Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3909 E. 2020/336 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3909 Esas
KARAR NO : 2020/336 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL ANADOLU 8. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 13/04/2017
NUMARASI : 2015/746 E., 2017/365 K.
DAVANIN KONUSU: Sözleşmenin İptali
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
İstinaf incelemesi üzerine Dairemize gelen dosya incelendi;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: İLK DERECE MAHKEMESİNE AÇILAN DAVADA A-)Açılan dava ve iddia : Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkili ile davalı … Ltd. Şti. arasında düzenlenen 26/11/2014 ve 05/12/2014 tarihli sözleşmeler uyarınca davalı şirketin 3 adet su deposu teslim etmesi karşılığında davalı şirkete 28/02/2015 tarihli 11.800,00 TL bedelli ve 25/04/2015 tarihli 19.000,00 TL bedelli çeklerin verildiğini, ancak davalı şirketin su depolarını teslim etmediğini, davalıya ihtarname gönderilerek sözleşmeden dönüldüğünün bildirildiğini ve çeklerin iadesinin talep edildiğini, davalı şirket yetkilisi olan davalı …’ın bu çekleri kendisi adına ciro ettiğini ve davalı … tarafından 28/02/2015 tarihli çekin bankaya ibraz edilip tahsil edildiğini, ciroların tamamının karşılıksız ve kötüniyetli olarak yapıldığını ileri sürerek sözleşmelerin feshine, müvekkilinin borçlu olmadığının tespitine, 11.800,00 TL’nin davalılardan istirdatına, 25/04/2015 tarihli çekin iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B-) Cevap ve Karşı Talepler : Davalı … vekili; müvekkilinin sözleşmelerin tarafı olmadığını, iyiniyetli hamil olduğunu, dolayısıyla davacının davalı şirkete ilişkin şahsi defilerini müvekkiline karşı ileri süremeyeceğini, davacının öncelikle çekin bedelsiz kaldığı yönündeki iddiasını kanıtlaması gerektiğini, ayrıca müvekkilinin çeki iktisap ederken bile bile davacı zararına hareket ettiğini ispatlaması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.
Diğer davalıların davaya cevap vermedikleri anlaşılmıştır.
C-)İlk Derece Mahkemesi Kararı : İlk derece mahkemesince; “davanın sözleşmenin feshi, iki adet çek nedeniyle borçlu olunmadığının tespiti, tahsil edilen çek bedelinin istirdatı ve tahsil edilmeyen çekin iptali istemine ilişkin olduğu, 26/11/2014 ve 05/12/2014 tarihli davalı şirket anteti bulunan sözleşmelerde sadece davacı şirketin kaşe ve imzasının bulunduğu görülmüş, su depolarına ilişkin ödemenin siparişte verilecek çek ile yapılacağı belirtilmiş, ayrıca 05/12/2014 tarihli sözleşmede ödemenin 10/04/2015 vadeli çekle yapılacağının belirtildiğinin anlaşıldığı, davalı şirket kaşesi ve üzerinde imza bulunan davacı adına düzenlenen 01/12/2014 tarihli tahsilat makbuzunda dava konusu 28/02/2015 tarihli çeke ilişkin bilgilerin, 18/12/2014 tarihli sadece imza içeren makbuzda ise 25/04/2015 tarihli çeke ilişkin bilgilerin yer aldığının görüldüğü, dava konusu 28/02/2015 tarihli çekin keşidecisinin davacı, lehdarının davalı şirket olduğu, çek arkasında sırasıyla davalı şirketin, davalı …’ın ve davalı İzabella Kandiyoti’nin cirosunun bulunduğu görüldüğü, dava konusu 25/04/2015 tarihli çekin keşidecisinin davacı, lehdarının davalı şirket olduğu, çek arkasında sırasıyla davalı şirketin, davalı …’ın ve dava dışı … cirosunun bulunduğunun görüldüğü, davacı tarafından davalı şirkete hitaben düzenlenen 10/03/2016 tarihli ihtarda, su depolarının teslim edilmemesi nedeniyle çek ve çek bedelinin iadesi talep