Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3895 E. 2020/356 K. 13.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3895 Esas
KARAR NO : 2020/356
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 21/03/2017
NUMARASI : 2014/879 E. – 2017/241 K.
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 13/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMALARININ ÖZETİ DAVA: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; davacı şirketin balon üreticisi davalı … 9” (dokuz inç) tabir edilen çeşitli renklerde 927.400 adet balon satın aldığını, söz konusu balonların üzerine baskı yapılarak yeni ürün oluşturmak suretiyle satışının amaçlandığını, bu balonlar için davalı tarafından 15.06.2013 tarihli … nolu 3.611,44 TL bedelli ve 20.06.2013 tarihli … nolu 29.901,04 TL bedelli iki adet fatura düzenlendiğini, 33.512,48 TL’lik bu faturaların bedelinin, başka büyüklükteki balonlara ait başka bir fatura da eklenerek 48.097,56 TL’lik çekle ödendiğini, ancak üzerilerine baskı yapılarak müşteriye sevk aşamasında alınan balonların ayıplı olduğunun ortaya çıktığını, baskı yapılan balonlar üzerinde lekeler, sararmalar ve çürümeler meydana geldiğini, bu haliyle müşteriye sevk edilmelerinin mümkün olmadığını, söz konusu ayıpların satın almadan umulan faydayı tamamen ortadan kaldırdığını, 2 aylık kısa bir süre içerisinde ortaya çıkan bu ayıplar nedeniyle baskı işleminin hemen durdurulduğunu, balonların üretiminde kaliteli kimyasal madde kullanılmadığından sonradan bu gibi sorunların ortaya çıkmasının bu piyasada bilinen bir gerçek olduğunu, basılan ve sevk edilenler dışında kalan 662.650 adet balonun iade faturası düzenlenerek davalıya iade edildiğini, kusurları tespit edilemeden müşterilere sevk edilen 265.750 adet balonun müvekkiline iade edilmesi halinde dava açma haklarını saklı tuttuklarını, davalının iade edilen balonlardan 97.400 adedini paketi açılmamış olduğu için teslim alarak iadeyi kabul ettiğini, 482.290 adedini teslim aldığını fakat üzeri baskılı diyerek iadeyi kabul etmediğini, 82.960 adet baskısız olan balonları da orijinal ambalajında olmadığı için kabul etmediğini, davalının bu konu ile ilgili olarak müvekkili şirkete Bakırköy ….Noterliğinden 22.08.2013 tarih ve … yevmiye sayılı ihtarnameyi keşide ettiğini, söz konusu ihtarnameye Ankara …..Noterliğinden keşide edilen 05.09.2013 tarih ve … yevmiye numaralı ihtarname ile cevap verildiğini, Noterden ihtarname keşide ettiğini, davalının ambalajları açılmış olduğu iddiasıyla bir kısım ürün iadesini kabul etmemesinin yerinde olmadığını, alınan ürünlerin ambalaj açılmadan incelenmesi, baskı yapılması ve başka perakende ambalajlara paketlenmesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin genel müdürü ve ortağı ile davalı arasındaki mail haberleşmelerinde, davalı tarafın balonların hatalı üretildiğini kabul ettiğini, huzurdaki davada ilk taleplerinin; ayıplı balon bedeli olan 23.926,07 TL için davalı tarafa müvekkilinin borçlu olmadığının tespiti olduğunu, bu sebeple davalıya verilen 48.097,56 TL’lik … Bankası çeki üzerine ödeme yasağı konulmasını talep ettiklerini, bunun mümkün olmaması halinde, ayıplı balon bedeli olan 23.926,07 TL’nin davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ettiklerini, ikinci taleplerinin; balonların ayıplı çıkması nedeni ile müvekkilinin uğradığı 19.593,82 TL zararın davalıdan tahsilini talep ettiklerini belirterek; Öncelikle 48.097,56 TL’lik … Bankası çeki üzerine tedbiren ödeme yasağı konulmasına, Müvekkili tarafından iade edilen balonların ayıplı olduğunun tespitine, 48.097,56 TL’lik çekin 23.926,07 TL’lik kısmı kadar borçlu olunmadığının tespitine, bu mümkün olmadığında, ödenmiş olan 23.926,07 TL ayıplı balon bedelinin davalı tarafından müvekkiline ödenmesine, ödemeye ayrıca faiz işletilmesine, satın alınan malın ayıplı çıkması nedeniyle, toplam 19.593.82 TL zararın davalıdan tahsiline ve bu tutara da faiz işletilmesine karar verilmesi talep ve dava etmiştir.
