Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3887 E. 2020/307 K. 07.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3887 Esas
KARAR NO : 2020/307 Karar
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL(KAPATILAN) 3.FİKRÎ VE SINAÎ HAKLAR HUKUK MAHKEMESİ
TARİHİ: 28/03/2017
NUMARASI : 2014/249 E. – 2017/57 K.
DAVANIN KONUSU: Marka (Marka Hükümsüzlüğünden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. ve 356. maddeleri gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
G E R E Ğ İ D Ü Ş Ü N Ü L D Ü :Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin …. markasının TPE nezdinde …. no ile tescil edildiğini, müvekkilinin … ibareli … başvuru numaralı iki ayrı marka tescil başvurularının bulunduğunu, markalarının mahkeme kararları ile tanınmış marka olduğunun tespit edildiğini, davalının müvekkilinin markası ile ayırt edilemeyecek derecede benzer … markası ile müvekkiline ait markaların haklarını ihlal ettiğini, davalının markası ile müvekkilinin markasının aynı sınıflar için tescil edilmiş olduğunu, davalının markasının müvekkilinin markasına olan benzerliği nedeniyle haksız menfaat sağladığını iddia ederek, davalı adanı tescilli … markasının hükümsüzlüğünü, sicilden terkinini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; müvekkiline ait … firmasının bayan abiye kıyafet üzerine sektörde tanınmış bir firma olduğunu, davaya konu … markasının TPE nezdinde 101508 no ile tescilli olduğunu, marka tescillerinin davacı firmanın kuruluşundan önce davacının abiye sektörüne girişinden önce olduğunu, markalarının davacının markası ile iltibas oluşturacak derecede benzerlik olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini istemiştir. İstanbul 3. FSHHM’nin 28/03/2017 tarihli 2014/249 E- 2017/57 K sayılı kararıyla; “davalının … ibaresini marka olarak 1987 yılında oluşturduğu, bayan abiye giysileri yönünden o tarihten itibaren sürekli kullandığı ve aldila ibaresi üzerinde öncelikli hak sahibi olduğu, davacı yanın ise … ibareli markasını ilk olarak 2002 yılında TPE nezdinde tescil ettirdiği, davacının markayı oluşturmasının bu tarihten çok önceki döneme dayandığı gibi, davacının … ibareli markası ile hükümsüzlüğü istenilen … ibareli markasının görsel, işaretsel ve telaffuzsal olarak benzer olduğunun kabul edilemeyeceğini, dolayısıyla davacı markası ile davalı markasının orta düzeydeki tüketici olarak adlandırılacak kesimce karıştırılmayacağını, iltibas oluşmayacağını ve iddia olunan hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığını” gerekçesinde açıklayarak davanın reddine karar vermiştir. Davacı vekilinin süresinde ibraz ettiği istinaf dilekçesinde özetle; …. markasının tanınmışlığına ilişkin Türk mahkeme kararlarının, markanın gerçekten tanınmış hale geldiği tarihi ifade etmediğini, davalının öncelikli hakka sahip olduğu kanaatine varılmasının usul ve yasaya aykırı olduğunu, müvekkilinin … markasını 1962 yılından beri faaliyette bulunduğunu süpermarket zincirinde kullandığını, 1987 yılından çok önce tanınmış hale getirdiğini, Fransa Caen İstinaf Mah. nin 04/01/1990 tarihli ve Almanya Hamm Yüksek Bölge Mahkemesinin 01/04/2003 tarihli kararı ile erdiğini, – kabul anlamına gelmemekle birlikte, davalı markasının 25. sınıf bakımından öncelikli hak sahibi olduğu kabul edildiği taktirde 14,18,24,26 ve 35. sınıflar yönünden yapılan başvurunun davacının markasının Türkiye’ de tanınmışlığının kabul edilmesinden sonra yapıldığının göz ardı edildiğini, – davaya konu markaların görsel, işitsel ve anlamsal olarak benzer