edildiği, …’in yazı cevabında, dava konusu 25/04/2015 tarihli çekin ibraz edildiği ve bedelinin 27/04/2015 tarihinde ödendiğinin belirtildiği, mali müşavir bilirkişi raporunda özetle, çeklerin davacının ticari defterlerinin sipariş avansları kısmında kayıtlı olduğu, karşılığında mal alım kaydına rastlanılmadığı, davalı şirketin ticari defterlerini sunmadığı, davacı şirketin dosyaya sunulan sözleşmeler gereğince dava konusu çekleri keşide etmiş olduğu, ancak karşılığında davacıya mal teslim edilmediği, davalı …’nin ise taraflarla nasıl bir ilişki içinde olduğuna dair belge sunulmadığının belirtildiği, davacının dava konusu çeklerin davalı şirkete 26/11/2014 ve 05/12/2014 tarihli sözleşmeler uyarınca avans olarak verildiğini ileri sürdüğü, çekin kural olarak bir ödeme aracı olduğu, davacının aksi yöndeki iddiasını yazılı delille ispat etmesi gerektiği(Emsal: Yargıtay 19.HD’nin 18/06/2015 tarihli 2014/15921 E., 2015/9050 K. sayılı kararı), ancak sözleşmelerde davalı şirket kaşe veya imzasının bulunmadığı, kaldı ki 05/12/2014 tarihli sözleşmenin ödeme kısmında dava konusu olmayan 10/04/2015 tarihli çekten söz edildiği, davalı şirket kaşesini taşıyan ve üzerinde imza bulunan tahsilat makbuzu ile sadece imza içeren tahsilat makbuzunda dava konusu çeklere ilişkin bilgiler yer almakta ise de bu belgelerin tek başına dava konusu çeklerin sözleşmeler kapsamında verilen avans çekleri olduğu yönündeki iddiayı ispatlamayacağı, davalı şirketin ticari defterlerini sunmadığı, ancak delil olarak münhasıran davalı şirket defterlerine dayanılmadığı, davacı tanık listesi sunmuş ise de bedelsizlik iddiasının tanıkla ispatının mümkün olmadığı, kaldı ki davalı tarafça açıkça muvafakat edilmediği, dolayısıyla davacının bedelsizlik iddiasını ispat edemediği, davacının yemin deliline dayandığı görülmekle davacı vekiline son celse davalı şirkete yemin teklifinde bulunup bulunmayacaklarının sorulduğu, davacı vekilinin yemin teklifinde bulunmayacaklarını beyan ettiği, davacının bedelsizlik iddiasını kanıtlayamamış olması nedeniyle diğer davalıların çeki kötüniyetli olarak iktisap edip etmedikleri hususunun değerlendirilmediği, dolayısıyla davanın sübuta ermediği” gerekçesiyle davanın reddine karar verildiği görülmüştür.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Kararı davacı yan istinaf etmiş ve dilekçesinde “….Yerel mahkeme, Sözleşmelerde sadece Davacının imzası olduğu,davah … LTD.ŞTİ yetkilisinin imzası olmadığı ,çeklerin teslim alındığı 01.12.2014 tarihli tahsilat makbuzunda 28.02.2014 tarihli çeke ait bilgilerin, 18.12.2014 tarihli makbuzda sadece davalı … yetkilisinin imzasının hıılıındıığıı kaşe olmadığı bahisle davayı reddetmiştir. Davalı … ve diğer davalı … davaya cevap vermemiştir.Davayı takip etmemişler.Dava dilekçemdeki taleplerimize karşı koymamışlar.Hiç delil sunmamıştır. Her iki sözleşme de Davalı … LTD.ŞTİ.nin antetli kağıdıyla tanzim edilmiştir. Tahsilat Makbuzların ikisi de şirketin davalı şirket kaşeli antetli makbuzuyla alınmıştır. Her iki Makbuzda şirket yetkilisinin imzasını taşımaktadır. Davaiı şirkete verilen 2 adet Tacir çek, şirket yetkilisinin kaşeli ve imzalı cirosuyla Davalı … kendisine ciro ettirmiş ve … 11.800 TL:li,k çeki diğer davalı …, ciro etmiş Arada bir ciro bulunuyor.Ancak kimin olduğu davalı … da açıklamamıştır…Bankadan gelen yazılardan da 11.800 Tl..çekin davalı izabella ya ödendiği 19.000 TL.lik çekin dava dışı hamile ödendiği bildirilmiştir .