Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3858 E. 2020/319 K. 12.02.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3858 Esas
KARAR NO : 2020/319
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 5. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/03/2017
NUMARASI : 2015/652 2017/187
DAVANIN KONUSU: Alacak (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 12/02/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, taraflar arasında imzalanan bayilik sözleşmesi gereğince müvekkili şirket lehine 29/05/2007’den geçerli olmak üzere 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiğini, müvekkilinin de bunun karşılığında 778.269,00 TL intifa ivazı ödemesi yaptığını, ancak taraflar arasındaki bayilik ilişkisinin 29/05/2012’de sona erdiğini, intifanın da 05/07/2012 tarihinde terkin edildiğini, dolayısıyla müvekkilinin ivazını peşinen ödediği 15 yıllık intifanın yaklaşık 10 yıllık kısmını kullanamadığını belirterek kullanılmayan kısma isabet eden miktarın güncellenmiş tutarı olan 513.019,35 TL’nin dava tarihinden itibaren avans faiziyle birlikte davalıdan tahisline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davacı vekili 01/09/2016 tarihli ıslah dilekçesiyle 763.751,59 TL’nin tahsilini istemiştir. Davalı vekili, davacının davasını sebepsiz zenginleşmeşe dayandırdığını, TBK’nun 82.maddesi uyarınca 2 yıllık zamanaşımı süresinin 05/07/2014’de sona erdiğini, davanın ise 23/06/2015’de açıldığını, dolayısıyla davanın zamanaşımı yönünden reddinin gerektiğini, davacının intifayı terkin ettiğini, bu nedenle herhangi bir bedel isteyemeyeceğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; davacının yetkili kıldığı temsilci tarafından intifanın 05/07/2012 tarihinde terkin edildiği, resmi akit tablosunda terkin talebinde bulunan kişinin “… Yukarıda özellikleri belirtilen taşınmaz üzerindeki lehtarı olduğum intifa hakkının tamamından bedelini aldığımdan çıplak mülkiyeti malikleri lehine terkinini talep ederim…” şeklinde beyanda bulunduğu, buna göre intifa hakkına ilişkin bedelin tamamı alınarak malikler lehine terkin edildiği, artık davacının bakiye intifa bedeli isteyemeceği gerekçeleriyle davanın reddine karar verilmiş, kararı davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekili istinaf sebebi olarak; kararın fahiş derecede hatalı olduğunu, müvekkilinin terkin için yetkilendirdiği kişinin davalı şirket çalışanı olduğunu, resmi senetteki beyanın bozuk bir ifadeyle yazıldığını, bütün sorunun tapuda resmi işlemi yazan memurun cümleyi oluşturmasındaki basiretsizlikten kaynaklandığını, zira bugüne kadar müvekkilinin taraf olduğu yüzlerce terkin işleminin hiçbirinde terkin için bedel aldım. Bu bedel karşılığında hakkımdan feragat ediyorum şeklinde beyanda bulunulmadığını, müvekkilinin intifa terkini karşılığında bir kuruş almadığını, zaten davalının da böyle bir savunması bulunmadığını, aksine davalının alacağın varlığını kabul ederek sulh olmaya çalıştığını, bu hususun gerekçeli karardan da anlaşılacağını, sulh olmak için davalının 3 kez süre istediğini, ancak sulh olamadıklarını, yine bilirkişi raporunun alacağın varlığını tereddütsüz bir şekilde ortaya koyduğunu, mahkemenin kararına dayanak yaptığı Yargıtay kararının işbu davaya emsal teşkil edecek nitelikte olmadığını, delilleri arasında yemin delili bulunmasına rağmen mahkemenin bu hakkı kullanmak üzere süre vermediğini bildirmiştir. Dosyaya gelen tapu kaydı ekinde bulunan 05/07/2012 tarihli tescil istem belgesinin incelenmesinde; davacı şirket tarafından vekaletname ile yetkilendirilen … “yukarıda özellikleri belirtilen taşınmaz üzerindeki lehtarı olduğum intifa hakkının tamamından bedelini aldığımdan çıplak mülkiyet malikleri lehine terkinini talep ederim” şeklinde beyanda bulunduğu görülmüştür. Dosya içinde bulunan 11/06/2007 tarihli