Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3866 E. 2020/294 K. 07.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3866 Esas
KARAR NO: 2020/294
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: BAKIRKÖY 6. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 27/03/2017
NUMARASI: 2016/536 2017/288
DAVANIN KONUSU: Menfi Tespit (Kambiyo Senetlerinden Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 07/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin taşeron olarak aldığı temizlik, ilaçlama ve dekorasyon işlemleri bulunduğu, davalının ise dava dışı … Ltd. Şti’nin yetkilisi olduğunu, müvekkili ile bu şirketin arasında 15/11/2010 tarihinde adi ortaklık sözleşmesi imzalandığını, işbu sözleşmenin imzası sırasında her işi müvekkilinin alacağı ve sözleşmeleri de müvekkilinin imzalayacağı gerçeği karşısında ileride iş yapılacak müşterilerden alınan ödemelerin adı geçen şirketle paylaşılmasının teminatı olmak üzere 200.000,00 TL bedelli senedin tanzim ve vade tarihi boş olarak verildiğini, adi ortaklık ilişkisinin sonlandırıldığını, ancak teminat olarak verilen senedin adi ortaklık ilişkisinin tarafı olmayan davalı tarafından doğrudan icraya konulduğunu, böylelikle müvekkilinin alt ilişkiden kaynaklanan şahsi def’ilerini davalıya karşı ileri sürebileceğini, davalının alacaklı olduğunu ispatla mükellef olduğunu belirterek müvekkilinin takibe konu senet nedeniyle borçlu olmadığının tespitine, takibin iptaline ve kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili, davanın ticari dava niteliğinin bulunmadığını, müvekkilinin tacir olmadığını, senedin dava dışı şirkete teminat olarak düzenlenmediğini, ortaklık sözleşmesinde bu konuda bir hüküm bulunmadığını, davacının borcuna karşılık bu senedi karşılıklı hesap edilmek suretiyle verdiğini, aradan 5 yıl geçtikten sonra dava açmasının doğru olmadığını, tanık dinlenmesine muvafakat etmediklerini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere göre; davacının takip ve dava konusu senedin teminat senedi olduğu iddiasını ispat edemediği, senedin adi ortaklık ilişkisi nedeniyle verildiği iddiasının şahsi def’i olup alt ilişkinin tarafı olan şirket ortağına karşı ileri sürülemeyeceği, bir an için bu şahsi def’inin davalıya yöneltilebileceği kabul edilse dahi davacının senedin bedelsiz kaldığını ispat etmesi gerektiği, ancak bu hususun yazılı delille ispatlanamadığı gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, mahkemece ayrıca 17/05/2017 tarihinde verilen ek kararla hükme eklenmek üzere davalı yararına 17.950,00 TL vekalet ücretine hükmedilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı istinaf sebebi olarak; davalının cevap dilekçesinde dava konusu senedin davacı tarafından borcuna karşılık davalıya verildiği şeklinde beyanda bulunulduğu, bunun talil niteliğinde olduğunu, zira senet üzerinde nakden yazılı olduğunu, buna göre davalının ne şekilde alacaklı olduğunu ispatlaması gerektiğini, cevap dilekçesinde delillerin yazıldığını, bu deliller arasında … Ltd. Şti’nin müvekkili ile birlikte imza ettiği evrakların mevcut olduğunu, bu sözleşmeler ile ortak iş yapma olgusunun kanıtlanacağını, ancak mahkemenin bu delilleri toplamadığını, mahkemenin … Ltd. Şti ile davalı arasında bağ kurmadığını, oysa davalının bu şirketin sahibi ve yetkilisi olduğunu, ancak mahkemenin bu gerçeği görmediğini, adi ortaklık sözleşmesinin HMK 202 gereğince yazılı delil