Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3975 E. 2020/345 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3975 Esas
KARAR NO : 2020/345 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 01/02/2017
NUMARASI : 2014/35 E., 2017/58 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kıymetli Evraktan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia :Davacı vekili tarafından verilen dava dilekçesinde özetle; davacının, yaklaşık 20 yıldır … Anonim Şirketi’nin yönetim kurulu başkanı ve dava tarihi itibariyle de şirketin %48 hissesine sahip olduğunu; davacı aleyhine İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden 300.000,00 USD bedelli, 25/01/2009 tanzim, 31/12/2012 vade tarihli ve 200.000,00 USD bedelli, 10/12/2007 tanzim ve 30/06/2008 vade tarihli 2 adet senede ilişkin kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla icra takibi başlatıldığını; bu takibin haksız ve usule aykırı olduğunu; davalıdan faizle borç para alındığını ve sonrasında faiziyle birlikte elden ödeme yapıldığını; bu duruma ilişkin şahitlerinin olduğunu; bu borç ödendikten sonra davalıdan bir müddet sonra tekrar borç alındığını; buna karşılık 2 adet senet verildiğini; bu borçların da elden ödemesinin yapıldığını; davalının şirkete gelmemesi için bir miktar paranın da banka hesabına yatırıldığını; kalan son 200.000,00 USD borç nedeni ile davalı ile aralarında 04/10/2010 tarihli bir protokol imzalandığını; bu protokol uyarınca davacının, davalıya şirketteki hisselerden %50’sinin devredileceğini; böylece davalının %50 oranında şirkete ortak olacağını; bunun karşılığına tekabül eden 270.000,00 USD ise 200.000,00 USD’si davalının, davacıdan olan alacağından düşülüp senedin iade edilip kalan 70.000,00 USD’nin nakden davacıya ödeneceğini; davacının edimleri yerine getirdiğini; ancak, davalının ne senedi geri verdiğini ve ne de 70.000,00 USD borcunu ödediğini; davalının 3 yıldır şirketten gelir elde ettiğini ve davacının şirketteki kalan %39 hissesine göz diktiğini; davalı hakkında tefecilik ve bedelsiz senedi kullanma sebebi ile suç duyurusunda bulunulduğunu; bahsi geçen protokolün henüz bulunabilmiş olması sebebiyle huzurdaki davanın ancak açılabildiğini; davalının, davacının kendisine devrettiği %50 hissenin karşılığını vermediği gibi kalan %30 hissesine de açmış olduğu icra takibi ile haciz koydurduğunu ve ihaleyle hisseleri aldığını; bu ihalenin feshi istemiyle açılan davada; aleyhlerine karar verildiğini ve bu kararın temyiz edildiğini; İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … sayılı icra takibinin kötüniyetli olduğunu; bu nedenlerle, dava konusu bonolar nedeniyle davacının, davalıya borçlu olmadığının tespiti ile takip konusu miktarın %20’sinden az olmamak üzere davacı lehine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini; talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler :Davalı vekilince verilen davaya cevap dilekçesinde özetle; davacının, dava dilekçesinde açıkça borcun ödenmediğini ikrar ettiğini; davacı hakkında İstanbul Anadolu …İcra Müdürlüğü’nün … sayılı dosyası üzerinden takip yapıldığını; davacının, gayrimenkulleri ve sözü geçen şirket hisselerine haciz konulduğunu ve mahçuz şirket hisselerinin satışının talep edildiğini; ihale sonucu başka alıcı çıkmaması üzerine takdir edilen muhammen bedelin %60 üzerinden 200.000,00 TL bedelle davacının alacağına mahsuben hisseleri aldığını; davacı gerçekten borçlu bulunmasaydı bu takibe itiraz edeceğini; ancak, itiraz etmediği ve menfi tespit davası açma imkanı varken açmadığı gibi davalının alacağını talep ettiğinden beri şirkete de sokulmadığını; davacının yönetim kurulu başkanı olduğu ve 4 yıllık dönemde davalıya şirket kârından ödeme yapılmadığını; davalıya yöneltilen tefecilik suçlamasının abes ve iştigal olduğunu; davacının açmış olduğu ihalenin feshi davasının da reddedildiğini ve kararın onandığını; davacının yapmış olduğu suç duyurusu hakkında kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildiği; davalının takip konusu borcun ödenmesi konusunda başka hiç kimse ile anlaşmasının söz konusu olmadığını; davalının, davacının kardeşi ile anlaşma yaptığı iddiasının mücerret iddia olduğunu; bu nedenlerle, haksız davanın reddi ile kötüniyetli davacı borçlunun %20’den az olmamak üzere inkâr/kötüniyet tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini; talep etmiştir.