faturanın davalı tarafından davacıya düzenlendiği ve içeriğinin intifa ivazı bedeli (500 bin USD karşığılı) olduğu, TL bedelinin ise 778.269,00 TL şeklinde yazıldığı görülmüştür. Yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda; intifanın 15 yıllık süre için tesis edildiği, sözleşmenin geçersiz hale gelen kısmı yönünden kullanılmayan kısma isabet eden tutarın KDV hariç 647.204,74 TL olduğu, bu tutara %18 KDV ilave edilmek suretiyle tacir olan davalıya fatura edilebileceği yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstinaf dilekçesi ekindeki vekaletnamenin incelenmesined; 21 Haziran 2012 tarihli olup 31/12/2012 tarihine kadar süreli düzenlendiği, davacı şirket yetkililerinin dava dışı … Kastamonu ili, .. ilçesi, … kain … ada , … parsel numarasında kayıtlı gayrimenkul üzerinde davacı lehine bulunan tüm intifaları ivazlı veya ivazsız, bedelli veya bedelsiz olarak terkin etmeye, fek etmeye, intifa haklarından bedelli veya bedelsiz feragat etmeye, intifanın fekki veya bedelsiz kaldırılması ile ilgili olarak tapuda düzenlenecek resmi senedi imzalamaya vekil tayin edildiği görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, taraflar arasındaki bayilik sözleşmesi ve dikey ilişkiler kapsamında davacı tarafa ödenen 15 yıllık intifa bedelinden intifa hakkının terkin edilmesi sebebiyle kullanılmayan döneme karşılık gelen kısmının tahsili istemine ilişkindir. Davacı taraf, davalı tarafından davacıya tanınan 15 yıllık intifa için KDV hariç 659.550,00 TL ödeme yapıldığını, ancak bayilik ilişkisinin 29/05/2012’de sona ermesi nedeniyle yaklaşık 10 yıllık kısmının kullanılamadığını belirterek ıslah dilekçesinde de belirttiği üzere toplam 763.751,59 TL’nin tahsilini istemiştir. Davalı taraf ise davanın reddini savunmuştur. Dosyanın incelenmesinde; davacı tarafından dava dışı …e, davacı lehine tanınan dava konusu intifaları ivazlı veya ivazsız olarak, bedelli veya bedelsiz olarak terkin etme, fek etme, intifa haklarından bedelli veya bedelsiz feragat etme, intifanın fekki ve kaldırılmasıyla ilgili olarak tapuda düzenlenecek resmi senedi imzalama konusunda münferiden mezun ve yetkili olarak Beyoğlu ….Noterliği’nin 21/06/2012 tarihli vekaletnamesiyle yetki verildiği görülmüştür. Tapuda düzenlenen (istinaf dilekçesine ekli) 05/07/2012 tarihli tescil istem belgesinin incelenmesinde; … söz konusu vekaletnameye dayalı olarak “yukarıda özellikleri belirtilen taşınmaz üzerindeki lehtarı olduğum/olduğumuz intifa hakkının tamamından bedelini aldığımdan, çıplak mülkiyet malikleri lehine terkinini talep ederim” şeklinde beyanda bulunduğu ve intifanın terkin edildiği görülmüştür. Davacının vekili intifanın terkini talebinde bulunurken intifa hakkının tamamının bedelini aldığı yolunda beyanda bulunmuştur. Dolayısıyla davacının davaya konu ettiği tutarı isteyemeyeceği kanaatine varılmıştır. Söz konusu bu husus ilk derece mahkemesince isabetli olarak karar yerinde değerlendirilmiştir. Nitekim Yargıtay 19.Hukuk Dairesi’nin 2015/12031 Esas, 2016/5462 Karar sayılı ilamı da bu yöndedir. Hal böyle olunca usul ve yasaya uygun olan ilk derece mahkemesi kararına yönelen davacı vekilinin istinaf taleplerinin reddi gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davacı vekilinin istinaf talebinin HMK’nun 353/1-b-1 maddesi uyarınca ESASTAN REDDİNE,2-Alınması gereken 54,40 TL harçtan, peşin alınan 31,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 23,00 TL harcın davacıdan alınarak hazineye irad kaydına, 3-Davacı tarafından yapılan istinaf yargılama giderlerinin kendi üzerinde bırakılmasına,4-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda, HMK’nun 361.maddesi uyarınca tebliğden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay ilgili hukuk dairesinde temyiz yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi.12/02/2020