Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3896 E. 2020/358 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3896 Esas
KARAR NO : 2020/358
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 11. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 02/02/2017
NUMARASI : 2014/985 E. – 2017/47 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davalı tarafça 15/05/2013 vade tarihli, 29/04/2013 düzenleme tarihli, 35.000,00-TL bedelli senede dayalı olarak başlatılan icra takibine ilişkin olarak davacıya İstanbul … İcra Müdürlüğü’nün … E. Sayılı dosyasına ait ödeme emrinin tebliğ edildiğini, davalı tarafa herhangi bir borcu bulunmadığını, davacının davalıya ait … Otel İstanbul’da 22/03/2010 tarihinde Banket Satış Sorumlusu olarak çalışmaya başladığını, müvekkilinin görevi gereğince otelde sınırsız misafir ağırlama hakkının bulunduğunun, işveren tarafından kendisine iletildiğini, buna şirketlerin, acentelerin, derneklerin ve sair gerçek ve tüzel kişilerin olduğunun da ifade edildiğini, davacının gösterdiği çaba sonucunda davalıya ait otelde yapılan düğün sayısının işe başladığı 2010 senesinden işten ayrıldığı 2013 senesine kadar % 250 oranında artmasını sağladığını, her nedense müvekkilinin çalışmakta olduğu otelin genel müdürünün müvekkiline ve çalışma arkadaşlarına herhangi bir gerekçeye dayanmaksızın aniden düğün yerine kurumsal toplantı almaları yönünde direktif verildiğini, misafir ağırlama konusunda kendilerine kota getirdiğini, bu talimat sonrasında davacı ile çalışma arkadaşlarının verilen talimat doğrultusunda görevlerini ifa etmeye devam ettiklerini ancak davacının görevi icabı ağırladığı gerçek ve tüzel kişileri kaydettiği “check” denilen evraka 1 ya da 2 kere yanlışlıkla düğün misafiri ağırlamış olmasına rağmen şirket adı yazdığını, bu hatanın işveren tarafından fark edilmesi üzerine müvekkilinden konuyla ilgili savunma vermesinin istendiğini ancak müvekkilinin olayı tüm detaylarıyla anlattığı savunmasının otel yetkilisi tarafından yırtılıp atıldığını, müvekkili yapmış olduğu hata sebebiyle davalı işverence işten çıkarıldığını, işten çıkarılma sırasında işverence hazırlanmış bir savunma metni ile maaş bordrosu, ayrıca işten ayrılması sonrasında işveren aleyhine kıdem tazminatına ilişkin dava açmasını ve sair herhangi bir talepte bulunmasını engellemek amacıyla teminat olarak 35.000,00-TL bedelli senedin davacıya satış direktörü … ve satış direktör yardımcısı … tarafından imzalatıldığını, bahsi geçen senedin müvekkiline rızası hilafında imzalatılmasıyla ilgili olarak her nevi dava şikayet ve talep haklarını saklı tuttuklarını, bahsi geçen senedin müvekkili tarafından imzalanma tarihi işten çıkartılma tarihi olan 19/04/2013 olmasına rağmen, tanzim tarihi kısmının daha sonra işveren tarafından 29/04/2013 olarak gerçeğe aykırı şekilde doldurulduğunu, aynı şekilde işverenin sonradan bahse konu senede vade tarihi olarak 15/05/2013 tarihini eklediğini, davacıya anılan tüm bu belgeleri imzalaması aksi halde otelden çıkamayacağı söylenmiş olduğundan davacının herhangi bir sorgulama ya da itirazı söz konusu olmaksızın kendisine verilen belgeleri imzaladığını, davacı ile davalı arasında işçi işveren ilişkisi haricinde herhangi bir ticari ilişki bulunmadığını, davacının davalıya herhangi bir borcunun olmadığını beyanla iş bu davanın kabulüne, davalı aleyhine takip konusu alacağın % 20’den az olmamak üzere kötü niyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP: Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; davacının söz konusu bonoyu müvekkiline çalıştığı dönemde zimmetine geçirdiği paraların karşılığı olarak kendi rızası ile verdiğini, davacının müvekkili şirketin işlettiği 5 yıldızlı … Otel iş yerinde 22/03/2010 tarihinde Banket Satış Müdür Yardımcısı olarak işe başladığını ve iş sözleşmesinin ahlak ve iyi niyet kurallarına