Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3996 E. 2020/398 K. 20.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3996 Esas
KARAR NO: 2020/398 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 2.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/03/2017
NUMARASI: 2016/111 E. – 2017/72 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka İle İlgili Kurum Kararlarının İptali)
KARAR TARİHİ: 20/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü : Davacı vekili dava dilekçesinde; facebook hesabı üzerinden “Yahu bu MESAM’ın başına matematiği bilen birinin gelmesi lazım, yoksa düzelmez, bir alkolik adamdan ancak bu sonuç çıkar, suni (Sünni) grup, yok alevi gruplar oluşmuş, yahu Hz. Ali kimin tekelinde, Rabbim kimin tekelinde, Buran abi başkan senin olman gerek, senin gibi donanımlı bilgi birikimli, müziği bilen birisin sana her zaman ben ve besteci arkadaşlarımla arkasındayız” ifadeleri nedeniyle MESAM tarafından başlatılan disiplin soruşturması sonucunda, uyarı, kınama, hak mahrumiyeti ve üyelikten çıkarma cezaları verildiğini, kendisinin böyle bir beyanda bulunmadığını, yanında çalışan biri veya bir başkası tarafından hesabı üzerinden bu yorumun yapıldığını, kendisinin böyle bir beyanı olmadığını, kaldı ki bu cezaların tümünün aynı anda verilemeyeceğini, iddia ederek, cezaların iptalini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; davacının facebook hesabından yaptığı beyanların hakaret içerdiğini ve MESAM içerisinde ayrımcılık yapılıyormuş gibi gösterdiğini, davacının bu kapsamda haysiyet kuruluna sevk edildiğini ve MESAM Üye Disiplin Yönergesi’ne göre verilen cezaların hukuka uygun olduğunu, her ne kadar davacı kişilerin şeref ve saygınlığına yönelik hakaret içeren ve toplum içinde küçük düşürücü sözlerin kendisi tarafından yazılmadığını iddia etmiş olsa da, kendi hesabını kullanarak sosyal medyada suça konu hakaret eylemini gerçekleştirdiğini iddia ettiği kişiler ile ilgili olarak savcılığa herhangi bir şikayet başvurusunda bulunmadığını, davacının söz konusu yazıları kendisinin yazmadığı şeklindeki beyanlara itibar edilmemesi gerektiğini, davacının Mesam Haysiyet Kurulu tarafından verilen cezaların tümünün aynı anda verilemeyeceği iddiasında da hukuka aykırı bir yön bulunmadığını, zira cezanın verildiği sırada yürürlükte bulunan Disiplin ve Haysiyet Yönergelerinde bu durumun aksine bir düzenleme olmadığını, ifade ederek davanın reddini talep etmiştir. İstanbul 2.FSHHM’nin 30.03.2017 tarihli 2016/111 E. – 2017/72 K. sayılı kararıyla; “hüküm kurmaya elverişli ve itibar edilen telif hakları uzmanı bilirkişi Murat Badem’in raporu kapsamında, davacının sosyal medya üzerindeki yapmış olduğu açıklamalarının eleştiri hudutlarını aşmış olduğu, ancak Meslek Birliği’nin Disiplin ve Haysiyet Yönergesinde bulunmayan ve sonrasında düzenleme ile yönergeye eklenen madde uyarınca davacıya 4 ayrı bende göre uyarı, kınama, hak mahrumiyeti ve üyelikten çıkarma yaptırımlarının uygulanması yerinde olmadığından 09/02/2016 tarih 891/8 sayı ile Mesam Haysiyet Kurulu tarafından verilen kararın iptal edilmesi ve davacının Mesam Üye Disiplin Yönergesi 7.maddesinin “b” bendine göre hak mahrumiyeti yaptırımının uygulanması gerektiği, davacıya uygulanan diğer kınama, uyarma ve üyelikten çıkarmaya ilişkin Haysiyet Kurulu kararlarının iptali gerektiği” gerekçesiyle; davacı … tarafından davalı … aleyhine açılan davanın kısmen kabulü ile, Davalı Meslek Birliği’nin Haysiyet Kurulu’nun 09/02/2016 tarih 891/8 sayılı kararında bulunan Mesam Üye Disiplin Yönergesi’nin 7/b bendine göre hak mahrumiyetine ilişkin kararın iptali talebinin reddine, Haysiyet Kurulu kararın 1 nolu uyarı, 2 nolu kınama ve 4 nolu üyelikten çıkarmaya ilişkin kararlarının iptaline, karar verilmiştir. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde; paylaşımın davacı tarafından yapıldığı her türlü şüpheden uzak ve kati delillerle ortaya konulmadığı, mahkemenin Facebook’ta … adlı kapalı bir grupta yer alan bir gönderiye yapılan yorum nedeniyle verildiğini, davacının yorumunun kendisine ait olduğuna dair beyanda bulunmadığını, inkar ettiğini, her iki raporda da bu hususta kati bir değerlendirme bulunmadığını, masumiyet karinesinin evrensel hukuk ilkesi olduğunu, -kabul anlamına gelmemekle birlikte yorumun bizzat davacı tarafından yazıldığı varsayılsa bile, ifadelerin hakaret niteliği taşımadığını, meslek birliği üyesinin mensubu olduğu birlik hakkında eleştirme hakkının kullanılması niteliği taşıdığını, -cezanın verildiği tarihte Mesam üye Disiplin Yönergesi 7. maddesinde Hak Mahrumiyetinin düzenlendiğini ve cezanın kesinleştiği tarihten itibaren 4 yıl süresince mali hak dağıtımları dışındaki tüm haklardan, cezanın kesinleştiği tarihten itibaren 4 yıl süresince mahrum kalacağının, b bendinde “Basın-yayın organları, internet veya sosyal medya (twitter, facebook vb.) aracılığıyla MESAM yararlarını zedeleyici, gerçeğe aykırı beyanat vermek” fiilinin hak mahrumiyeti cezası gerektirdiğinin düzenlendiğini, MESAM’ın yararını zedeleyici bir yönünün bulunmadığını, eleştiri hakkını kullandığını, mahkeme karar ile Anayasal güvence altındaki düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğünün” ihlal edildiğini, Anayasanın 26/1 fıkrasının, ifade özgürlüğüne içerik bakımından sınırlama getirmediğini, her türlü ifadeyi kapsamına aldığını, -verilen cezanın ölçülü olmadığını, kullanılan ifadelerin kopartılarak, yorumun veya yazının bütününden ayrı değerlendirilmemesi gerektiğini, somut olayda davacının, üyesi olduğu meslek birliğinin yönetim şekline dair birçok iletinin altına, yine bu yönetime dair eleştirilerini sıralamaktan ibaret davranışı nedeniyle ölçüsüz bir şekilde ağır bir cezaya maruz bırakıldığını, -Dosyanın Adli Müzaheretli olması nedeniyle vekalet ücretinin HMK 340. md gereğince Hazine tarafından karşılanması gerektiğini müvekkili lehine vekalet ücretine hükmedilmemesinin hatalı olduğunu beyanla mahkeme kararının kaldırılmasını talep etmiştir. Davalı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinafa cevap ve istinaf dilekçesinde; dava konusu paylaşımların davacının facebook hesabından yapıldığının davacı tarafından da kabul edildiğini, … grubunun herkese açık bir grup iken daha sonra ayarları kapalı bir grup olarak düzenlendiğini, ayrık raporda MESAM Üye Disiplin Yönergesi uyarınca yalnızca bir ceza verilmesinin uygun olacağı belirtilmişse de, cezanın verildiği tarihte yürürlükte olan Yönerge de birden fazla ceza verilemeyeceği yönünde düzenleme bulunmadığını, -Davacının iddialarının eleştiri sınırlarını çok aştığını ve hakaret içerdiğinin açık olduğunu, beyanla mahkemenin kısmi kabul kararı kaldırılarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Davacı Meslek Birliği tarafından dosyaya Mesam Üye Disiplin Yönergesi, Haysiyet Kurulu’nun kararı, 09/02/2016 tarihli Yönetim Kurulu Kararı, Mesam Tüzüğü ve davacıya Haysiyet Kurulu Kararının bildirimine dair Beyoğlu … Noterliği’nin 12/02/2016 tarihli ihtarnamesi ve tebliğ şerhi sunulduğu, Haysiyet Kurulu Kararının davacıya 13/02/2016 tarihinde tebliğ edildiği, davanın 11/05/2016 tarihinde açıldığı görülmüştür. Davacının söz konusu sosyal medya yorumlarına ilişkin Mesam Yönetim Kurulu’nun 05/01/2016 tarih 884/10 sayılı kararı kapsamında, 06/01/2016 tarihli Haysiyet Kurulu toplantısında, “Soruşturulan