Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3992 E. 2020/591 K. 06.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3992 Esas
KARAR NO: 2020/591
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 2. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 07/04/2017
NUMARASI: 2015/58 2017/333
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 06/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan 21/02/2014 tarihinde fiyatı 0,72 USD’den olmak üzere 20 bin adet rulman sipariş ettiğini, daha sonra davalının bu fiyattan mal vermeyeceklerini belirtmesi üzerine 0,9724 USD üzerinden 5 bin adet daha sipariş arttırılarak 17/03/2014 tarihinde bu malların uçakla getirtilmesi hususunda mutabakat sağlandığını ve 7.300 USD’nin de peşin olarak ödendiğini, davalının yeniden ödeme istemesi üzerine 3.500 USD’lik bir çek daha gönderildiğini, böylelikle gelecek partiden 5.000 adet rulman’ın bedelinin tamamının ödendiğini, ancak 08/04/2014 tarihinde gelmesi gereken malların gelmediğini, davalının 10/04/2014 tarihinde müvekkilini arayarak gelen 5.000 adet rulmanın işlemlerine başlanacağını, KDV olarak 3.000 TL daha gönderilmesinin istediğini, bunun üzerine müvekkilinin de davalı hesabına 3.000,00 TL ödeme yaptığını, ancak davalının malları teslim etmediğini, bu nedenle kendilerinin de zorda kaldıklarını, yine 05/05/2014 tarihinde teslimi gereken 20.000 adet rulmanın da teslim edilmediğini, davalının sözleşmeye aykırı davrandığını, bunun üzerine müvekkiline sipariş veren firmaların siparişlerini iptal etmesi nedeniyle ödedikleri paranın iadesi için ihtar çektiklerini, ihtar üzerine davalının fatura gönderdiğini, müvekkilince faturanın iade edildiğini, ancak paranın ödenmediğini, bunun üzerine başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının davayı süresinde açmadğını, zamanaşımı yönünden davanın reddi gerektiğini, taraflar arasında 17/03/2014 tarihli sözleşmeyle 25.000 adet rulmanın 24.310 USD + KDV bedelle davacı şirkete satılması hususunda anlaşıldığını, davacının satış bedelinin %30’unu peşin, %70’ini sözleşme tarihinden 30 gün sonra, KDV’yi ise 55 gün sonra ödemesi gerektiğini, davacının peşinat olan 7.300 USD’yi ödediğini, 30.gün olan 16/04/2014 tarihinde ise ödemesi gereken 170 sözleşme bedeli ile 55.günde ödenmesi gereken KDV’yi ise ödemediğini, bunun üzerine 13/058/2014 tarihli ihtarnameyi davacı tarafa gönderdiklerini, davacının ödeme yapmakta temerrüde düştüğünü, ayrıca 17/03/2014 tarihli sözleşme gereğince 24/04/2014 ve 09/05/2014 ile 18/04/2014 tarihli faturalar ile sözleşmeye konu malların davacıya teslim edildiğini, 17/03/2014 tarihli sözleşmedeki fiyatın 0,9724 USD olduğunu, KDV’nin fiyatlara dahil olmadığını, davacının rulmanların satış bedeli üzerinden 3 ay pazarlık yaptığını, ancak davacının sözleşmeye sadık kalmadığını, daha sonra acil mal istediğini, 5.000 adet rulmanın hava kargo yoluyla davacıya teslim edildiğini, müvekkilinin faturanın iadesinden haberdar olmadığını, halen de böyle bir iadenin gelmediğini, davacının ödemede temerrüde düştüğünü bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasında 17/03/2014 tarihli 25.000 adet rulmanın satımı hususunda sözleşme yapıldığı, bu sözleşme uyarınca davacının 7.300 USD peşinat ve 3.000 TL KDV’yi davalıya ödediği, taraflar arasında ayrıca 31/03/2014 tarihli sözleşmenin de yapılarak 1.378 rulmanın teslimi konusunda anlaşıldığı, davacının toplam 1.150,21 USD karşılığı olarak 4.965,89 TL’yi 31/03/2014 tarihinde davalıya ödediği, davacının her iki sözleşme nedeniyle yaptığı ödeme tutarı toplamının 31.642,42 TL olduğu, davalının ise sözleşmeyle gönderdiği mallar nedeniyle düzenlediği iki adet fatura toplamının 6.183,12 TL olduğu, buna göre davacının fazladan 25.459,30 TL ödeme yaptığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulüne, davalının itirazının 25.459,30 TL’si asıl alacak olmak üzere toplam 26.232,09 TL üzerinden iptali ile takibin devamına ve davalının %20 oranında icra inkar tazminatıyla sorumluluğuna karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili istinaf sebebi olarak; taraflar arasında 4 adet sözleşme akdedildiğini, 17/03/2014 ve 31/03/2014 tarihli yazılı sözleşmelerin dışında 09/05/2014 tarihli faturaya konu 5.000 adet rulman teslimine ilişkin 18.956,43 TL bedelli ve 18/04/2014 tarihli faturaya konu 299 adet rulman için 1.217,23 TL’lik sözlü sözleşmelerin yapıldığını, ancak bu hususun mahkeme tarafından anlaşılamadığını, davacının yaptığı ödemelerin tek bir sözleşme uyarınca yapılmış gibi değerlendirme yapılarak hüküm tesis edildiğini, 17/03/2014 tarihli sözleşme uyarınca davacının kalan %70’i ve %18 KDV’yi ödedikten 2 gün sonra müvekkilinin mal teslimini gerçekleştireceğini, ancak davacının bu bedelleri ödemediğinden müvekkilinin mal teslim yükümlülüğünün dahi doğmadığını, davacının bu hususları ikrar ettiğini, 17/03/2014 tarihli sözleşme uyarınca yapılmadığı halde mahkemenin 3.000,00 TL’lik ödemeyi bu sözleşmenin KDV ödemesi gibi kabul ettiğini, davacının 1 nolu sözleşme uyarınca yapmış olduğu 7.300,00 USD’lik kısmi ödemeyi 3 nolu sözleşmeye atfederek davada haklı çıkmaya çalıştığını, mahkemenin de eksik incelemesi sonunda haklı çıktığını, ayrıca davacının ödediği iddia ettiği bedelin 3 nolu sözleşme uyarınca yapıldığı iddiasının hayatın olağan akışına aykırı olduğunu, zira 3 nolu sözleşme bedelinin bu miktarın üzerinde olduğunu, 1 nolu sözleşmede kararlaştırılan ürünlerin özel üretim gerektiren bir ürün olduğundan ürün bedelinin tamamı ödendikten sonra teslimatın yapılacağının kararlaştırıldığını, fakat davacının sözleşmedeki süreye riayet etmeyerek bedeli süresinde ödemediğini, yine davacının da ikrar ettiği gibi 31/03/2014 tarihli 1.314 adet rulman teslimine ilişkin 4.965,89 TL bedelli sözleşmeye ilişkin tarafların edimlerini karşılıklı olarak ifa ettiklerini, bu konuda ihtilaf bulunmadığını, yine 4 nolu sözleşme olan 18/04/2014 tarihli faturaya konu 299 adet rulmanın teslimine dair 1.217,23 TL bedelli sözleşmedeki malların da davacıya teslim edildiğini, fakat davacının ödeme yapmadığını, davacının bunu cevaba cevap dilekçesinde ikrar ettiğini, davacının ödediği 7.300 USD , 3.000,00 TL ve 3.500 USD bedellerinin tamamının 09/05/2014 tarihli faturaya konu 5.000 adet rulman teslimine havi 18.956,43 TL bedelli sözleşme uyarınca yapıldığı şeklinde izlenim oluşturduğunu, davacının yaptığı her ödemenin farklı sözleşmeye ilişkin yapıldığını ve fakat sadece 31/03/2014 tarihli 1378 rulman teslimine dair sözleşmenin tamamıyla ifa edildiğini, diğer tüm sözleşmelerdeki yükümlülüğün davacı tarafından ifa edilmediğini, dolayısıyla mahkemenin kararının hatalı olduğunu, ayrıca alacak miktarının likit olmadığını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine başlatılan Bakırköy …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasının fotokopisinin incelenmesinde; davacının 27.174,72 TL asıl alacak olmak üzere toplam 28.971,27 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlattığı, dayanak olarak 14/05/2014 tarihli ihtarnamede açıklanan bedellerin gösterildiği, davalının 10/11/2014 tarihli dilekçesiyle borçların bulunmadığından bahisle itiraz ettiği ve takibin durduğu görülmüştür. Dosyada fotokopisi bulunan 17/03/2014 tarihli sözleşmede; 25.000 adet rulmanın tanesi 0,9724 USD’den olmak üzere toplam 24.310 USD bedel karşılığında anlaşıldığı, siparişle birlikte %30 peşin, kalan %70’in 30 gün sonra peşin, 25 gün sonra %18 KDV peşin, mal teslimi, 30 gün üretim ve 27 gün nakliye olarak belirlenmiştir denildiği, ayrıca 7.300 USD’nin avans olarak alındığının belirtildiği görülmüştür. Dosyada fotokopisi bulunan 31/03/2014 tarihli sözleşmede ise; 1.378 adet rulman için tanesi 0,6315 EURO’dan olmak üzere anlaşıldığı, KDV’si dahil genel toplamının 4.966,89 TL olarak kararlaştırıldığı, teslimatın paranın hesaba geçmesiyle birlikte ortalama 7 günde yapılacağının bildirildiği görülmüştür. Davalı tarafından davacıya gönderilen 13/05/2014 tarihli ihtarname ile 17/03/2014 tarihli sözleşmeye atıf yapılarak sadece 7.300 USD’nin ödendiği, kalan %70 kısımla KDV’si olmak üzere toplam 21.385,80 