CEVAP:Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; huzurdaki haksız ve mesnetsiz davanın reddedilmesi gerektiğini, davacı şirket ile müvekkili şirket arasındaki ticari ilişkinin dava konusu ihtilaftan sonra da devam ettiğini, tarafların ticari defter ve belgeleri üzerinde inceleme yapıldığında cari hesap ilişkisinde davacı şirketin müvekkili şirkete halen borçlu olduğunun anlaşılacağını, müvekkili tarafından üretilen ürünlerin ayıpsız oldukları için davacı şirketin teslim alma sorumlusunun baskı sorumlusunun ayrıca üretin ve kontrol sorumlusunun kontrolünden geçtiğini, davacı tarafça iade edilen orijinal ambalajlı ürünlerin iyi niyetli müvekkili tarafından ayıplı olmamalarına rağmen iade alındığını ve satılarak paraya çevrildiğini, davacı tarafın baskı yaparak çeşitli işlemlerden geçirerek bir kısmını ayıplı hale getirdiği ürünleri gruplandırılması ve sayılması mümkün olmayacak şekilde ambalajsız, karışık ve düzensiz olarak iade etmek istediğini, iadenin müvekkillerince kabul edilmediğini ve ihtarname keşide edilerek davacının söz konusu ürünleri teslim almasının ihtar edildiğini, iade edilen ürünlerin bir kısmında sadece sarı renkte olanların bir kısmında davacı şirket tarafından yapılan işlemlerden kaynaklandığını düşündükleri lekelerin bulunduğunu, davacı şirketin ayıpsız olan ürünlerinin bir kısmının davacı şirket tarafından üzerinde baskı yapılarak işlendiği ve paketlendiği sırada ayıplı hale geldiklerini bilmesine rağmen mesnetsiz davanın ikame edildiğini, dava konusu balonların sadece bir kısmının davacı şirket tarafından çeşitli üretim aşamalarından geçilirken ayıplı hale geldiğini, davacı şirketin ise kötüniyetli davranarak sanki balonların tümü ayıplıymış gibi balonları iade etmeye çalıştığını, davacı şirketin ayıplı olduğunu iddia ettiği balonların üretimden kaynaklı ayıplı olduğunu ve ayıplı olduğunu iddia ettiği balonların sayısını, kaç tanesinin paketlendiğini veya ambalajlandığını (paketleme ve ambalaj maliyetlerini), ayıplı olduğunu iddia ettiği ürünler için sipariş aldığını ve bunları satabileceğini (kâr mahrumiyetini) ispatlaması gerektiğini belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARI:İlk derece mahkemesince yapılan yargılama sonucunda; “taraflar arasında belirtilen sayı ve ebatlarda balon teslimine yönelik satım sözleşmesi bulunduğu, Davanın taraflarının tacir olduğu, dava konusu uyuşmazlığın ayıplı mal teslimi iddiasına dayandığı, Satım sözleşmesine konu balonlardaki ayıbın gizli ayıp olarak değerlendirilmesinin mümkün olmadığı, balon yüzeyinde oluştuğu beyan edilen görsel kusurların teslim akabinde sondaj usulü ile alınacak örneklerin muayene edilmesi sonucu veya baskı sürecindeki muayene ile ortaya çıkarılabilecek kusurlar olması sebebiyle açık ayıp olarak değerlendirildiği, TTK md. 23 uyarınca, alıcı davacı tarafın balonları teslim tarihinden itibaren 8 gün içerisinde muayene etme ve ihbar yükümlülüğünün bulunduğu, ancak davacı tarafın iş bu süreye riayet etmeksizin muayene ve ihbar külfetini süresinde yerine getirmediği, malı ayıplı olarak kabul ettiği, bu sebeple ayıba karşı tekeffül hükümlerinden yararlanamayacağı, davacının dava konusu menfi tespit ve zarar taleplerinin ayıba ilişkin tekeffülden kaynaklanan haklara dayanıyor olması sebebiyle kabul edilebilir nitelikte olmadığı” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