uymayan davranışları nedeniyle haklı nedenle feshedildiği, 19/04/2013 tarihine kadar çalıştığını, davacının iş sözleşmesinin dava konusu senet ile hiç ilgisi olmayan davacının başka bir usulsüz işlemi sebebiyle feshedildiğini, davacının işten ayrılmasından sonra başka usulsüz işlemlerinin bulunup bulunmadığının tespiti için çalıştığı dönemdeki tüm satış işlemlerinin incelemeye alındığını, bu kapsamda davacının şirket bilgisayarından müşteriler ile yaptığı e-posta yazışmaları incelendiğinde bunların çoğunun davacı tarafından silinmiş olduğunun tespit edildiğini, davacının silmeyi unuttuğu yazışmaların incelenmesi sonucunda ise davacının yaptığı satış işlemlerinde ailesine ait … Ltd. Şti’yi kullanarak zimmetine para geçirdiği ve oteli zarara uğrattığının tespit edildiğini, davacının 29/04/2013 tarihinde satış ve pazarlama direktörü … tarafından davet edildiğini ve şirketin zararını ödemesi gerektiğinin kendisine açıklandığını, davacının kendisine gösterilen yazışmalar karşısında suçunu kabul ettiğini ve yaptığı usulsüzlükler sonucunda zimmetine geçirdiği miktarın 35.000,00-TL civarında olduğunu ikrar ederek iş bu dava konusu bonoyu imzalayıp verdiğini, davacının borcunun sebebinin akdi bir ilişki değil haksız fiil olduğunu, dava konusu bononun davacının el yazısı ile doldurulduğunu, imzalandığını, yasal unsurları taşıdığını, kaldı ki TTK’nun 680. Maddesine göre açığa senet düzenlenmesi mümkün olup davacının iddiası doğru olsaydı dahi boş bırakılan yerlerin sonradan anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasının yazılı delil ile kanıtlanması gerektiğini, senedin kıdem ve ihbar tazminatı davası açmamasının teminatı olarak imzalatıldığı iddiasının da diğerleri gibi tuhaf ve inandırıcılıktan uzak olduğunu beyanla davanın reddine, alacak miktarının % 20’sinden az olmamak üzere tazminatın davacıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI: İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; davalı tarafın, davacının davalı şirkette çalıştığı dönemde zimmetine para geçirdiği savunması ve davacı tarafça düzenlenen dava konusu senedin davalıya verilme sebebi, senedin tanzim sebebi ve davacının senet bedeli tutarında davalı şirkete neden borçlandırıldığı hususları ispatlanamadığından davanın kabulüne ancak şartları bulunmadığından davacı tarafın kötü niyet tazminatının reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; dava dışı … şirketinin ortaklarının davacının annesi ve babası olduğunu, davacının hisse sahibi olmamasının hukuki bağ olmadığı olarak yorumlanamayacağını, davacının zimmetine para geçirdiği iddiasının somut delillerle kanıtlandığını, davalı otele “ışık ve ses hizmeti faturası” kesen dava dışı … şirketi olduğunu, davalı otelin kendine ait ışık ve ses ekipmanları mevcutken başka firmadan kiralaması, hizmet almasına ihtiyacı olmadığını, İstanbul’daki otel için İzmir’deki bir firmadan hizmet alınmış olmasının kabul edilemeyeceğini, davacının senedi …. olarak imzaladığını, bu ifadenin senedin … şirketine davacının sağladığı haksız menfaat için verildiğinin kanıtı olduğunu, dosyada mevcut belgelere göre davacının müvekkili şirketi zarara uğrattığını, mahkemenin yetersiz bilirkişi raporunu hükme esas almasının hatalı olduğunu, pakforum şirketinin faturalarının ödenmesinin davacının faturaları onaylamış olması nedenine dayandığını, Senedin davacı ile davalı şirkette çalıştığı sırada yaptığı usulsüz işlemler sonucunda şirkete verilen zarara karşılık verildiğini, İş Mahkemesinin görevli olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını talep etmiştir.Davacı vekili istinafa cevap dilekçesinde özetle; davacı ile davalı arasındaki işin ticari iş kaynaklı olduğunu, uyuşmazlığın TTK’ya göre görülmesi gerektiğini ve TTK 5 maddesi gereğince mahkemenin görevli olduğunu, senedin işçi işveren ilişkisi içerisinde değil ticari alanda