Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3991 E. 2020/446 K. 25.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3991 Esas
KARAR NO: 2020/446
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 09/05/2017
NUMARASI: 2015/807 2017/379
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Haksız Eylemden Kaynaklanan Zarar Nedeniyle)
KARAR TARİHİ: 25/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalı banka şubesinde hesabı bulunduğunu, hesapta bulunan 34.090,00 TL’nin davalı tarafından bloke edildiğini, çekilen ihtarnameye rağmen blokenin kaldırılmadığını, bunun üzerine alacağın tahsili için başlattıkları icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davacının müvekkili bankadan aldığı çek karneleri kapsamında henüz müvekkiline iade edilmeyen çek yaprakları mevcut olduğunu, bu itibarla ibraz edilmemiş çeklerin her daim tedavüle sokulabileceği gözönüne alındığında, davacının henüz iade olunmayan 2000 ve 2001 yıllarına ait çekler üzerindeki müvekkili bankanın sorumluluğunun kalmadığı iddiasının asılsız olduğunu, 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 3/2 -3.maddelerinde hesap sahibi ile muhatap banka arasında gayrinakdi kredi sözleşmesi bulunduğunu, müvekkili bankanın söz konusu çeklerin karşılıksız çıkması, ya da kısmen karşılıklarının bulunması ihtimalinde sorumluluğunun bulunduğunu, 5941 Sayılı Çek Kanunu’nun 2/7 fıkrasında; 31/01/2012 tarihli , 6273 Sayılı Kanunla yapılan değişiklikle çek yaprakları üzerinde basım tarihi getirildiğini, önceki çeklerde basım tarihinin bulunmamasının müvekkilinin kusurundan kaynaklanmadığını, müvekkili bankanın sorumluluğunun ve haklarının 3167 Sayılı Kanunun 10.maddesinden kaynaklandığını, bu madde uyarınca müvekkilinin yasal sorumluluk miktarı kadar teminat talep edebileceğini, Yargıtay’ın kararlarının da bu yönde olduğunu, ayrıca 5941 Sayılı Çek Kanuna 6273 Sayılı Kanun ile eklenen geçici 3/3 ve 4. maddesi gereğince eski çeklerin hukuki geçerliliğinin devam ettiğini ve eski çek defterleriyle ilgili olarak muhatap bankanın ödemekle yükümlü olduğu tutara ilişkin sorumluluğunun 30/06/2018 tarihinde sona ereceğini bildirerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davalı bankanın davacıya ait boş çek yaprakları nedeniyle yasal sorumluluğunun devam ettiği, yapılan bloke işleminin hukuka uygun olduğu, davanın hukuki dayanağının bulunmadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; davalının 2000 ve 2001 yıllarına ait çeklerin yasal sorumluluk bedeli karşılığında bloke uyguladığını, 2000 ve 2001 yıllarına ait çeklerden kaynaklı sorumluluğun zamanaşımı süresi dolduğundan açıkça yasaya aykırı olduğunu, genel zamanaşımının 10 yıl olup davacıya teslim tarihi 2000 ve 2001 yılları olan çeklerle ilgili 10 yıllık süre geçtiğinden zamanaşımı süresinin dolduğunu, buna rağmen hükme esas alınan raporda 5941 Sayılı Kanunun geçici 3/4 maddesindeki çekler için 10 yıllık zamanaşımı getirildiği, bu sebeple zamanaşımının dolmadığından blokenin yasaya uygun olduğu yönündeki tespitine dayanılarak karar verilmesinin doğru olmadığını, halbuki 5941 sayılı kanunun 2012’de yürürlüğe girdiğini, dolayısıyla 2000 ve 2001 yıllarına ait çekler yönünden 2012 yılından önce 10 yıllık zamanaşımının dolduğunu, buna rağmen mahkemece 5941 Sayılı Kanunun yürürlük tarihi olan 2012 yılı dikkate alınmadan ve yasaların geriye yürümezliği ilkesi gözetilmeden 2012 yılındaki olaylara da BK hükümlerinin uygulanmasını dikkate almadan bankanın sorumluluğu ortadan kalktığı halde davanın reddine karar verilmesinin yasaya aykırı olduğunu, mahkemenin sadece 5941 Sayılı Yasanın soyut lafzına dayandığını, halbuki davalı bankaya çeklerin akıbetinin araştırılması, çeklerin üçüncü kişilere ciro edilip edilmediği ve bu çeklerin davacı tarafından keşide edilip edilmediği ve kendi uhdesinde bulunup bulunmadığı, çeklerin tahsil edilip edilmediği, kim tarafından verildiği