İSTİNAF İSTEMİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; davaya konu balonlarda gizli ayıp bulunduğunun açık olduğunu, davanın ayıp ihbarının 8 günlük sürede yapılmadığı gerekçesi ile reddine karar verilmesinin hatalı olduğunu, müvekkilinin balonlar satın alındığında ilk incelemeyi yaptığını, ancak balonlarda ayıp tespit edemediğini, balonlar baskıya alındığında ayıbın ortaya çıktığını ve derhal bildirildiğini, kararın ikinci sayfasında cevap bölümünde yer aldığı üzere “dava konusu balonların sadece bir kısmı davacı şirket tarafından çeşitli üretim aşamasından geçirilirken ayıplı hale geldiği” şeklindeki beyanı ile gizli ayıbın kabul edilmiş olduğunu, dosyaya sunulan e-mail yazışmalarına göre de ayıbın gizli ayıp olduğunun anlaşılmakta olduğunu, maillerden anlaşıldığı üzere balonların paketlerinin açılıp bakılması ile dahi ortaya çıkmayan bir ayıp söz konusu olduğunu, gerekçeli karara dayanak bilirkişi raporları arasında çelişki olduğunu, kök raporda ayıbın baskı ile tespit edilebileceğine yer verilmişken ek raporda 8 günlük sürede ayıbın bildirilmesi gerekliliğinin aranmasının çelişkili olduğunu, ikinci kök raporda görsel kusurların teslim akabinde sondaj usulü ile alınacak örneklerin muayene edilmesi sonucu veya baskı sürecindeki muayene ile ortaya çıkabilecek kusurlar olması sebebi ile açık ayıp olduğunun belirtildiğini, ikinci kök raporun bu yönü ile hatalı ve çelişkili olduğunu, TBK 223 maddesi gereğince müvekkili tarafından kanuna uygun şekilde derhal bildirimde bulunulduğunu, davalının savunmasının genişletilmesine muvafakatleri olmadığını bildirmiş olmalarına rağmen bu durumun dikkate alınmadığını, dosyada hiçbir bilirkişi raporunda teknik inceleme yapılmadığını, balonun içeriği, balonun yapımında kullanılan maddeler, balonun üretiminde kullanılan maddeler dışında hangi maddenin kullanılması halinde renkte, balonun yapısında zamanla bozulma meydana geleceği, dava konusu balonlarda bu şekilde bir hususun olup olmadığının araştırılmadığını, kusurun yani üretimde kullanılan maddelerdeki hatanın sonradan kimyasal tepkimelerle ortaya kusurları çıkartabileceğinin dikkate alınmadan rapor hazırlandığını, davalı tarafın cevap dilekçesi ve maillere göre balonun ayıplı olduğu ve ayıbın sonradan ortaya çıktığının kabul edildiğini, bazı balonlar iade alınmışken bazı balonların keyfi olarak baskılı diye iade alınmadığını, bilirkişi incelemesinin satın alınmadan yaklaşık bir yıl sonra sonra yapıldığını, ayıbın görülebilir ve açık hale geldiğini, geçen süredeki kimyasal değişimin bilirkişiler tarafından dikkate alınmadığını, yetersiz ve teknik incelemeye dayanmayan raporun hükme esas alınmasının hatalı olduğunu belirterek kararın kaldırılmasını ve davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili istinafa cevap dilekçesinde; kararın yerinde olduğu, malların ayıplı olmadığını, bir an için ayıbın kabulü halinde ise ihbarda bulunulmadığını belirtilerek istinaf isteminin reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İNCELEME VE GEREKÇE:Dava, satım sözleşmesine konu balonların ayıplı olduğu iddiası ile uğranıldığı iddia olunan zarar ile çek karşılığı ödenen miktarın iadesi istemi ile açılmıştır.İlk derece mahkemesince davanın reddine karar verilmiştir. Bu karara karşı davacı vekili, yasal süresi içinde istinaf kanun yoluna başvurmuştur.