ortaya çıktığını, senedin keşide tarihinin 29.04.2013, işten çıkarılış tarihinin ise 19.04.2013 olduğunu, senedin tanzimi sırasında iş ilişkisi olmadığından mahkemenin görevli olduğunu, Müvekkili ile davalı taraf arasında işçi işveren ilişkisi dışında bir ilişki olmadığını, ….Ltd Şti ile davalı şirket arasında müvekkilinden bağımsız bir hukuki ilişki olduğunu, bilirkişi raporu il ede iddianın doğrulandığını, davalının iddiası yönünden suç duyurusunda bulunmamasının anlaşılabilir bir durum olmadığını, davalı ile dava dışı şirket arasında ticari ilişkinin uzun süre devam ettiği, ödemelerin davacıya güven ilişkisine istinaden yapıldığına ilişkinin karşı taraf iddiasının yerinde olmadığını, Müvekkilinin 19.04.2013te işten çıkarıldığını, işten çıkarılma sontrasında işveren tarafından kıdem tazminatına ilişkin dav açılmasının önlenmesi için 35000Tl bedelli bononun imzalatıldığını, işten çıkarılma tarihi 19.04.2013 olmasına rağmen sonradan tanzim tarihinin 29.04.2013 olarak gerçeğe aykırı şekilde doldurulduğunu belirterek istinaf isteminin reddini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, İİK’nın 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır.İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiştir. Bu karara karşı davalı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Davalı vekili istinaf isteminde İş Mahkemelerinin görevli olduğunu iddia etmiştir. Görev hususu kamu düzenine ilişkin olup öncelikli olarak incelenmiştir.Davacı vekili dava dilekçesinde, cevaba cevap dilekçesinde ve 03.11.2014 Tarihli dilekçesinde; senedin imzalanma tarihi ile müvekkilinin işten çıkarılma tarihinin (19.04.2013) aynı olduğunu, senedin baskı ve tehdit ile imzalatıldığını, tanzim tarihinin sonradan ileri tarihli olarak doldurulduğunu iddia etmiş ve taraflar arasında işçi işveren ilişkisi dışında bir hukuki ilişki olmadığını beyan etmiştir. Keza davacı vekili, dava dilekçesinde senedin davacının kıdem tazminatına ilişkin dava açmasını engellemek amacıyla teminat olarak alındığını iddia etmiş ve 15.08.2016 Tarihli rapora karşı beyan dilekçesinde bu iddiasını yinelemiştir.Davalı vekil ise davacının işyerinde çalıştığı dönemde zimmetine geçirdiği para karşılığı olarak senedi kendisinin imzalayıp verdiğini, tanzim tarihinin davacı tarafça yazıldığını savunmuştur. Takibe konu senette lehtar ….Şti, keşideci …. olarak yer almaktadır. Dosya kapsamına göre … şirketinin tam unvanı … Ticaret Ltd Şti olup ticaret sicil kayıtlarına göre davacının adı geçen şirketin temsilcisi sıfatı bulunmamaktadır. Davacı vekilinin iddiası ve dosya kapsamına göre davaya bakma görevi İş Mahkemesinin görevinde olduğu gözetilmeden esas hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir. (Benzer yöndeki Yargıtay 22.HD’nin 2015/17782 Esas, 2017/25309 Karar sayılı ilamında İş Mahkemesinin kararı esastan incelenmiştir.) Açıklanan nedenle davalı vekilinin istinaf isteminin kabulüne, kabul edilen istinaf istemi itibarı ile diğer hususların bu aşamada değerlendirilmesine yer olmadığına, ilk derece mahkemesinin kararının HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-Davalı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE,2-İstanbul 11. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 02/02/2017 gün ve 2014/985 Esas, 2017/47 Karar sayılı kararının 6100 sayılı HMK’nın 353/1-a-3 maddesi gereğince KALDIRILMASINA, -Yargılamaya devam olunmak üzere, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, 3-İstinaf talebi kabul edildiğinden, istinaf peşin harcının talebi halinde davalı tarafa iadesine,4-İstinaf aşamasında davalı tarafça yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 19,00 TL posta gideri olmak üzere toplam 104,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 13/02/2020 tarihinde HMK’nın 353/1-a-3 maddesi uyarınca oybirliğiyle kesin olarak karar verildi.