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı :İlk derece mahkemesince; “tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından, davalıdan alınan borç karşılığı olmak üzere 2 adet 10/12/2017 tanzim tarihli, 30/06/2008 vade tarihli (ödeme günlü), 200.000,00 USD bedelli bono ve 25/01/2009 tanzim tarihli, 31/12/2009 vade tarihli (ödeme günlü), 300.000,00 USD bedelli bononun verildiği; bu bonoların verilmesinden sonra taraflar arasında borcun tasfiyesi amacıyla 04/10/2010 tarihli “protokol anlaşması” yapıldığı; bu sözleşmenin 1.paragrafına göre davacı/borçlunun, davalının dava dışı … Ticareti Anonim Şirketi ortaklığına katılma payı olarak 270.000,00 USD dolarından, 200.000,00 USD doları …’dan alacak karşılığı düşüleceği; 70.000,00 USD dolarının da nakden ödeneceği; karşılığında davacının, dava dışı şirketteki hisselerinin %50’sini davalıya devredeceğinin kararlaştırıldığı; …’un senetli borçlarından 200.000,00 USD dolarlık kısmının iade edilerek mevcut borcundan düşüleceğinin kararlaştırıldığı; dava dışı … Ticaret A.Ş’nin 19/07/2013 tarihinde yapılan olağanüstü genel kurul toplantısı hazirun cetveline ve davalının kabulüne göre; davacı/borçlu tarafından, dava dışı şirketteki hisselerinin %50’sinin davalıya devredildiği ve tescil edildiğinin anlaşıldığı; bu noktadan sonra, taraflar arasında borcun tasfiyesi amacıyla yapılan protokol kapsamında davalı/alacaklının yükümlülüklerini yerine getirdiği ispat etmesinin gerektiği; bu kapsamda, davalı/alacaklının, davacı tarafından borcuna karşılık verilen 200.000,00 USD bedelli senedi iade ettiğini ve takip konusu 200.000,00 USD bedelli senedin de savunması sadedinde iade edilen senet dışında başka bir senet olduğu ile 70.000,00 USD’yi nakden ödediği hususunda uyuşmazlık çıkması halinde karşılaşabilecek ispat sorunlarını aşmak için, bir belgeler dizisi (belgeler zinciri) oluşturmadığı [Konuralp, Haluk: Medeni Usul Hukukunda İspat Kurallarının Zorlanan Sınırları/İspat Hukukunun Güncel Sorunları, Ankara, 1999, sy:98] gibi TMK.m.6 ve HUMK. 288/HMK.m.200.maddesi uyarınca uyarınca yazılı delille ispat edilemediği; ayrıca, davalının, davaya cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanmadığı; başka bir anlatımla, davalı tarafından bu savunmanın kesin delillerle ispat edilemediği; bu durumda, davacı/borçluya protokol kapsamında 200.000,00 USD bedelli senedin iade edilmediği ve 70.000,00 USD nakden ödemenin de yapılmadığının anlaşıldığı, davacı tarafından, davalı aleyhine açılan işbu davanın sübut bulduğu” gerekçesiyle davanın kısmen kabulü ile, davacının İstanbul Anadolu ….İcra Müdürlüğü’nün … sayılı takip dosyasına konu 10/12/2007 tanzim tarihli, 30/06/2008 vade tarihli, 200.000,00 USD (ABD doları) ve 25/01/2009 tanzim tarihli, 31/12/2009 vade tarihli, 300.000,00 USD (ABD doları) bedelli bonolardan dolayı davalıya 270.000,00 USD (ABD doları) borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin istemin reddine, İİK. 72/5.maddesi uyarınca haksız ve kötüniyetli kabul edilen takip tutarı üzerinden hesaplanan %20 kötüniyet tazminatı, 83.700,00 TL’nin davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine, ihtiyati tedbir kararının infaz olunmadığı gözetilerek İİK. 72/4.maddesi uyarınca yasal koşulları oluşmadığından davalı/alacaklı yaranına tazminata hükmedilmesine yer olmadığına karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ:Kararı her iki yan da istinaf etmiştir.Davacı vekili istinaf dilekçesinde “….Müvekkil, davalıdan borç almış ve bunun karşılığında davalıya 2 adet senet vermiştir. Zor durumda olan ve davalıya güvenen müvekkil, aralarında alışılageldiği gibi elden geri ödemelere devam etmiş, arada davalının Şirkete gelmemesi sebebi ile bankadan hesabına para