Emsal Mahkeme Kararı İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 16. Hukuk Dairesi 2017/3857 E. 2020/717 K. 20.03.2020 T.

Görüntülediğiniz mahkeme kararı kesinleşmiş bir karardır.

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
16. HUKUK DAİRESİ
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
İ S T İ N A F K A R A R I
DOSYA NO: 2017/3857 Esas
KARAR NO : 2020/717
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 3. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 28/02/2017
NUMARASI : 2014/1431 2017/157
DAVANIN KONUSU: İtirazın İptali (Ticari Satımdan Kaynaklanan)
KARAR TARİHİ: 20/03/2020
İstinaf incelemesi için dairemize gönderilen dosyanın ilk incelemesi tamamlanmış olmakla, HMK 353. Maddesi gereğince dosya içeriğine göre duruşma yapılmasına gerek görülmeden dosya üzerinde yapılan inceleme sonucu;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili, müvekkilinin davalıdan olan alacağının tahsili için başlattığı icra takibinin davalının haksız itirazı sonucu durduğunu belirterek itirazın iptaline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkilinin taraflar arasındaki sözleşmeler gereğince davacıdan bir dönem temizlik, güvenlik ve depo hizmeti aldıklarını, ancak sözleşmenin müvekkili tarafından 30/09/2014 tarihinde sonlandırıldığını, davacının ilişki sona erdiği sırada muhtelif faturalar keserek müvekkili aleyhine davaya konu takibi başlattığını, ancak müvekkilinin davacının işçileri tarafından aleyhine ikame edilen/edilmek üzere olan davalar sebebiyle ödeme tehdidi altında bulunduğundan takibe itiraz ettiğini, sözleşmeler uyarınca işçilerin iş kanunundan kaynaklanan tüm sorumluluğu, ücret, tazminat vs davacıya ait olduğunu, ancak davacının sözleşmedeki bu yükümlülüğüne aykırı davranarak çalışanı … İstanbul 1.İş Mahkemesi’nin 2014/879 Esas sayılı dosyasında müvekkili aleyhine dava açmasına ve davacıdan alamadığı işçilik alacaklarına istinaden 62.950,00 TL’nin müvekkilinden tahsilini istemesine sebebiyet verdiğini, müvekkilinin davacının kusuru sebebiyle davalara muhatap kaldığını ve yüz binlerce ödeme riski altına girdiğini, BK’nun 97.maddesi uyarınca karşılıklı borç yükleyen sözleşmelerde borcun ifasını isteyen tarafın kendi borcunu ifa etmiş olması gerektiğini, bu nedenle müvekkilinin ödemezlik def’i ileri sürdüğünü, ayrıca müvekkilinin davacının işçilerine yapmak zorunda kalacağı ödemeleri davacının kendisinde olan alacaklarıyla takas mahsup hakkı bulunduğunu, bu nedenle bahse konu dava dosyasının bekletici mesele yapılması gerektiğini bildirerek davanın reddini istemiştir. Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna göre; taraflar arasındaki ticari ilişki nedeniyle davalının davacıya borçlu olduğu, bu borcunu ödemediği, takibe haksız olarak itiraz ettiği gerekçeleriyle davanın kabulüne karar verilmiş, kararı davalı vekili istinaf etmiştir. Davalı vekili İstinaf sebebi olarak; müvekkilinin sözleşme uyarınca ödemezlik ve takas mahsup haklarının ve yine sözleşme hükümlerinin yok sayıldığını, sözleşmenin 5.maddesi uyarınca çalışanların 506 sayılı SSK Kanunundan doğan vergi, pirim ve tahakkuk edecek her türlü resim, harç, pul, tazminat vs mükellefiyetlerin davacıya ait olduğunu, davalının üçüncü şahıslara veya devlet kurumlarına ödeme yapması durumunda bu tutarın davacı tarafından karşılanacağı, davalının ödemeyi takas mahsup yapma hakkının saklı olduğunun hükme bağlandığını, davacının sözleşmedeki yükümlülüklerine aykırı davrandığını, bu nedenle çalışanı tarafından İstanbul Anadolu 14.İş mahkemesi 2015/14 ve İstanbul 1.İş Mahkemesi Mahkemesi’nin 2014/879 esas sayılı dosyalarında müvekkili aleyhine kararlar verildiğini, bu kararların bekletici mesele yapılmasını istediklerini, ancak mahkemenin dikkate almadığını, ayrıca 1.İş mahkemesinden verilen kararın müvekkili aleyhine takibe konulduğunu, müvekkilinin dosya borcunu karşılamak için 80.000,00 TL tutarında teminat mektubunu icra dosyasına sunmak zorunda kaldığını, müvekkilinin 26.000,00 TL alacağa karşılık şimdilik 80.000,00 TL’yle sorumlu olduğunun sabit olduğunu, dosyaların bekletici mesele yapılmadığını ve icra dosyalarına yapılan ödemelerin dikkate alınmadığını, gerekçeli kararda savunmalarının hangi gerekçeyle reddedildiğinin belli olmadığını, BK’nun 97.maddesi uyarınca yaptıkları ödemezlik def’inin dikkate alınmadığını, müvekkilinin takas mahsup hakkının doğduğunu, sözleşmeyle davacının takas mahsuba muvafakat ettiğini, takas mahsubun şartlarının somut olayda gerçekleştiğini, müvekkilinin haklarının gasp edildiğini bildirmiştir. Davacı tarafından davalı aleyhine İstanbul ….