üye … hakkında Mesam Üye Disiplin Yönergesi’nin 5-e maddesi uyarınca uyarı, 6-b maddesi uyarınca kınama, 7-B maddesi uyarınca hak mahrumiyeti ve 8/a, b, d maddeleri uyarınca üyelikten çıkarma yaptırımlarının uygulanmasına karar verilmiş ve ihtarname ile kendisine karar tebliğ edilmiştir. İlk derece mahkemesince alınan 07/03/2017 tarihli hukukçu ve bilişim uzmanı bilirkişi raporunda; … ( … grubunda ) davaya konu yazıların “…” isimli kullanıcı tarafından gönderildiğini, grubun kapalı bir grup statüsünde olduğunu, grup yöneticisi olmayan kişilerin grup sayfasındaki içerikleri göremediği ve yorum yazamadığını, davacının MESAM’a verdiği savunmada bu paylaşımları kendisinin yapmadığını, işten çıkan bir kızın şifrelerini bildiğini, onun yazmış olabileceğini ifade ettiğini, davacı facebook hesabından yapılan paylaşımın davacı tarafından paylaşılıp paylaşılmadığının teknik olarak tespitinin mümkün olmadığını, suçun hangi cezayı gerektirdiğinin takdirinin mahkemeye ait olduğunu beyan etmişler, rapordan … sosyal medya hesabının 2.876 üyesinin bulunduğu görülmüştür. 06/03/2017 tarihli ayrık raporda;19/03/2016 tarihli MESAM 14. Olağan Genel Kurulu’nda yönergeye “Aynı fiil birden fazla ceza fıkrası kapsamında ele alınıp ayrı ayrı ceza tayini yoluna gidilemez. Üyeye fiiline karşılık gelen en üst yaptırım uygulanır.” maddesinin eklendiğini, 09/02/2016 tarihli 891/8 sayı ile Mesam Haysiyet Kurulu tarafından verilen kararın iptal edilmesi ve davacının Mesam üye disiplin yönergesi 7. Mad “b” bendine göre “hak mahrumiyeti” yaptırımının uygulanması gerektiği kanaatini bildirmiştir.
G E R E K Ç E : Davacı vekilinin dava dilekçesinde; MESAM Haysiyet Kurulu’nun 09/02/2016 tarihli kararının savunmalarının dikkate alınmaması, objektif kriterler uygulanmaması ve ağır yaptırımlar uygulanması nedeniyle iptalini talep ettiği, ilk derece mahkemesinin davacının sosyal medya üzerinden yapmış olduğu açıklamaların eleştiri hudutlarını aşmış olduğu, ancak aynı fiil nedeniyle Üye Disiplin Yönergesi 5/e maddesi gereğince uyarı, 6/b maddesi gereğince kınama, 7/b maddesi gereğince hak mahrumiyeti cezası verilemeyeceği, sonradan Yönergede yapılan değişiklikle “aynı fiilden dolayı farklı ceza fıkraları kapsamında ele alınarak ayrı ayrı ceza tayin edilemez, üyeye en üst yaptırım uygulanır” hükmü gereğince kar mahrumiyeti cezası verilmesine ilişkin iptal talebinin reddine, kararın 1 nolu uyarı, 2 nolu kınama ve 4 nolu üyelikten çıkarmaya ilişkin kararlarının iptaline karar verilmiş, taraf vekillerince istinaf başvurusunda bulunulmuştur. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 07/03/2017 tarihli bilirkişi raporuyla, karara ve davaya konu paylaşımın davacının facebook hesabından paylaşıldığı, esasen davacının da bunu kabul ettiği ancak şifreyi bilen işten çıkardığı bir kızın bu paylaşımı yapmış olabileceğini ileri sürdüğü, bu hususta herhangi bir delil sunmadığı, masumiyet karinesinden yararlanacağına dair savunmanın da yerinde olmadığı, paylaşımın yer aldığı … isimli sosyal medya platformunun 2.876 üyesi bulunan “…” platformu olduğu, kullanılan ifadelerin eleştiri sınırını aştığı ve MESAM yöneticilerini hedef aldığı, Yönergenin 7/b maddesinde düzenlenen ” Basın-yayın organları, internet veya sosyal medya (twitter,facebook vb) aracılığıyla MESAM yararlarını zedeleyici, MESAM divan yönetim kurulu ve diğer üst kurul üyeleri hakkında olumsuz, tahkir edici beyanlarda, hakarette bulunmak” fiilini oluşturduğu ve “Hak mahrumiyeti cezasını” gerektirdiği, davacı fiilinin MESAM Üye Disiplin Yönergesi’nin 5/e, 6/b, 7/b maddelerinde düzenlenen sırasıyla, uyarı, kınama ve hak mahrumiyeti cezalarını