yatırmıştır. Ödemelere bu şekilde devam eden müvekkilim, taksi plakalarını satıp borcun bir kısmını karşı tarafa ödemiş, kalan son 200.000 USD borç nedeni ile davalı ile aralarında 04.10.2010 tarihinde protokol düzenlemişlerdir. Buna göre; müvekkil, şirkette ki hissesinden % 50 oranında ki payı davalıya devredecek, böylece davalı % 50 oranında şirkete ortak olacak, bunun karşılığına tekabül eden 270.000 USD ise, 200.000 USD kısmı davalının müvekkilden olan alacağından düşülerek, senet iade edilecek, kalan 70.000 USD ise nakden müvekkilime ödenmesi şeklindedir. Müvekkil, protokol gereği kendine düşen edimi yerine getirmiş, % 50 hisseyi …’ya devretmiştir. Fakat davalı taraf, bunun karşılığında ne 200.000 USD senedi müvekkile iade etmiş, ne de 70.000 USD nakden ödemiştir.Davalı taraf, müvekkilin kardeşinden olan alacağına karşılık aralarında anlaştıklarını ve müvekkilin kardeşi …’dan 570.000 USD alacağı olduğu halde, 700.000 USD senet aldığını beyan etmiştir. Öncelikle karşı yan, anaparaya uyguladığı yüksek faizi iş burada da açıkça belirtmiş, 570.000 USD borca karşılık 700.000 USD senet aldığını itiraf etmiştir. Karşı taraftan sözde 550.000-USD alacağı olan bir insan, nasıl olurda protokol karşılığı 200.000-USD’ı kalan borçtan düşeceğini, 70.000-USD’ı da elden vereceğini beyan eder. Bahsi geçen durum hayatın olağan akışı, ticari hayatla ters bir durumdur. Kendisinin iyi niyetli olduğunu, borç para verdiğini ifade eden davalı, aslında müvekkilimizin zor durumda olması ve iyi niyetinden, güveninden istifade ederek, % 50 hissenin sahibi olmuştur. Protokol imzalandıktan sonra ne parayı ne de senedi müvekkilimize vermediği gibi, senetleri icra takibine koymuştur. Davalı müvekkile parayı elden ödemiş, alırken de elden almıştır. Ne onun ödeme yaptığına dair belge nede müvekkilin ödeme yaptığına dair belge bulunmaktadır. Yukarıda açıkça ifade ettiğimiz şekilde müvekkilin iş bu senteler sebebi ile borcunun olmadığı zaten ortadadır. Tüm bu sebeplerden ötürü kısmen kabul edilen davamızın istinafen incelenerek bozularak tamamının kabul edilmesi ile yukarıda belirtilen takibe konu 500.000-USD senetlerin iptalini talep ediyoruz. ..” denilerek kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.Davalı yan istinaf talebinde “….Dava dilekçesi ve davacı tarafın beyanları incelendiğinde, muhtelif zamanlarda davacının davalıdan para aldığı, bu paralarla ilgili senetler verdiği, para alış-verişlerinin defalarca olduğu ve defalarca senetler verildiği beyan edilmektedir. Bu senetlerden hangisinin protokolde belirtilen ve sadece meblağı zikredilen senet olduğu ise meçhul kalmaktadır. 16.12.2014 tarihli celsede davacı tarafa (3 noTu ara kararda)takip konusu 10.12.2007 tanzim 30.06.2008 vade tarihli 200.000,-USD.meblağlı senedin ödendiğine dair belge ibrazı istenmiş ancak davacı tarafça bu senedin ödendiğine dair herhangi bir belge Mahkemeye sunulamamıştır. Tahmin üzerine karar ittihaz olunamaz. Herhalde bu senet protokolde zikredilen senet olsa gerek diye alettahmin karar verilemez. Davacı taraf bazen takip konusu senedin protokole göre ödendiğini bazen de davalının davacının kardeşinden senet alarak davacının borçtan kurtulması gerektiği yolunda çelişkili, tutarsız,ciddiyetten yoksun iddiayı genişleten ve değiştiren beyanlarla sonuç elde etmek istemiş Mahal Mahkemesi bu tutarsızlığı nazara almadan karar ittihaz etmiştir. ambiyo senedinden doğan talep hakkına kambiyo hukuku, temel talebe ise bu talebin ait olduğu hukuk kuralları uygulanır. Bono kambiyo vaadi niteliğinde bir kambiyo senedi olup, bonoyu düzenleyen asıl borçludur. Kambiyo senedi düzenlenmesi ile bir soyut( mücerret)borç ilişkisi yaratılmıştır.davacı borçlu bu senet bedelini ödediğini ispat edememiştir. Buna rağmen ittihaz olunan karar açıkça usul ve yasaya aykırıdır. Mahkeme resen aldığı ve davacı iddialarının ispata muhtaç kaldığı yönündeki rapora da itibar etmemiştir.Kanaatimizce TBK.39 maddeye göre dava 1 (bir) yıllık hak düşüğü süresinde açılmamıştır…” denilerek kararın kaldırılmasını talep ve istinaf etmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE :Dava takibe konu edilen iki adet bonodan dolayı borçlu bulunmadığının tespiti istemine ilişkindir.Tarafların imzası ve içeriği inkar edilmeyen bir protokol düzenledikleri ve bu protokole göre şirkette davacının sahip olduğu hisselerin % 50 sinin davalıya devri karşılığında 200.000 USD miktarın mevcut senetli borçlardan mahsup edileceği ve 70.000 USD tutarın da davalı yanca davacıya ödeneceği hususunda anlaşma yaptıkları görülmektedir.Davacının C.Başsavcılığına verdiği ifadede “…. davalıya borç para alması karşılığı birden fazla senet verdiğini, yanlış hatırlamıyor ise 3 adet senedinin bulunduğunu….” beyan etmektedir.Davacının oğlu … savcılık ifadesinde babası davacının davalıdan 700.000 USD kadar borç aldığını bildiğini beyan etmiştir.Yine davacı sayısını hatırlamadığı defada davalıdan borç para aldığını ifade etmiştir.Bizzat davacı savcılık şikayetinde halen davalıya verilmiş üç senedinin bulunduğunu beyan ve ikrar etmiş, ancak takibe 2 senedin konulduğu da görülmüştür.Takibe konu iki senet toplamı 500.000 USD olup, toplam borç miktarı 700.000 USD olarak beyan edilmekle 200.000 USD lik bir senet de takibe konulmadığından protokol gereği iade edilecek miktar ile bu senet miktarının uyum içinde olduğu görülmektedir.Hisse devri yapıldığı anlaşılmakla davacı yanın senedi iade almadan ve nakit ödemeyi almadan hissesini devrettiğine ilişkin beyanı da ispatlanamamış durumdadır. Toplanan tüm delillere, tarafların beyanlarına , savcılıkta verilen ayrıntılı ifadelere göre ; davacının davalıya borçlu bulunmadığına yönelik iddia ve davası kanıtlanamamış olmakla davalı yanın istinaf başvurusunun kabulüne ,davacı yanın istinaf başvurusunun incelenmesine yer olmadığına ; ilk derece mahkemesine açılan davanın da açıklanan gerekçe ile reddine karar vermek gerekmiştir.İİK’nın 72/4. maddesi hükmü uyarınca tazminata hükmolunabilmesi için menfi tespit davasına konu icra takibinin ihtiyati tedbir talebi ile durdurulmuş olması ve alacaklının alacağını geç almış olması gerekir. Somut olayda mahkemece verilen tedbir kararının uygulanmadığı bu nedenle yukarıda belirtilen yasa hükmündeki koşulların oluşmadığı anlaşıldığından davalının icra tazminatı isteminin reddine karar verilmesi gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusunun; DAVALI YANIN BAŞVURUSUNUN KABULÜ NEDENİ İLE İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA 2- Davalı yanın istinaf başvurusunun HMK 353/1-b-2 madde gereğince KABULÜNE ; ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 3-İlk derece mahkemesine açılan menfi tespit davası hakkında a- Kanıtlanamayan davanın REDDİNE b-Koşulları oluşmadığından davalı yararına inkar tazminatı verilmesine yer olmadığına c-54,40 TL red harcının peşin alınan 17.931,40 TL harçtan mahsubu ile fazla alınan 17.877,00 TL harcın karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacı yana iade edilmesine d- Davacı yanca yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına e-Davalı yanca yapılan 10,00 TL tebligat giderinden ibaret yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine f- Davalı yan kendini vekille temsil ettirmiş olmakla yeniden hüküm kurulan iş bu tarihteki AAÜT ne göre hesaplanan 69.550,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp davalıya verilmesine g-Tarafların kalan gider avanslarının karar kesinleştiğinde taraflara iade edilmesine İSTİNAF YARGILAMASINDA 4-Davacı yan istinaf başvurusu incelenmediğinden yatırdığı 31,40 TL peşin harcın davacı yana iade edilmesine 5-Davacı yanın istinaf yargılama giderlerinin davacı yan üzerinde bırakılmasına 6-Davalı yanca yatırılan 7.147,00 TL peşin harç ve 51,70 TL tehiri icra harcının davalı yana iade edilmesine 7-Davalı yanca yapılan istinaf gideri olan başvuru harcı 85,70 TL, tebligat gideri 11,00 TL den ibaret toplam 96,70 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayinine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık yasal sürede Yargıtay’a temyiz yolu olanaklı 13/02/2020 tarihinde ve oy birliği ile karar verildi.