildirilmiş olup söz konusu raporlar yazı ekinde dairemize gönderilmiştir. Bu raporların incelenmesinde ise; 04/02/2020 tarihli adli tıp kurumu raporunda yine 30/05/2009 tanzim, 30/06/2009 vade tarihli, 130.000,00 TL bedelli senetteki imza yönünden davacının eli ürünü olmadığı, 110.000,00 TL ve 135.000,00 TL bedelli senetler yönünden ise ileri bir tespite gidilemediği yolunda görüş bildirildiği, 09/01/2009 tanzim ve 20/03/2009 vade tarihli 250.000,00 TL’lik senet yönünden ise herhangi bir tespit yapılmadığı, 01/10/2014 ve 22/05/2014 tarihli İstanbul Polis Kriminal Loboratuvarının raporlarında ise, takip ve dava konusu senetlerdeki imzaların davacı …’un eli ürünü olmayıp adı geçenin hakiki imzaları model alınmak suretiyle takliden sahte olarak atılmış oldukları, sahte olarak atılan imzaların ise kimin eli ürünü olduğunun belirlenemediği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Ayrıca somut olay bakımından ceza mahkemesindeki atılı suçun niteliği, sanığın davalı olması ve yargılama konusu dikkate alındığında bekletici mesele yapılmasına gerek görülmemiştir. Yine alınan ve yukarıda özetlenen raporlar dikkate alındığında davalı tarafın yeniden rapor alınması gerektiğine dair talebi de yerinde değildir. Açıklanan bu hususlar gözetildiğinde davalı vekilinin istinaf talebi yerinde değildir.Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen asıl ve birleşen davanın davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Asıl ve birleşen davanın davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 42.693,75 TL (asıl ve birleşen dava yönünden alınması gereken toplam harç tutarı) harçtan, peşin alınan 10.673,25 TL (asıl ve birleşen dava yönünden istinafa gelirken yatırılan toplam harç tutarı) harcın mahsubu ile bakiye 32.020,50 TL harcın asıl ve birleşen davanın davalısından alınarak hazineye gelir kaydına, 3-Asıl ve birleşen davanın davalısı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.21/12/2020