gerektirdiği anlaşılıyorsa da, aynı fiilden dolayı birden fazla disiplin yaptırımına karar verilmesinin yerinde olmadığı, kaldı ki karardan sonra yönergenin değiştirilerek en üst yaptırımın uygulanacağının düzenlendiği, ilk derece mahkemesinin aynı eylemden dolayı tek ancak en ağır yaptırıma karar verilmesinin yerinde olduğu, davacının üyelikten çıkarma cezasını gerektiren fiilinin bulunmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin ve davalı vekilinin davanın esasına ilişkin istinaf başvurularının reddine karar verilmiştir. Davacı vekilinin, adli yardım talepli dava açılmakla vekalet ücretinin HMK 340. Madde gereğince Hazine tarafından karşılanması gerektiğine yönelik istinaf başvurusunun yerinde olduğu, Baro tarafından adli yardımdan yararlanan davacıya atanan avukat için takdir edilen vekalet ücretinin HMK 340. Madde gereğince Hazine’den ödenmesine karar verilmesi gerektiği kanaatiyle, davacı vekilinin vekalet ücretine yönelik istinaf başvurusunun kabulü ile, mahkeme kararının kaldırılmasına, hükmün usuli kazanılmış haklar korunarak diğer kısımlarının aynen muhafazası ile, davacı lehine takdir edilen vekalet ücretinin HMK 340. Madde gereğince “Hazine’den ödenmesine” karar verilmiştir.
H Ü K Ü M: Yukarıda açıklanan gerekçe ile: 1-Davalı vekilinin istinaf isteminin 6100 sayılı HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince, ESASTAN REDDİNE, 2-Davacı vekilinin istinaf isteminin KISMEN KABULÜNE, KISMEN REDDİNE, -6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 2.FSHHM’nin 30.03.2017 tarihli 2016/111 E. – 2017/72 K. sayılı kararının KALDIRILMASINA, -Davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine, -Davalı Meslek Birliği’nin Haysiyet Kurulu’nun 09/02/2016 tarih 891/8 sayılı kararında bulunan Mesam Üye Disiplin Yönergesi’nin 7/b bendine göre hak mahrumiyetine ilişkin kararın iptali talebinin reddine, -Haysiyet Kurulunun 1 nolu uyarı, 2 nolu kınama ve 4 nolu üyelikten çıkarmaya ilişkin kararlarının iptaline, 3-İlk derece yargılaması yönünden; -Karar tarihinde yürürlükte bulunan Harçlar Tarifesi uyarınca hesap olunan 54,40 TL karar harcından peşin yatırılan 29,20 TL’nin mahsubu ile kalan 25,20 TL bakiye karar harcının davalıdan tahsiline, – Davanın kabul edilen kısmı üzerinden, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca davacı yararına hesap olunan 4.910,00 TL vekalet ücretinin HMK 340. Madde gereğince Hazine’den alınarak kendisini vekille temsil ettiren davacıya verilmesine, -Davacı tarafından yapılan: 155 TL posta gideri ve 58,40 TL (peşin+başvuru) olmak üzere toplam 213,40 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, -Dosya adli müzaharetli olduğundan, 1.500 TL bilirkişi ücreti suçüstü ödeneğinden karşılanmış olup, davalıdan tahsil edilmesine, -Davalı tarafından yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf yargılaması yönünden; -Davalı vekilinin istinaf talebi yerinde görülmediğinden davalı yandan alınması gereken 54,40 TL maktu istinaf harcından peşin alınan 31,40 TL’nin mahsubu ile bakiye 23,00 TL’nin davalıdan tahsili ile hazineye hazineye irat kaydına, -Davacı vekili istinafa gelirken harç yatırmadığından bu yönde karar verilmesine yer olmadığına, -İstinaf yargılaması sırasında davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı, 51,40 TL tehir-icra karar harcı ile 28,00 TL tebligat ve posta gideri olmak üzere toplam 165,10 TL’nin kendi üzerinde bırakılmasına, -Davacı avansından kullanılan masraf olmadığı için bu yönde karar verilmesine yer olmadığına, -İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtay temyiz yolu açık olmak üzere 20/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.