Çekler tacir çekidir. Davalı … adına keşide edilmiş. Davalı … LTD.cirosuyla el değiştirdiğine göre Artık davalı şirketin kaşeli ve antetli makbuzunun alt tarafında yalnız imzasının olması neyi değiştirir. Mahkemenin düşüncesi yerinde değildir.Çeklerin arkasındaki davalı şirket cirosu bu çeklerin davacıdan alındığı sözleşme gereği alındığı yeterli derecede davamızı kanıtlar. Yerel Mahkemenin 19. Hukuk dairesinin 18.06.2015 tarihli kararını aleyhimize tatbik etmesi yerinde değildir.Davacı şirket defterleri üzerinde yapılan incelemede Ticari defterlerimizin usulene uygun tutulduğu açılış ve kapanışlann yapılmış olduğu ve ve talebimizde haklı olduğumuz yönünde Bilirkişi … 28.11.2016 tarihinde raporunu sunmuştur..Munhasıran davalı şirket defterlerine dayanılmadığı için Ticari defterlerimizin delil değeri olmadığı mahkemece değerlendirme yapmıştır.HMK.nun 220/3.maddesine göre Taraf ibrazı istenen belgeleri verilen sürede içinde ibraz etmezze Mahkeme dunıma göre belgenin içeriği hakkında diğer tarafin beyanını kabul eder Hükmünü ihtiva eder.Davalı …. LTD.ŞTİ.Tacir şirkettir.Ticari defter tutmak mecburiyetindedir.TTK 219.maddesine göre defterlerini ibraz etmek mecburiyetindedir…. ayrıca davalı … yararına hükmedilen vekalet ücreti de hatalı hesaplanmıştır denilerek …” kararın kaldırılması talep ve istinaf edilmiştir.
DELİLLERİN TARTIŞILMASI VE GEREKÇE : Dava avans çeklerinden kaynaklanan menfi tespit ve istirdat talebini havi olarak açılmış, çeklerin tamamının ödenmesi nedeni ile istardat davasına dönüşmüş taleplerden ibarettir.İnceleme, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun(HMK) 355. maddesi hükmü uyarınca istinaf dilekçelerinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırı hususların olup olmadığı gözetilerek yapılmıştır.Öncelikle davacı yan delillerinden olan sözleşme incelendiğinde davalı şirket tarafından fiyat teklifi yapıldığı ( hukuki olarak bu icaba davettir) , davacı yanın da bu teklif metnini imzalayarak icapta bulunduğu , davalı şirketin avans ödemesi çekleri makbuz karşılığı teslim alarak icabı kabul ettiği ve bu şekilde sözleşme ilişkisinin kurulduğu kabul edilmelidir.Bu nedenle mahkemenin akdi ilişkinin kanıtlanamadığı yönündeki sonuç çıkarımı doğru bulunmamıştır.Menfi tespit ve istirdat davaları 2004 Sayılı İcra İflas Kanunu’nun (İİK ) 72. maddesinde düzenlenmiştir. Maddeye göre; borçlu icra takibinden önce veya takip sırasında borçlu bulunmadığını ispat için menfi tespit davası açabilir. Borçlu, menfi tespit davası zımmında tedbir kararı almamış ve borç da ödenmiş olursa davaya istirdat davası olarak devam edilir. İspat yüküne ilişkin yukarıda açıklanan genel kural menfi tespit davaları için de geçerlidir. Yani, menfi tespit davalarında da, tarafların sıfatları değişik olmakla beraber, ispat yükü bakımından bir değişiklik olmayıp, bu genel kural uygulanır. Bu davalarda da bir vakıadan kendi lehine haklar çıkaran (iddia eden ) taraf o vakıayı ispat etmelidir. Menfi tespit davasında borçlu ya borçlanma iradesinin bulunmadığını ya da borçlanma iradesi bulunmakla birlikte daha sonra ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürebilir. Borçlu borcun varlığını inkâr ediyorsa, bu durumlarda ispat yükü davalı durumunda olmasına karşın alacaklıya düşer. Borçlu varlığını kabul ettiği borcun ödeme gibi bir nedenle düştüğünü ileri sürüyorsa, bu durumda doğal olarak ispat yükü kendisine düşecektir. Türk Borçlar Kanunu’nun 207. maddesinde tanımı yapılan satış sözleşmesi hakkında