İstinaf incelemesi, HMK’nın 355. maddesi gereğince, ileri sürülen istinaf başvuru nedenleri ve kamu düzeni yönüyle sınırlı olarak yapılmıştır.Taraflar tacir olup tarafalar arasında balon alımına ilişkin şifahi sözleşme yapıldığı ihtilafsızdır. Davacının iddiası, gizli ayıba dayalı olmakla mahkemece aşamalarda bilirkişi raporları alınmıştır. Davacı vekilinin usuli hususlara ilişkin istinaf istemleri öncelikle incelenmiştir.Davacı vekili, savunmanın genişletilmesine muvafakatleri olmamasına rağmen süre yönünden değerlendirme yapılmasının usule aykırı olduğunu belirterek bu hususu istinaf etmiş ise de; TTK 23 maddesinde yer alan süre hak düşürücü nitelikte olup (Yargıtay 19.HD 2014/5348Esas, 2015/2363 Karar sayılı, 23/02/2015 tarihli ilam), davalının cevap dilekçesinde TTK 23 maddesinde yer alan sürelere riayet edilmediğini ve ürünleri teslim alıktan iki ay sonra iadesinin istendiğini belirttiği de dikkate alındığında davacı vekilinin bu husustaki istinaf isteminin reddi gerekmiştir.Davacı tarafın raporlar arasında çelişki olduğuna ilişkin iddiası incelendiğinde; birinci bilirkişi heyetinin kök ve ek raporu arasındaki farklı değerlendirmenin; ek raporda TTK ve TBK maddelerine dayalı değerlendirme yapılmasından kaynaklandığı, neticeten iki ayrı bilirkişi heyetinin raporları arasında çelişki olmadığı görülmüştür.Dosyada mevcut birinci heyetin ek raporunda; davacının balon sektöründe faaliyet gösteren bir şirket olup baskı yapmak üzere teslim aldığı ürünleri diğer sektörde faaliyet gösteren tacire göre daha kapsamlı olarak muayene etmekle yükümlü olduğunun açıkça belirtildiği, keza ikinci bilirkişi heyeti raporunda tüm iddialar üzerinde tek tek durularak davacının iddia ettiği şekilde balondaki kusurların ilk muayenede görülememesinin söz konusu olmayacağının,vulkanizasyonla reaksiyonun tamamlanmış ve ürünün ortaya çıkmış olduğu, aksi halde ürünün bozuk çıkacağını bu nedenle bu iddianın yerinde olmadığı ve ürüne herhangi bir müdahale olmamasına rağmen beklemesi sonucu gizli ayıbın oluşmasının mümkün olmadığının, balonlardaki iddiaya konu kusurların yapısı bakımından en az üretimi kadar dış etkenlerden de kaynaklanabileceğinin ayrıntılı olarak belirtildiği, davacının ürünlerin yaklaşık %73’üne baskı yaptığı, %12’sinin de ambalajını açmış olduğu, dış ortam etkilerine maruz bırakıldığı, toplamda %85 ürüne işlem yapıldığı, balon yüzeyinde baskı kalitesini incelemek amacıyla yapılan bir görsel kontrolde balon yüzeyindeki kusurların görülmemesinin imkansız olduğunun, kusurların baskı esnasında görülebileceğinin kabulü halinde ise ilgili sorumlular tarafından tespit edilerek baskının durdurulabileceğinin belirtildiği dikkate alındığında ilk derece mahkemesinin iddianın gizli ayıp kapsamında değerlendirilemeyeceğine ilişkin gerekçesi ve buna dayalı olarak ihbarının 8 günlük süreden sonra olması nedeni ile davanın reddine ilişkin kararı yerindedir.Davacının talebine konu; davacı tarafça iade edilip davalı tarafça da kabulü yapılan ambalajlı ürünlere ilişkin 16.08.2013 tarihli 247998 seri nolu 3.516,92TL’lik faturanın bilirkişi raporuna göre davalının ticari defterlerinde kayıtlı olup davalı tarafça cari hesap borcundan düşüldüğü sabittir. Davacının menfi zarar iddiası ise ayıba karşı tekeffül iddiasına dayalı olduğundan davacının menfi zarar iddiası yönünden de talebin reddinin yerinde olup davacı vekilinin istinaf isteminin HMK’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince esastan reddine karar vermek gerekmiştir.
HÜKÜM : Gerekçesi ayrıntılı kararda açıklandığı üzere;1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-1 maddesi gereğince davacı vekilinin yerinde görülmeyen istinaf isteminin ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL eksik harcın davacıdan alınarak hazineye irat kaydına, 3-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti takdirine yer olmadığına,4-Davacı tarafça yapılan masrafların üzerinde bırakılmasına,5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu 13/02/2020 tarihinde oy birliği ile kesin olarak karar verildi.