hususlarının araştırılması gerektiği halde araştırılmadığını, zira dava konusu çeklerin davacı tarafından keşide edilip üçüncü kişilere verilmesi ve karşılığının bulunmadığının tespiti halinde davalının sorumlu olacağını bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine Büyükçekmece …İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 02/12/2014 tarihinde 34.090,00 TL’nin tahsili için ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak bloke edilen meblağ gösterildiği, davalı banka tarafından süresinde itiraz edildiği, itirazda yetki itirazı ile borca ve ferilerine itiraz yapıldığı görülmüştür. Davacı tarafından davalıya gönderilen 7 Kasım 2014 tarihli ihtarnamede; 34.090,00 TL bloke işlemine esas olan çeklerin tamamının 2000 ve 2001 yılları Kasım tarihli çekler olduğunu, bu çek bedelleri yönünden bankanın ödeme yükümlülüğünün kalmadığını, bu nedenle 3 gün içinde blokenin kaldırılmasının istendiği görülmüştür. Davalı tarafından mahkemeye gönderilen 14/09/2015 tarihli cevabi yazıda; davacı şirketin 1.400,00 TL çek stok riski, … Limited Şirketi’nin 8.400,00 TL çek stok riski, …’in ise 28.700,00 TL çek stok riski bulunduğunun belirtildiği görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 26/10/2016 tarihli bilirkişi raporunda; dosyadaki iddia, savunma ve cevaba cevap dilekçesi ile icra dosyası özetlendikten sonra Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 2015/9776 Esas – 10118 karar sayılı ilamı gerekçe yapılarak huzurdaki davanın reddi gerektiği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. Davacı vekilinin 10/02/2017 tarihli duruşmada; rapora itirazlarının değerlendirilmesini istediği, davalı bankanın çeklerden dolayı sorumluluğunun ne kadar olacağının tespit edilmediğini, ek rapor istediklerini beyan ettiği görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf, davalının bloke işleminin haksız olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise yasa gereğince çeklerden dolayı bloke işlemi yaptığını bildirerek davanın reddini savunmuştur. Yargılama sırasında bankacı bilirkişiden rapor alınmış ise de, söz konusu raporda iddia ve savunmaların özetlendiği, daha sonra ise bir Yargıtay kararına atıf yapılarak davanın reddi gerektiğinden bahisle görüş bildirildiği görülmüş, mahkemece de bu rapor hükme dayanak yapılmıştır. İlk derece mahkemesince tarafların iddia ve savunmaları tartışılmamış, hangi iddia ve savunmaya hangi gerekçe ile üstünlük tanındığı karar yerinde gösterilmemiştir. Öte yandan davalı taraf, bloke işleminin Çek Kanunu’ndan dolayı bankanın sorumluluğu nedeniyle yapıldığını savunmuş olup bu çeklerin hangi çekler olduğu, çeklerin durumu, tedavülde olup olmadığı, bankaya ibraz edilip edilmediği, ibraz edilmişse ödeme yapılıp yapılmadığı hususlarında herhangi bir araştırma ve inceleme yapılmadığı görülmüştür. Bu durumda mahkemece davalının hangi çekler için bloke işlemi uyguladığı, söz konusu çeklerin durumlarının ne olduğu, tedavülde olup olmadığı, bankaya ibraz edilip edilmediği, ödeme yapılıp yapılmadığı, bankanın çekler nedeniyle sorumluluğunun devam edip etmediği hususlarında bankacı bir bilirkişiden davalı bankanın kayıtları üzerinde inceleme yaptırılıp istinaf denetimine elverişli bir rapor alındıktan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilip varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davacı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE, 2-Bakırköy 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 09/05/2017 tarih, 2015/807 esas, 2017/379 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde araştırma ve inceleme yapılarak tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davacıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davacı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 24,30 TL posta gideri olmak üzere toplam 110,00 TL’nin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.25/02/2020