da birtakım açıklamalar yapılmalıdır. Madde aynen; “Satış sözleşmesi, satıcının, satılanın zilyetlik ve mülkiyetini alıcıya devretme, alıcının ise buna karşılık bir bedel ödeme borcunu üstlendiği sözleşmedir. Sözleşme ile aksi kararlaştırılmadıkça veya aksine bir âdet bulunmadıkça, satıcı ve alıcı borçlarını aynı anda ifa etmekle yükümlüdürler. Durum ve koşullara göre belirlenmesi mümkün olan bedel, kararlaştırılmış bedel hükmündedir.” açıklamalarını içermektedir. Bu madde hükmüne göre; aksi kararlaştırılmadıkça alım-satım ilişkilerinde alıcı ile satıcının edimlerini aynı anda eda etmeleri esastır. O hâlde meselâ alım satım akdine konu malı teslim almadan satıcıya çeki verdiğin iddia eden menfi tespit davacısı, aslın hilafını iddia ediğinden (ettiğinden ) bu iddiasını ispat yükü altındadır (Muşul, T: İcra ve İflâs Hukukunda Menfi Tespit ve İstirdat Davaları, İstanbul, 2016, s:323 vd ). Bilindiği gibi, kural olarak çek bir ödeme aracı olup, mevcut bir borcun tasfiyesi amacıyla verilmektedir. Çekin ödeme dışında başka bir amaçla (örneğin avans olarak ) verildiğini iddiasının davacı tarafça (HMK’nın 200. maddesi gözetilerek ) ispatlanması gerekmektedir. Somut olaya dönüldüğünde ; davacının sözleşme, avans çeki makbuzu ve ticari kayıtları ile çekin avans çeki olduğunu kanıtladığı ,bu durumda mal teslimini kanıtlama görevinin ise davalı satıcı şirkette olduğu görülmektedir.6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ( HMK ) hükümlerine göre: Mahkeme, ticari davalarda tarafların ticari defterlerinin ibrazına kendiliğinden veya taraflardan birinin talebi üzerine karar verebilir ( HMK 222/1 ). Ticari defterlerin, ticari davalarda delil olarak kabul edilebilmesi için, kanuna göre eksiksiz ve usulüne uygun olarak tutulmuş, açılış ve kapanış onayları yaptırılmış ve defter kayıtlarının birbirini doğrulamış olması şarttır ( HMK 222/2 ). Bu şartlara uygun olarak tutulan ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması ve defter kayıtlarının aksinin senet veya diğer kesin delillerle ispatlanmamış olması gerektiği ise üçüncü fıkrada düzenlenmiştir. Açılış veya kapanış onayları bulunmayan ve içerdiği kayıtlar birbirini doğrulamayan ticari defter kayıtları, sahibi aleyhine delil olur ( HMK 222/4 ).Taraflar, kendilerinin veya karşı tarafın delil olarak dayandıkları ve ellerinde bulunan tüm belgeleri mahkemeye ibraz etmek zorundadırlar. Elektronik belgeler ise belgenin çıktısı alınarak ve talep edildiğinde incelemeye elverişli şekilde elektronik ortama kaydedilerek mahkemeye ibraz edilir ( HMK 219/1 ). Ticari defterler gibi devamlı kullanılan belgelerin sadece ilgili kısımlarının onaylı örnekleri mahkemeye ibraz edilebilir ( HMK 219/2 ). İbrazı istenen belgenin, ileri sürülen hususun ispatı için zorunlu ve bu isteğin kanuna uygun olduğuna mahkemece kanaat getirildiği ve karşı taraf da bu belgenin elinde olduğunu ikrar ettiği veya ileri sürülen talep üzerine sükut ettiği yahut belgenin var olduğu resmî bir kayıtla anlaşıldığı veya başka bir belgede ikrar olunduğu takdirde, mahkeme bu belgenin ibrazı için kesin bir süre verir ( HMK 220/1 ). Belgeyi ibraz etmesine karar verilen taraf, kendisine verilen sürede belgeyi ibraz etmez ve aynı sürede, delilleriyle birlikte ibraz etmemesi hakkında kabul edilebilir bir mazeret göstermez ya da belgenin elinde bulunduğunu inkâr eder ve teklif edilen yemini kabul veya icra etmezse, mahkeme duruma göre belgenin içeriği konusunda diğer tarafın beyanını kabul