olmadıklarından hareketle iltibas oluşturma ve/veya orta düzeydeki tüketici tarafından karıştırılma ihtimalinin olmadığı yönündeki kararın kabulünün mümkün olmadığını, -davacının …. süpermarket zincirinin halihazırda Türkiye’de faaliyet göstermediğinden daha çok Almanya, Fransa, Hollanda ve Danimarka gibi Türk gurbetçilerin yoğun olduğu Avrupa ülkelerinde yaşayan vatandaşlar tarafından kullanılan haliyle “…” olarak Türkiye’de bilinir hale geldiğini, … ve … sözcüklerinin Türkçe anlamı bulunmadığının tamamen fantezi olarak oluşturulduğunun kabulü gerektiğini, mahkemenin davalının ileri sürmediği İtalyanca karşılığı dikkate almasının doğru olmadığını, …. markasında vurgunun “…” ibaresinde toplandığını, markaların kulakta bıraktığı izlenimin oldukça yakın olduğunu, – dosyada alınan iki bilirkişi raporunun taban tabana zıt olduğunu, mahkemenin çelişkiyi gidermeden karar verdiğini, yerleşik içtihatlara aykırı olduğunu beyanla, mahkeme kararın kaldırılarak, davalı markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep etmiştir. TPE Markalar Dairesi Başkanlığından gelen kayıtlardan, 2002/15755 sayılı … ibareli markanın 3,16 ve 35. Sınıflarda 26/06/2002 tarihinden, … sayılı … ibareli markanın 4,7,9,28,32,33,34,35,38,41 ve 42. Sınıflarda 12/05/2006,… sayılı aynı ibareli markanın 29,30,31,35,38,43. Sınıflarda 25/12/2008, 2010/55098 sayılı aynı ibareli markanın 24 ve 25. Sınıflarda, yine aynı ibareli ve benzer sınıftaki markaların daha sonraki tarihlerde yine başvuru tarihinden itibaren davacı adına 10’ar yıl müddetle tescil edildiği, süresi dolanların yenilendiği, davada hükümsüzlüğü istenilen 2012/81268 sayılı … ibareli markanın ise 14,18,24,25,26 ve 35. Sınıflarda 26/09/2012 tarihinden itibaren 10 yıl müddetle 21/10/2014 tarihinde davalı adına tescil edildiği, davacının … ibareli markasının Ankara 1. FSHHM’nin 2012/141 Esas, 20013/90 Karar sayılı kesinleşen kararı doğrultusunda özel/02483 koduyla tanınmış marka olarak 09/12/2014 tarihinde tescil edildiği tespit edilmiştir.İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan; 11/04/2016 tarihli raporda; taraf markalarının işaretsel anlamda benzer olduğu, zira davacının markasındaki ilk üç harfin davalı markasında da bulunduğu, dördüncü harflerin ı ve i harfleri olduğu, davalı markasındaki son iki harfin de ilk harflerin yer değiştirilmesi suretiyle kullanıldığı belirtilerek, tanınmışlık iddialarının yerinde olmadığı, ancak işaretsel ve hatta sınıfsal benzerliğin kategorik olarak iltibasın varlığı sonucunu doğurmayacağı, zira Türkçede anlamlı olan davacı markalarının zayıf marka vasfında olduğu, zira bu kelimenin birçok işaret içerisinde kullanılabileceği, ortalama tüketicinin bu iki marka arasında ayrım yapabilecekleri, dolayısıyla hükümsüzlük koşullarının bulunmadığı yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır. İlk derece mahkemesince dosya kapsamında alınan 30/01/2017 tarihli raporda; dayanak … esas unsurlu markaların davacı adına tescilli olduğu, … markasının yurt dışında süper market zincirleri markası olarak tanınmış marka olduğunun kesinleşen mahkeme kararı ile tespit edildiğini belirterek, davalının markasının 25. Sınıfta 1987 yılından bu yana kullanmış olması sebebiyle 25. Sınıf yönünden hükümsüzlük koşullarının mevcut olmadığı, ancak tescilli olduğu diğer sınıflarda ise davacı markasının tanınmışlığından önce davalı tarafından kullanıldığına ilişkin bir tespit bulunmadığından, diğer tescilli sınıflar yönünden ise hükümsüzlük koşullarının oluştuğu yolunda görüş belirtildiği anlaşılmıştır.