USD’nin ödenmediği belirtilerek bu tutarın 3 gün içinde ödenmesinin istendiği, ihtarnamenin 14/05/2014 tarihinde davacıya tebliğ edildiği görülmüştür. Davalı tarafından düzenlenen faturaların 24/04/2014 tarihli, 4.965,89 TL bedelli olduğu, bu faturanın 1378 adet rulmana ilişkin olduğu anlaşılmıştır. Davalı tarafından düzenlenen 18/04/2014 tarihli faturanın 1.217,23 TL bedelli olup 299 adet rulmana ilişkin olduğu görülmüştür. Davacı tarafından 17/03/2014 tarihinde 7.300,00 USD, 02/04/2014 tarihinde 3.500,00 USD, 31/03/2014 tarihinde 4.965,89 TL ve 10/04/2014 tarihinde 3.000,00 TL davalıya ödeme yapıldığı sunulan belge içeriklerinden anlaşılmıştır. Yargılama sırasında alınan 30/05/2016 tarihli mali müşavir bilirkişi raporunda; taraf defterlerinin incelendiği, davacı defterlerinde davalının cari hesabının 31.133,57 TL borç bakiyesi verdiği, davalı defterlerinin incelenmesinde ise davacının cari hesabının 10.000,00 TL borç bakiyesi verdiği, davacının davalıya 4 parça ödeme yaptığı, dolar bazında yapılan ödemelerin TL’ye çevrilmesi durumunda toplam ödeme tutarının 31.642,42 TL olduğu, davalının tanzim edip davacıya teslim ettiği faturaların toplanın ise 6.183,12 TL olduğu, buna göre davacının, davalıdan 25.459,30 TL alacaklı bulunduğu, yine davacının 14/05/2014 tarihli ihtarname ile alacağını istediği, ihtarnamenin 23/05/2014 tarihinde davalıya tebliğ edildiği ve 3 günlük ödeme süresinin ilavesi suretiyle davalının 26/09/2014 tarihi itibariyle temerrüde düştüğü, işlemiş faiz tutarının ise 772,79 TL olduğu, buna göre davacının toplam alacağının 26.232,09 TL olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 31/10/2016 tarihli ek bilirkişi raporunda ise; işlemiş faiz tutarının 1.047,01 TL olduğu, buna göre toplam davacı alacağının 26.506,31 TL olarak hesap edildiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalıya sipariş verdiklerini, ancak daha sonra davalının sözleşmeye aykırı davranışı nedeniyle siparişlerin iptal edildiğini iddia ederek fazladan ödenen paranın tahsilini istemiştir. Davalı taraf ise sözleşmeye uymayanın davacı olduğunu, davacının ödemede temerrüde düştüğü bildirerek davanın reddini istemiştir. Taraflar arasında 17/03/2014 ve 31/03/2014 tarihli iki adet sözleşme mevcuttur. Davalı taraf, ayrıca iki sözleşme daha bulunduğunu iddia etmiş ise de, bu konudaki iddialarını usulüne uygun delillerle kanıtlayamamıştır. Öte yandan davalı taraf, davacıya ihtar çekerek temerrüde düşürdüklerini iddia etmiş ise de, söz konusu yazı içeriklerinden sadece bakiye bedelin ödenmesinin istendiği, malların hazır olduğu ve teslim alınması gerektiği yolunda ise bir ihtaratın bulunmadığı görülmüştür. Davalının, davacıyı temerrüde düşürdüğünden bahsedebilmek için malların hazır olduğunu, bedelini ödeyip teslim alması gerektiğini davacıya ihtar etmesi gerekirdi. Dolayısıyla davalı taraf, davacıyı usulüne uygun bir şekilde temerrüde düşürmemiştir. Açıklanan bu nedenlerle davalının bu yöndeki istinaf talebi yerinde değildir. Dosya içeriğinden davacı tarafça 7.300,00 USD, 3.500,00 USD, 3.000,00 TL ve 4.965,89 TL ödediği, bu ödemelerin toplamının (USD ödemelerinin TL’ye çevrilmesiyle birlikte) 31.642,42 TL olduğu, davalının ise 2 adet fatura ile toplam 6.183,12 TL’lik mal teslim ettiği, bu miktarın üzerinde mal teslim edildiğinin davalı tarafça usulüne uygun delillerle kanıtlanamadığı gözetildiğinde, davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde değildir. Öte yandan dava konusu alacak, ödenen tutarlar ve teslim edilen mal bedelleri belli olduğundan likit niteliktedir. Dolayısıyla davalı vekilinin bu yöne ilişkin istinaf talebi de yerinde değildir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davalı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davalı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Alınması gereken 1.739,12 TL harçtan, peşin alınan 435,00 TL harcın mahsubu ile bakiye 1.304,12 TL harcın davalıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davalı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.06/03/2020