edebilir ( HMK 220/3 ).Bu kurallar birlikte değerlendirildiğinde ticari davalarda, yani iki tarafın tacir olduğu ve dava konusunun ticari işletmeleri ile ilgili olduğu davalarda, ticari defterler ile sözleşme ilişkisinin veya alacak miktarının ispatı mümkündür. Ticari defterler kesin delillerdendir. Yasa’da delil vasfı taşıdığı takdirde aksinin yazılı veya kesin delillerle ispatı gerektiği düzenlenmiş olduğundan, yasanın ticari defterleri kesin delil olarak düzenlediği açıkça anlaşılmaktadır. Ticari defterler kesin delillerden ise de ancak HMK 222. maddedeki koşullar çerçevesinde ispat aracı olabilir. Ticari defter kayıtlarının sahibi ve halefleri lehine delil olarak kabul edilebilmesi için, diğer tarafın aynı şartlara uygun olarak tutulmuş ticari defterlerindeki kayıtların bunlara aykırı olmaması gerekir. Bir taraf kendi defterlerine delil olarak dayanmış ise karşı tarafın ticari defterlerine dayanılmamış olsa da karşı taraf defterlerinin incelenmesi zorunludur. Çünkü tarafın ticari defterleri Yasa’da belirtildiği üzere karşı tarafın ticari defterleri ile uyumlu olduğu takdirde lehine delil olabilecektir. Karşı taraf defterleri incelenmediği takdirde dayanan tarafın kendi defterindeki kayıtların lehe delil olması mümkün değildir. Davacının da bu durumu bilerek ticari defterlere delil olarak dayandığı ve karşı tarafın ticari defterlerinin de incelenmesini istediği kabul edilmelidir. Aksinin kabulü halinde davacının ticari defterleri tek başına delil niteliği taşımadığından dayanılan böyle bir delilin incelenmesine gerek de olmayacaktır. Karşı taraf ticari defterlerini sunar ise birlikte incelenip değerlendirildiğinden delil olup olmadığı sonucuna göre değerlendirilebilecektir. Karşı taraf ticari defterlerini sunmadığı takdirde ise bu davranışı ile kendi ticari defterlerinin davacı defterleri ile uyumlu olup olmadığının incelenmesine engel olduğundan, engel olduğu sonucun varlığını kabul etmiş sayılmalıdır. Tacir olup ticari defter tutmak zorunda olan taraf, ticari defterleri bulunmadığını ileri süremeyeceğinden verilen kesin süreye rağmen ibraz etmediği takdirde, belgenin elinde olmadığına dair yemin etmesine gerek olmaksızın HMK 220/3. madde gereğince sunmaktan kaçındığı belgelerdeki ( ticari defterlerindeki ) kayıtların, karşı taraf defterindeki kayıtlara uygunluğunu mahkeme kabul edebilir. Aksinin kabulü durumunda; karşı tarafın ticari defterlerini sunmaması halinde sunan tarafın muntazam tutulmuş ticari defterlerinin lehe delil olarak kabul edilemeyeceği şeklinde bir sonuç ortaya çıkar ki bu ticari defterleri ve karşı taraf elinde olduğu ileri sürülen belgeleri delil olarak kabul edip sunulmaması halinde sonuçlarını belirleyen HMK’ndaki açık düzenlemelere aykırı bir yorum olacaktır. Eldeki davada davalı yanın kayıtlarını sunmadığı görülmüş olmakla ;Davalı defterlerini sunmayarak davacının ticari defter kayıtlarının HMK’nın 222. maddeye göre lehine delil oluşturup oluşturmadığının tam olarak incelenebilmesine engel olduğundan sunulmayan ticari defterlerinde de davacının alacaklı olduğuna dair kayıtların mevcut olduğu halde sunulmadığının ve bunun sonucunda da davacı incelenen defter kayıtlarının davacı lehine delil oluşturduğunun kabulü gerekir. Bu durumda davacının davalı şirket açısından bedelsizlik iddiasını kanıtladığı kabul edilmelidir. Davalılardan … ise davalı şirketin yetkilisi olmakla akdi ilişkinin dışında olduğu kabul edilecek ve iyiniyet karinesinden yararlanacak bir