G E R E K Ç E :Davacı vekilinin müvekkiline ait … markasının Türkiye’de ve yurtdışında Tanınmış marka olduğunu, 556 sayılı KHK’nın 8/4 maddesi gereğince farklı mal ve hizmetlerde kullanımının dahi hükümsüzlük nedeni olacağını, beyanla davalı adına tescilli … markasının hükümsüzlüğüne karar verilmesini talep ettiği, ilk derece mahkemesince davanın reddine karar verildiği, davacı vekilinin istinaf başvurusunda bulunduğu anlaşılmıştır. Davacı vekilinin davacı … markasının tanınmış olduğunu ileri sürdüğü, dosya kapsamında bulunan tanınmışlığı ispat yönünden ibraz edilen belgeler ve mahkeme kararlarından; Yargıtay 11. HD.nin 22/09/2008 tarihli 2007/7840 E-2008/10278 K sayılı kararıyla onanan İstanbul 4.FSHHM’nin 16/03/2007 tarihli 2006/466 E- 2007/74K sayılı kararı, Yargıtay’ın 11. HD’nin 29/11/2007 tarihli 2006/12903 E- 2007/15112 K sayılı kararıyla onanan,İstanbul 2. FSHHM’nin 29/06/2006 tarihli 2005/42 E 2006/194 K. sayılı kararıyla, … markasının tanınmışlığının tespit edildiği, davacı markasının Paris Sözleşmesi 1. Mükerrer 6. Maddesi ve 556 Sayılı KHK 7/1-i maddesi gereğince, davalı markasının tescil başvuru tarihinde, 35. Sınıfta “marketçilik” hizmet sınıfında tanınmış olduğu anlaşılmıştır. Davada hükümsüzlüğü istenilen 2012/81268 sayılı … ibareli markanın, 26/09/2012 tarihinden itibaren, 14,18,24,25,26 ve 35. Sınıflarda, davalı adına tescilli olduğu, davalının tescil sınıflarında; 35.sınıfta (davacının tanınmış olduğu) 2002/15755 başvuru numarasıyla 26/06/2002 tarihinden itibaren , 24 ve 25. sınıfta 2010/55098 başvuru numarasıyla 24/08/2010 tarihinden itibaren , 14,18 ve 26. Sınıflarda 2012/27722 başvuru numarasıyla (dava açıldığında başvuru aşamasında olan 2012/27722 başvuru numaralı markanın, yargılama sırasında 23/03/2012 tarihinden itibaren 14/01/2015 tarihinde tescil edildiği görülmüş) 23/03/2012 tarihinden itibaren tescilli markalarının bulunduğu anlaşılmıştır.Dosyaya sunulan ve davacı tarafça karşı çıkılmayan tescil belgesinden, davalının 24/11/1987 tarihinde 25. sınıfta tescil edilen …. başvuru numaralı … markasının bulunduğu, markanın 10 yıllık süresinin dolması üzerine 24/11/1997 tarihinde yenilendiği, daha sonra müddet olduğu, davalının bu markayı abiye giyim sektöründe kullandığını iddia ettiği anlaşılıyorsa da … markasının kullanıldığına dair delil sunulmadığı,cevap dilekçesinde de … firmasının yurt içinde ve yurt dışında tanınmışlığından bahsedildiği, davalının müddet olan önceki markasının 25. Sınıfta müktesep hak teşkil edebilmesi için markayı kullandığını, kullanıma davacı tarafça karşı çıkılmadığını, markanın sürekli ve ciddi kullanımla ayırt edicilik kazandığını ispat etmesi gerektiği, ancak ispat koşullarının gerçekleşmediği kanaatine varılmıştır.Davalının … markasını 14/18/24/25/26 ve 35. sınıflarda 26/09/2012 tescil başvuru tarihinden önce kullandığının ispatlanamadığı, davacıya ait … markasının marketçilik sektöründe hükümsüzlüğe konu davalı markasının başvuru tarihinde tanınmış olduğunun dosya kapsamında bulunan mahkeme kararları ile tespit edildiği, davacının aynı sınıflarda başvuru tarihi daha eski olan tescilli markalarının bulunduğu, davacı markasının Almanca “…” şeklinde okunduğu, davalının … markasının Türkçe karşılığının yada yabancı dilde Türkiye’de bilinir bir karşılığının bulunmadığı, görsel ve işitsel olarak davacı markası ile benzer olduğu (Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 