başlangıcı mahiyetinde olduğunu, dolayısıyla tanık dinlenebileceğini, mahkemenin tanık dinlememesinin doğru olmadığını, ayrıca davalının senette lehtar olup şahsi def’ilerin muhatabı olduğunu, davalının lehtar olarak alacaklı olduğunu ispatlaması gerektiğini bildirmiştir. Dava konusu senedin 04/05/2011 tanzim, 15/07/2011 vade tarihli, 200.000,00 TL bedelli, nakden olarak düzenlendiği, keşidecisinin davacı, lehtarının ise davalı olduğu görülmüştür. Adi ortaklık sözleşmesinin 15 Kasım 2010 tarihli olduğu, davacı ile … Ltd. Şti arasında düzenlendiği, sözleşmenin taraflarının %50’şer oranında pay sahibi olduklarının belirtildiği, sözleşme metninde dava konusu senetle ilgili bilgi bulunmadığı görülmüştür. Dava dilekçesine ekli ticaret sicil gazetesinin 28 Şubat 2014 tarihli nüshasının 464.sayfasında davalının şirket ortağı olduğu görülmüştür. Dava dilekçesinde delil olarak … Ltd. Şti ticaret sicil kayıtları, adi ortaklık sözleşmesi, müvekkilinin … Ltd. Şti ile ortak aldığı işlerin zarar ettiğini ve işçi ücretlerinin ödenmediğine ilişkin haber ve internet çıktıları, tanzim ve vade tarihi konusunda bilirkişi incelemesi, tanıklar, sair yasal delil gösterildiği görülmüştür. Ticaret Sicil Müdürlüğü’nden gelen cevabi yazıdan; davalının dava dışı … Ltd. Şti’nin yetkilisi olduğu görülmüştür.
GEREKÇE: Dava, İİK’nun 72.maddesi uyarınca açılan menfi tespit davasıdır. Davacı taraf, dava konusu bononun teminat bonosu olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise bononun davacının borcuna karşılık düzenlendiğini ileri sürmüştür. Bononun teminat amacıyla verildiği iddiasının HMK’nun 200 vd maddeleri uyarınca yazılı delillerle ispatı gerekir. Bu husus dosya içeriği gözetildiğinde yazılı olarak ispatlanamamıştır. Öte yandan davacı taraf dava konusu bononun adi ortaklık sözleşmesinin teminatı olarak verildiğini ileri sürmüş ise de, söz konusu bono 04/05/2011 tanzim tarihli olup dosya içeriğinde sureti bulunan adi ortaklık sözleşmesinin 2010 tarihli olduğu gözetildiğinde iddianın ispatlanamadığı kanaatine varılmıştır. Davacı taraf, adi ortaklık sözleşmesinin yazılı delil başlangıcı olarak kabul edilip tanık dilenilmesi gerektiğini ileri sürmüş ise de, davalının adi ortaklık sözleşmesinin tarafı olmadığı, kaldı ki söz konusu sözleşmede dava konusu bonoyla ilgili herhangi bir düzenleme de bulunmadığı gözetildiğinde, bu yöndeki istinaf talepleri yerinde değildir. Açıklanan bu sebeplerle davalı vekilinin istinaf talepleri yerinde görülmediğinden reddi gerekmiştir. Ne var ki mahkemece davalı vekilinin 16/05/2017 tarihli talebi üzerine davalı yararına 17/05/2017 tarihli ek kararla vekalet ücretine hükmedilmiş ise de, HMK’nun 305/2 maddesi uyarınca hüküm fıkrasında taraflara tanınan haklar ve borçlar tavzih yoluyla sınırlandırılamaz, genişletilemez ve değiştirilemez. Söz konusu kural gereğince bahse konu ek kararın re’sen bağlamında kaldırılmasına karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE, 2-Re’sen bağlamında Bakırköy 6.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 17/05/2017 gün, 2016/536 Esas, 2017/288 Karar sayılı EK KARARININ KALDIRILMASINA, 3-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin yatırılan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 4-Davacı tarafça istinaf aşamasında yapılan yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına, 5-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.07/02/2020