İcra Müdürlüğü’nün … esas sayılı dosyasında 25.916,00 TL asıl alacak olmak üzere toplam 26.069,23 TL üzerinden 24/10/2014 tarihinde ilamsız icra takibi başlatıldığı, dayanak olarak 4 adet fatura alacağı gösterildiği, davalının hiç borcunun bulunmadığından bahisle borca ve ferilerine itiraz ettiği görülmüştür. Takip dayanağı faturaların personel bedeli olduğu görülmüştür. Davacı tarafından sunulan replik dilekçesinde; sözleşmenin davalıya takas mahsup hakkı vermediği ileri sürülmüştür. Davalı tarafından dosyaya sunulan 01/01/2014 tarihli (bu tarih elle yazılmış) sözleşmenin 5.maddesinde; hizmetleri ifa eden personelin 4857 Sayılı Kanun ve 506 Sayılı SSK Kanunundan doğan hakların yegane sorumlusunun davacı olduğu, bu durumda kanundan doğan vergi, pirim ve kesintiler ile sözleşme sebebiyle tahakkuk edecek her türlü, resim, harç, pul, vergi, iş kazalarından doğan tazminatlar vs mükellefiyetlerin davacıya ait olduğu, davalının üçüncü şahıslara veya devlet kurumlarına yapmak zorunda kalması durumunda hizmet sunucuya ilk başvurusunda bu bedelin aynen ödeneceği, davalının bu durumda davacıdan kendisinde olan alacağı ile bu ödemeyi takas mahsup yapma hakkının mevcut olduğunun düzenlendiği, 01/03/2014 tarihli sözleşmenin 4.maddesinin, yine 01/08/2013 tarihli sözleşmenin 5.maddesinin ve 01/03/2014 tarihli güvenlik işiyle ilgili sözleşmenin 5.maddesinin aynı şekilde olduğu görülmüştür. Yargılama sırasında alınan 04/02/2016 tarihli bilirkişi raporunda; davacı tarafın ticari defterlerinde 31/12/2014 tarihi itibariyle davalıdan 321.868,24 TL alacaklı olduğu, davalı defterlerinde de davacıya 25.918,25 TL borç gözüktüğü, davalının temerrüdünün takiple başlayacağı, davalı şirketin iş mahkemelerindeki davaların bekletici mesele yapılmasına ilişkin savunması konusunda takdirin mahkemeye ait olduğu yolunda görüş bildirildiği görülmüştür. İstanbul Anadolu 14.İş Mahkemesi’nin 2015/14 Esas – 2016/296 Karar sayılı ilamının incelenmesinde; davacı … eldeki davanın davacı ve davalısına karşı işçi alacaklarına dayalı olarak alacak davası açtığı, dosyanın 11/07/2016 tarihinde karara çıktığı, davanın kısmen kabul edildiği, buna göre 3.363,99 TL net kıdem tazminatı, 995,00 TL net ücret alacağı, 1.495,51 TL net fazla mesai ücreti, 199,00 TL net yıllık izin ücretine hükmedildiği ve davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verildiği, kararın temyiz için Yargıtay’a gittiği anlaşılmıştır. İstanbul 1.İş Mahkemesi’nin 2014/879 Esas sayılı dosyasına ilişkin bir kısım evrakların sunulduğu, davacısının …, davalısının ise eldeki davanın davacı ve davalısı olduğu, dosya içinde bulunan zabıtlara göre en son duruşmanın 27/10/2015’e bırakıldığı görülmüştür.
GEREKÇE:Dava, İİK’nun 67.maddesi uyarınca açılan itirazın iptali davasıdır. Davacı taraf davalıdan alacaklı olduğunu iddia etmiş, davalı taraf ise davacıdan bir dönem temizlik, güvenlik ve depo hizmeti aldıklarını, ancak davacının çalıştırdığı işçilerinden dolayı müvekkilinin ödeme yapma durumunda kalacağını, bu durumda takas mahsup haklarını kullandıklarını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece davacının, davalıdan alacaklı olduğu gerekçesiyle yazılı şekilde karar verilmiş ise de, davalının takas mahsup savunması konusunda herhangi bir değerlendirme yapılmadığı görülmüştür. Anayasa’nın 141. ve HMK’nun 297 vd. maddeleri uyarınca mahkeme kararları gerekçeli olmak zorundadır. Bu itibarla davalı vekilinin takas mahsup savunması üzerinde durularak gerektiğinden takas mahsuba esas olduğu belirtilen dava dosyaları getirtilip davalı tarafın takas mahsup savunması üzerinde durulup gerektiğinde bekletici mesele yapılmak suretiyle tüm deliller birlikte değerlendirildikten sonra varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır. Hal böyle olunca davalı vekilinin istinaf talebinin kabulüne karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle;1-Davalı vekilinin istinaf talebinin KABULÜNE,2-İstanbul 3.Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 28/02/2017 tarih, 2014/1431 esas, 2017/157 karar sayılı kararının KALDIRILMASINA, 3-Yukarıda gerekçede belirtildiği şekilde yargılamaya kaldığı yerden devam edilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine İADESİNE, 4-İstinaf peşin harcının talebi halinde davalıya iadesine, 5-İstinaf aşamasında davalı tarafından yapılan yargılama gideri olan 85,70 TL istinaf yoluna başvurma harcı ile 81,00 TL posta ve tebligat gideri olmak üzere toplam 166,70 TL’nin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-İstinaf incelemesi duruşmalı yapılmadığından vekalet ücreti takdirine yer olmadığına, Dair, dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda, HMK’nun 353/1-a-6 maddesi uyarınca oy birliğiyle kesin olarak karar verildi.20/03/2020