18/04/2011 tarihli 2009/11497 Esas- 2011/4525 Karar sayılı kararıyla, davalı adına tescilli 2004/11514 nolu 36/37 ve 39. Sınıflarda tescilli … markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar veren İstanbul 4. FSHHM’nin 12/06/2009 tarihli, 2007/135-2009/127 sayılı kararını onadığı,Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 16/10/2017 tarihli 2016/3237 Esas- 2017/5351 Karar sayılı kararıyla, davacının açtığı davada, davalı adına tescilli … markasının hükümsüzlüğüne karar veren İstanbul 1. FSHHM’nin 11/12/2015 tarihli, 2015/43-2015/240 sayılı kararını onadığı, Yargıtay 11.Hukuk Dairesi’nin 29/09/2011 tarihli 2009/12076 Esas- 2011/11242 Karar sayılı kararıyla, davalı adına tescilli …. nolu 03/16 ve 35. Sınıflarda tescilli … markasının davacı tanınmış … markası ile benzer olduğu ve tanınmışlığından faydalanmaya yol açacağı gerekçesiyle tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar veren İstanbul 4. FSHHM’nin 05/06/2009 tarihli, 2009/13-2009/121 sayılı kararını onadığı) davacı markasının tanınmışlığı göz önüne aldığında ilişkilendirme ihtimalini içerecek şekilde karıştırılma ihtimali bulunduğu, davacı markasının tanınmışlığından haksız yarar sağlanabileceği ve ayırt ediciliğinin zayıflayacağı, mülga 556 Sayılı KHK 8/4 maddesindeki koşulların gerçekleştiği, davalının 25. Sınıfta müktesep hak karinesinden faydalanamayacağı, ilk derece mahkemesinin red kararının yerinde olmadığı kanaatiyle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun kabulüne, mahkeme kararının kaldırılmasına, davalı markasının tescilli olduğu tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne karar verilmiştir.
H Ü K Ü M : Yukarıda açıklanan gerekçe ile:Davacı vekilinin istinaf isteminin KABULÜNE, 1-6100 sayılı HMK.’nın 353/1-b-2 maddesi gereğince İstanbul 3. FSHHM’nin 28/03/2017 tarihli 2014/249 E- 2017/57 K sayılı kararının KALDIRILMASINA,2- Davalı adına tescilli 2012/81268 başvuru numaralı ALDİLA markasının tüm sınıflarda hükümsüzlüğüne ve sicilden terkinine,- Karar kesinleştiğinde Türk Patent ve Marka Kurumuna bildirilmesine,3-İlk derece yargılaması yönünden; a- 54,40 TL maktu karar ve ilam harcından peşin yatırılan 25,20 TL harcın mahsubu ile bakiye 29,20 TL harcın davalıdan tahsil edilerek Hazine’ye irat kaydına,b-Davacı tarafça yapılan 50,40 TL harç ve 4.561,00 TL yargılama giderinin davalıdan tahsil edilerek davacıya ödenmesine,c-Davalı tarafça yapılan giderlerin üzerinde bırakılmasına,d-Kendisini vekille temsil ettiren davacı lehine hüküm tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre takdir edilen 4.910,00 TL maktu vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 4-İstinaf yargılaması yönünden;a-İstinaf talebi kabul edildiğinden davalı tarafça yatırılan istinaf harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde iadesine,b-İstinaf yargılaması için davalı tarafından yapılan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcının davacıdan alınarak davalıya verilmesine, c-İstinaf incelemesi duruşmasız yapıldığından avukatlık ücreti tayinine yer olmadığına, 5-Artan gider avanslarının karar kesinleştiğinde ve talep halinde taraflara iadesine, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda iş bu kararın tebliğinden itibaren 2 hafta içinde Yargıtayda temyiz yolu açık olmak üzere 07/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.