hukuki durumda olmadığından aynı gerekçe ile bu davalı yönünden de istirdat istemi yerindedir. Davalı … açısından ise; davacı yan ile doğrudan akdi ilişkisi olmadığından, bu davalı lehine yasanın oluşturduğu iyiniyetli hamil karinesinin aksine bir kanıt sunulmamıştır. Bu nedenle bu davalı yönünden davanın reddi doğru ise de ; … hakkındaki dava dilekçesi, verilen ikinci dilekçeler ve beyan dilekçeleri incelendiğinde davacının davalı İzabella için sadece bir çekten sorumlu tuttuğuna ilişkin bir beyan olmadığı, davanın tüm davalılar için aynı değer üzerinden ikame edildiği , davacının istirdat davası olarak davaya devam ettiğini beyan ederken dahi böyle bir açıklamaya gitmediği nedenle ücreti vekalete ilişkin istinaf istemi yerinde görülmemiştir. Açıklanan gerekçeler ile ilk derece mahkemesi kararının kaldırılmasına ve davanın esası hakkında kısmen kabul kısmen red kararı verilmesine karar vermek gerekmiştir.
H Ü K Ü M :Yukarıda açıklanan gerekçe ile 1 – Davacı yanın istinaf başvurusun HMK 353/1-b-2 maddesi gereğince kısmen kabulü ile ilk derece mahkemesi kararının KALDIRILMASINA 2-İlk derece mahkemesine açılan istirdat davasında A.Davalılardan … hakkında açılan davanın reddine B.Davalı … Tic. Ltd. Şti ve … yönünden açılan davanın KABULÜ İLE 30.800,00 TL nin bu davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacı yana verilmesine ; bu miktarın 11.800,00 TL kısmına dava tarihinden ve 19.000,00 TL kısmına ise 25.04.2015 ödeme tarihinden itibaren talepleri gibi reeskont faizi uygulanmasına C.Alınması gereken 2.103,90 TL karar ve ilam harcından peşin alınan 525,99 TL nin mahsubu ile bakiye 1.577,90 TL karar ve ilam harcının davalılar … Tic. Ltd. Şti ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile Hazineye gelir yazılmasına D.Davacı yanca yapılan ve hakkında davanın reddine karar verilen davalı için yapılan tebligat giderleri düşüldükten sonra yargılama gideri olan peşin harç ve başvuru harcı gideri 553,70 TL, posta ve tebligat gideri 210,00 TL, bilirkişi ücreti gideri 400,00 TL, karar teblig gideri 33,00 TL ki toplam 1.196,00 TL yargılama giderinin davalılar … Tic. Ltd. Şti ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine E.Davalı … tarafından yaılan 66,00 TL tebligat giderinden ibaret yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine F. Davacı kendini vekille temsil ettirmiş olmakla hüküm tarihindeki tarifeye göre hesaplanan 4.620,00 TL ücreti vekaletin davalılar … Tic. Ltd. Şti ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine G. Davalı … kendini vekille temsil ettirdiğinden hüküm tarihindeki tarifeye göre hesaplanan 4.620,00 TL ücreti vekaletin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine …Kullanılmayan delil/ gider avansının taraflara iade edilmesine İSTİNAF YARGILAMASINDA 3-Davacı yanın istinaf peşin harcı olan 31,40 TL nin davacı yana iade edilmesine 4-İstinaf yargılama gideri olan başvuru harcı gideri 85,70 TL, tebligat gideri 22,00 TL ve posta gideri 17,00 TL ki toplam 124,70 TL nin davalılar …. Tic. Ltd. Şti ve …’tan müştereken ve müteselsilen tahsili ile davacıya verilmesine 5-Davalı … tarafından istinafa cevap için yapılan 11,00 TL yargılama giderinin davacıdan alınıp bu davalıya verilmesine 6-Duruşmasız inceleme yapılmış olmakla ücreti vekalet tayin ve takdirine yer olmadığına Dair; dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu HMK 362/1-a maddesi gereğince KESİN olmak üzere 13/02/2020 tarihinde ve oy birliğiyle karar verildi.